Min Ruhi / Oluş / Fena / Zâti Tecelli ..

Bedeni ( dolayısıyla Nefsini Doğasını ) dizayn ettikten sonra onun içine ( fi-hi [Hicr 29] ) Ruhundan üfledi ki bu ( Beden ) "OL" denilmesi ile Ruh'un Suretteki Arş'ı oldu. Hakikatte ise Kendisinden olan ( Min Ruhi ) Ruh'a yine O'ndan başka bir Sınır ve Arş yoktur. Arifibillah olanlar Zâtından başkasıyla Mutmain bulmaz ki eğer Kul Hakikaten Teslim olup "Beyin" sınırlarından kurtulursa Ruh'a Rabbisinin Emrinden başka bir Tasarruf İmkanı da yoktur. Kul, Halktan, Alemden, Nefsinden, İzafi Sıfatlarından Fena bulup Özünde Sırf bir Ruh olduğu Keşf olunca bu "Hakiki Fena" onun Varlığını Nispet ettiği üzerindeki Oluş Alemi Perdesini sıyırır atar ve O Özünü ( Min Ruhi ) ve tüm Oluşu, Sıfatları, Varlığı, Hakiki Nispeti olan Yüce Zât'da bulur. Artık onun eli ayağı Alemlerden Gani olan Yüce Zât ile Oluş'dan kesilmiştir. Bu Yakınlık Nihai Zâti Yakınlık Makamı olup Ebedi olduğu fakat Tecellisine ne de olsa Uzaklık olduğundan bir zaman sonra Aşıkı Sadık'tan OL Makamı da Esirgenmez ve o Ruh Makamında olduğu halde Oluş Alemine Döndürülür. "Oluş Alemi" dedik Halk'a döndürülme demedik çünkü bu Makam'da İnsanlar anlamında Halk ve Yaratılış anlamında Halk İtibarı yoktur. Müşahede, Yaratılış'dan Oluş'a, Oluş'dan "Tecelli"ye Yükselmiştir [..Halk da O'nundur, Emir de..] Yani Oluş dediğimiz onun için "Tecelli"dir; Zâti Tecelli... Allah en doğrusunu en güzelini Bilendir.

Arşivleme

Daha fazla göster