Başlıklara tıkladıkça Rastgele yeni kayıtlar gelicektir
İnsan-lık ~ Cennet
"Kıyamet"den önce, "İnsan-lık Ağacı" dikmek.. Ama "Cennet Ağacı"nı Kimler (as) dikmişti ?..
Deizm ~ Ateizm ~ İmtihan ~ Hakikat
"Müslüman" değilim diye kendini "İmtihan"dan kurtulmuş zanneden İnsan "Hakikat"den ne kadar da uzak düşmüştür.
Din ~ İslam ~ Halk
Bu Millet Cahil olsaydı çocuklarının İsimlerini "İsa", "Musa", "Meryem"
(as) koymazdı; ne bu Halk'ı tanıyorsun ne de İslam Dinini.
Gaflet ~ Deizm ~ Ateizm
Onca zaman yoktun hiçtin, şimdi doğdun, ama bu olay hakkında hiçbir
fikrin yok, seni ilgilendirmiyor bu mevzu öyle mi ? Bu Varlık seni
ilgilendirmiyorsa başka kimseye "Embesil" deme sen. Şimdi sen bir hokus
pokusla var olmadın bunu öğrendin de bilinçlisin, ama bu Varlık
Bilinçsiz, öyle mi ? Bir Tek "Sen" Bilinçlisin ? Bu Bilimsel takılıp
"Bilinçliyim Ben" dediğin Bilinç şu Et Beyinde mi yoksa "Sen"de mi ?
"Sen" çok konuşuyorsun da o açıdan soruyorum.. "Sen" ve o küçük Et
"Beyninin" de içinde yüzdüğü bu Bilinç seni ilgilendirmiyor, sen daha
bilimsel takılıyorsun yani ? Anlamadım da cahilliğime ver ondan
soruyorum bu ilgisizlik bilgisizlik, bu çok bildimcilik, bu çok
Akıllıyımcılık nereden geliyor sendeki..
Evrim ~ Ateizm
Bilinc'i Et Beynine bağlıyan bir kimse "Bilim İnsanı" filan değil, eski
devirlerdeki beyinsiz "Putperest"ler konumundadır.. Bilgisayar Teknoloji
filan derken çok modern, çağının insanı filan zannetme yani.. Sürünüp
duran Tırtıl üzerinden daha Dokuz Ay geçmemiş Kelebek oluvermiş
havalarda uçuyor. Ya da daha basit şöyle sorayım: Yumurta mı tavuktan
çıkar tavuk mu yumurtadan çıkar.. Yumurtadan tavuk çıkmaz Civciv çıkar
onu biliyorum da bu Yumurta nasıl oldu da Tavuk oldu.. Zamanla
sürtüne sürtüne cinsel organlar çıktı diyorsun yani.. Yani cinsel
organlardan önce "Zevk" mi vardı ?.. Ayçiçeklerinin gözleri yok ama
senin yüzüne ışık vura vura gözlerin çıktı gibi yani ?.. Dna filan ama
Kader değil Bilim bunlar tabi.. Mucize filan öyle şeyler Bilimsel
değil.. Bilim yani bunlar ama Tesadüfen.. öyle Mucize yok.. Ah canım
benim hem sürünüyorsun da hem kelebek kadar güzelsin, ömrün de pek kısa;
devam et devam !.. Takılı kalma, kafan çok gerilerde kalmış..
Ve nefahtu fîhi min rûhî.. ~ Ruh ~ Tasavvuf
Bir insan altından yapılmaysa da değerini bilmiyorsa bu o kişinin
Altının değerini bilmemesindendir. Senin benim tüm mahlukatın hem cismin
Özü de su'dan taş'dan toprak'dan değildir. Şeytan da bu Sırrı bilmedi
de "Ateşten" dedi.. Topraktan dedi.. Alim'di ya, Sıfatına güvendi de,
"Cahil" dedi, ona göre buna göre dedi kıyas etti filan, şu bu.. İşin
dedikodusu.. İşte O Nefesin de, O Toprak zannettiğinin, Hayvan dediğinin
de Kıymeti O'na göre.. Öncesini bilirim, "Sonra"sını bilmem. Sana göre
şuna buna göresini bilmem, cehaletime ver..
Her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir bil..
Senin intisab ettiğin yolun bir büyüğü (Selam olsun) "Her gördüğünü
Hızır, her geceyi Kadir bil" demiş iken, sen tutmuş gece gündüz kim Veli
değil onu arıyorsun. Hem bu sözün Manası her gün Hızır'ı (as) her gece
Kadir'i ara demek de değil iken..; böyle yapıyorsun. Bak İmam-ı Rabbani
(ks) Hazretleri ne buyurmuşlar: "Edebi gözetmek, zikirden üstündür.
Edebi gözetmeyen Hakk'a kavuşamaz"..
İstisna ~ Hu
"İstisna"yı bulduysan, "İnsan nedir ?" ve benzeri Kadim Sorular Hükümsüz
kalmıştır. İstisna'ya ulaşamadınsa da, yaşamın abesle iştigal. Korkma
ve kork ; O İstisna öyle ki, Kaide'sini bozmuyor !
Tasavvuf ~ İnsan ~ Mertebe ~ Makam ~ Hakikat-i Muhammediye
"Hayvan'dan aşağı".. "Hayvan-İnsan".. "İnsan"-"lık".. "İnsan-ı Kamil".. "Hakikat-i Muhammediye"..
İnsan ~ Halife ~ Tasavvuf
O'nun Mertebesinde zannetme ki Halifelik sadece sana bana, İnsan'a
mahsus kalır.. Verdiği İmkanın Kıymetini bilmeyip ziyana sarfedip
aldanana, küçücük bir Karınca, bir Sivrisinek dahi Halife olur çıkar
karşısına ! Dikkat et ve Şükret ki kendi Halifesi dahi O'dur !
“Sizi yeryüzünde halifeler kılan O'dur.
Artık kim inkâr ederse,
o zaman onun küfrü kendi aleyhinedir.”
{ Fatır 39 }
“Sizi yeryüzünde halifeler kılan O'dur.
Artık kim inkâr ederse,
o zaman onun küfrü kendi aleyhinedir.”
{ Fatır 39 }
Tasavvuf ~ Tek - Bir ~ Sır ~ Birlik
Bunca sayısız varlık her biri farklı beden'de (yani farklı Dünya'da) ve
de kendi Aleminde yaşarken ! , her bir Tür ve Cins bunun gibi başka bir
Dünya'da yaratılması da Mümkün iken.. tutmuş hepsini de aynı Dünya'da
aynı Alem'de toplamış.. Tek ve Bir değil mi ya !
Fıtrat ~ Elest Bezmi ~ Sır ~ Tasavvuf ~ Çocuklar
Hiçbir çocuk yoktur ki kendisine ilgi gösterilsin de çekinip utanmasın.
Dikkat et istisnasız herbiri böyledir, Fıtratları budur, büyüdükçe,
sonradan şımarır, şımartılır, ben-"lik" etmeye başlar. Onlardaki bu
güzellik bu utanış, Elest Bezminin Sırrının Sıcaklığından, Perdelerin
inceliğindendir.
Tasavvuf ~ Sır
Herbir şeyin suretini insanın önüne sermiş gösteriyor da kendi
kendisinin suretini insana göstermiyor ya. Birbirlerini görüp
dururlarken hiçbiri kendi suretini müşahede edemiyor. İnsanlar bilse ne
acayip Sır bu. Sen bu Sırrı anla; Zat Cennetinin İlimlerinden, El-Batın'ın Müşahedesindendir!
Tasavvuf ~ İnsan (-lık) Mertebeleri
"Hayvan" değilsin..; aşağı düşmezse: "Hayvan-İnsan".. "İnsan(-lık)" ise
önünde "İnsan-ı Kamil" Mertebesi.. "İnsan-ı Kamil"in önünde:
"Nübüvvet".. Peygamber'den öte ise "Hakikat-i Muhammediye" !.. Mertebe
olarak İstisnalar ve Özel Lütuflar bulunursa da Makam bakımından
"Hakikat-i Muhammediye" Tek'tir.
"Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım" Hadisi..
Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım. (Zariyat 56)
"..hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için.." (Mülk 2)
Şu Ayetlere göre "Sen olmasaydın yaratmazdım" Kudsi Hadisi Sahih mi değil mi anlamamak için ya Hasedçi olmalı ya da Ahmak..
"..hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için.." (Mülk 2)
Şu Ayetlere göre "Sen olmasaydın yaratmazdım" Kudsi Hadisi Sahih mi değil mi anlamamak için ya Hasedçi olmalı ya da Ahmak..
Hakikat-i Muhammediye
Görüneni görünmeyeni ile küçüğünden büyüğüne şu Devr-i Devran niçindir,
Sen'de Ben'de, tüm İnsanların Sırrında Manasında ne görürsün, bu
hepsinin Manası nerde derlenir toplanır, Kulluk nedir, Hakk nedir.. diye
sorsan.. Hepsi de "Hakikat-i Muhammediye"dir; bu görünen görünmeyen
hepsinin Mana'sında ancak ve ancak O'nun (sav) Sırrı belirir, hepsinin
Sırrı da O Kulundadır (as) derim.
Mümin Kulumun Gönlüne Sığdım..
Alemlerin Rabbi sana bir Dünya yaşamı Takdir etmiş, 'Yere göğe sığmadım,
Mümin Kulumun Kalbine sığdım' buyurmuştur. O'nun kafesinde Kuşu ol,
Razı ol ; Uçup da kaçmaya çabalama !
Şeyh - Mürid ~ Kamil Mürşid
Kamil Mürşid Müridinin Nefsinde şeytanın lehine bir güvensizlik
bırakmaz. Aksine şeytanın aleyhine Müridinin Nefsine güven verir. Sonra
Gönül Kalbin elinden tutar da Nefsin zararını izale eder. Bidayet'de
böyle olmıyan Nihayet'de de Kemal'e erdiremez; sahtekar, cahil, ahmakın
tekidir o.
Aramak ~ Bulmak
Geçmişte gelecekte bir haber ses seda yoksa, An'da bul. Nefsinde
bulamazsan Kalbinde bul, Kalbinde bulamazsan Ruhunda bul; Batınında
bulamazsan Zahirinde bul.. Nihayet; Arama ki bul.
Şefaat Şirk ~ Tasavvuf Şirk - Her Şey Şirk !
Şefaatin Şirk olduğunu zanneden Cahiller azıcık akıllarını çalıştırsalar
ister Kurani olsun ister olmasın tüm Mahkemelerin Yargılamaların da
Şirk olduğunu iddia etmeleri gerekir; çünkü Mahkemeler'de de ister Kuran
üzere olsun ister olmasın, neticede Yargıç İnsan, Hakim İnsan olacaktır
ve Yargılananın Suçlu mu Suçsuz mu olduğu da Vahiy ile
belirlenemediğinden asla Hükmün Allah'a ait olduğu bilinemeyecektir !
İşte sana Şirk'in alası.. Şimdi ne olacak ? Hiçbir insanı
yargılayamazsın ! Çünkü senin bozuk akıl yürütmene göre herhangi bir
Mahkeme açıkça Şirk olmaktadır ! Netice'de Hüküm ve İcra bizzat Allah
tarafından mı oluyor ? Hayır ! Olması için Yargıçın Vahiy alması
gerekir.. Netice'de beni bir İnsan yargılamış, Hükmü insan vermiş
olmayacak mı ?! O halde Şirk'tir bu ! O bozuk mantığına göre Kul Hakkı
dahi Şirk olması icab eder.. Öyle Şefaat Şirk, Aracı Şirk, Tasavvuf
Şirk, her şey Şirk !.. ; gibi hezeyanlı laflarla olmuyor bu işler !
Allah için
Değerini biliyorsan, Allah için sabredilmeyecek katlanılmıyacak bir
dünya değildir bu. Allah için değil ise, müstehaktır ne çekersen. Allah
için ise, katlanılmıyacak şey yoktur; hem de Ölüm varken, Ölüm Vuslat'ın
tamamı iken.
Ruh ~ Elest Bezm'i ~ Mecaz
Kafirler Özlerinde O'ndan bir Ruh olmasalar niye Rahman Kuranında onlara
onca dil döksün; Küfür içindeki Nefislerinin değeri için mi ! Elest
Bezm'i onlara niye zikredilir ? Şu Dünya'daki küfür hallerinin zevkine
varsınlar diye mi ! Güya Rabbinin Kelimeleri Mecaz da sen onları Hakikat
yapıyorsun öyle mi ? İyi Marifet ettin !
Allah'ın İzni ~ Allah'ın Emri
"Allah'ın İzni" ile demek, yani hakikatte her şey mümkün demektir.
"Allah'ın Emri" ise, Allah'ın izni olmaksızın bir yaprağın kılını
kıpırdatması dahi mümkün olmaz demektir.
Baba - Oğul ~ Hristiyanlık
Her bir Kul, O'ndan birer Ruh, O'nun Tecellisinde O'nun Sureti üzere
olduğumuzdan, "Baba-Oğul" yahut "Tanrı'nın Evlatları" benzetmeleri Sıcak
görünse de, Asıl Hakikatimiz olan Yüksek İlahi Mertebeden bir İndirgeme
olmaktadır. O İlahi Mertebede önce yahut sonra doğmuş olmak, birbirinin
Babası veya Evladı olmak yoktur ki, bu benzetme O İlahi Mertebenin
Hakikatini yeterince ifade edebilir olsun.
Yaratmazdan Önce - Sonra ~ Zahir ~ Batın ~ Kul ~ Sıfatlar ~ Yaratılış
Batın olmasıyla, Zahir olması içinde gizlenir. Nispet olarak bizler
yoktuk diye İsimleri-Sıfatları yoktu zannetme, Kendisi varken Nispeti
başkasından alması ancak Lütuf'tur ki bu Lütuf O'nun Zâtın'a bir şey
katmaz, ancak yine Mutlak Büyüklüğünün İzharıdır. "Şanını artırmıştır"
diyeceğim ve bir tatlı tebessüm edesim geldi ki, kimden geldi ? Ne
acayip işin var Rabbim, Ey Alemlerin Rabbi.
Sıfat ~ Tecelli ~ Sanatçı ~ Mutlak
Sanat-çı mı yoksa Eseri mi Büyüktür ? Kamil Akıl sahibi için elbette ki
Sanatçı Eserinden büyüktür. Sanat ise ancak Sanatçıya nispet edilebilir.
Aklı olmamak bu Mana'da Marifet değildir; Cehalet bile sayılabilir.
Sanatçı'nın büyüklüğü İşinden belli olur desek büyüklük sonsuz sınırsız
dereceye varır ki dolayısıyla Allah, Eserinden "Mutlak" olarak Büyük
olur; yani İşinde gözüken büyüklüğü sonsuz-sınırsız lakin Dereceli
gözükür iken, Kendi büyüklüğü "Mana"da "Mutlak" çıkar. 'Mana'da
Büyüktür' denilmesine bakma, Allah Katından baktığında "Mana",
"Hakikat"in ta kendisini ifade eder. Zira küçüğü büyüğü hepsi de
Allah'ın İşi olabilir; hiçbir işi "küçük" görülemez. Bu Mertebede
Allah'a "göre" (Hakikat) küçük-büyük, kötü-iyi yoktur. Burada İnsan'ın
düştüğü hata kendisine "göre" "kötü" olanı, kendisine göre değersiz
geleni, "küçük görme"sidir. Halbuki Görene her Mertebesinde ancak Allah
Zâhir olabilir, Allah ise her Mertebede ancak "Büyük" olabilir. "Allahu
Ekber" demek, 'Bil ki Tecellim içinde En Büyüğü Benim' demektir.
Akıl ~ Kalp ~ Hu
Tam Akıl sahibine İman imkanı mutlaka açılır. Akıl, Nefsî açıdan fayda
ve zararını gözetmek zorundadır. Kamil Akıl sahibi ise İman için Kalbî
(Duygusal) yönü de gözetir. Fakat öyle ki kişi Nefsine uyarsa (Ben-LİK),
İman bakımından Kalbini ve Aklını dahi inkar edebilir. Ben-LİK sahibine
Akıl ve Kalp yetkin bir İmkan olsa da İman bakımından Kemal'e (Cenabı
Hakk'ın Zâtına) eriştirmezler hatta "Fikir" yoluyla engel olurlar.
Kemal'e eriştiren ancak Zat'dır, Zâtî Yol ki Tasavvuf'un Hakikatidir.
Hakk, Hakikat'de İman için Akıl ve Kalb'e sorulmayacak, indirilemeyecek
derecede Aşikar ve İnce'dir. O'ndan başka Laflar, Yollar,
Yöntemler-Kişisel Marifetler boştur. Kemal için O'ndan başka hiçbir Yol
yoktur.
Alem ~ Hayal ~ Vahdet-i Vücud - Varlığın Birliği ~ Cenab-ı Hakk
Alem'i Karagöz-Hacivat Perdesine benzetir deriz ya perdedeki görüntülere
takılma arkasında onları oynatan var diye.. İşte O oynatan, bu alemi
elinde çubuklar var da onlarla oynatıyor değil.. İşte bu sebeple "O'ndan
başka Varlık yok" ve "Vahdet-i Vücud" (O'nun Varlığının-Vücudunun
Birliği) deriz.. Sonra yine Alem Perdesi'ne takılı kalmaman için, Hayal
"gibi" Rüya "gibi" deriz, senin zihnindeki hayal'e rüya'ya benzetiriz
Alem'i ki sen duyu perdelerine madde'ye et'e takılıp da uzak
düşme O'nun Varlığından Vücudundan.. Halbuki örnek verdiğimiz
benzettiğimiz zihnindeki Hayal de değil, yine O Benzersiz Hakk'ın
Varlığı Vücududur, bahsettiğimiz.. Hem Sen bunları aslında O'ndan bir
Ruh oluşundan dolayı zaten O Kendi Özünden bilirsin.. Ama İnsanların çok
bilmişliği, taktıkları isimler, gözleri, görüntüleri-bedenleri,
zanları, vehimleri, hayalleri, O'ndan başka tutundukları her şeyler bu
Asli Yakınlığı anlamağa engel olurlar.. Bu bile Hakikatinde, İnsan'ın
Gafletinden görünse de, o vesileyle yine BizZat Cenab-ı Hakk'ın
İmtihanıdır, bilesin.
Nübüvvet ~ Velayet ~ Kemal
Nübüvvet dahi, Velayet'den ileri gelir. Efendimiz'in (as) Son Nebi
olması en Kamil Velayet'in ve Bilgisinin Velilerine ulaştırılması demek
olmuştur. Biz Ümmetinden olarak eğer O'na (sav) uy(a)masa idik, O'nun ve
Ali'nin (kv) Himmeti üzerimize olmasa idi, biz asla Kemal'e eremez,
Allah'ın Rızasına, bizim hakkımızdaki Muradına ulaşamaz dünyada ateşe
yanmak pervane perişan olmaktan başka bir gram fazlasını bilemez, Cenanı
Hakk'ın Zâtını layıkıyla tanıyamazdık. Gördüğünde yakınlık elde
ettiğinde zaten emin olacaksın da, şimdiden bilmez misin birisini
seçmişse, takdirine göre en güzeli en kemallisi olduğu için seçmiştir,
rastgele ve her cihetten layık olmaksızın değil ! Ne zaman Ali'yi kalbin
gözün seçebilir hale gelir, Ehl-i Beyt'e gönlün akar, o zaman anlarsın
nedir bu laflar, nasıldır o kemal.
Kulluk
Allah kalplerde nefislerde galip gelirse "Zafer" O'dur; yoksa dışarıdaki zafer ve kayıp kalıcı değildir ki.
Ruh ~ Adem ~ Mecaz ~ Halk ~ Melekiyyet
İster Şeyh ol ister Mürid ! Allah'dan bir Ruh olduğu hakikatine eren
kişi için Allah (cc) ekmek su gibi olur, ancak O'nda rahat bulabilir,
ancak O'nda, O'nunla sükun bulabilir ; kainat sevgisinde, insan (!)
sevgisinde değil ! Diyorsun ki Halkta bul, Ruh sana burda üflenecek,
yani hem dışa bağlıyorsun Ruhunu -ki Ruh dediğin o kişinin ta
kendisidir- sonra o insanın anlayıp anlayacağı şey ne oluyor ? İşte bir
yaşam enerjisi ! bir insan sevgisi ! bir "Haller" ! Bu Ruh üflenmesinin
mecaz anlamıdır hakikati değil ! Hakikatini kişi ancak kendinde bulur
Halkta değil ! Hakk'ta bulur Hakk'ta ! O'na dışarıdan üfleme değil
isterse fırtına tufan olsun o yine anlamaz ne olduğunu, neyden olduğunu !
Toprağa Ruhundan üfledi de o Ruh'u o toprakla Cennet'den Dünya'ya
indirip Çamura bulamadı mı ? Ne oldu şimdi senin Ruh üflenmesi Mecazın ?
Hani "Adem", hani senin metaforlarındaki "Beşer" ve "Ruh Üflenmesi" ?
Meleklerin itirazı o Ruh'a mı, Adem'e mi, Beşer'e mi, Halife'ye mi ?
Senin metaforlar ne oldu ! Bir beşeri mi Halife kılacaksın ! Melekiyyet !
Ruh Üflenmesini sırf mecaz anlamıyla kullanan kişinin dili dolanmıştır !
İster Şeyh ol ister Mürid, bak şimdi ben sana ne anlattım ? Sen ne
diyorsan Mecaz, onun Hakikatini dedim ! Anlarsan dilini dolandırma
mecaz'ın hakikatini göstericem diye ! Sen çok doğru anlattın ben yanlış !
Bu dille Hakikat gözükmez !
Akıl ~ Delilik ~ Felsefe - Kelam
Akıl gitmez, Bilgi gidebilir. Yahut Delilikte olduğu gibi Bilgi değişir,
farklı biçimde işlenir; yoksa onlarda da Akıl yok olmamıştır. Bilgi'nin
ve Akl'ın Hakikatlerine Özlerine ancak özel keşf, özel tecrübe ile
vakıf olunabilir; yoksa beyni açıp bakmakla veya sırf düşünme bilgisiyle
Hakikatler öğrenilmiş olmaz. Çocuklara deli demediğimiz gibi
Hayvanlarda da Akıl yok diyemeyiz. Her yeteneğin ve bilginin kaynağı
hakikati özü de O'dur, O'ndadır. Felsefeciler ve Kelamcılar sırf Akla
yoğunlaştıkları için Varlığa en fazla bir "Cevher" gözüyle bakabilirler,
ötesi "Yok"-tur onlar için, ötesine geçmezler. Bu nedenle Sıfatları,
Zâtıyla, "Mekansız Tek"i, Yönelinecek Hakikat olarak kabul edemezler.
Allah'ı Görmek
Görünürlerin görünülürlüğü O'nun görünürlüğü yanında hiç'tir. Gözünün
ucundaki gözlüğü O göstermedikten sonra görememen de bu Hakikate bir
misalidir. Biz baktığımız halde gördüğümüzü zannederiz, halbuki bakış
alanımızda görmediklerimiz gördüklerimizden çoktur. Mesela fazla ışıkta
hiçbir şeyi göremememiz de bu manada önemli bir misaldir. Hele ki Özü
Suretsiz olanı, O Nur olan Nur'u görmek daha da güçtür; fakat dediğimiz
gibi Kendini görülür kılarsa da diğer şeyler suretleri bulunduğu
halde görülmez oluverir. Sen diyebilirsin ki Suret olmadan O görünmez,
görünür olması Suretledir; Evet, fakat Görünmenin Hakiki Mertebesi
yanında, Hayır ! Çünkü bu söz Allah'a Suretli şeylerin Görünürlüğü
hakkında yaptığın bir Nispet'e dayanır ! Halbuki Allah'ın Görünürlüğü
Suret Tecellilerinden Ötede bir Görünme Hakikatine de sahiptir; ama bunu
dille anlatmak mümkün olmaz; Görünmeden bilinmez, anlaşılmaz ! Kalp
gözüyle görmek diyeceğim lakin sen Kalp gözünün görmesinin Dış gözün
görmesi türünden bir görme hakikatine sahip olduğunu da kabul etmezsin;
O'ndan olan Ruh O'nun Ruhunu dış görmenin fevkinde ama aynı onun gibi
net görür ! Tekrar belirtelim ki konuştuğumuz şey mana olarak görmenin
ve idrak olarak görmenin ötesinde bir Görme Hakikatidir.
Zât ~ Sıfat ~ Nefs ~ Muhabbet ~ Kulluk ~ Mutmain
Nefsin için yaptığın ve istediğin şey sana Allah'ı unutturur ve elbette
bu hiçbir şekilde Güzel olmaz. Olmasını İstediğin veya yaptığın şey,
O'nun bir İsmine - Sıfatına muhtaçlık ya da Hayranlıktan dolayı, Zâtına
"Muhabbet"e, Zâtına Yakınlığa vesile oluyorsa, işte bu hoştur ve elbette
güzeldir. Niyetini böylece Halis kıl ki Nefsin güzelce Nimetinden
nasiplensin ve Kalbin de Rabbinle Nurlansın, Mutmain bulsun.
Şefkat ve Havlu
Abdest aldıktan sonra senin yüzünü kurulayan havlu mu zannedersin. O'nu
kendinde görmeyi bir iddiadan, kibirden ibaret sanan, O'nun şu Şefkatini
şu inceliklerini görebilir mi dersin ? O'na Tevazu göstermekte O'nu
lüzumsuz Tenzih etmekte hiç bir gariplik yok mu ? Bu Tevazu bu Tenzih,
Sivrisinek misalini anlamıyan, onu Allah'a yakıştıramıyan Müşriklerin
Tevazusuna Tenzihine benzemez mi hiç ? Müşriklere benzememek sadece
suretle şekille mi zannedersin ? Hiç bunlar yok mu dersin, incenin
incesini görmek hiç istemez misin ?
Allah'ın Zâtı ve Sıfatları ~ Sevgi
O, Sevgi'yi Sever, Kendi Sıfatıdır Sevgi, Sıfatlarını Sever. Zâtının
Bilinmesini isteyince, Bütün bu Sıfatları Sebepler yoluyla Nispetlere
bağlanmış, Hakk, Tecelli ettiği Suretinde Saklanmıştır. Ve bu Sıfatlar
içinde Sevgi Sıfatının Zuhur edip de Sevilmemesi İmkansızdır, mümkün
değildir. Fakat bu Sıfatın Nispet edildiği Sebep Bilinir "Kendisi"
Bilinmez ise bu Zulüm olur ve "Zulüm" Sevilmez. İnsan'ın Zulümü,
Kötülüğü "Sevmesi" İmkansızdır, yani o "İnsan" aslında Kötülüğü değil,
Nispet ettiği Perde ardında yine Sevgi'yi Sever; Hakk'ı örter, İşini
karıştırır ve Nefsine Düçar olur. Sıfatlar Sebeplere Nispetlere
bağlanmasıyla -ki en büyük sebep ve nispet "İnsan"dır- iş karıştı ve
"Bilinmeklik" de böylece gerekli oldu: Tahakkuk etti. Ve Hakk'ın Lütfu
(Lutfeden Sıfatı ve Vehhab olması) Cihetinden bak ki Sevgi'nin
Nispetlerinin, Sebeplerinin Sevilmesi de İmkan bulmuş ve Sevilmemesi de
İmkansız olmuş oldu. "O", bütün Nispetlerin Nispeti, Sebeplerin Sebebi
olması Hakikatince, eğer Kendi Bilinmez de İş karıştırılır ise, o zaman
Nispetler Sebepler de Hükümsüz kalarak İş karışır, Hakk İsmi-Sıfatı
Zuhur etmemiş olur, dediğimiz gibi Batıl Nispet Hüküm sahibi olur ki bu
da Hakikatinde Celal'i demektir. Yahut Celal ve Cemal yönünden:
"Bilinmeklik" de..
Şeyh ~ Biat ~ Tarikat ~ Şeriat Tarikat Yoldur Varana..
Şeyhini bırak şimdi a cânım gel ben sana secde edeyim. Sen bir sözü dahi anlama, ama gel bana Hidayet et, Nur ol ? Oldu !
Muhabbet ~ "Şükür"
Her nimetin Allah'tan olduğunu, Allah'tan geldiğini bilmek, Şükretmenin
İdrakidir. "Allah'ım sana şükürler olsun" demek ise "Muhabbet"tir.
"Muhakkak ki Biz, onu yola hidayet ettik. Ya şükreden olur, ya da
küfreden olur." [Dehr 3]
Sözler ~ Haller
Söz'ler ve Kelimeler'de dahi Hal'ler vardır. Ya sakınmak ya erişmek yönüyle olsun, bunu bil.
Şükür
Allah'ın Zikretmemiş olduğu hiçbir mahluk yoktur, esas Sen O'nu Şükran ile Zikret ki Körlüğün en büyüğü olan Nankör olmayasın.
Müzik ~ Din ~ Tasavvuf
Hayat'ın Sırrı, Yaşamın Özü Kulluk'tur. Kendi İradesinden geçmeyen, bir sonraki Nota'nın ne gelmesi gerektiğini bulamaz, uyumu yakalayamaz, teslim olamaz. Tamamen kendinden geçmek olmaz, Skalalar var, kurallar var, Dengeli olmadan, Ses-Söz Dinlemeden, İtaat etmeden "Müzik" olur mu ? Zamanından önce veya sonra gelen Vuruşlar Yersiz olur; Namaz Vaktinde gereğince kılınırsa "Beyin" yersiz konuşmayı bırakır, susar, Sükut eder. Bilinçli bir kendinden geçiş lazım. Ritim'siz hiçbir şey olmaz, çok uzun vakit alırsa yakalamaya gücün, algın yetişmeyebilir, bu yüzden çözemezsin; yoksa "Din" bir Felsefi-Akli "Problem" değildir. Elektronik Müzik Ritim'e dayanır, Tekke'dekiler Ritim tutuyor, Kulüp'tekiler de kendilerinden geçiyorlar ama Hapı yutmadan olanına Zikir derim ben. 2000'lerde çok uçtuktan sonra "Minimal" çıkmıştı; Sert çakılmalara karşı biraz Merhamet olundu. Neticede Allah'ı Tespih etmiyen Zikretmiyen bir şey yok. Müzik'de Merhamet vardır, bir süre olsa da Nefis'den geçiş vardır, ama Uyuşturucu'da Merhamet yoktur, sonra Nefsine düşüş vardır. Elektronik Müzik gerçekten önemli bir Müzik'tir, "Soyutlama" vardır onda. Sampel tabanlı olanlar Resim'deki "Kolaj"a benzer, ben çoğu şarkımı öyle yapıyorum. Sırf kendi yazdığım şarkılarım da var fakat derin düşünen hangi Enstruman senin, "Bass" Gitar ? , hangi "Ses" gerçekten senin, ne sana ait diye sorar. Hangi Nota Senin ? Müzik'den ne anlıyorsan onun "Tohum"u nedir ? Sonuçta hangi ağacın olursa olsun Tohum'un Kaderi belli; o çiçeği vermek.. Sanat Yeteneği olmıyan "Sanat" yapabilir mi ? Herkes her şeyi yapıyor diye bunun bir sorumuluğu yok mu demektir ? "House Müzik" afedersiniz kıç sallama Müziği gibi algılanır ama işin aslı öyle değildir, bağrı yanık Dindar Zencilere dayanır, "Deep House" Elektronik Müzik içinde gerçekten de ismi gibi "Derin"lik taşır. Şimdi ise çoğu "Deep House" Genre'li Müzik sırf "Ego" kokuyor. Bu "Değirmenin suyu nereden geliyor" diye sorarlar, Yunus Emre Hazretleri Değirmenin Sesini Aşığın Gönülden gelen İniltisine benzetmiş. Hormonlardan gelen tükenir ama her şeyin Hazineleri O'nun Katındadır tükenmesi yoktur. "Sabır" olmadan, Zaman'ı bir kesit halinde bölebilir, kaydedebilir misin ?; Duyguları kaydetmek mümkün mü ? "Techno" biraz Ritim'de takılı kalsa da Elektronik Müzik'deki "Tekrar" bu sırra dayanır. Bu konuştuklarım hep "Müzik"le ilgili Sırlar, "Teknoloji" değil.. Eski Müzisyenler kısa Melodik döngülerden, ticari Kurallardan sıkıldılar, serbestlik istediler, "Jazz" buradan ortaya çıktı. Müzisyenlerin kısa ticari melodik döngülerden sıkılmasıyla "Jazz"
ortaya çıktı; Klasik Müziğin ve Orkestral (çok sesli)
olmaksızın Tasavvuf Müziğinin ise zaten Özü, Zâtı böyledir; hesapsız
Gönülden gelerek durmaksızın akar gider; Klasik Müzik tam böyle bir akıp gitme ile değil daha çok Hesaplama ile Akılla meydana gelir ve Nefsin Kemalini ararsa da Hakikatinde yine Gönülü ifade etmekte Gönlü aramaktadır. Çok sesli Müzik, Atonal Müzik ve Heavy Metal.. Buluğ çağındaki çocuğa "Ninni" dinletebilir misin.. Kocaman adam Ninni dinleyebilir, Heavy Metal ile uyuyan da vardır inanırım; Ben Prodigy'nin Fırestarter'ıyla uyurdum. Hazreti Mevlana çarşının ortasında demircilerden gelen seslere kapılıp Sema etmiş derler; olur öyle. Çok Sesli Müzik güzel ama kolay mı ? Şimdi "Müzik" nedir ? Büyükler Müziği Kâlû Belâ'dan başlatır. İbrahim Tatlıses Nota bilmemekle övünebilir, yaratılıştan Urfalı, ama herkes aynı memleketten değil mi ? Fazıl Say da "Türk" sonuçta ama Piyanoyla "Köçekçe" olur mu ? Ulvi Cemal Erkin'in "Bayram" İsmini koyduğu bir eseri var ama hangi "Bayram" onu belirtmemiş, bence hiçbir "Bayram" adı verilen gün "sıkıcı" olmasa gerek; Okuldayken çok kaçardık; Deliye zaten her gün Tatil, o sıkılmaz. Şimdi bu Çok Sesli Müzik nasıl oluyor, Bir-lik nasıl oluyor, Bir nedir ki Bir-"lik" öyle olsun ? Hayretler olsun her İnsan'ın kendine özgü sesi var, İnsan sayısı kadar Enstruman demektir bu. Her gırtlakta teller birbirimize enstruman çalıyoruz haberimiz yok, şakıyoruz, türlü türlü Müzik tarzı, her İnsan bir Sanatçı yani, "Sanat" gerçekten ne demektir dar kafalılık etmez, derinlemesine anlar, bütün boyutlarıyla bakabilirsen. Sanatçısının elinde bir çok Enstrumanlar, bir çok enstruman çalan Tek Bir Sanatçı. Harf'ler Nota gibi şakırken farketmezsin, kendinden geçersin çünkü, İlham, Feyz kesilince de istediğin kadar Müzik Bilgin olsun bir tek notayı basamaz, iki notayı ard arda getiremezsin, hatta getirsen de kar etmez; dut yemiş bülbül kesilirsin sonra. Kimisi de susar da sessiz zevk eder. Şimdi Majör'ler ve Minör'ler filan ve Sınırsız bir "Müzik"; "Razı" değilsen Arabesk yapma.
Rahim
Kafire Merhameti Şefkati olan birinin görünüşte olsa bile Müslüman'a
nasıl olması gerektiğini bir düşün.. Bu böyleyken sen kafire rahmet oku
mümine beddua, eleştiri, ağız eğip bük, suratın asılsın.. Yok böyle bir
şey ! Bu aşamada kalmış yükselememiş yani Rahman'da Rahim İsmine
erememiş kendini kafire merhamet etmekle İnsan oldum zanneden, kendini
halk ile ermiş zanneden o kadar çok küstah var ki ! Halbuki Kemal
Ehlinin nezdinde ne kafir ne müslüman, ne doğu ne batı vardır ! Zıt
yoktur ona ! Halk nedir a nadan ! "Halk"ı bu halk mı zannettin ! Nereden
nereye döndün !
Fiiller
O'nun İrade buyurduğu şu hiçbir Fiil Mutlak değildir ki Ol'an'da Muhabbet'den gayrı Hakk seninle Zıtlaşsın. A Cânım benim.
O'nun Lütfu ~ Rızası
Nefsin uygunsuz bir işe çağırdığında sen ona de ki : "Ben senin yararın
menfaatin yerine Yüce Allah'ın Lütfunu ve Rızasını tercih ediyorum".
Cüz-i İrade
Televizyon kumandasının pili yoksa, istediğin kadar bas, kanal değişir
mi ? Cüz-i İrade de öyledir ; Allah yapmadıkça ve Razı olmadıkça,
istediğin oluyor zannedersin ama, O dilemeden O yapmadan olan hiçbir şey
yok. Ve kıymetini bilene bu ne güzel Sırdır. Berisinde sırf Hayat
vardır; Hayat'ın üstüne, Yaşamaktır. Cüz-i İrade hepten bir Dua'dır, ama
öyle yok kavli yok fiili filan, öyle değil ; şu söylediğimiz Sırca'dır
Dua, Hakikati Ruh'tadır. Her şey elinden gitmiş çırılçıplak Ruh kalmadan
ne tam anlaşılabilir ki.
Vahdet
"..şah damarından daha yakın.." ( Kaf 16 )
"..elbette birçok incitici (sözler) duyacaksınız." ( Ali İmran 186 )
"..Kim izzet istediyse, işte izzet tamamen Allah’a aittir. Güzel kelimeler (sözler), O’na erişir.." ( Fatır 10 )
Ve Rahmân’ın kulları yeryüzünde tevazuyla yürür. Ve onlara cahiller hitap ettiği (lâf attığı) zaman “selâm” derler. ( Furkan 63 )
O'na ancak güzel sözler yükselir ! Şimdi sen Vahdet Ehli isen kötü sözlerin muhatabı olabilir misin..
"..elbette birçok incitici (sözler) duyacaksınız." ( Ali İmran 186 )
"..Kim izzet istediyse, işte izzet tamamen Allah’a aittir. Güzel kelimeler (sözler), O’na erişir.." ( Fatır 10 )
Ve Rahmân’ın kulları yeryüzünde tevazuyla yürür. Ve onlara cahiller hitap ettiği (lâf attığı) zaman “selâm” derler. ( Furkan 63 )
O'na ancak güzel sözler yükselir ! Şimdi sen Vahdet Ehli isen kötü sözlerin muhatabı olabilir misin..
Hu ~ Kul
Aşık Kul "Ben, Sen, Biz, Onlar" pek demez, diyemez ; ama "Huuu" demeyi kana kana içer, "O", demeye doyamaz.
Yakınlık ~ Vahdet-i Vücud
O'nun Yakınlığı senin İdrakine Şuhuduna bağlı olsaydı "Şahdamarından" ve
"Daha" İfadelerini tercih etmez, bu şekilde buyurmazdı. O'nun
Yakınlığı, Senin Varlık Tasavvurunu yok saymakta, senin Tasavvurunun
Hakikatine Mutlak olarak İşaret etmektedir. Artık "Vahdet-i Vücud" ne
demektir senin Tasavvurunun ötesinde olarak anlayıver ! Boş sözleri,
zanları, lüzumsuz tenzihi bırak ! Yoksa İdrakini Şuhudunu ortak edip
Varlık Tasavvurundan kaynaklanan senin Uzaklığını O'nun Yakınlığına
Perde yapar halde, aslında inad edip bocalar, gaflet eder durursun;
Tevazu senin neyine !
Kul ~ Kulluk
Kibrin hakim olduğu Mükemmellik Tasavvurunda Kul ve Kulluk yoktur;
Halbuki Yüce Allah, Kul ve Kulluk için Yaratmış, Tecelli etmiştir.
Seven ~ Sevilen ~ Sevgi
Güneş Işığı yüzüne vurur, Sıcağı bedenini Isıtır da, Güneşi Seviyorum dersin.. Halbuki Seven Kim, Sevilen Kim, Sevgi Ne..
Güzel
Güzelliğe bakılmaz mı ?.. İşte öyle Güzeli öyle görmemişsen bilemem ; ama öyle olur ki, bakamazsın..
Yakın - Uzak ~ Kemal
Allah, gafil ve uzak kalamayacağın, mesafe koyamayacağın kadar Yakın,
şımaramayacağın kadar Uzak'tır. Tenzih Teşbih, Celal Cemal gibi, Yakın
ve Uzağı bir anla ki Kemal bulasın.
Müminler de Benim Nurumdan.. ~ Tasavvuf ~ Zahir - Batın ~ İlim ~ Tenzih ~ Aynı Nur'danız..
Bazı Bilgiler vardır ki Hz Peygamber'de Batın, Varislerinde Zahir'dir.
Ama bu, Allah'ın Batın olup, aynı şekilde Zahir olması gibidir. Yani,
zannetme ki o'nda göremiyorsun diye bu İlim Peygamber'de (as) yoktu ! Bu
mana'da Tenzih'in anlamsız düşer; zira her şeyi Tenzih edersen de Sen
ne olacaksın ya ?! Sen olmadan Allah'ı nasıl bilebilirsin ! İşte anla
ki, Müminlerin Peygamberin (as) Nur'undan yaratılması Sırrı bu mana'ya,
bu Hakikat'e işarettir. Ali (kv) için, Aynı Nur'danız buyurmuştur !
Zât - Sıfat ~ Kadim ~ Nur ~ Evvel - Ahir
Senin Zâtın senin Sıfatlarından da gizlidir. Gizlidir dediğimize bakma
O'nun Varlığında Sen'den daha aşikar olan yok. Lakin Evvel O'dur ki
Evveli yok; Başlangıcı yok. Ahir O'dur ki Ahir'i yok; İkincisi yok: Anla
ki, "O" var da Sen "Varlık" buldun.. Şimdi Sıfatların ancak O Tecelli
eden ki, Bildin. Düşün, Nur olmasa Görme'yi ne bilirdin.. ve ki Göreni
ne bilirdin ! O'ndan zannederdin ki, Kadim'im, başlangıcım yok !
Halbuki, O'ndan daha Aşikarı da yok !
Tasavvuf ~ Hayal ~ Gerçeklik ~ Hakk ~ Ruh
Hiçbir şey yok iken O vardı, ve el an öyledir. Bir Sanat Eseri düşün ki
Sanatçısı onu sadece Hayal etmesi ile bildiğin şu madde gerçeklikten
daha gerçek bir şekilde sadece Zihninde varlığa getirebilmiş olsun.
Bunun örneği sendeki Vehim, Hayal ve Sanat Yeteneğidir. İşte bu
"içeri"ye nispet ederek "hayal" ve "dışarı"ya nispet ederek "gerçek"
diye "ayırt" ettiğin Varlık Hakikati ve Gerçeklik Sırrı, dış ve iç
olarak iki olmıyan, Tek ve Bir olan Rabbinin Varlığında gizli, Hakk oluşu,
Mülkünde de apaçıktır. Yani gördüklerini senin vehminin hayalinin
gerçekliğine benzetsen de bu benzettiğin vehim, hayal, ve rüyalarının
gerçekliğinin Sırrı, Cenabı Hakk'ın bizZat Hakk oluşunun Sırrındandır.
Sen Hayal Eden olarak, elbette ki Hayalinle mukayese kabul etmez
derecede Gerçeksin; Sen olmadan Hayal olmaz. İşte O'nun Halifesi olman
bakımından böylece anla ki elbette Sen O'nun Mülkü içinde benzersizsin;
çünkü Hayalinden değil, O'ndan bir Ruh'sun, Sırrın O'nun Sırrından,
Varlığın O'nun Varlığından.
Tecelli
Yolda karşıdan karşıya biri geçince, 'O karşıdan karşıya geçti' yahut 'O
hareket etti' denemez.. Ama, bu "karşıdan karşıya geçme" O'nun tecelli
etmelerinden-görünmelerinden biridir denebilir.
Tasavvuf ~ Hakikat içinde Hakikat
Hakikat içinde Hakikat arayan isen, hepimiz için geçerli aynı Hakikati dile getireyim: Sen ve O'ndan başkası yok.
Hüseyin (ra) ~ Muharrem Orucu
Oruç Samed'in Ruhuna, İftar'ım Hűseyn'in Canına..
Orucu tuzla açacakmışım ; hadi ordan gösterişçi ! Öyle tuz yemekle suretten Muhabbet olaydı, ölmeden önce ölürdün de Kevser içerdin ! Bi köşede oturup Tuz yiyeceğine Kerbelaya gelir Hüseyn'e (ra) Su olur koşardın, Yağmur olur yağardın ! Ahmak herif bize tuz diyor ! Surette acı ile Muhabbet olsaydı bak hristiyanlar peygamberlerini haçtan indirmiyorlar ! Sen surette salat ediyorlar diye eleştirdiğin kardeşlerinin aynısı olmuşsun da haberin yok ! Bana alevicilik oynama ! Hiç etmemen gereken yerde büyük zannettiğin laflar etme !
Orucu tuzla açacakmışım ; hadi ordan gösterişçi ! Öyle tuz yemekle suretten Muhabbet olaydı, ölmeden önce ölürdün de Kevser içerdin ! Bi köşede oturup Tuz yiyeceğine Kerbelaya gelir Hüseyn'e (ra) Su olur koşardın, Yağmur olur yağardın ! Ahmak herif bize tuz diyor ! Surette acı ile Muhabbet olsaydı bak hristiyanlar peygamberlerini haçtan indirmiyorlar ! Sen surette salat ediyorlar diye eleştirdiğin kardeşlerinin aynısı olmuşsun da haberin yok ! Bana alevicilik oynama ! Hiç etmemen gereken yerde büyük zannettiğin laflar etme !
Devlet - Anarşi - Terör ~ Dünya Cenneti
Sen Âsi'sin Anarşistsin ya onun için Devlet sana batar; yoksa Terörist
senden de Anarşistken o da "Devlet" hayali kurmuyor mu ? Yahut hakikaten
de Terörist Anarşist Pisliğin Zalimin tekidir. Belki de onun Hayali
Devleti, Kadın ve Para'dır; Halbuki Devlet hayal ile heva ile kurulmaz
ve aradığın Cennet kesinlikle Dünya'da değil, Dünya'da kimseye asla
Rahat yoktur ki. Zaten Terör de Anarşi de bütün kötülüklerin anası da, o
güya cenneti aradığın "Dünya" yüzünden ki kardeşim. Bir tek Veli'ye
korku hüzün yoktur, bak o bir Hakk'tır. Onun dışında hep kahır hep
hüsrandan ibarettir o Dünya Cenneti Hayali.
İnsan ~ Ruh - Saf Kendi - Öz Zat ~ Nefs - Ben-lik
Biz "Ruh" derken "Min Ruhi" buyurulan İnsan'ın Saf Kendi-Öz Zatını
kastediyoruz. Kalbin Hayatı olan Sıfat Tecellilerinden gelen Manevi
Halini, Mecazi Aşkını kastetmiyoruz. Yani İnsan'ın Saf Kendi, Öz Zatı
derken, Ben-"lik"i değil "Ben"i işaret ediyoruz. İnsan elim ayağım
bedenim kalbim derken belki ancak bunlar ona yani o asıl Zâtına tahsis
edilmiş Nurlar olduğu açıktır; biz "benim" diyemeyeceği kadar "kendi"
olan öz varlığını kastediyoruz. Sıfat Tecellileri, Esma Terkibi olmıyan,
Zâti Tecelli olan "Ruhu", Nefis çamuruna batmamış, Dünya tozuna
bulanmamış Mukaddes "Sen"i kastediyoruz. Ve elbette "İnsan" derken bütün
bunların cem'i söz konusudur; lakin dikkat edersen anlarsın bütün
Nurların Tecelli etmesine sebep olan da, Kendimden dediği o Ruh'ların
Dünya Yaşamına indirilişidir. Yani bütün Nurlar ve asıl Yaşam da böylece
görürsün ki "Kendi Ruhumdan üfledim" dediği bu Ruh'un Varlığı, Hayatı
sebebiyle meydana gelmektedir. Allah O'nu Kendinden yarattığı için
Nurları içinde asıl Nur da böylece onun kendisi olmuştur. Şunu da anla !
Biz "İnsan" derken nasıl Kafir ve Mümin, Sıfat kastetmiyorsak, "Ruh"
derken de öyle, unutmuş yahut unutmamış o "Belâ!" diyenleri kastediyoruz
! Bunları anlıyamaz itiraz eder halde isen Ameli Değerlerden,
Amellerine güvenmekten, Zâtiyet'e, Zâti Değerlere yükselememişsin
demektir !
Ruh ~ Kalp ~ Nefs
O, Zâtında Büyük, Zâtında Sevgili, Zâtında Yücedir ve tüm bu Sıfatında
Sınırsız Sonsuz büyüktür ; Tecellileri ise Yaratılışın meydana
gelebilmesi Muradıyla Tenezzülü olduğu için, Mutlakiyetinde Kendisiyle
Sınırlanmıştır. Ama Nefs'e yine Az'ı çok, Fazla'sı bile az gelir;
Rabbisini delicesine kör olmuş bir arzu ile acayip hallere girer de
kendisine sığdırmaya çalışır. Halbuki O'nu Sıfatıyla Kulunun ancak
Rahmet ettiği Kalbi sığdırır, Zâti Vahdet'de de ancak yine O'ndan olan
Ruhun ( yani Saf Kendimizin, Öz Zâtımızın ) payı vardır. Yoksa Nefs,
Beden, Eşya, Dünya, O'nu hakkıyla nasıl bilsin nasıl şuuruna ersin !
Zât ~ Tecelli
O'nu sevmiş, bilmiş tanımışsan, Zâtının hiç bir şekilde gizli olmayıp
yok olmadığını, değişmediğini, gizlenen, yok olup ve değişken olanın
ise ancak Tecellileri olduğunu bilirsin. Böylece anlarsın ki sana göre
hiçbir şey "kötü"ye nispet edilemez, zira sana göre "iyi" olan zaten
ancak Zâtı olmalı !
Ruh ~ "Zâtımdan gayrısı helak olucudur" ~ Tecelli ~ Kulluk
İnsan, Zâti Sırrında O'ndan bir Ruh olmasaydı "Zâtımdan gayrısı
helak-yok olucudur" buyurularak uyarılmazdı. Çünkü Dünya yaşamı
Tecellilerindedir; yani mahiyeti değişken geçici yok olucudur. Ruh
ölmeyip bedenin yok olduğu ve değiştiği gibi, Zât da değişmeksizin,
Tecellileri değişken geçici ve yok olucudur: "O gün arz (yeryüzü) ve
semalar, başka bir hale döndürülür (döndürülmüş olur). Ve onlar, Vahid
(bir) ve Kahhar olan Allah’ın huzuruna çıkmış olurlar." [ İbrahim 48 ]
.. Yani O'nu Seven Dünya'dan göçmeden öyle bir görüş, ilim ve yakin elde
etmeli ki Tecellisi Sıfatına, Sıfatı Zât'ına perde ve de gayr
olmayacak! Onun için hiçbir şey Sevdiğinin Zâtına perde ve gayr
olmayacak !
Akıl ~ Varlığın Birliği
Biz gündelik yaşamda, gördüğümüzü zannettiğimiz şeylere, eşyanın,
şeylerin Hakikatine, Akılla, yani yapı söküm yaparak bakmıyoruz. Zaten
onları ne aklımızla ne hayalimizle ne de gerçekte ayrıştırdıkdan sonra
birleştirici bir niteliğe güce de sahip değiliz. Hamd O'nun Vücuduna
olsun ki Varlığın Birliği bunların hiçbirinde değildir. Bu en büyük
İmtihan'a erdirilip de geçirilenlere ne mutlu, onlar her türlü vehimden
ve hayali güçlerden Hakk ile kurtulmuş, Vahdet'e ermişlerdir.
Hüseyin (ra)
Can Hüseyin'in (ra) Hakk'a Yakınlık Mertebesine göre olan Şahitliği
senin erişemeyeceğin, kaldıramayacağın bir Şehitliktir ; Çünkü o Hakk'ı
görür boyun eğer, sen Batılı görürsün boyun eğmezsin.
Zıtlık ~ Kader
Allah'ın bir şeye izin vermesi izin verdiği şeyden Razı olduğu anlamına
gelmez. Kim ki Hakk'a yöneldi, Zıtlık onu Hidayet'e eriştirir, Batıl'a
değil. İman'ın Kemalinin Hakikati budur.
Kader Sırrı
Küfrün değil Kulluğun her insanın Kader'i olduğunu bilmeyenin Kader
Sırrı hakkındaki rivayetleri sırf "zorunluluk" cihetiyle aktarması
"Hakikat" ifade etmez.
Hu ~ Tasavvuf
O'nun bir "söz"den mi bir "yazı"dan mı, "suret"ten mi "gizli"den mi,
nereden Tecelli eder lütfu kahrı, belli olmaz bilen bilmeyene. Sen
daraltma O'nu Tenzihinle, ve kayıtlama O'nu Teşbihinle, "sen"de mi
"ben"de mi oyun oynama ya "şunda"dır ya "bunda".. O'ndadır O bilenlere.
Tasavvuf
"Tasavvuf"un eskisi yenisi olmaz. Daha bunu idrak edememişsen.. Eskilerin masalları, yenilerin ahkamları değildir "Tasavvuf".
Hu
O görmekle duymakla doyulur mutmain olunur mu ki.. Sonu mu var,
dayanılır mı ki.. ; Kaşından gözünden geçip O'nu isteyene de,
şahdamarından daha yakınım dememiş mi ki ?
Melekler ~ Mecaz ~ Fena ~ Kemal
"Melekler kuvvelerinden ibarettir, ayrıca varlıkları yoktur" diyen
birini görürsen sözü maksadını niyetini aşmış fakat kendisi Fena
mertebesini aşamamış nakıs birisi olduğunu anla. Yoksa Müşahedesini
ispat için gayrı gördüğü ve göremediği varlıkları göz ardı etmek zorunda
kalmazdı. Onlar aynı Kendisini perde görmediği gibi Hakk'a perde
olmazdı. Keza bunları Mana bakımından sırf Mecaz'a dayandırması Hakikat
İlmi'nin de ona henüz perde olduğunu gösterir. Bunu Fena Haline erişmek
için böyle yapmak zorunda kalmamışsa zaten Kemal bakımından daha da
nakıstır, itibar edip yorulmaya lüzum yoktur.
Ruh ~ Min Ruhi ~ Esma Terkibi ~ İlmi Suret ~ Vahdet ~ Sırr
Ruh, Terkip'ten, oluşan değildir,
"Kendi Ruhumdan" demiş,
Öyle dememiştir a canım !
"Kendim"den (Min Ruhi) demişken,
Telaş ile nasıl Tenzih edicez diye,
Uydurma lakırdılara düşerler,
Neyi neyden niye tenzih ederler,
Esefle bak bu ayrılıktan gelen sözlere a canım !
Nefs ile örtülü, Nefesinde Nefessin,
Zâtından, Sırrın sırrısın;
Allah'ın "Kendi", İsimlerinden mi terkiptir a canım !
Sen Kendini Hayat, Kudret,
Sadece İlim diye bölebilir misin de
Zâtın Terkip olsun a canım !
Sonra bazımız da "İlmi Suretleriz" derler,
Bu da yetersizdir Senin Sırrını tarife,
Eşya ile Sen, Zâti Tecelli'de,
Hiç bir olur mu a canım !
Özünde saklı Vahdet'e, Ruhun Ruhuna gel,
Senin O'na Yakınlık Sırrının tarifine
Bu kelimeler kifayetsizdir a canım !
"Kendi Ruhumdan" demiş,
Öyle dememiştir a canım !
"Kendim"den (Min Ruhi) demişken,
Telaş ile nasıl Tenzih edicez diye,
Uydurma lakırdılara düşerler,
Neyi neyden niye tenzih ederler,
Esefle bak bu ayrılıktan gelen sözlere a canım !
Nefs ile örtülü, Nefesinde Nefessin,
Zâtından, Sırrın sırrısın;
Allah'ın "Kendi", İsimlerinden mi terkiptir a canım !
Sen Kendini Hayat, Kudret,
Sadece İlim diye bölebilir misin de
Zâtın Terkip olsun a canım !
Sonra bazımız da "İlmi Suretleriz" derler,
Bu da yetersizdir Senin Sırrını tarife,
Eşya ile Sen, Zâti Tecelli'de,
Hiç bir olur mu a canım !
Özünde saklı Vahdet'e, Ruhun Ruhuna gel,
Senin O'na Yakınlık Sırrının tarifine
Bu kelimeler kifayetsizdir a canım !
Akıl ~ İman ~ Kulluk
Ben bu hoşnutsuzluktan hoşnutsuzum !.. Hey dur bi dakka, bunda bi
çelişki var !.. Hem Akıl bakımından hem İmanımla çelişen bir durum var
bunda.. Allah ondan "Razı" olsun Mevlana Hazretleri buyurmuş: "Kahrına
da hakkıyla âşığım, lûtfuna da... Ne şaşılacak şey ki ben bu iki zıdda
da gönül vermişim."
"Şapka İnkılabı"
Ha "Şapka" ha "Takke" takmıyosun diye seni asacak, kanun çıkaracak olan
adama Zalim denir Zalim.. Allah Zalimleri Zorbaları sevmez. Uyuyosun,
nazikçe dürteyim. "Hızır"ın nispeti Eşkiya'ya değil, "Azrail"e olabilir.
Zorba'ya Melami'lik nispeti Yezid'e Kader nispeti, aynı Zalimliktir ;
Sen de Zalim Zorba olur aynı çukuru boylarsın dikkat et. Düşünüyorum
şimdi senin gibi açık kaçık hürriyet (!) düşkününe yarın şapka takmayı
kravat takmayı zorlasalar ne yapardın, halin ne olurdu acaba ? Hemen
Zalim Zorba diye taksime yürürdün di mi ? "Şapka" ve "İnkılap".. İyice
düşün bak bu ikiliyi.. Üç kağıtla Uykuyla bir arada yürümez Hakk'ın işi !
Kalp Gözü ~ Nur ~ Ruh ~ Kafir ~ Kader ~ Kulluk
Kalp gözü dış gözün gördüğünden daha çoğunu daha fazlasını daha keskin şekilde, Apaçık görür, bu dış göz de ona ulaşabilirse de onun ulaştığına göre neredeyse kör sayılır. Hatta Kafirin dış gözünün feri nefsinin körelttiği bu Kalp gözünden sızan o azıcık nur ile görmektedir. Çünkü Kalbin nuru
da Bedenin Canlılığı gibi ancak Allah'dan olan O Ruh'un Hayatından
gelir. Yani Mümin Kafir "İnsan"ın dış gözünün görmesi dahi ancak Kalp
gözündeki nurladır ! Şimdi Müslüman bunu bilmez
hale gelince tabi ki Kafir ona perde olur ! Dünya kendisine perde
olmıyan Hakk'a aciz zavallı Kafir perde oldu öyle mi ! Mümin ki Allah'ın
bizzat Celali bile onun için Zâtına perde olamaz, Kader onun için Aşk
Şarabıdır, nerede kaldı Kafir ona perde olacakmış ! Mümin'e perde olan
yine belki ancak Allah'tır Allah !
Hz Peygamber ( sav ) ~ Zalimler ~ İfrat-Tefrit ~ Siyaset ~ Cenab-ı Hakk'a İttiba ~ Kulluk
Hz Peygamber (sav) Zalimlere Zorbalara o Kibirli Müşriklere genelde
zannedildiği gibi "Siyaseten" değil, onlarda da kendilerinde
göremedikleri Hakk'ı görebildiği için Sevgi Saygı Sabır göstermiştir !
Aynı Hakk'dan dolayı yeri geldiğinde de Zulümlerine son vermekte yine
tereddüt yaşamamıştır ! Ahir olan Zamanımızda Müslümanların genelinde
(!) Hakkı Müşahede değil "Siyaset", "Dünya Telaşı" hakim olduğu, ne
yazık ki "Saygı, Sevgi, Sabır; Cenab-ı Hakk'a İttiba !" geride kaldığı için
Sünnet'in Hakikati olan "Tasavvuf" da bu yönüyle işlevi elbette Hakk
olarak yerine gelmemektedir ! Ya İfrat Tefrit ya Siyaset !
"..Ona (Firavun'a) kavl-i leyyinle=Yumuşak bir sözle (tatlı, yumuşak bir tarzda) hitap edin.
Olur ki aklını başına alır yahut hiç değilse biraz çekinir.."
{ Taha 44 }
Allah onların kalplerinde ne var, ne yok pek iyi biliyor;
onun için sen onlara aldırma,
kendilerine öğüt ver
ve onlara kendileri hakkında
beliğ, açık, tesirli, güzel söz söyle.
{ Nisa 63 }
"İşte siz (mü'minler) böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler.."
{ Ali İmran 119 }
"..Size selam veren kimseye,
dünya hayatının menfaatini gözeterek,
“Sen mümin değilsin”
demeyin.
Allah katında çok ganimetler var.
İslâm’a ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz.."
{ Nisa 94 }
"..nefslerinizi temize çıkarmayın.
O, kimin takva sahibi olduğunu iyi bilendir..”
{ Necm 32 }
"..Azabımı dilediğime isabet ettiririm.
Ve rahmetim her şeyi kuşattı.."
{ Araf 156 }
"..Ona (Firavun'a) kavl-i leyyinle=Yumuşak bir sözle (tatlı, yumuşak bir tarzda) hitap edin.
Olur ki aklını başına alır yahut hiç değilse biraz çekinir.."
{ Taha 44 }
Allah onların kalplerinde ne var, ne yok pek iyi biliyor;
onun için sen onlara aldırma,
kendilerine öğüt ver
ve onlara kendileri hakkında
beliğ, açık, tesirli, güzel söz söyle.
{ Nisa 63 }
"İşte siz (mü'minler) böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler.."
{ Ali İmran 119 }
"..Size selam veren kimseye,
dünya hayatının menfaatini gözeterek,
“Sen mümin değilsin”
demeyin.
Allah katında çok ganimetler var.
İslâm’a ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz.."
{ Nisa 94 }
"..nefslerinizi temize çıkarmayın.
O, kimin takva sahibi olduğunu iyi bilendir..”
{ Necm 32 }
"..Azabımı dilediğime isabet ettiririm.
Ve rahmetim her şeyi kuşattı.."
{ Araf 156 }
"Ki O, her şeyin yaratılışını en güzel yaptı.."
{ Secde 7 }
"..kendini müstağni gören kimse..
Sen ona ilgi gösteriyorsun!"
{ Abese 5 , 6 }
"..A'ma'da idi.."
{ sav }
{ Secde 7 }
"..kendini müstağni gören kimse..
Sen ona ilgi gösteriyorsun!"
{ Abese 5 , 6 }
"..A'ma'da idi.."
{ sav }
"El An öyledir."
{ Ali (kv) }
"İşte siz (mü'minler) böylesiniz, siz onları seversiniz.."
{ Ali İmran 119 }
"..hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah’ın Vechi (Zat’ı) işte oradadır.."
{ Bakara 115 }
"..Onları gördüğünde bedenleri (görünüşleri) hoşuna gider.
Konuşurlarsa, sözlerini dinlersin.."
{ Munafıkun 4 }
Gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.
{ Necm 17 }
"Yaradılanı severiz Yaradandan ötürü."
{ Yunus Emre (ks) }
Sabah akşam, O’nun Vechi'ni (Zat’ını) isteyerek Rabbine dua edenlerle beraber nefsini sabırlı tut. Dünya hayatının ziynetini dileyerek gözünü onlardan çevirme! Kalbini zikrimizden gâfil kıldığımız ve hevasına (heveslerine) tâbî olan kimselere, işinde haddi aşmış olanlara itaat etme!
{ Kehf 28 }
Sa'd Ibnu Ebi Vakkas (radiyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam), ben yanında otururken, bir grub insana ihsanda bulundu. Ancak onlardan benim daha çok hoşlandığım birine hiçbir şey vermedi. Ben: "Falanca ile aranızda ne var (ona niye vermedin)? Allah'a kasem olsun, ben onu mu'min görüyorum!" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Müslüman (görüyorum de!)" buyurdu. Sa'd (dayanamayıp) bu kanaatini üç kere soyledi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da her seferinde aynı şekilde karşılıkta bulundu. Sonuncu sefer şunu ekledi: "Ben, nazarımda daha sevgili olana hiçbir şey vermezken, yüzü üstü ateşe düşeceğinden korktuğum insanı kurtarmak için ona ihsanda bulunurum (ihsanda bulunmam sevgime ölçü degildir)"
{ sav }
"..Arifler, âlemdeki kibirli ve zorbalara -onların dış varlıkları bakımından değil, kendilerinde ortaya çıkan nitelik nedeniyle- tevazu göstermişlerdir. Çünkü onlar her şeyde Hakkı görür. Hatta karşılaşma esnasında selamlaşmada eğilirken de durum böyledir. Bazen ârifler, selamlaşırken kardeşlerine eğilirler ve önünde eğilinen şahıs da buna sevinir. Mutluluğu ise, kendisini bilmeyişinden kaynaklanır. Çünkü bu cahil insan, onunla karşılaşan arifin önünde eğilmesinin ve rükû etmesinin kendisinin hak ettiği yükseklikten kaynaklandığını zanneder. Yabancıların geneli ise, farkında olmaksızın, bilgisizliğe bilgisizlikle karşılık vererek, adet ve örf olarak bu davranışı yapar.."
Sende önce bunlar olacak bu mertebeleri almış olacaksın, bunları anlıyacak İrfan'a ulaşıcaksın, yani önce sende Hakk görünecek ki sonra Kafire Hakkını bildirebilesin ! Sen'de daha Hakk'a İttiba yok ki, Kafir'de Hakkı göresin be kardeşim.. Sen Mümin'de görebiliyor musun ki zaten ! Sen'de Hakk yok ki sende ! Geçtim Kafir'de bile görmeyi !
{ Ali (kv) }
"İşte siz (mü'minler) böylesiniz, siz onları seversiniz.."
{ Ali İmran 119 }
"..hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah’ın Vechi (Zat’ı) işte oradadır.."
{ Bakara 115 }
"..Onları gördüğünde bedenleri (görünüşleri) hoşuna gider.
Konuşurlarsa, sözlerini dinlersin.."
{ Munafıkun 4 }
Gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.
{ Necm 17 }
"Yaradılanı severiz Yaradandan ötürü."
{ Yunus Emre (ks) }
Sabah akşam, O’nun Vechi'ni (Zat’ını) isteyerek Rabbine dua edenlerle beraber nefsini sabırlı tut. Dünya hayatının ziynetini dileyerek gözünü onlardan çevirme! Kalbini zikrimizden gâfil kıldığımız ve hevasına (heveslerine) tâbî olan kimselere, işinde haddi aşmış olanlara itaat etme!
{ Kehf 28 }
Sa'd Ibnu Ebi Vakkas (radiyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam), ben yanında otururken, bir grub insana ihsanda bulundu. Ancak onlardan benim daha çok hoşlandığım birine hiçbir şey vermedi. Ben: "Falanca ile aranızda ne var (ona niye vermedin)? Allah'a kasem olsun, ben onu mu'min görüyorum!" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Müslüman (görüyorum de!)" buyurdu. Sa'd (dayanamayıp) bu kanaatini üç kere soyledi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da her seferinde aynı şekilde karşılıkta bulundu. Sonuncu sefer şunu ekledi: "Ben, nazarımda daha sevgili olana hiçbir şey vermezken, yüzü üstü ateşe düşeceğinden korktuğum insanı kurtarmak için ona ihsanda bulunurum (ihsanda bulunmam sevgime ölçü degildir)"
{ sav }
"..Arifler, âlemdeki kibirli ve zorbalara -onların dış varlıkları bakımından değil, kendilerinde ortaya çıkan nitelik nedeniyle- tevazu göstermişlerdir. Çünkü onlar her şeyde Hakkı görür. Hatta karşılaşma esnasında selamlaşmada eğilirken de durum böyledir. Bazen ârifler, selamlaşırken kardeşlerine eğilirler ve önünde eğilinen şahıs da buna sevinir. Mutluluğu ise, kendisini bilmeyişinden kaynaklanır. Çünkü bu cahil insan, onunla karşılaşan arifin önünde eğilmesinin ve rükû etmesinin kendisinin hak ettiği yükseklikten kaynaklandığını zanneder. Yabancıların geneli ise, farkında olmaksızın, bilgisizliğe bilgisizlikle karşılık vererek, adet ve örf olarak bu davranışı yapar.."
{ Muhyiddin İbn Arabi (ks) }
Sende önce bunlar olacak bu mertebeleri almış olacaksın, bunları anlıyacak İrfan'a ulaşıcaksın, yani önce sende Hakk görünecek ki sonra Kafire Hakkını bildirebilesin ! Sen'de daha Hakk'a İttiba yok ki, Kafir'de Hakkı göresin be kardeşim.. Sen Mümin'de görebiliyor musun ki zaten ! Sen'de Hakk yok ki sende ! Geçtim Kafir'de bile görmeyi !
Hz Peygamber (sav) ~ Ehl-i Beyt
Peygamberin (as) yaptığı pek çok şey olmuştur ki onu canlarından çok
seven Ashab'ı anlıyamamış, kafaları karışmış, kaldıramıyarak neredeyse
itiraz ederek, hadlerini aşacak duruma gelmişlerdir. Hz Ömer hakkında ve
daha pek çok Hadis'lerde bu gibi örnekler kayıtlanmış, elimizde
mevcuttur. Şimdi sen Hz Peygamberi (as) elbette sever sıdk ile tasdik
edersin, o öyle "İnsan"dır ki Zalim olmadan sevmemek mümkün değil. Ama
şu var ki ! Sen Allah'ın Velilerine yan gözle bakıyor, O'nun Sünnetine
uymadıklarından filan söz ediyorsun. Halbuki iş öyle değil ! İş
yukarıda bahsettiğimiz gibi ! Onlar Sünnet'e senden daha yakın da, sen O
Sünnet'in tam idrakine varamıyorsun. O'nu Peygamber olarak görüp
Sünnetine uymak, Peygamberliği açısından onu Sıdk ile Tasdik etmek
başka, O'nun Veliliğini ve Varisleri olan Hakiki Velileri görebilmek
bambaşka ! Yani kendi zamanındaki Ashabının durumu bu iken senin bazı
Varisi olan Evliyaullahın sözlerini hareketlerini anlıyamamanı kendine
çok görme ! Sen mesela Hz Ömer'i tanıyorsun, bir yönden kendine
benzetiyorsun çünkü öyle değil mi ? Hz Ebu Bekir'i tanıyorsun, Osman'ı
tanıyorsun (ra)... Hepsine Selam olsun.. Acaba Ali'yi (kv) tanıyor musun
?! Ashab'ı biliyorsun fakat.. Ehl-i Beyt'den haberin var mı ! Fitne'ye
düşmeksizin Ehl-i Beyt sevgisine ulaşmayı başarabildin mi ? İlim (!)
Şehrinin Kapısı !, Velilerin Şahı Ali'yi (kv) sevebiliyor musun !.. Zor
mu ! Ashab'a sevgin muhabbetin ziyade tamam ! Ehl-i Beyt'e Muhabbetin
nerede kaldı acaba, hiç düşünüyor musun ! Lafta kaldı hatta ne yazıktır
lafta bile kalmadı !
Ben sizin Rabbiniz değil miyim
Ezeli Güneşin Nurlar saçan dili Alem olmuş 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim' diye yankılanmakta.
Hz Peygamber (sav)
Hz Peygamber sav hiçbir Makam ile kayıtlanmaz, sınırlanmazken, her
birini de eksiksiz İhtiva eder. Saf Ruh iken Kamil Nefs'tir, Sırf Akıl
iken, Sırf Gönül'dür.. Dört kapı da ancak o'na açılır. İlahi Zât
Dünya'da en Kamil Suret'de o'nunla görünmüştür. Övgüsü geçmiş gelecek
tüm zamana ulaşmıştır. Hakk'ın en Kamil Tecellisi, ve tüm en Kamil
"İnsan", en Kamil "Kul"dur. O, "Büyük Alem"dir. Hz Peygamber'e sav
tepkin ne olurdu, ilişkin ne derecedeyse, Cenab-ı Hakk ile ilişkinde de o
derecedesin.
İsimler ~ Zat ~ Ruh - Nefs
İsimlerinin, Zâtının üzerinde bir etkisi yoktur. Çünkü İsimleri olan
Nefs'i, sonradan edinme olmaksızın "Mutlak" Mükemmel'dir. Bizim ise
Ruhumuza yani Zâtımıza etkisi ve perdesi olan, yani Mükemmel olmıyan bir
Nefsimiz vardır. Ki bu Nefs Perdesi, altında O'ndan bir Ruh olan
"İnsan" için en büyük olay olan "Allah'a Kavuşma"yı gerçekler. Bu
Kavuşmayı umursamıyan Ruhlar için ise aynı "Nefs" en büyük "Perde" en
büyük "Ayrılık" olarak kalır. Sonra onlar, O'ndan bir Ruh oldukları
halde Cehennemde şöyle seslenirler : "..'Rabbinize* dua edin. Azaptan
bir günü bize hafifletsin.'.." [Mü'min 49]
Kulluk ~ Rıza ~ Cüz-i İrade
Amelle, hem de maddi manevi vehmettiğin kendi gücün kuvvetinle ne olur ?
O senin haline, saf niyetinden gelen gayretine bakar Kulluğuna nazar
eder de mahrum bırakmaz, Razı gelir; o zaman olur. Yoksa ne Sistemle, ne
fiili ne kavli Dua ile hiçbir şey olmaz ! Sen Ne'de ne ile bir şey
meydana getirmeye, açığa çıkarmaya çalışacaksın ?
Zaman'ın başlangıcı ~ Ed-Dehr ~ An-ı Daim
An Zaman olur, Algısı değişir, zaman genişler daralır, uzar kısalır, ama
An değişmez. Zaman ne zaman başladı deme çünkü Evvel Ahir sana olur,
Bereket olur, ama An-ı Daim olanın başlangıcı yoktur.
Hu ~ Kulluk ~ Zâtî Şükür
Rabbinin azı fazla, fazlası az gelir. Her şeyde Şükre varmak mukadder olduğu gibi Şükürde de Zâtına varmak lazım !
Kulluk ~ Hu
Bazen güzel hikmetli ilahi sözler manalar çağlayan gibi öyle peşisıra
gelir ki zapdetmeye kaydetmeye güç bulamazsın. Nedir bu, ziyan mı ?
Hayır, Rabbinin Feyzninin Lütfunun haddi hesabı olur mu !
Ayan-ı Sabite ~ İdealar ~ Kader ~ Felsefe ~ Eflatun-Aristo ~ Min Ruhi
"Tohum" kendi içine yazılmış Bilgi'den başka bir Ürün, Meyve vermez.
Yani "Tesadüf" söz konusu olmadığı gibi Öz olan da Madde-Tohum değil
"Bilgi"dir. Bu Tohum/Bilgi ve her Tohumun kendi özeline yazılmış olan
farklı "Bilgi" Kader Şemsiyesi altında bulunan "Ayan-ı Sabite" veya
felsefecilerin "İdealar" dedikleri şeydir. İnsan ve İnsan-"lar" da ( her
biri ) OL-uş'da aynı İlahi Hükme tabidir. Yani Eflatun ve Aristo gibi ender filozoflar "Akıl'ları ile değil" bu "Tohum"un Ürünü, Meyveleridirler.
Peygamberler de (as) elbetteki onlardan daha Özel ve Yüksek İstidat'a,
Tanrı'dan Zâti bir Alakaya Müşerref olsalar da "Beşer" olarak Yaratılmak
bakımından aynı "Nüve"ye sahiptirler; her İnsan gibi O'nlar da O'ndan
bir "Ruh"turlar ( Min Ruhi ). Fakat sonra, İnsan-lar'dan kimisi bu
"Tohum"un, Nefislerine-Beşeriyetlerine, Dünyevi Koşullarına ( İmtihan )
rağmen, Meyve vermesine de izin verir, kimisi de İstidatlarına rağmen
kendi Nefisleri aleyhine Meyveyi de Tohum'u da Heba eder, Nefisleriyle
Örter. Bunların hepsi de yine İlahi Hükme yani Ceza, Mükafat'a tabi
olarak Kader Şemsiyesi altında Allah'ın Bilgisi dahilinde gerçekleşmiş -
Hakk varlığıyla İzin verilmiştir. Neticede hiçbir şekilde Zulüm
olmamış, İmtihan dışında bir Zorlama olmaksızın Hakk, Hakk tarafından
İnsan-lar özelinde kendi kazanımlarına Vesile olarak leyhlerinde ve
aleyhlerinde açığa çıkmıştır.
Enel Hakk ~ Hallac-ı Mansur (ks) ~ Kulluk
Sözün sahibini bilmek isteyende gerek Hallac gibi kavuşma isteği.
A'mâ'da idi ~ An-Zaman ~ Ed-Dehr ~ An-ı Daim ~ Evvel - Ahir ~ Hu
Bir önceki zam'an şimdi yok oldu, sonraki de şimdi yok. "Evvel" ve
"Ahir" olan.. a'mâ el-an, şu An'da. "Ed-Dehr" ve "An-ı Daim".
İlah ~ Rabb - Merbub ~ Uluhiyet ~ Tenezzül ~ Zevk
Alem, Yüce Zât'ın "Tenezzül"ünden ibarettir. Bu Tenezzül olmasaydı ne
Baba-Çocuk, ne Dişi-Erkek ne Rabb-Merbub vb olurdu. Keza Tenezzül
olmasaydı, Alem ile Tasavvur edilebilen bir Uluhiyet de olmazdı. Halbuki
Uluhiyeti-İlahlığı Sahiplenen ve Nispet edilebilecek O Yüce Zât'dan başkası da
yoktur. Ve "Hakk" Sıfatının Hükmünden ayrıca, Alem olan bu Tenezzül bir
Lütuf olarak O'nun kendi Zâtına özgü bir Zevkidir de.
İlahi Sır ~ İlim ~ Tefekkür
Akıl, Nefs, Kalp vb varlıklar-Kelimeler nihayetinde her şey gibi İlahi
Sırra dayanırlar. Onun için ki hiçbir zaman İlmine tam erilemez ;
Zevk'i, Feyz'i son bulmaz. Onun için ki bunları Tefekkürü Hafife alma.
İlim ~ Ruhani Lütuf
Ayçiçeğinin güneş ışığını takip eden gözleri yoktur. İnsan'a ise
Işık'tan öte, hiç mi hiç görünmeyenle ilişki kurabilen gözler
bahşedilmiştir.
La Faile İllallah
Abdest aldın kıyama durdun "Allahuekber" diyecektin ki bir baktın,
seccadeyi sermemişsin. Seccadeyi sererken Fail O, hiçbirşey bilmezdik,
bilemeyiz de, Öğreten, Hatırlatan O; unutmak, hatırlamak ; Fail hep O,
Latif Rab O.. Yol O.. İz O.. Seyreyle OL Ân'ı, OLduran O.
Hu ~ Kulluk
Özünde O'ndan bir Ruh, Suretinde bir Resimden ibaret olan, O'nu görmek,
O'nu bilmek istiyor. Rabbim Kuluna Sen'den Güzel, Sen'den başka Rabb
olur mu.
Kulluk
Bazen öyle OLur bazen böyle. OLan sana bazen hoş gelmese de, madem öyle
de böyle de Güzel ise ; Sensin orada güzel OLan, Hakkın Kulu. Sen bi
öyle bi böyle olanları da bırak, olmayı da bırak.
Birlik ~ La Faile İllallah ~ Kulluk ~ İrade
Sen hareket ettiğinde Alem de hareket etse. Ve sen durduğunda Alem de
dursa. O Birlik böyle olur. Ve bütün kulları içine alarak bunu Ahirette
yapmak Allah'a kolay bir iştir. Hoş zaten Celalinden Cemalinden geçip
Zatının Kemal'ine eriştirilen için O'nun Takdir ve de Hükmünden başka
Fiil olamaz, yani Halk ve Emir çelişmez, Zulmetmez, Hakk'a Kul olmuş
Kemal bulmuş olanın da Gönlü bulanmaz ya; ama herkesler şimdi bunu
bilemez, Hakk'a dayanılmaz, Cehennemi Cennet, Cenneti Cehennem
zanneder, küser, unutur, inkar eder, şirk koşar. Hem Cenabı Hakk'a hem
Kula en büyük Zulümdür; Sen Şirk koşma. Şimdi bu Dünya'da, OLan her
şeyden ancak senin Kast ettiğine göre Yankı, yani kazanç ve kayıp
görünür olmaktadır. Yani İraden değil, Mutlak İrade'de Kast ettiğin veya
Zannettiğinden soruluyor. Zan, İman, Şüphe, İkan, Hakk soruluyor.
Cenabı Hakk senden Hakkı, Kendisini soruyor.
Şeyh - Biat - Tarikat ~ Nefs ile Cihad ~ Kemal ~ Kulluk
Nefs ile Cihad olmadan, O Kadir ile Hızırı bulmadan, Biat ile Kemal
buldum, Hakk'a Erdim zannetme. Şeyh İçinde olmadan, İçindekini Şeyh
tutmadan, dışardakiyle dışındakine, büyüklenip böbürlenme.
Kader ~ Cüz-i İrade ~ Cennet - Cehennem ~ Ruh
Allah bizi -Cüz-i irade sahibi olan Cinleri ve İnsan'ı- yaratmazdan önce
neler olacağını biliyordu.Tek tek neler yapacağımızı ve bu
yaptıklarımıza göre bize ne hükümler vereceğini, her bir İnsan'ın
Akibetinin ne olacağını biliyordu. Hepsini öylece de Kader Kitabına
Yazdı, kaydetti. Ve Yaratmakla Tecelli ederek, olacaklara, Kendi
Varlığıyla İzin vermektedir. Suretinde İsa'ya (as) İzin verip kuş
heykeline Can verdiği gibi, bize de Ama'da Kendi Katında, Ruhuyla Hayat
verdi, Kendi Ruhundan olan bu Ruhları
Adem'in (as) Zürriyeti Suretinde Toprağa ekti, bu Surette gizledi ve
gizlendi. El An öyledir ! Şimdi sen, Dünya Suretinde seni İntihara
sürükleyecek bir çok sebepler görebilir bulabilirsin !? fakat Allah,
hiçkimseyi ne tutup çatıdan aşağı atarak öldürdü, ne de kimseye "Tecavüz
et" diye emretti ! Aksine, O'nun Yaptıkları, ve Emirleri Yasakları,
bizi her an Cennet yaşantısına yükselttiği gibi Cehennem yaşantısından
da uzaklaştırmaktadır. Bizi An be An, Kendi Mertebesi olan Hakk
olmaklığa döndürmektedir ! Neler yapar neler ! Melekler bizi O'na
yakıştıramamış da O neleri üzerine almış ! Hakkını Helal edenlere, Tevbe
edenlere ne mutlu ! Nurundan azıcığı Güneş olmuş, Cezbesinden bir
parçacığı Felekleri Meydana getirmiş ! O'nun için her şeye değmez mi ya,
Sabredenlere ne mutlu ! Sevgili olduksa, Sevgilinin Cefası da Lütuf
olmaz mı ya ! Görmezden gelir bilmezden gelir, Celali de Cemali de Bize
Kemali olmaz mı ya ! Bil ki ! Yaptıklarını ve Emirlerini Yasaklarını
hafife alarak Hakk'a Tecavüz etmeye ve O'nu görmezden gelerek Ümitleri
kesip Öldürmeye Azm eden kim varsa, ancak ve ancak kendisini öldürmekte,
kendisine tecavüz etmekte, kendi kendisine Zulm etmektedir ! Cehenneme
girene sormalı, orada ne işi varmış !.. Şüpesiz ki Allah, hiçbir kimseye
Zulmetmez !
İlk İnsan ~ Akıl
İlk İnsan, Susuzluğunun Su istediğini Allah'tan başka kimden
öğrenebilirdi ki. Aklından mı... Şimdi onun her türlü susuzluğunu,
Rabbinden başka kim giderebilir.
Celal - Cemal ~ Merhamet ~ Kemal
Şımartılmış, ne istediğini bilmeyen bir çocuğa ancak Merhamet
edebilirsiniz; Kemal vermeniz mümkün değildir. İlk ikazınızda o sizi
kendisinden uzaklaştıracak, artık her söyleyeceğinize kör ve sağır
kesilecektir. Hatta biraz daha ileri giderseniz şımartılmış nefsini
korumak adına sizi düşman belleyecektir. İşte yetişkin de olsa Kemal'e
ulaşma arzusu taşımayan şımarık kimsenin durumu da aynı böyledir. O
Allah'ın Celalinden hiçbir şey elde edemediği gibi Cemalinden de sadece
Şımarıklığı ve Merhameti satın almıştır.
Sizde göreceği Sıfat sırf Celal, görmek isteyeceği Sıfat ise sırf Cemal
olacaktır. Cemal ve Celali bir olan Kemal sahibi Zat'ı asla görmek
istemeyecektir. İşte bu da ona O Allah'dan en uygun bir cezadır zaten;
asla göremeyeceği bir Merhametin yanında hiçbir zaman ulaşamayacağı bir
Kemal. Allah bize Yüce Zatının Kemali gayrında sırf Cemal ve sırf Celal
yüzünden göstermesin! Amin.
Cüz-i irade ~ Kulluk ~ Muhabbet ~ Aşk
Cüz-i irade yok diyen bir kişiden Allah'ın Kulluk muradı ümidi yok
demektir; bu söz en fazla, o kimsenin hükmü verilmiş olup an be an
cehennem için ibret olarak yaratıldığını gösterir. Yani o kişinin cüz-i
iradesinden sığınabileceği Mutlak bir Rab kalmamıştır. Halbuki insan
bilmez, bilmese de muhatabı an be an Hakk'tır, ve Allah An'dadır geçmiş
gelecekde değil, dilediğine hükmedebilir ; insan'dan muradı kulluk, ve
ona lütfetmektir; ebedi bir zıtlaşma değil. Yoksa sırf ezeli ilmiyle
hükmedip direkt cennet ve cehenneme koyuverirdi; dediğimiz gibi bu ebedi
sürecek bir zıtlaşma değildir. Eğer ona kendisine kul olması için cüz-i
irade ile serbestlik vermeseydi İnsan'la Murad ettiği bu Muhabbet ve
zıtlığın kemalini bulduğu bu Aşk meydana gelmezdi.
Kulluk
Allah nefsine ve sığınacağın her şeye bir zayıflık verdi ki ancak Kendisiyle güç kuvvet bulasın.
Cüz-i İrade
Cüz-i irade olmasaydı Allah'ın İradesine Sığınmak mümkün olmazdı. Cüz-i
irade ise Ümid, Dua, Sığınma yani Kulluktan başka bir şey değildir ;
O'ndan Ümidimiz O'dur ki; bizi İradesine zıt düşmekten yani nefsimizden
ve seytanlığımızdan Daimi muhafaza etsin de Mutlak Kulluğa kabul
eylesin. Amin.
Celal Cemal ~ Benlik ~ İnsan
O'ndan bir Ruh olduğumuz, O'nun Suretinde Yaratıldığımızdan, kendimizce
Celalimiz Cemalimiz, Benliğimiz vardır. O Benliğimiz ile kimi zaman
O'ndan daha Merhametli olur kimi zaman O'ndan daha Celalli olur bir
türlü Senaryoya müdaheleyi bırakmayız. Yönetmeni geçer, kendimizce
hikayeler roller kurgularız. Olur ki bugün sevmediğimize
gazaplandığımıza O Azab eder Celalini gösterirse bu sefer ona acır
merhamet ederiz. Olur ki bugün çok sevdiğimizi yarın O sever de biz
düşman oluruz. Tevbe edenlere ne mutlu
ama biz belki hakkımızı helal etmeyiz. Ya toptan Cehenneme ya toptan
Cennete. Yahut Cehenneme koşan adamı haketmediği Cennet'e ! Celalimiz
Cemalimiz var Benliğimiz yerinde ama bir türlü O'nu Bilmiyor Tanımıyoruz
! Hakkımız var sanıyoruz, Senaryoyu ne türlü değiştirirsek değiştirelim
memnun değiliz, ama Başrole oynuyoruz, Yönetmene kafamız bozuk ! O'nun
Zuhurunu istemiyoruz ! Şu Celali Cemaliyle Benliğimizi bir türlü
Kendisinden olan Zât'a veremiyoruz ! Ey Alemlerin Rabbi, Ey Yüceler
Yücesi Zat ! Korkup Edeb edemiyoruz Cemalinden, Sevinip şımaramıyoruz
Celalinden ! Aşk olsun, Aşk olsun Zâtına !
Kalp
Nefisle Cihadın üzerine Kalbinle Cihad'ı ekle de onu Huzur'da Sabit
kılmaya bak. Paslanır ya, onu Muhabbetle Zikirle Namazla İlimle artık
türlü türlü Nurlar ile parlatmaya tutuş.
Aşk ~ Akılsızlık
Aşk için "Akılsızlıktır" deme, terbiyesizlik etme. Hakk'ı Zikredip
Meczub olmamakla gizlersin, büyük günahın vardır. Uyanıksan görürdün,
Aşıkın da bir Aklı, düşüncesi vardır; Şeriat vardır. Akıl da Zâtı ile
bir, Sıfatın Kemalince derece derecedir. Hakk'a gelince Hakikat'en Arif
olmak lazımdır.
Evrim ~ Sanat ~ Hikmet ~ Bilim
Evrim'e göre Doğa'da "Sanat" yoktur ve var olmasının bir Anlamı da
olamaz, gereksizdir ! Gerçekten de Evrim'e göre Doğa'nın her bir
noktasında bu kadar İnce ve Yüksek "Sanat" olmasının Bilimsel olarak
hiçbir Mantığı yoktur. Fakat buna göre tam aksine Evrim'i "Bilim" olarak
adlandırmakta, "Bilim" olduğunu iddia etmekte pek ısrarcıdırlar ! Neden
ki, ne gereği, ne anlamı var ?! Halbuki Doğa'daki ve Canlılardaki bunca
Estetik ve Görsel Sanat eğer geriplanında "Bilim" ( Evrim ?! )
ile açıklanacaksa, bunca varlığın gerisinde apaçık bir kanun olarak
"Hikmet" (!) bulunduğu nasıl İnkar edilebilir ! Evrim ( Varlıksal olarak
! ) kökeninde "Rastlantısal" bir şey ise sonrasında "Bilim" olarak
nasıl adlandırılabiliyor ! Geride ne var ki sonrasında "Rastlantı"
olsun, sonrasında ne var ki "Bilim" oluşabilsin ! Rastlantısal değil ise
de, Bilim "Hikmet"den Evrim ile nasıl soyutlanabilir de yok
sayılabilir, geçersiz görülebilir ! Buna göre, Akıllı (!) Tasarım nasıl
İnkar edilebilir ! İşte Evrimci Bilim Adamlarında görülen bu "İnkar" (
Hakikati Örtme ) Cehaletin en büyüğü Bağnazlığın en ilerisidir !
Evrim ~ Tasavvuf
Yaratılış kare kare An'da mevcut, An be An gerçekleşiyor ; ne Evriminden bahsediyorsun sen ?
Tecelliler
Soğuk evde battaniye sıcaklığına sığınmanı, sıcak yaz gününde serin
püfür püfür esen rüzgara kendini bırakmanı ve daha böyle sayısız paha
biçilmez nimetleri hatırla ki, zavallı bir Mahlukun O'nun kucağına
düşmesinin, Kullukdaki Küçülme içinde O'nun Büyüklüğünün, ne denli büyük
bir Yaratılış ne denli büyük bir Zevk olduğunu görürsün. Acaba Yüce
Meleklerden bir Melek olarak yahut Zayıflık bilmemiş Celal Yüzü görmemiş
hiçbir şeyden habersiz Kudretli bir "Tanrı Oğlu-Kızı" olarak
direkt Cennette şımartılmak mı ? Yoksa Kudretli Rahim bir Rabbin O Yüce
Allah'ın aciz zavallı yoksun bir Mahluku, Kulu olarak dünyada "İnsan"
olarak yaratılmak mı ?.. Hangisi daha güzeldir, Anlamak gerek !
Anlamamışsan dikkat et ! Kesinlikle Allah'ın dilediği daha güzeldir !
Acaba kulağına kalbine vesveselerin seslenmesi mi daha güzeldir, yoksa henüz bilmediğin Yüce Sırlara erişmek mi ?.. Acaba O Mutlak Kudretli olan İlah, bu Acziyeti Zavallılıkları nereden biliyor.. Mesela, "Korku"yu misal verelim.. Acaba Korku Duygusu gerçekten Acizlik midir, yoksa O Korku'yu bizim için Sevmeyince mi biz Korku'dan Korkar hale geliyoruz ?... Mesela, "Hastalık beni Zayıf düşürdü" deriz; Kudretli olmıyan Aciz bırakabilir mi ?... O'na göre böylece anlarsak; acaba bize O'ndan başka bir Tecelli kalır mı ? Sen ölümü ölüm zannedersin ama, aslında o Tecelli'nin mahiyeti ne, Nihai Kavuşma değil midir ?.. Bize göre İyi Kötü var ama, Anlarsan O'nun hiçbir Tecellisi O'na Acizlik yahut Kötü sayılabilir mi hiç ?.. Kötülüğü sevseydi Kötülükten de zevk alırdık !.. Deli olmamak lazım, Delilik de dediğimiz gibi şüphesiz O'nun bir Tecellisi olmakla birlikte Korku'dan kaçar gibi bizim yaratılışımızda bizde görmeye Razı olmadığı şeylerden kaçmak lazım !. O'na göre Kötü İyi yok hiçbir Tecellisinde lakin bizim için, Razı oldukları Razı olmadıkları var şüphesiz ! Sırlara karşı uyanık olmak lazım ki vesveseye dönmesin ! Korku var Korku var, hepsi de aynı Korku Tecellisi fakat kiminde Sevdiğini kaybetmemek şeklinde, kiminde Cesareti oluşturmak için, kiminde de İsyan şeklinde "Fiil" bulur ! İş geldi Fiil'e dayandı ; bizim için ise Amel'e dayandı ! Söz uzadı !
Acaba kulağına kalbine vesveselerin seslenmesi mi daha güzeldir, yoksa henüz bilmediğin Yüce Sırlara erişmek mi ?.. Acaba O Mutlak Kudretli olan İlah, bu Acziyeti Zavallılıkları nereden biliyor.. Mesela, "Korku"yu misal verelim.. Acaba Korku Duygusu gerçekten Acizlik midir, yoksa O Korku'yu bizim için Sevmeyince mi biz Korku'dan Korkar hale geliyoruz ?... Mesela, "Hastalık beni Zayıf düşürdü" deriz; Kudretli olmıyan Aciz bırakabilir mi ?... O'na göre böylece anlarsak; acaba bize O'ndan başka bir Tecelli kalır mı ? Sen ölümü ölüm zannedersin ama, aslında o Tecelli'nin mahiyeti ne, Nihai Kavuşma değil midir ?.. Bize göre İyi Kötü var ama, Anlarsan O'nun hiçbir Tecellisi O'na Acizlik yahut Kötü sayılabilir mi hiç ?.. Kötülüğü sevseydi Kötülükten de zevk alırdık !.. Deli olmamak lazım, Delilik de dediğimiz gibi şüphesiz O'nun bir Tecellisi olmakla birlikte Korku'dan kaçar gibi bizim yaratılışımızda bizde görmeye Razı olmadığı şeylerden kaçmak lazım !. O'na göre Kötü İyi yok hiçbir Tecellisinde lakin bizim için, Razı oldukları Razı olmadıkları var şüphesiz ! Sırlara karşı uyanık olmak lazım ki vesveseye dönmesin ! Korku var Korku var, hepsi de aynı Korku Tecellisi fakat kiminde Sevdiğini kaybetmemek şeklinde, kiminde Cesareti oluşturmak için, kiminde de İsyan şeklinde "Fiil" bulur ! İş geldi Fiil'e dayandı ; bizim için ise Amel'e dayandı ! Söz uzadı !
Kulluk ~ Muhabbet ~ Akıl
Aklını kullan derler ya.. Sen de Kalbini Gönlünü kullan da O'na şikayeti serzenişleri Muhabbet'e çevir.
Suret ~ Görülmezlik ~ El Batın
Görülmezdir O.. Suretindeki gösterişe aldanıp, İnsan görünürdür deme ; biz de görülmeyiz.
Ölüm ~ Ölmeden önce ölmek
Kim Zalim kim Masum, hepsi de ölecek. Ölüm döşeğinde son sözün son halin
ne olacaksa şimdi de onu söyle, o halde ol ; ölmeden önce öl. İntikam
mı istiyorsun, Davan mı var ? Kısas mı istiyorsun ölülerden ? Belki de
Ölü Düşmanların, Ölü Dostların olur. Yaşamak mı istiyorsun ? Artık senin
için başka çare yok, öleceksin !
Nefs ~ Ruh
Şehvet Ruhu zapt edip Ben-liği ele geçirir ise de Ruhun değil Nefsin
Tabiatının Arzusudur. Ruhun ise Tabiatı yoktur. Nefs sadece Ben-lik
Arzusu yönüyle değil, "Tabiat"ı bakımından da Nefs'tir; çünkü Şehvet
örneğinde olduğu gibi Ben-lik onu istemese de Nefs'in Tabiatı Talepten
öte Ruhu Zorlar ve Emreder. Açlık da böyledir o da Tabiatının gereği
Nefsindendir; Ruh yemek yemek istemez çünkü acıkmaz; acıkan Mide'dir
(Tabiatın-Nefsindir). Yani Sen İstemesen de Nefsin Tabiatı gereği
olarak Seni (Özünü-Ruhunu) Arzusunu yerine getirmeye Zorlar, Ben-lik
yapmak için güç kuvvet arzulayıp Emrettiği gibi; çünkü maddi ve manevi
olarak Zayıf yaratılmıştır. Açıkça görülür ki Ruhun dışındaki tüm
Tabiatın Nefs'tir. Kalb ise, yine Nefs gibi Zorlasa ve Emretse de
Nefs'den farklı olarak Arzuları senin için Hayırlı, Faydalıdır; lakin
"Nefs" gibi Talebkar ve Israrcı değildir. Ve Sen'de bu Perdelerin
gerisinde bulunan Öz Varlığın olan Ruh'dan başka Sabit olan, daha Zengin
(Gani) daha Parlak bir Nur, Varlık, bulunmaz : Kendi Ruhumdan buyurduğu
O Allah'dan başka ! Nefsin ve Kalbin Sıfatların; Manevi Varlığın, Ruhun
ise Zatın Öz Varlığındır; Sen Kendini Kendisinden olduğun O Zat'a
Teslim et !
Var ~ Yok ~ Hu
Alem tek bir "Heykel" değildir. Onu un ufak parçacıklara ayırdığımızı
varsayarsak da bu parçaların arasından yerleşmiş oldukları hepsinden
daha büyük bir Boşluğa ulaşmamız gerekir. Halbuki bu yere "Boşluk"
dersek, onun başka bir Maddi Doluluğun içinde olması gerekir ki, bu yine
aynı yer olur. Buna "Yokluk", dersek de, yine aynı şey olur. İnsanların
fikrindeki bu "Heykel" ne kadar uzun zannedilirse zannedilsin Yokluğa
yahut Boşluğa ulaşılması kaçınılmazdır. Ve çok da uzakta olmıyan
bu Yokluk Madde olmadığı halde kaçınılmaz olarak "Var" ise, o halde
ondan ayrıca bulunmayan bu "Var-lık" nedir. Buraya kadar Akıllı bir
Düşünce ile geldik, Akılsızlığın bizi götüreceği yer ise bu anlamda
sadece Saçmalamak olur. "Yokluk" madem ki "Madde" değildir, o halde ya
"Hayal Sureti" veya "Düşünce" gibi hem maddesi "Yok" hem de maddesi var
gibi Duyu-lur olmalıdır.. Varlığa "Nur"dur diyebilirim, lakin "Nur"
bildiğimiz Işığı da verirse de Karanlıkta Duyulur olan, "Işık" değildir.
Ve "Varlık" ne "Hayal Sureti" gibi sırf Görüntü, ne de "Düşünce" gibi
sırf Mânâ.. "İlim" dersen de olmaz, zira Nur olmadan Işık olmayacağı
gibi "Bilgi" de ancak "Nur" ile Mânâ ( Fiil ) bulabilir. Ya "Duygu" ?!
"Uyku" dediğimiz de bir garip "Yok" ! Bu böyle Ol-mayacak.. Nedir bu
"Varlık" Ya Hu !
Zât ~ Sıfat ~ Adalet
İnsan için Adalet nasıl ancak Hakk'da bulunur ise, tüm Sıfatlar da öyle
ancak Hakk'ın Zâtında bulunur. Zât'ına Arif olmıyan hiçbir Sıfat'da
Kemal bulamaz.
6 Saniye Önce ~ Seçim - Karar ~ İrade
"Seçme" ile "Karar" arasındaki Fark'ı görmezden gelene "İrade" yoktur.
Kulluk ~ İman ~ İrade
Yüce Allah'a her halde Sığınmayı Adet edinip ve O'na gerçekten Kalbinin
en derinlerinden gelen bir İman ile Güvenirsen, seni Kader'e Uymakla,
İradesine Zıt düşürmemekle tüm Endişelerinden Emin kılar, Hidayet'e
Ulaştırır ve Doğru Yoldan ayırmaz.
Kulluk ~ Tecelli
Bir damla su için Allah'a Kul olunur mu ?.. İşte sen daha o bir damla suyun kıymetini dahi bilmiyorsun ki Allah'a Kulluğun kıymetini bilesin !
Zat ~ Sıfatlar ~ Tecelliler ~ Adalet
İnsanlar'da gördüğün "Adalet", Allah'ın Sıfatlarından biri olan
Adalet Sıfatının sadece bir görünümü, tezahürü, Tecellisidir, Aslı
değildir. Şu var ki Dünya'da görülen her Tecelli de, geldikleri yere,
Sıfatlara, Sıfatlar ise Zat'a bağlanır ; lakin herkes bu görüşe,
Müşahedeye, İdrak'e ulaşamaz. Bu Sırrı Bilenler, asla "Adalet yok" diye
sızlanmazlar, ve Sabırları Ümitleri hiçbir zaman tükenmez, Yılgınlığa
düşmezler; İmanları sayesinde de asla bu bağı göremeyecek şekilde gözleri
kör olmaz. Bilmeyenler ise, sırf bu Tecellilere bağlanıp Sıfatların
Asıllarını ve bağlandıkları Zât'ı göremedikleri, Unuttukları ve
Umursamadıkları için, Ümitsizlik, Sabırsızlık, Korku gibi türlü belalar,
ve Şeytanların Fısıltılarıyla zayıflayıp, neticesinde en büyük bela
olan Dünya'ya saplanıp kalırlar. Kimisi daima Dünyevi Refah Rahat
Zenginlik peşinde gizlice Fitneci Fesatçı olup Ahireti (Sonu) Umursamaz,
Allah'ı ve Din'ini İnkar eder, kimisi de Irkçılıktan, Teröre kadar bir
çok Aşırı, Şeytani işler işleyip, Yaratıcıları olan Allah'ın Sıfatlarına
İsyan ettiklerinin farkında bile olmadan, hiçbir zaman kazanamıycakları
bir Davaya tutuşurlar.
Abdulaziz Bayındır - İbn Teymiyye - Mehmet Okuyan vb ~ Kuran ~ Tasavvuf ~ Şirk
"..Nereye dönerseniz Allah’ın Vechi işte oradadır.." Bakara 115
Şimdi bu Ayet'de Panteizm mi kastediliyor ?..
"..Şah damarından daha Yakın.." Kaf 16
Şimdi bu Ayet'de Şirk var mı ? Ki "Bir ben vardır ben'de benden içeri" denildiğinde bu kadar pervasızca yalanlayarak Şirkle İtham edebiliyorsunuz ?
"Siz hiç düşünmez misiniz ?" Nahl 17
Özelde "Fususul Hikem" için Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri bu Kitap Allah'ın Resulündendir deyip ikaz ettiği halde sizin bütün Tasavvuf Ehlini ve Tasavvuf'u Yunan Felsefesine Panteizme Yahudilere Hristiyanlara İslam'dan başka her şeye İsnad etmeniz, "Allah'tan Korkmaz Kuldan utanmaz"lık değil midir ?; tam bir Müşrik İnkarı Kafir İnadı değil midir bu sizinkisi ?
"...Kendilerine bir iyilik dokunsa «Bu Allah'tan» derler; başlarına bir kötülük gelince de «Bu senden» derler.." Nisa 78
“Allah her şeyi ihata edendir” Nisa 126
Şimdi bu Ayet'de Allah'ın bir Kılığa girdiği mi kastediliyor ?
Siz aslında bizzat kendiniz bunca sayısız Ayetlerin "Lafzına" göre Allah'a "Gizli Şirk" içinde İftira etmiş olmuyor musunuz ? Size göre Kuran'da da Şirk var mı ?..
De ki: 'Eğer Rahmanın çocuğu olsaydı, ona tapanların ilki ben olurdum.' Zuhruf 81
Mesela bu Lafız, sizce uygun mu ? Böyle söz söylenir mi !
“Âdem'e secde edin” Bakara 34
İnsan'a Secde he ! Hiç İnsan'a Secde olur mu vay zındıklar !
İşte sizin İftiralarınız ! Bu İnadınız, Yalanlayarak Sözleri hiç Düşünmek ihtiyacı hissetmeyip Şeytanca İftirayı seçmedeki Israrınızla bilakis siz Müşriklere Kafirlere benzemektesiniz de farkında değilsiniz !
Erkek ve kadın müminlerin, bu iftirayı işittiklerinde kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup da, "bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi? Nur 12
Onu duyduğunuzda "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Haşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır..." demeli değil miydiniz? Nur 16
"Siz hiç düşünmez misiniz ?" Nahl 17
"«Sen mü'min değilsin» demeyin. İşte Allahın katında bir çok ganimetler vardır." Nisa 94
Şimdi bu Ayet'de Panteizm mi kastediliyor ?..
"..Şah damarından daha Yakın.." Kaf 16
Şimdi bu Ayet'de Şirk var mı ? Ki "Bir ben vardır ben'de benden içeri" denildiğinde bu kadar pervasızca yalanlayarak Şirkle İtham edebiliyorsunuz ?
"Siz hiç düşünmez misiniz ?" Nahl 17
Özelde "Fususul Hikem" için Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri bu Kitap Allah'ın Resulündendir deyip ikaz ettiği halde sizin bütün Tasavvuf Ehlini ve Tasavvuf'u Yunan Felsefesine Panteizme Yahudilere Hristiyanlara İslam'dan başka her şeye İsnad etmeniz, "Allah'tan Korkmaz Kuldan utanmaz"lık değil midir ?; tam bir Müşrik İnkarı Kafir İnadı değil midir bu sizinkisi ?
"...Kendilerine bir iyilik dokunsa «Bu Allah'tan» derler; başlarına bir kötülük gelince de «Bu senden» derler.." Nisa 78
“Allah her şeyi ihata edendir” Nisa 126
Şimdi bu Ayet'de Allah'ın bir Kılığa girdiği mi kastediliyor ?
Siz aslında bizzat kendiniz bunca sayısız Ayetlerin "Lafzına" göre Allah'a "Gizli Şirk" içinde İftira etmiş olmuyor musunuz ? Size göre Kuran'da da Şirk var mı ?..
De ki: 'Eğer Rahmanın çocuğu olsaydı, ona tapanların ilki ben olurdum.' Zuhruf 81
Mesela bu Lafız, sizce uygun mu ? Böyle söz söylenir mi !
“Âdem'e secde edin” Bakara 34
İnsan'a Secde he ! Hiç İnsan'a Secde olur mu vay zındıklar !
İşte sizin İftiralarınız ! Bu İnadınız, Yalanlayarak Sözleri hiç Düşünmek ihtiyacı hissetmeyip Şeytanca İftirayı seçmedeki Israrınızla bilakis siz Müşriklere Kafirlere benzemektesiniz de farkında değilsiniz !
Erkek ve kadın müminlerin, bu iftirayı işittiklerinde kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup da, "bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi? Nur 12
Onu duyduğunuzda "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Haşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır..." demeli değil miydiniz? Nur 16
"Siz hiç düşünmez misiniz ?" Nahl 17
"«Sen mü'min değilsin» demeyin. İşte Allahın katında bir çok ganimetler vardır." Nisa 94
Hu ~ Kemal
Aslan sesi ile Eşek sesinin birbirine Karışması, O'ndandır, O'nun
Birliğinden ; Aslan sesi ile Karga sesini Ayırd edebilmen, O'nu, daha
iyi Tanıyabilmen, her Seferinde her Felekde biraz daha Yükselerek, daha
da Yakınlaşabilmen için. Yoksa Hayvanlar Aleminde senin ne işin var,
niye ordasın, ve ne arıyorsun ?
Celal
Allah'ın Celali, kafirlerin azgınlığını, gafillerin korkaklığını artırırken, Bizim Diriliğimizi artırır.
Kulluk ~ Nefs ~ Allah'a Sığınmak
Allah'a Sığınmak'da Kavi ol ! Hüzünlenerek Gevşeme. Şeytan, zayıflık
gösterenin yakasından düşmez. Şeytana ve Nefsine karşı Diri, Uyanık ol;
Kavi ol ! Allah'ın Azameti, Celal Tecellileri, seni zayıf düşürmek için
değildir ! "..Ayağını yere vur ! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir
su..".
Haller ~ Yokluk ~ Zât ~ Sıfat ~ Tecelli
Düşünceler gibi, Duygular, Haller gelmez. Zorlama ! Bunda, yani bir şeyi
Yapmayışında, Sendeki Acziyetin Hikmet'i var. Acziyetini bil ki
Yokluğunu bilebilesin; o zaman Zâtını anlarsın, yani O'ndan bir Ruh
olduğun Hakikatini. Ve Zâtını Sıfatlarının Tecellileri olan Hallerle
Nimetlendirir, Sıfatlarıyla Sıfatlandırır. Sanatçı Eser vermediğinde de o
Sıfat'a Sahiptir, Sanatçıdır !
Allah Korkusu ~ Haşyet ~ Celalin Cemali
Allah Muhakkak ki Celal, Azamet sahibidir bunu hiç unutma. Hani çok
kırılgan narin nazenin olmamak gerek. Dağlardaki, Dalgalardaki, Gök'deki
Azamet'e bak ; Genişlikten, Yükseklikten Korkarsın : Haşyet duyarsın..
Hikmet'i gördüğünden mâdâ Celaldeki Cemali de gör ! Elbetteki Korkulur !
İnkar ~ Hakikat ~ Hakk
Zenginin Fakire uzaklığı, Kendi Nefsinin Fakir oluşu Hakikatini İnkar
ettiği içindir. Aslında o kendi Hakikatini İnkar ettiği için Gayrını hor
görür. Bu yüzdendir ki gerçek Zenginliğe yani Hakk'a, asla ulaşamaz.
Hakikati İnkar edenin Kendi Hakikatini İnkar edemeyeceği hiç Aklına
gelmez ! Bir Ayet'de Mealen : "Onların Seni reddetmeleri ve Bana
Kavuşmayı İnkar etmeleri kendi yapıp ettiklerinin getirdiği Korku,
Ahiretteki Akibetleridir" buyurulur.. Hakikati İnkar eden kimse aslında
kendini Reddetmekte kendisini İnkar etmektedir. Ancak Hakk'a Teslim
olan, Nefsinin Hakikatinden kurtulabilir ; ancak Hakk'a Kavuşan Zengin
olabilir.
Nefisle Cihad
Boş bozuk sözleriyle, Evham ve Vesvesesiyle Kalp Huzurunu dağıtmaya başlayıp da Nefsinle Cihad vaki olduğunda, "Galip" İsmini Zikre geç.
Hu
Allah, Kelamında, İlminde, Kendisine dışarıdan bakarak "O" diye hitab etmektedir. Bu durumu O'ndan bir Ruh olduğunu bilerek kendi nefsin hakkında derinlemesine bir düşünüver.
Nefs
Sen Nefs'den ve onun Tabiatının getirdiklerinden ibaret değilsin. İnsan Özünde O'ndan bir Ruh olarak Nefsinin varlığını, Tabiatını aşan bir Zatiyettedir. Kendini o Nefs'den ibaret zannetme çukurundan, belasından kurtar. Misal : Acıkan, yemek isteyen, Nefs'dir ; İnsan Oruç tutar. Narin nazenin olma, gözünü açık tutar Uyanık olursan apaçık görürsün, sıkıntılar belalar Nefs'e gelir Ruh'a değil. Keşfetmeden İnanması güçtür ama derler ya "Ruhum duymadı", Bil ki Hakikat'de durum aynıdır ; Ruh'un dünyadan, dünyevi oluştan Münezzehtir. Bu Hakikat Nefs'in Kafir ve Nankör olduğu halde ve şeytanın Vesveselerine rağmen, Kalb'in Selameti olan İman'ın Özünden gitmemesine benzer : Zira İman'ın Nispeti Hakk'adır, Hakk nasıl kaybolabilir, nasıl bir şeyden habersiz olabilir ! İşte Ruh'un bundan da üstün bir Nispete, Bağa sahiptir, çünkü O, Cenabı Hakkın Zatındandır ve O Zat'ın Katındadır ! Bil !
Aşk
Aşık sevdiğini Sevdiğinden başkasından görmek istemez.. Fakat Seven'de haller başka başka olabilir.
Kahhar
Zatımdan gayrısı Yok olucudur
Diyenden gayrısı değil
Her gece seni mışıl mışıl Yok iden
Her sabah seni ışıl ışıl Var iden
Diyenden gayrısı değil
Her gece seni mışıl mışıl Yok iden
Her sabah seni ışıl ışıl Var iden
Peygamber
Biz cahiller O Peygamberlere ve Dostlarına Sadık olabilseydik, Nasihatlerini tutsa idik, akıllanmak için ne kendimizin ne de başkalarının hatalarına muhtaç olurduk.
Nefs
Yüce Allah, Nefs'in Tabiatını kendisine dönük olarak da Zalim, Cahil ve Nankör kıldı ki, İnsan, O'na ulaşmada kavuşmada, Benliği Ruh'una engel teşkil etmesin.
Düşünce
Düşüncelerini ileri sarar gibi yaparak, hemen bir sonrakine geçerek, takılıp kalanları ve istemediklerini sonraki gelecek olanlarla atlayabilirsin, zihnini kalbini böylece temiz tutabilirsin.
Ayet ~ Tespih - Zikir
Ayet'in iyisi kötüsü olur mu ?! Her şey öyle ya da böyle birer Ayet'tir. O halde Zikir ol Tesbih ol.
Hiç ~ Hiçlik
Yazıktır, bir türlü Yok olamadığı halde, Allah'dan yüz çevirip de, o zihnindeki tasavvur ettiği hiç'e kulluk edene.
Hu ~ Aşk ~ Şeriat ~ Kulluk
Şüphesiz "Zorlama" yoktur ; O'nun Cazibesine kapılmamak mümkün değildir ! Kafir deniz suyu içer, ve içtikçe susar.. Aşık ise Pervane gibi Ateş'e atılır.. Sonra "Denge" Farz İbadet haline gelir. Herkes O'nun Huzuruna öyle ya da böyle Kul olarak gelir. Şeriat (Yol) nedir ? : "Bilin ki Allah'ın Rahmet ve Merhameti çok, Azabı pek Şiddetlidir." Allah Aşkı nedir ? Cazibesine kapılmak nedir ?... Bu meseleleri reddeden kimse Kul değil ancak Ahmaktır..
Hu
Zihin O'nu tutmaya, düşünce elleriyle bir put gibi kavramaya çalışır. Zihnini serbest bırak. Her şeyi İhata eden, Kuşatan, Kayyum olan O'dur.
Din
Ellerin ayakların konuşacağı haberini duyunca gülersin. Ama kafatasının içinde susturamadığın, bir et parçasıdır.
Mânâ ~ Zât Tecellisi ~ Akl-ı Selim - Kalb-i Selim
Şu, bu.. ; anlamları geç, bütün bunların Tek Bir Mânâsı olana gel..
Şüphe duyma bu, Zâtın Tecellisi.. Tecellileri içre, İlahi Huzurunda
Kalb-i Selim, Akl-ı Selim ol.
İnsan ~ Cem - Fark ~ İlim
Kamil İnsan, İnsan, Kafir-Müşrik İnsan ; Nihayet'de bu Derecelendirme
ile hepsi de Allah'ın Katında "İnsan" olarak Yaratılmış ve İlminde
"İnsan" İsmi ile İsimlendirilmiştir, Cem ve Fark edilmiştir. Ahiret'de :
Allah Ehli, Cennetlikler ve Cehennemlikler olarak
gruplandırılacaklardır.
Din
Kafir Din'i İnsan'a Musallat olmuş bir "Fikir" gibi görür ; onun Din
hakkındaki "Fikri" (!) bundan ibarettir. İnsan'ın Tabiat'ı ( doğal
olarak burada Fıtrat'ı - Yaratılış'ı demek zorundayız ) hakkında ise tek
bir kelam edemez.. Halbuki İnsan asla bomboş bir sayfa olmadığı gibi
sırf Hayvan da değildir, Nefs'ine Doğa'sının her noktasından son derece
Hakim Yüksek bir Ruha sahiptir. Sen Akli dengesi onun gibi bozulabilen
(!?) , sonra onun kadar Kör olabilen bir "Hayvan" da göremezsin ?!.. Hem
de bunu kendisini dışarıdan görebilirken-seyrebilirken yapar ! Yani bu
anlamda da Yaratılış bakımından Hayvan Tabiatında değildir, yine O Ruh
sebebiyle ki onları kıyası kabul olmayan bir hadsizlikte aşar !..
Şımarır !
Ruh ~ Min Ruhi
Şunu hiç unutma ki Özün Ruh'un, O'nun Alem'in Özü olduğu Ruhundandır ;
O'na bir adım bir karış mesafe yoktur ! Hem, şu beden kafesi perdesi
dahi Latif ' tir , O Latif ' in Mülkü'dür. Kardeşinden sana Müjdeler
olsun bu taştan topraktan madde Beden ve Alem'de Düşünce ve Kalp sana
Burak olduğundan mâdâ, Allah'ın Ruhu Sana Vuslattır ; Sen Sana
Burak'tır. Düşünce gider Kalp gider Beden gider Alem de gider: Ruh
gözünü açık tut !
Dua ~ Muhabbet
Dua kabul olsun olmasın "Muhabbet"e gebe değil mi !.. Efendimiz (sav)
ayakkabı bağlamayı bile O'ndan istememizi istiyor ! Allah'dan gayrı
Kuvvet var mı ?.. Kulluktan güzel Muhabbet olur mu ?..
İşaretler ~ Tecelli
Örneğin her öğün yediriliyorsun, ama Rahman olan Allah'dan İşaret mi bekliyorsun ?.. Sayısız Esma Tecellisi ile çevrilisin yetmiyor ?..
Batıl ~ Vehim ~ Hakk - Hakikat
Batıl, Batıl olması kaydıyla Gerçek'tir. Vehim, Vehim olması kaydıyla Gerçek'tir ; Hakk'ın Tecellilerinin Suretlerindendir.
Kemal ~ Celal - Cemal
Kemal'in yarısı Cemal yarısı Celal'dendir. Burada Cemal derken Zâti
Cemali kastetmiyoruz; bize Güzel gelen Sıfat Tecellilerini kastettik.
'Neden Böyle ?' ~ Vehim ~ Vuslat - Kavuşma
O'nu bilmediğinde Bilgisizliğin ve Vehmin sana özüne dair korku,
zayıflık ve yanlış bilgi vermekten başka bir şey sağlamaz. Zaten Vehmin -
vehim olarak - yaratılışdaki işlevi budur.. 'Neden böyle' dersen.. : O
Allah Tek'tir bir yere gitmez, yok olmaz, azalmaz, kaybolmaz vb.. O
halde ölmeden önce ve öldükten sonra sınırların kalktığı O hakiki
"Kavuşma" denen, başka türlü nasıl var olabilir nasıl gerçekleşebilirdi
?.. Sen "Kavuşma" ne demektir nasıl bir şeydir bilir misin ?.. Aşıklık
hallerini çağır da sor ! Kaldı ki senin fiziki ve manevi yokluk ve
yoksulluğun sana Ganiliğe ve Kudret'e Tam ve Kemalli olarak ulaşabilme
imkanı da verir. "..Allah’tan başka kuvvet yoktur.." [Kehf 39] Yoksa
kendinde güç vehmetmekle ya Firavun olursun, ya sadece vehmettiğin
kadarıyla O'na kavuşabilirsin. Kayıtlanma, Yok ol da Sınırsız Varlığı
gör !
Rahmet ~ İlim ~ Aşk
Hakk'ın Rahmeti şu Aşk İlmi olmayaydı Kabe taşlıkta Mecnun putperestlikte bırakalırdı.
Yabancılaşma ~ Yakınlaşma ~ Hakikati Muhammediye
İnsan Mutlak Varlık olmayıp, O'ndan olduğundan, kendisine de başkası
kadar Yabancıdır. Ama yine O'nun Yakınlığından dolayı kendisine
Yabancılık hissetmez. Zora düşmedikçe ne kendini ne başkasını bilmeye
tanımaya ne de gerçek bir yakınlaşmaya gerek duymaz. Zora düşmesinin
derecesi kadar yahut işi düştüğü kadar biraz bir şeyler elde eder.
Yangın onun boğazına varıp Ruhuna Öz Varlığına kadar yakmadıkça Nefsinin
Benliği sönmez. O'nu esaslı olarak bildikçe kendine, kendini bildikçe
de esaslı olarak O'na Yakınlaşır. Esaslı bir Yakınlaşma yoksa iş
"Tanrılaşma"dır ve sonu Cehenneme varır. Hakikati Muhammediye
görülmedikçe Kemalli bir Yakınlaşma mümkün değildir.
Hu
Namaz Sen'den, Peygamber Sen'den, Ahlak Sen'den, Ben Sen'den.. ; Sen'den başka Ne'm var bilmedim ; bu Söz de Sen'den.
Teşbih - Tenzih ~ İstisna
Bir Tenzih ve Teşbih vardır her şeyde, O'na ait. Bir İstisna vardır her şeyde, O'nun için.
İhsan ~ Kulluk
İhsan'ın kıymetine dön, gözün üstünde olduğunu her an edeple hisset. Çok şükret. Geylani hazretlerinin selam olsun buyurduğu gibi "..Yapacaksan Allah için, Allah'a gösteriş yap.." Nasıl bir çocuk anne babasını gözetir küçükken, şimdi öyle yine İhsan'a dön.
Kulluk
Kızdığın halde kaybettiğin oldu mu hiç ?.. Veya kızman gerektiği halde dut yemiş bülbül gibi Kul
kesildiğin ?.. Haberi olmayanlar dışında.. farkettirildi mi sana İnsan'ın acziyeti ?... Ne mutlu bize o
zaman !
kesildiğin ?.. Haberi olmayanlar dışında.. farkettirildi mi sana İnsan'ın acziyeti ?... Ne mutlu bize o
zaman !
Allah'ı Bilmek - Bulmak
Merhamet, ve ne güzel şeyler var ise öyle.. hepsi.. Sadece konuşmak ile, anlamak ile, veya fiil ile
değildir. Zât'en.. Var'dır.. Bilen'e.. Bulan'a...
değildir. Zât'en.. Var'dır.. Bilen'e.. Bulan'a...
Sabah Namazı ~ Kulluk
Allah'ın yeni İman verdiği bir kimsenin nuru nasıl parlar ise, Namaz kılana da Sabah namazını vaktinde, farzı sünneti ile, devamlı kılmak, aynı şeyi yapar.
Arzu ~ Kulluk
Arzularının şiddetini azaltırsan O'nun Zâtı ve bütün İsimleri-Sıfatları ile beraber seninle olduğunu görürsün.
Yaratan ~ Müşahede
"Fıtrat" yaratılışa-yaratılmışa nispet olduğu için Yaratanın Müşahedesine perde olur.
Şükür ~ Kulluk
Bir Köpekciğin bir Kuşun su birikintisinden içtiği su için senin şükretmendir, o Şükür.
Zevk ~ Kulluk
Suret aynı kaldığı halde Zevk azalır hatta birden kesiliverir bilmez misin ? O halde ne Zevk Surettedir ne de Kulluk Suretendir. Zevk hangi Surette ise Kafir o Surete o Surette Kulluk eder ; İnsan'ı perde arkasından Avare eden, Kul eden O'dur. Hakiki Kulluk'da Zevk'e İtibar edilmez. Kul Zevkin Ne'de olduğunu bilirse tabi o başka bir Kemal başka bir Zevk.
Samimiyet - İhlas ~ Muhabbet
Şeytan eğer Samimiyet'e (İhlas) sarılsaydı "içindekilere rağmen" sorabilirdi : "Neden böyle yapıyorsun, neden böyle oluyor Rabbim" diyerek. Ve Rabbi ona o hale düşmesine gerek olmadan güzelce açıklar, bildirirdi. "Samimiyet" bu kadar önemlidir.. "Muhabbet" de böylece doğar..
Tesbih ~ Zikir
Zihnini Esmaül Hüsna'ya aç.. Çağrışan çağrışır. Her bir çağrışım Tesbih tanesi. Her bir tanesi başka Esma : Subbuh Allah.. Veli Allah.. Hayy Allah.. Kuddüs Allah.. Baki Allah.. Vedud Allah.. Vedud Allah.. Müteal.. Halim.. Samed.. Vasi.. Veli Allah.. Kuddüs Allah.. Subbuh Allah...
Sebh/Tesbih : Akmak/Yüzmek. Akıp gitmek.
Sebh/Tesbih : Akmak/Yüzmek. Akıp gitmek.
Tesbih
Tesbih Aşk iledir.. Sen Tesbih et, Aşk gelir.. Yalandan da olsa ağlamaya çalış; sonunda ağlıyacaksın.
Cemal
Cemal'ini, Güzelliklere ancak dünyevi anlamlarını ve şehvetleri görmeksizin bakarsan seyredebilirsin.
"İnnallâhe meanâ"
'lâ tahzen (Mahzun olma) ; innallâhe meanâ (Allah bizimle beraber)' ;
İlim budur. Kal budur. Hal budur. Hüzün budur. Sevinç budur. Aşk budur.
Gönül budur. İnanç budur. İman budur. İmtihan budur. Marifet budur.
İhlas budur. İhsan budur. Namaz budur. Oruç budur. İbadet budur. Din
budur. Sünnet budur.
Ruh ~ Can
Sabah Ruh (Sen) üflenip de Var olup Dirilmeden, Bedendeki Can'ın diriliğin geceki Yok-luğuna faydası var mı ?..
Rab ~ Kul ~ Hüküm
Bir Çocuk, eli değmeden uzaktan sırf Düşüncesiyle Ateş'i ellememesi
gerektiğini İdrak edebilir mi ? Ateş'in görüntüsü de pek hoştur.
Soğukluğu duymadan Ateş'deki Soba'daki faydayı, zararı da hesaba katıp,
Doğru bir Hüküm sahibi olabilir mi ? Ateş'ten korkar mı ? Yahut
ebeveynine güvenip itimad edip sözünü tastamam tutar mı ?.. Bunlar
Misaller, Manalarını Tefekkür için. Su için de aynı geçerlidir ; Deniz'e
girmeden sırf Düşünce ile Yüzmek öğrenilir mi ?.. Ki o Deniz'in
içindeyiz. Alemlerin Rabbi Allah Muhafaza etsin; O asla Zulmetmez.
Emir ~ Kulluk
Zorbalar saçma sapan şeyler isterler ve emrettiklerinin gönülsüz olarak
yerine getirilmesi umurlarında olmaz. O, dilediğini yapabilirken, bize
Emreder, ve Emrettiklerine Gönülden İhlasla uymamızı isterken bizden
dilediği şeyleri Kendisinden istetir, Kendisi yapar.. (..Yaratma da
O’nun Emir de, öyle değil mi? Âlemlerin Rabbi mübarektir, şanı yücedir.)
Araf 54
Yoktan Varolma ~ Yokluk ~ Enerji
Madde'den Enerji'den ibaretsin de her gece Uyku dediğin şeye dalınca "Yok" olmazsın da ne olursun ?..
Ateizm - Ateist ~ Akıl
Maddesi olmıyan Düşünce dediğin şey koca Bedeni titretir, korkutur,
hareket ettirir kaçırır, Dünyayı peşinden sürükler, Rüya, Bedenlerin
yorularak yaptığı şeyi kolayca yapıverir, Koku Mide'yi alt üst eder,
Alem gören için Bilgi'den meydana gelir, Bilgi'nin Hükmetmediği şey
yoktur, Aşk Kalbi yakar yandırır, yerinden çıkarır.. ; örnekler
çoğaltılabilir.. Lakin İnsan hala Tanrı'nın Vücudunu, Sıfatlarını,
Yaratmasını, şu Alem'in var oluşunu, Rüya'da onunla görmediğini bildiği
şu Et Gözünün gördüğünde arar, Madde dediği bir şeyde arar.. Allah
Görendir, Duyandır, Bilendir.. Farkında değildir ama Ateist'in ömrü
O'ndan kaçmakla hareket bulur, O'ndan kaçmakla geçer !.. Aklın almadığı
şeyden, görünmeyen o Aklı ile kaçar !
A Hakk'ın gözbebeği ! ~ Şirk ~ Kulluk ~ Tevhid - Vahdet
A Hakk'ın gözbebeği !
O'ndan Gayrısı Şirk de,
Tevhid Seninle olur mu ?
Taştan topraktan İlah olmaz da,
Eşya, Tecellisiz olur mu ?..
Ruhumdan demiş de, takmış peşimize Nefs'i
Hem Halife kılmış bizleri,
Veli, Resul, Nebi, Peygambersiz olur mu ?..
Akıl, Fikirsiz olmaz da Kur'an, Vahiysiz olur mu ?..
Melek, Cin, Hayvan, cümle mevcudat;
Senli Tevhid olur da, Sensiz Vahdet olur mu ?..
O'ndan Gayrısı Şirk de,
Tevhid Seninle olur mu ?
Taştan topraktan İlah olmaz da,
Eşya, Tecellisiz olur mu ?..
Ruhumdan demiş de, takmış peşimize Nefs'i
Hem Halife kılmış bizleri,
Veli, Resul, Nebi, Peygambersiz olur mu ?..
Akıl, Fikirsiz olmaz da Kur'an, Vahiysiz olur mu ?..
Melek, Cin, Hayvan, cümle mevcudat;
Senli Tevhid olur da, Sensiz Vahdet olur mu ?..
Ruh ~ Vehim ~ Rüya ~ Tecelli
Beden yürür, hareket eder, Ruh Sabit, Kainat coşar, hareket eder. İki
otobüs yanyanayken seninkinin hareket ettiğini zannedip de ötekinin
hareket ettiğini anladığın gibi. Hoş sen yine su gibi ak, istediğin gibi
ol çünkü hepsi de Rabbinin Tecellileridir, Tecelli "Vehim" olmaz. Vehim
"Anlam"da olabilir; sonuçta Rüyayı da görürsün gerçekten yaşarsın ama
kalkınca onu kötüye yorarsın tabir edersin hata edersin, halbuki hepsini
de güzele yormaktır Sünnet olan; zaten Hakk Tabir'i de olabilir onun.
Şu Yaşamın hepsi de Rabbinin Tecellisidir kötüye yormak olmaz O'nu.
Anlam ~ Mâna
"Anlam", "Mâna" gibi Kalb'e inmez, nüfuz etmez. Bir zaman Zihninde dolanır, geçici olur.
Müteal, Mütekebbir ~ Kibir ~ Acziyet ~ Sevgi, Muhabbet ~ Kulluk
Sen Müslümansın Hakk'ı neden Kibirli görüyorsun ? Müteal olan O Allah
senin gibi Mutlak bir acize neden Büyüklensin, seninle neden uğraşsın ?
Zât-en Büyük olan Allah neden İnsan'a bir de Mütekebbir oluyor; neyi
ispatlamaya çalışıyor ? Çünkü sen çok güçsüz çok zavallı, çok biçaresin,
Her Şeye Kadir olan bir Rabbin var, Bilesin ! Çünkü İnsan çok Kibirli,
Kibri kırılsın ki O Sevgi'ye, Muhabbet'e erişebilsin !
Kuran ~ Ayet ~ Hadis ~ Tevhid - Vahdet
Bu Söz Ayet midir, Hadis midir, Peygamberimizin Sözü müdür ?... Hangisidir !
"Mahzun olma, Allah bizimledir.."
"Mahzun olma, Allah bizimledir.."
Allah'ın İpi ~ Kulluk ~ İlim ~ Marifet
İlim'i Marifetin(l)e sıkıştırmaya çalışma ; Allah'ın İp'i uzundur.
Kendin çıktınsa hızlı çıkmışsındır tutunmadığın yerlerden nakıslığın
olur, haddini bil; yahut çekilmişsin de hiç hareket etmemişsindir, yine
haddini bilmelisin !
Min Ruhi ( Kendi Ruhumdan ) ~ Vahdet ~ Ruh
"Kendi Ruhumdan" ( Min Ruhi ) İfadesi hem "Fizik-Metafizik", hem "Kalbî
Mana"yı ( Benim, Benden ) kuşatır. Yani her iki anlamda da "Vahdet"i içerir.
Kulluk
Şeytan ve Nefis sana başkasının günahını haksızlığını gösterip
hatırlattıkça sen de "Allah'ım Sen benim günahlarımı bağışla,
haksızlığımı gider" de. Uğraşıp Kulluktan uzaklaşacağına tuzağı kendi lehine ters çevirdin gitti.. Neticede Allah'ın Günahları bilmesi yeter...
Ateizm Evrim ~ Allah neden bekledi
Ahmak olan Kafir, boş boş konuşur; İnsan'ın yüzbinlerce yıldır yok olup
onca zamandan sonra şimdi şahsının belli bir zaman aralığında var
edildiğine bakmaz da, Tanrı varsa neden bunca sene bekledi der. Sanki
beklemiş de canı sıkılmış.. Şu Sabırsızlığa, kendini bir şey saymaya
bak.. Beni niye beklettin ya der gibi.. Doğru söylüyor, o özünde Hakktan
olmasında çok değerlidir ve bu yüzden böyle konuşur, ama O Hakk Tanrı,
Şımarıklığı sevmiyor. Onun için onu böyle değersizleştirir de
ne dediğini bilmediği halde mantık yürüten bir deli hale sokar.. Sonra
kalkar bu bekleyişi de Evrim ismini takıp var saydığı tek bir "Sistem"e
bağlar ; Evrim bir Yasa Kanun imiş, "Mutlak"mış.. Bu bir Dogma'dır ve
Hakikat sayar, hatta Tanrı yerine koyar da, Din'i Kanun Yasa kabul
etmez, İnkar eder. Evrim Kanunu Yasası karşısında iki büklüm olur, ona
hiç söz söyletmez, Kulluk eder Ahmak ! "Bilmiyorum" diyene bak ! Güya da
İsyankar ! İşte "Ahmaklık" Haddini bilmezliğin en büyük karşılığı, ne
diyebilirsin.
Hafıza Kaybı ~ Bilgi ~ Zan - Vehim
Geçici Hafıza Kaybı, Bilgi'nin Yok olması demek olmaz. Zaten Bilgi'yi
iyice düşünürsen, Düşünce gibi onun da Maddesi Yok'tur, Kendi değil.
Zaten ne Var'dır ? Ve, "Var" nedir ? Hafızadaki Bilgi yok oldu
zannedildiği halde tastamam geri gelir ve bu arada Kişinin Varlığı da
Bilgi haricinde hiç değişmez ; burada Ruh'un aslına işaret var. Evren'de
ise ne Bilgi ne de Varlık bakımından hiçbir Kesinti olmaz. Kesinti var
desem bile, elbette Yanlış Anlamak ve Vehim gibi "Zan" olur bu ; "Bilgi"
değil. "Bilgi" sahibi olanlar Küfür'den, Hikmetsizlikten (Saçmalıktan)
beridirler ; çünkü Vehimin Neticesi ile Hakikat bir arada bulunmaz.
Böylece Hakk ve bir şeyin Hakikat olması, hatta Hak ile olması Kafir'e
göre Vehim'den ibaret olur ; ne kötü netice ! Allah Merhametine
Sığınabilmeyi müyesser kılsın, Cemalini görebilecek Aydınlık bir yüz
nasib etsin !
Celal Cemal ~ Teslimiyet ~ Kemal
Acıyı bilmeyen Merhameti tastamam bilebilir mi ? Tükenişi bilmeyen
Teslimiyeti tastamam bilebilir mi ? Acıyı da bilirsin.. Merhameti
Şefkati de.. Sabrı da bilirsin.. Celali de tastamam Cemali de.. Gereken
ne ise, OLur o zaman.
Tekfir ~ Şirk ~ Kulluk ~ Bidat ~ Tasavvuf
Hazreti Peygamber (sav) kendisine 'Anam babam sana feda olsun
yaresulallah' denmesini yasaklamamıştır.. Her söz her laf Şirk olmaz.
Müslümanın önce Allah'tan başka İlah olamayacağına tastamam İman etmesi
gerekir ; etmişse sorun yok, o Kafir bir Doktor olsun, Müslüman Kardeşi
olsun herhangi birinden yardım gördüğünde Şuuru "Yalnız sana Kulluk eder
yalnız senden yardım dileriz" Ayeti üzeredir ; Yoksa başka bir İlah'tan
yardım diliyor başka bir İlah'a sığınmış değildir. Kıt Akıllı
olmamak lazım. Kişi önce kendisine bakmalı acaba neden her şeyi herkezi
Şirk'te görüyor ?.. Allahtan başka bir İlah var korkusundan olabilir mi
? Gizli Şirkin aslı budur.. Yoksa, Allahtan başka İlah yoktur, olmadı,
olamaz ! Bir Tasavvuf Ehli herhangi bir İnsan'a Secde etse bile ona
İbadet Secdesi etmez, onun için Namaz kılmaz yani, Allah için Hürmet
eder, Saygı gösterir, Meleklerin Adem'e (as) Secdesi gibi ( ! ) ; yahut
da birinden yardım istese veya görse bu Yardım eden Meded edenin Allah
olduğunun Şuurundadır.. Hüküm de böyledir ! Kişi kendisi işin içinden
çıkamaz ve elbette Bilen bir Büyüğünden soracak, öğrenecek, Hüküm alacak
! Doğrusunu da, En Doğrusunu da elbette ancak Allah bilir ! Ne sandın
?! Tekfir etmek bu Gizli Şirk hastalığından kaynaklanan şeytanların
Müslümanları bölmek için kullandığı Hilelerin başı Fitne'nin ta
kendisidir; yoksa Şirk filan bunlar şu durumda cahiliye dönemi
saçmalıklarından ibarettir !..
Asıl "Şirk", "İlah" olmadığın halde onun bunun Şirk'te olduğuna biliyormuşsun gibi "Hüküm" vermektir ! Asıl "Bidat", Kulluk Vazifen, Farzlardan Sünnetlerden Vaciblerden olmadığı halde günde beş vakit onu bunu şu veya bu şekilde Zahiren Batınen "TEKFİR" etmendir ! Halbuki belki de sen Müslümanların arasına onları bölmek için girmiş kimsenin göremediği bilemediği "Gizli"de bir Münafıksın, bir Ajansın ? Kim ne bilsin ?! Farkında değilsin de böyle böyle Şeytan'a çalışıyorsun ?.. O halde Allah'a Kulluk ve Vazife olmadığı halde kimseyi "TEKFİR" edip Şirk ve Bidat'e; Büyük Fitne'ye düşme ! Bak "Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker" ! Kulluk Vazifesi değildir Bidat'tir ona buna "Sapık" demek, "TEKFİR" etmek ! Ashab da pek çok şeyi Efendimize (sav) Bidat diye şikayet etmiş fakat Efendimiz (sav) hepsine Bidat Hükmü vermemiş hatta bazılarını Övmüş "Bidat-ı Hasene" olmuştur : BİLEMEZSİN ! Zaten kaldı ki dediğimiz gibi bu FARZ değil SÜNNET değil VACİP değil "Kulluk Vazifesi" değildir ! Hatta "TEKFİR" İman Küfür nispetinden de olunca "ŞÜPHELİLER" den sayılıp Büyük Fitne'ye yol açtığından Fesad'a, Bozgunculuğa - Ümmeti Bölmeye girer ! Farzlar Haramlar belli, Fitne de belli ! Bu konuda ince elemeyi geç ! Böyle ŞÜPHELİ amellerle Nefsini Temize Çıkarmayı bırak da kendi Nefsini ince ele, "Tekfir" et ! Zaten Fitne'nin sebep olmuş olduğu Tarihi Vakaları, Belaları, İhtilafları geç şimdi ! Her türlü Fitnelerden yüz çevir de Allah'a Kulluğa dönesin !
Asıl "Şirk", "İlah" olmadığın halde onun bunun Şirk'te olduğuna biliyormuşsun gibi "Hüküm" vermektir ! Asıl "Bidat", Kulluk Vazifen, Farzlardan Sünnetlerden Vaciblerden olmadığı halde günde beş vakit onu bunu şu veya bu şekilde Zahiren Batınen "TEKFİR" etmendir ! Halbuki belki de sen Müslümanların arasına onları bölmek için girmiş kimsenin göremediği bilemediği "Gizli"de bir Münafıksın, bir Ajansın ? Kim ne bilsin ?! Farkında değilsin de böyle böyle Şeytan'a çalışıyorsun ?.. O halde Allah'a Kulluk ve Vazife olmadığı halde kimseyi "TEKFİR" edip Şirk ve Bidat'e; Büyük Fitne'ye düşme ! Bak "Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker" ! Kulluk Vazifesi değildir Bidat'tir ona buna "Sapık" demek, "TEKFİR" etmek ! Ashab da pek çok şeyi Efendimize (sav) Bidat diye şikayet etmiş fakat Efendimiz (sav) hepsine Bidat Hükmü vermemiş hatta bazılarını Övmüş "Bidat-ı Hasene" olmuştur : BİLEMEZSİN ! Zaten kaldı ki dediğimiz gibi bu FARZ değil SÜNNET değil VACİP değil "Kulluk Vazifesi" değildir ! Hatta "TEKFİR" İman Küfür nispetinden de olunca "ŞÜPHELİLER" den sayılıp Büyük Fitne'ye yol açtığından Fesad'a, Bozgunculuğa - Ümmeti Bölmeye girer ! Farzlar Haramlar belli, Fitne de belli ! Bu konuda ince elemeyi geç ! Böyle ŞÜPHELİ amellerle Nefsini Temize Çıkarmayı bırak da kendi Nefsini ince ele, "Tekfir" et ! Zaten Fitne'nin sebep olmuş olduğu Tarihi Vakaları, Belaları, İhtilafları geç şimdi ! Her türlü Fitnelerden yüz çevir de Allah'a Kulluğa dönesin !
Ruh
Şu "Göz" dediğin Beden itibari ile Sen'den ayrı'dır.. dıştadır.. beden
itibari ile iki'dir.. beden itibari ile et'dendir.. Ruh itibarı ile
değil.. Şu "Görüş" dediğin.. Gördüğüne göre...
Ruh ~ İnsan ~ Min Ruhi
Allah'ın İnsan'a değer vermesi sırf özünde O'ndan bir Ruh olarak ve bu
öze göre de onu Kendi Suretine göre yaratmış olmasındandır. "İnsan"ı
Amel'i mi "İnsan" yapıyor ?.. Nefs'i ile de "İnsan" olmadı.. Kalp mi
onun değeri ? Lakin biz şimdi Kalp'den değil "İnsan"dan söz ediyoruz..
Keza onu alçaltan da yükselten de Sıfatları yoluyla ancak Rabbi olabilir
; dikkkat et.. Şayet Değer buna göre olmasaydı, bir İnsan "Kafir" ve
"Müşrik" olduğunda onun yüzüne bir daha dönüp bakılmazdı..
O'na Merhamet etmek istiyor ?.. Ve Dünya'da oluşu itibari ile karışarak
"İnsan" dediğin bu Ruh, Nefsinin özü, Aklının özü, Kalbinin özü ; Bir
Varlıktır.. Sivrisinekler gibi Balıklar gibi Denizanaları gibi basit bir
donanıma basit bir yaşama az bir Tesbih'e sahip değildir ki ; "Sır"
onda.. Sen'de.. Şu "Göz" dediğin Beden itibari ile Sen'den ayrı'dır..
dıştadır.. beden itibari ile iki'dir.. beden itibari ile et'dendir.. Ruh
itibarı ile değil.. Şu "Görüş" dediğin.. Gördüğüne göre... Hayvan da
sen farkedemesen hatta belki inkar etsen de hepsi kendi varlıklarınca
kendi cihetlerince Allah'ı biliyorlar, görüyorlar, farkındalar.. Ama bir
düşün "İnsan" kadar, onun gibi olabilir mi hiç.. "Min Ruhi".. Ziyan
etmediği gibi, Muhatab alıyor.. Diliyor onu.. Ve İlim ve Ezeliyet
açısından onun Cennet Ehli mi Cehennem Ehli mi yahut Kendi Ehlinden mi
olup olmadığını da biliyor.. Neden ?..
Ruh ~ Cezbe
Allah (cc) aslı Kendisinden Sırf bir Ruh olan İnsan'ı Dünya'ya
indirdikten ve Nefs çamuru ile buladıktan sonra onu nasıl tekrar
Kendisine Cezb eder.. ; Ona Kendisini ve özü yolundan ta Kendisini (
Ondan bir Ruh oluşunu) nasıl Hatırlatır.. Onu bu en büyük Sırra nasıl
uyandırır.. Mükafat ve Ceza yani Nimet ve Mahrumiyet, Korku ve Ümit
yolundan, Nefs'i ile.. Vicdan, İnsaf, Şükür ve İyilik ve Kötülük
yolundan, Kalb'i ile.. Yaratılıştaki Deliller, Harikalar Mucizeler, İlim
ve Bilim yolundan Akl'ı ile.. Sanat, başından geçen bazı özel vakıalar,
Belalar, Rüya, Kurtarılışlar, Sır Gizem.. ; Vahiy.. Aşk ile...
İlim ~ Fitne
"İlim" kayıt kabul etmeyen, son derece geniş, egemen ve kesindir; Müslüman olsun Kafir olsun Fitneyi sevenlerin işi değildir.
Nefs ~ Münafıklık
Kişilerin münafıklığını gözlemeyi bırak, düşüneceksen sende de bulunan o
aynı Nefsin münafıklığını gözle; sen ona ne kadar uyuyorsun uymuyorsun
onu gözlemle.
Vekil
Eğer nefsinden hala ümidin varsa, yeterince sızıya ateşe ulaşamamışsın,
yeterince yanmamışsın demektir.. Ya da hem zavallı, zelilsin de hem
nefsinin şânı şerefi peşindesin.. Yoksa nefsini hayatını kendisine
teslim edebileceğin kadar Güvenebileceğin bir Vekil'in yok mu ?..
Kudretsiz mi ? Merhametsiz mi ?.. Bu uzaklık bu telaş, O'nun Korkusundan
mı ?.. Yoksa O'ndan bu konuda bir işaret mi bir iz mi yok ki peşine
düşmezsin..
Kulluk ~ Niyet
Oruc'a nasıl niyetlenirsin de sesin çıkmaz, Sabr'a ve diğer İbadetlere de öyle Niyetlen.
Masiva
"Masiva" kişinin seviyesine göredir. Mesela "Hayvan" kimine göre
Necasetten ibarettir. O aynı Hayvan "Hadis"le sabittir, seni Cennet'e de
girdirir, Cehenneme de sokar.. Evet.. İşte sen böyle en basitinden de
olsa Tefekkür ediver artık "Masiva" nedir..
Zikir ~ SubhânAllah
Nefsin dahil Masiva gördüğün ne varsa şahdamarından daha yakın olandan "Subhânallah" diyerek Tenzih et.
Nefs ~ Şuur
Nefsini susturmaya çabalamaktan vazgeç, Allah ile olduğunun Şuuruna
tutun. Dua cümleleri kurmayı bırak, Lütfunu Şifasını, Bereketini kabul
et.
Allah
"O", bir ışık hüzmesi değildir.. "O", zaman dilimi olan an değildir..
"O" tanımlanamayan bir cisim değildir.. "O", bir vecd, mutluluk
parıltısı da değildir.. "O" her şeyin yaratıcısı olan, benzeri olmayan,
Rabbin olan, Kulu olduğun, Gören, Duyan, Dualara İcabet eden.. "Allah" !
Kulluk
Sokakta bi köpeğin havlaması biraz uzun sürse çileden çıkarsın. Uzun
uzun onun ölmesini ister. Allah'a göre sen de aynı o köpek gibisin. Duan
kabul olsa da köpekçik ölse belki üzülürsün. Merhamet'e gelirsin. Allah
seni de onu da hem yaşatıyor hem yok iken varetmiş. Ama sen Allah'a
sabredemiyorsun ! Hani erkekler kız gibi olma derler ya. Bu durumda işte
biz Kulluk istemeyen Kafir Kullar gibi oluyoruz. Yahut feryad edip
durup da dünyadan haberi olmayan bebekler, çocuklar gibi.
Kader ~ Ruh
Oluş, Allah'ın Dilemesi ve Yaratması ile Kader'e bağlıdır. Ruh ise hem
Oluş'tan hem Kader'den hür, azadlısıdır; Sevdiği ile Beraberdir.
An ~ Hakk'ın Varlık Nûru
An kafandaki zaman ise, Geçmiş de Gelecek de aynı öyle hayal oldu yok
oldu gitti. Ama "Şimdi" dersen, işte Hakk'ın Varlık Nuruna ulaştın.
Sıfat Orucu
Bazen Duygu, Zevk Perhizi, bazen Bilgi, Marifet Perhizi yap; Sıfat Orucu
tut. Böylece İnsanlık'dan Dünya'dan çık, Zât'a Vuslat kıl.
Allah Korkusu
Kötü insanın Şerrinden sakınmak ve bunun için yapılan şeyler siyaset
değildir, müslüman için bir haktır ve ruhsattır; bazen o kişinin de
iyiliği düşünüldüğünde sâfi Marifettir ; Allah Korkusuyla çelişmez.
Yalnız Allah'tan Korkarım deyip diline geleni söylemek eline geleni
yapmak kırıp geçirmek ise Marifet değil Hamlıktır. Ne yaparsan yap Allah
için ve Allah'a Teslim olarak yap, Nefsinle yapma.
Allah'ın Sevgilisi
Allah'ım edepsizlik etmiş olmam inşaallah ama Sevgilin gerçekten çok güzel..
1090 - Sa'd Ibnu Ebi Vakkas (radiyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), ben yanında otururken, bir grub insana ihsanda bulundu. Ancak onlardan benim daha çok hoşlandığım birine hiçbir sey vermedi. Ben: "Falanca ile aranızda ne var (ona niye vermedin)? Allah'a kasem olsun, ben onu mu'min görüyorum!" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Müslüman (görüyorum de!)" buyurdu. Sa'd (dayanamayıp) bu kanaatini üç kere soyledi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da her seferinde aynı şekilde karşılıkta bulundu. Sonuncu sefer şunu ekledi: "Ben, nazarımda daha sevgili olana hiçbir şey vermezken, yüzü üstü ateşe düşeceğinden korktuğum insanı kurtarmak için ona ihsanda bulunurum (ihsanda bulunmam sevgime ölçü degildir)"
Kütüb-i Sitte
Buhari, Zekat 3, Iman 53; Muslim, Iman 236, (150), Ebu Davud, Sunnet 16, (4685); Nesai, Iman 7, (8,103,104).
Buhari, Zekat 3, Iman 53; Muslim, Iman 236, (150), Ebu Davud, Sunnet 16, (4685); Nesai, Iman 7, (8,103,104).
Tasavvuf ~ Kuran
Sözüm ona "Kurancılar"ın Tasavvuf Büyüklerine burun kıvırdıkları
sebeplere bakarsan bu Ayet'e de burun kıvırmaları gerekir ; lakin
nefislerinin farkında olmadıkları için kalplerindeki sıkıntıyı
farketmezler.. :
"De ki: Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, elbette ben kulluk edenlerin ilki olurdum!" [Zuhruf 81]
"De ki: Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, elbette ben kulluk edenlerin ilki olurdum!" [Zuhruf 81]
Tasavvuf ~ Sıkıntılı Sözler (!?)
"Yâ Ali! İnsanlar senin muhabbetinde birleşselerdi, Allah cehennemi yaratmazdı."
sav
İnsan nefsinde değil de bu sözde bir sıkıntı bulursa, alttaki sözde ondan daha da büyük bir sıkıntı bulur..
"De ki: Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, elbette ben kulluk edenlerin ilki olurdum!"
sav
İnsan nefsinde değil de bu sözde bir sıkıntı bulursa, alttaki sözde ondan daha da büyük bir sıkıntı bulur..
"De ki: Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, elbette ben kulluk edenlerin ilki olurdum!"
İnsan
Ne Duyu ne Duygu, ne Akli ne Ruhani Yetenek; ne Sanat ne Bilgi ne Kudret
ne de Suret bakımından İnsan'dan daha Üstün tutulmuş bir Mahluk yoktur.
Hiçbir Hayvan türü İnsan'daki bu özellikleri böyle şumüllü toplayıp
kuşatamazken, İnsan, varlığında bütün Hayvanları hatta Zahirinde ve
Batınında bütün Alem'i Dengeli olarak toplar ve kuşatır. İnsan'ı İnsan
olarak bu derece tanıyabilen başka bir Mahluk yoktur. Allah'a ondan daha
Yakın bir varlık da yoktur. Allah ona "Kendi Ruhumdan" demiş ve
Suretini de buna göre yapmıştır; Alem'in Ruhu olmuştur. Ondan daha
Yakını olmadığından, Uzaklaştırıldığında da ondan daha zelili, daha
bedbahtı olmaz.
Halife ~ Melek ~ İblis
Halifelik için kendileri yerine, yeni bir mahluk meydana getirmesi,
"İnsan"ı yaratıp seçmesi, başta Meleklere kendi yaratılışlarındaki
Temizlik ve Allah hakkındaki Marifetleri bakımından Kompleks (Girift) ve
Kötü geldi. Yani bizi Allah'ın Suretine Yakıştıramadılar. Cinni ise bu
durum daha da zorladı, çünkü onların konumları Allah Katında Meleklerden
zaten daha farklıydı ve İnsan'a benziyordu. Allah anlıyamadıkları bu
Fitne'den onları ikaz ile "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim"
buyurarak ve Adem'e (as) İsimleri öğrettiğini onlara göstererek Emin
kıldı. Lakin Cinlerden olan İblis dayanamadı. İnsan'ın Yaratılışda
Allah'dan bir Ruh olması ve bilinmedik İsimlerini bilmesi (İlim) İblis'i
Nefsinin elinden kurtaramadı. Aksine bunlar onun için daha da çileden
çıkarıcı oldu. Melek gibi Emre amade ve Nur'dan veya Hayvan gibi Aklı,
Bilgisi eksik ve Topraktan bir Canlı Mahluk olmuş olsaydı bu durum
gerçekleşmezdi.
"Muhammedi Şeriat (Yol) " (Devam)
Düşünenler bir uçta Maneviyatçılar bir uçta kalmışlardır. İkisinin de
birliği ile Kemal yalnızca "Muhammedi Şeriat"da mevcuttur; Hamd Allah'a,
Selam Resulüne. Hristiyanlık ve Uzakdoğu, Düşünme'yi dışlarken,
Akılcılar, Felsefeciler, Kelamcılar, Fıkıhçılar ve son dönemde (güya)
Kuran'cılar, Maneviyat'ı dışlarlar. Yahudiler ise zaten Irklarına mensup
olmıyanları İnsan'dan saymazlar. Hakk "Muhammedi Şeriat"da O'nun (sav)
varisleri olan Tasavvuf Ehlinde Apaçık Aşikardır; Görene !
Hu
Kullarıyla onlara lazım olan surette ve gerektiği şekilde bizzat Muhatab olan Allah ne Mübarektir. Celal ve Cemal sahibidir.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)