Kayıtlar

Kasım, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Nübüvvet ~ Velayet ~ Kemal

Nübüvvet dahi, Velayet'den ileri gelir. Efendimiz'in (as) Son Nebi olması en Kamil Velayet'in ve Bilgisinin Velilerine ulaştırılması demek olmuştur. Biz Ümmetinden olarak eğer O'na (sav) uy(a)masa idik, O'nun ve Ali'nin (kv) Himmeti üzerimize olmasa idi, biz asla Kemal'e eremez, Allah'ın Rızasına, bizim hakkımızdaki Muradına ulaşamaz dünyada ateşe yanmak pervane perişan olmaktan başka bir gram fazlasını bilemez, Cenanı Hakk'ın Zâtını layıkıyla tanıyamazdık. Gördüğünde yakınlık elde ettiğinde zaten emin olacaksın da, şimdiden bilmez misin birisini seçmişse, takdirine göre en güzeli en kemallisi olduğu için seçmiştir, rastgele ve her cihetten layık olmaksızın değil ! Ne zaman Ali'yi kalbin gözün seçebilir hale gelir, Ehl-i Beyt'e gönlün akar, o zaman anlarsın nedir bu laflar, nasıldır o kemal.

Kulluk

Allah kalplerde nefislerde galip gelirse "Zafer" O'dur; yoksa dışarıdaki zafer ve kayıp kalıcı değildir ki.

Ruh ~ Adem ~ Mecaz ~ Halk ~ Melekiyyet

İster Şeyh ol ister Mürid ! Allah'dan bir Ruh olduğu hakikatine eren kişi için Allah (cc) ekmek su gibi olur, ancak O'nda rahat bulabilir, ancak O'nda, O'nunla sükun bulabilir ; kainat sevgisinde, insan (!) sevgisinde değil ! Diyorsun ki Halkta bul, Ruh sana burda üflenecek, yani hem dışa bağlıyorsun Ruhunu -ki Ruh dediğin o kişinin ta kendisidir- sonra o insanın anlayıp anlayacağı şey ne oluyor ? İşte bir yaşam enerjisi ! bir insan sevgisi ! bir "Haller" ! Bu Ruh üflenmesini n mecaz anlamıdır hakikati değil ! Hakikatini kişi ancak kendinde bulur Halkta değil ! Hakk'ta bulur Hakk'ta ! O'na dışarıdan üfleme değil isterse fırtına tufan olsun o yine anlamaz ne olduğunu, neyden olduğunu ! Toprağa Ruhundan üfledi de o Ruh'u o toprakla Cennet'den Dünya'ya indirip Çamura bulamadı mı ? Ne oldu şimdi senin Ruh üflenmesi Mecazın ? Hani "Adem", hani senin metaforlarındaki "Beşer" ve "Ruh Üflenmesi" ? Mele

Kul ~ Tevazu

Allah'a kaçıcaksın kaçıcaksın ! Ne tevazusu !

İlim

Göz karanlıkta görür mü ?.. Evet, karanlığı görür.

Akıl ~ Delilik ~ Felsefe - Kelam

Akıl gitmez, Bilgi gidebilir. Yahut Delilikte olduğu gibi Bilgi değişir, farklı biçimde işlenir; yoksa onlarda da Akıl yok olmamıştır. Bilgi'nin ve Akl'ın Hakikatlerine Özlerine ancak özel keşf, özel tecrübe ile vakıf olunabilir; yoksa beyni açıp bakmakla veya sırf düşünme bilgisiyle Hakikatler öğrenilmiş olmaz. Çocuklara deli demediğimiz gibi Hayvanlarda da Akıl yok diyemeyiz. Her yeteneğin ve bilginin kaynağı hakikati özü de O'dur, O'ndadır. Felsefeciler ve Kelamcılar sırf Akla yoğunlaştıkları için Varlığa en fazla bir "Cevher" gözüyle bakabilirler, ötesi "Yok"-tur onlar için, ötesine geçmezler. Bu nedenle Sıfatları, Zâtıyla, "Mekansız Tek"i, Yönelinecek Hakikat olarak kabul edemezler.

Allah'ı Görmek

Görünürlerin görünülürlüğü O'nun görünürlüğü yanında hiç'tir. Gözünün ucundaki gözlüğü O göstermedikten sonra görememen de bu Hakikate bir misalidir. Biz baktığımız halde gördüğümüzü zannederiz, halbuki bakış alanımızda görmediklerimiz gördüklerimizden çoktur. Mesela fazla ışıkta hiçbir şeyi göremememiz de bu manada önemli bir misaldir. Hele ki Özü Suretsiz olanı, O Nur olan Nur'u görmek daha da güçtür; fakat dediğimiz gibi Kendini görülür kılarsa da diğer şeyler suretleri bu lunduğu halde görülmez oluverir. Sen diyebilirsin ki Suret olmadan O görünmez, görünür olması Suretledir; Evet, fakat Görünmenin Hakiki Mertebesi yanında, Hayır ! Çünkü bu söz Allah'a Suretli şeylerin Görünürlüğü hakkında yaptığın bir Nispet'e dayanır ! Halbuki Allah'ın Görünürlüğü Suret Tecellilerinden Ötede bir Görünme Hakikatine de sahiptir; ama bunu dille anlatmak mümkün olmaz; Görünmeden bilinmez, anlaşılmaz ! Kalp gözüyle görmek diyeceğim lakin sen Kalp gözünün görmesinin

Zât ~ Sıfat ~ Nefs ~ Muhabbet ~ Kulluk ~ Mutmain

Nefsin için yaptığın ve istediğin şey sana Allah'ı unutturur ve elbette bu hiçbir şekilde Güzel olmaz. Olmasını İstediğin veya yaptığın şey, O'nun bir İsmine - Sıfatına muhtaçlık ya da Hayranlıktan dolayı, Zâtına "Muhabbet"e, Zâtına Yakınlığa vesile oluyorsa, işte bu hoştur ve elbette güzeldir. Niyetini böylece Halis kıl ki Nefsin güzelce Nimetinden nasiplensin ve Kalbin de Rabbinle Nurlansın, Mutmain bulsun.

Şefkat ve Havlu

Abdest aldıktan sonra senin yüzünü kurulayan havlu mu zannedersin. O'nu kendinde görmeyi bir iddiadan, kibirden ibaret sanan, O'nun şu Şefkatini şu inceliklerini görebilir mi dersin ? O'na Tevazu göstermekte O'nu lüzumsuz Tenzih etmekte hiç bir gariplik yok mu ? Bu Tevazu bu Tenzih, Sivrisinek misalini anlamıyan, onu Allah'a yakıştıramıyan Müşriklerin Tevazusuna Tenzihine benzemez mi hiç ? Müşriklere benzememek sadece suretle şekille mi zannedersin ? Hiç bunlar yok mu dersin, incenin incesini görmek hiç istemez misin ?

Allah'ın Zâtı ve Sıfatları ~ Sevgi

O, Sevgi'yi Sever, Kendi Sıfatıdır Sevgi, Sıfatlarını Sever. Zâtının Bilinmesini isteyince, Bütün bu Sıfatları Sebepler yoluyla Nispetlere bağlanmış, Hakk, Tecelli ettiği Suretinde Saklanmıştır. Ve bu Sıfatlar içinde Sevgi Sıfatının Zuhur edip de Sevilmemesi İmkansızdır, mümkün değildir. Fakat bu Sıfatın Nispet edildiği Sebep Bilinir "Kendisi" Bilinmez ise bu Zulüm olur ve "Zulüm" Sevilmez. İnsan'ın Zulümü, Kötülüğü "Sevmesi" İmkansızdır, yani o "İnsan" aslında Kötülüğü değil , Nispet ettiği Perde ardında yine Sevgi'yi Sever; Hakk'ı örter, İşini karıştırır ve Nefsine Düçar olur. Sıfatlar Sebeplere Nispetlere bağlanmasıyla -ki en büyük sebep ve nispet "İnsan"dır- iş karıştı ve "Bilinmeklik" de böylece gerekli oldu: Tahakkuk etti. Ve Hakk'ın Lütfu (Lutfeden Sıfatı ve Vehhab olması) Cihetinden bak ki Sevgi'nin Nispetlerinin, Sebeplerinin Sevilmesi de İmkan bulmuş ve Sevilmemesi de İmkansız olm

Şeyh ~ Biat ~ Tarikat ~ Şeriat Tarikat Yoldur Varana..

Şeyhini bırak şimdi a cânım gel ben sana secde edeyim. Sen bir sözü dahi anlama, ama gel bana Hidayet et, Nur ol ? Oldu !

Ruh ~ Dünya ~ Kul

Sen ben'i geçip ta kendine "filan kul" diye bakmadan olmaz.

Vesvese ~ Şikayet

Şikayet ede ede ede bakarsın bizzat sen sana vesvese olmuşsun.

Sükut

Güzel konuşmanın Sırrı Sükut'ta.

Muhabbet ~ "Şükür"

Her nimetin Allah'tan olduğunu, Allah'tan geldiğini bilmek, Şükretmenin İdrakidir. "Allah'ım sana şükürler olsun" demek ise "Muhabbet"tir. "Muhakkak ki Biz, onu yola hidayet ettik. Ya şükreden olur, ya da küfreden olur." [Dehr 3]

Sözler ~ Haller

Söz'ler ve Kelimeler'de dahi Hal'ler vardır. Ya sakınmak ya erişmek yönüyle olsun, bunu bil.

Şükür

Allah'ın Zikretmemiş olduğu hiçbir mahluk yoktur, esas Sen O'nu Şükran ile Zikret ki Körlüğün en büyüğü olan Nankör olmayasın.

Müzik ~ Din ~ Tasavvuf

Hayat'ın Sırrı, Yaşamın Özü Kulluk'tur. Kendi İradesinden geçmeyen, bir sonraki Nota'nın ne gelmesi gerektiğini bulamaz, uyumu yakalayamaz, teslim olamaz. Tamamen kendinden geçmek olmaz, Skalalar var, kurallar var, Dengeli olmadan, Ses-Söz Dinlemeden, İtaat etmeden "Müzik" olur mu ? Zamanından önce veya sonra gelen Vuruşlar Yersiz olur; Namaz Vaktinde gereğince kılınırsa "Beyin" yersiz konuşmayı bırakır, susar, Sükut eder. Bilinçli bir kendinden geçiş lazım. Ritim'siz hiçbir şey olmaz, çok uzun vakit alırsa yakalamaya gücün, algın yetişmeyebilir, bu yüzden çözemezsin; yoksa "Din" bir Felsefi-Akli "Problem" değildir. Elektronik Müzik Ritim'e dayanır, Tekke'dekiler Ritim tutuyor, Kulüp'tekiler de kendilerinden geçiyorlar ama Hapı yutmadan olanına Zikir derim ben. 2000'lerde çok uçtuktan sonra "Minimal" çıkmıştı; Sert çakılmalara karşı biraz Merhamet olundu. Neticede Allah'ı Tespih etmiyen Zikretmiyen

Zikir ~ Şükür

"Allah" de, ardından da Zikrettiğin için "Allah'ım Sana Şükürler olsun" de.

Hu

Allah'ım Kendini Bildir, Kendini Hissettir.

Rahim

Kafire Merhameti Şefkati olan birinin görünüşte olsa bile Müslüman'a nasıl olması gerektiğini bir düşün.. Bu böyleyken sen kafire rahmet oku mümine beddua, eleştiri, ağız eğip bük, suratın asılsın.. Yok böyle bir şey ! Bu aşamada kalmış yükselememiş yani Rahman'da Rahim İsmine erememiş kendini kafire merhamet etmekle İnsan oldum zanneden, kendini halk ile ermiş zanneden o kadar çok küstah var ki ! Halbuki Kemal Ehlinin nezdinde ne kafir ne müslüman, ne doğu ne batı vardır ! Zıt yoktur ona ! Halk nedir a nadan ! "Halk"ı bu halk mı zannettin ! Nereden nereye döndün !

Fiiller

O'nun İrade buyurduğu şu hiçbir Fiil Mutlak değildir ki Ol'an'da Muhabbet'den gayrı Hakk seninle Zıtlaşsın. A Cânım benim.

O'nun Lütfu ~ Rızası

Nefsin uygunsuz bir işe çağırdığında sen ona de ki : "Ben senin yararın menfaatin yerine Yüce Allah'ın Lütfunu ve Rızasını tercih ediyorum".

Müşahede

Üzerinde Müşahede eyle.

Cüz-i İrade

Televizyon kumandasının pili yoksa, istediğin kadar bas, kanal değişir mi ? Cüz-i İrade de öyledir ; Allah yapmadıkça ve Razı olmadıkça, istediğin oluyor zannedersin ama, O dilemeden O yapmadan olan hiçbir şey yok. Ve kıymetini bilene bu ne güzel Sırdır. Berisinde sırf Hayat vardır; Hayat'ın üstüne, Yaşamaktır. Cüz-i İrade hepten bir Dua'dır, ama öyle yok kavli yok fiili filan, öyle değil ; şu söylediğimiz Sırca'dır Dua, Hakikati Ruh'tadır. Her şey elinden gitmiş çırılçıplak Ruh kalmadan ne tam anlaşılabilir ki.

Vahdet

"..şah damarından daha yakın.." ( Kaf 16 ) "..elbette birçok incitici (sözler) duyacaksınız." ( Ali İmran 186 ) "..Kim izzet istediyse, işte izzet tamamen Allah’a aittir. Güzel kelimeler (sözler), O’na erişir.." ( Fatır 10 ) Ve Rahmân’ın kulları yeryüzünde tevazuyla yürür. Ve onlara cahiller hitap ettiği (lâf attığı) zaman “selâm” derler. ( Furkan 63 ) O'na ancak güzel sözler yükselir ! Şimdi sen Vahdet Ehli isen kötü sözlerin muhatabı olabilir misin..