Başlıklara tıkladıkça Rastgele yeni kayıtlar gelicektir

Evrim ~ Tasavvuf

Deve'yi Kuzey Kutbuna yollasan, üçyüz milyon yıl gözlemlesen.. Kutup Ayısı olur mu ?.. Böyle "Deney" olmaz.. öyle Evrim deyip durmakla da "Yaratılış", "Evrim" olmaz!

Allah'ın Konuşması

Ağaç'tan da konuşur, Hayvan'dan da konuşur, İnsan'dan da!.. Lakin senin sözünle Ali'nin sözü arasında ne kadar fark var anlarsın di mi? Anlar mısın ? Fark edebilir misin ? Sen bu farkı gözetirsen ne ala, o zaman seninle odun da olsan anlaşırız.

"Ve kendi ciltlerine (uzuvlarına): “Niçin bizim aleyhimize şahitlik ettiniz?” dediler. (Onlar da) dediler ki:

“Bizi, herşeyi söyleten Allah söyletti.."
{ Fussilet 21 }

Seyri Sülûk ~ Tasavvuf

Zâti Vuslat Hallerden soyunmayı gerektirir. Halk içinde Hakk ile olmak dedikleri gibi Haller içinde olmak gerektir. Nasıl ki aşırı Tenzih Rabb'e Kavuşmağa muhakkak Perde olacağı gibi Aşk ve Muhabbet dahi Bidayet'te olan için Maşukuna Kavuşmağa Perde olabilir.. "bana bunu nasıl yaparsın anlayamıyorum" der gibi haller tavırlar içine girebilir.. Yani Sevgiliden Razı gelemeyebilir.. Sevgilisinin Güzelliğini, Kadri Kıymetini, O'na sonsuz İhtiyacını Muhtaçlığını daha tam anlamış tam kavrayabilmiş değildir.. Biraz Kahır gerek ki Sevgilinin herhangi Sevgili olmadığını, Baki olduğunu, Hakkal Yakin tam bir görsün.. Kıvam tamam olunca da, önce Perde olanlar şimdi türlü türlü ziynetler, elbiseler, hediyeler haline gelir, istediği hale girer çıkar hepsi onun için Sevgiliden bir Zevk olur, Naz biter, her şey onun için Muhabbet demektir.. Fena, Beka olur..

Allah'ın İlmi ~ Sıfatları ~ Tecellileri

İlmi ile Rahimiyetinden "Anne"yi, İlmi ile Rahmaniyetinden "Baba"yı İcad Tecelli eylemiş; Beni ile de "Sen"de, Zatıyla Tecelli eylemiş. O Zatında İyi, Güzel idi, Rahman Rahim böylelikle Sıfat eyledi. Dikkat et annesiz babasız sensiz de O idi O; Seni beni lütfetti Kendinden Kendine misafir eyledi.

Vechullah - Zat ~ Sünnetullah

Bu Menzilden dikkatle bakarsan, kadın Suretinin Kadın'a, erkek Suretinin Erkeğe Mutlak olmadığını ya da tanımadığın İnsanların, Çocukların hatta hayvanların, eşyaların, televizyondakilerin, seni bildiğini tanıdığını düşünür görürsün.. Halbuki, Vechullah'ın göz kırpışlarıdır.. Sakın gafil olup uçma, bu Menzil Sünnetullah'a ve Sünneti Resulullah'a varır.. Seni korumak -kimi kimden- için söylesem, bunları hiç söylemezdim.. Her Menzilin varacağı yer, senin "Gelenek" zannettiğindir.. Resulullah'ın (as) Velayet'i nere vardı, o başka.. Eğer iş dediğimiz gibi Sünnetullah'a ve Sünneti Resulullah'a varmasaydı, Ayet "Ana Babana ve Bana.." şeklinde değil, "Ana Babana ve Rahman'a.." şeklinde gelirdi. Halbuki Vechullah Sıfat (vs) Mertebelerden değildir.. Sözümüzün başında verdiğimiz örnekleri azıcık tecrübe eden, dediğimiz Menzil nerelere varır anlayabilir.. İtiraz edense, neye neden itiraz ettiğini iyice düşünmelidir!

Teslim ol

Teslim ol da öyle bir "Allah Bilir" de ki ne soru kalsın ne cevap.

Sabır

Aşıklar Allah ile Sabırda sevişirler.

"ve nefahtü fîhi min rûhi" - Ruh ~ Vahdet

Ruh (Saf Kendin - Öz Zâtın), bedeni, duyuları, duyguları algılayabilir hissedebilirken, Kendini algılamaz, hissedemez; çünkü O, maddi ve manevi şeylerin en Latifidir, o'na "yok-varlık" demek uygun olur; öyle ki, hiçbir şeye benzemez: "ve nefahtü fîhi min rûhi"..

Akıl - Ruh ~ Felsefe - Sanat - Tasavvuf

Akıl Ruhun Gözüdür diyelim. Düşünce ve Fikir Akıl için Ressamın Eskiz yapması gibidir.. Görüneni (!) Resmetmeye çalışır.. Ve "Kişi" neyi Resmetmeye çalışıyor ? Ve nasıl, yani Tarz nedir ? ; bu önemli: Sürreal, Hiperrealist, Soyut vs.. Kişi deyip özelleştirmemiz Resmin Yetkinliğinin Gören ile Görünen arasındaki Özel ilişkiye sıkı sıkıya bağlı olduğundan ve Düşünce, Fikir bakımından Eskiz'den öteye geçemeyebileceği hakikatindendir.

Hu

Putlaştırma, Suretimi Düşünce Kalemi ile Resmedemezsin;
Nakşım da Mutlaktır Benim..
Nasılımı sorma, Kaçma Benden; kurtul Benim Sen Kayıtlarından..
Yakınlaşıp soğuma, Uzaklaşıp ısınma Benden; ya da tersi..
Zıtlaşmak mı istersin; Zıtlığım Sensin Benim.
Habibim, Halilim, Kulum..; Dünya, Ahiret; Şeriat, Marifet, Hakikat,
Razı ol; Beni iste Benden..

Ateizm ~ Ahiret ~ İnanç ~ Tasavvuf

Sen "Ahiret yok, ölmüş yakınlarımla bir daha buluşamıycam, toprak oldular" diyorsun öyle mi ?.. Ne de Merhametsizsin! Sen şimdi "Hesap yok, Cennet yok, her şey tesadüf" diyorsun öyle mi ? Ne de hesapsız konuşuyorsun!

Halk

Halkın İkiliğini de bırak Birliğini de.. Ya Hakkı söyle, ya da var oyun oyna.. Sad 17'den 25'e oku..

Vahdet-i Vücud Nedir ~ Tasavvuf

Azrail'in (as) Suretinde neyi Müşahede edeceksin ?.. Allah'ın bir Meleğini/Mahlukunu mu ?.. Ölüm'ü mü ?.. Hayatı mı ?.. Allah'ın bir Meleğini Müşahede etmen zaten sana kalmamıştır, bu bir Maharet değildir.. Ölüm'ü Müşahede etmen, Ebedi Hayat'ı Müşahede etmenden eksiktir.. Hayat'ı Müşahede etmen ise, ondan daha eksiktir.. Bu lafların hepsi de olması gereken Müşahede'ye göre eksiktir.. Maharet de Marifet de sayılmaz.. Şimdi sen bu sözlerden bir şey anlamadıysan, zaten bu hayatta hiçbir şeyi ne Müşahede etmiş ne de görmüş olmadın.. O halde ne Vahdeti Vücudu ne Tasavvuf'u diline dolama da, haddini bil.. Ve şunları da bil: "Ve burada, kim kör ise artık o ahirette de kördür" { İsra 72 }.. "baş gözleri kör olmaz. Lâkin sinelerdeki kalpler kör olur." { Hacc 46 } 

17.Onların söylediklerine sabret, kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O, hep Allah'a yönelirdi.
21.Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanmışlardı.
22. Davud'un yanına girmişlerdi de Davud onlardan ürkmüştü. “Korkma! Biz, iki davacıyız. Birimiz diğerine haksızlık etmiştir. Aramızda adaletle hükmet. Zulmetme ve bizi hak yola ilet” dediler.
23. Bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz dişi koyunu var. Benimse bir tek dişi koyunum var. Böyle iken "Onu da bana bırak" dedi ve tartışmada beni bastırdı.”
24. Dedi ki: doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına istemesiyle sana zulmetmiş ve zaten yakınların çoğu da birbirlerine aynı şeyi yaparlar. Ancak iman edip, erdemli davrananlar bunun dışındadır.Onlar ise sayıca ne kadar az!" Davud, biz, kendisini sınadık zannederek hemen rabbine istiğfar etti, eğilerek yere kapandı, Allah'a döndü.
25. Biz de o zannettiği şeyi kendisine bağışladık. Şüphesiz yanımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir dönüş yeri vardır.

Sad Suresi

Allah'ın Lütfu

Allah'ın Lütfu çölde vahadır, geceyi gündüz yapar. Allah'ın Lütfuna İman et de, kötüye yoruşu, kötü düşünceyi, şeytanlığı bırak. Böylelikle sonuç ne olursa olsun, nasıl görünürse görünsün bir şey kaybetmemiş, hem kazanmış olursun. Allah'ın Lütfuna İman, Güven, Ümitsizlik hastalığının devasıdır, vesvese zehrine panzehirdir. Sonuç öyle ya da böyle, Allah'ın Lütfuna zararı yok!

Yenilenme - Yenilik ~ Tasavvuf

Kamil'in Kelamı Ezeli Kadim'dir, ne eskir ne yenilenir.

Adem'e Secde ~ Şirk ~ Kuran-CI-lar ~ Uydurulan Din - İndirilen Din

De ki: «Rahman´ın bir oğlu olsaydı, ben ona tapanların ilki olurdum. { Zuhruf 81 }

Kuran-CI'ların hiçbiri normalde böyle bir örnek veremez ve bu örneği vereni de böyle bir şeyi söyleyeni de Şirk Ehli sayacakken nasıl Tasavvuf Ehli Şirk'te oluyor da kendileri Kuran'cı oluyor hayret! Adem'e (as) Secde'nin Allah'ın Emri olmasına hiç girmeyelim bile.

Hayal - Akıl - Yaratma ~ Allah'ın Nefsi

Allah’ın Hayal ettiğini gerçekleştirmede, yaratmada sınırı yoktur; fakat İlkelerine bağlı kalır “..Rahmeti nefsi üzerine yazdı-kendine farz kıldı..” (Enam 12) İnsan Nefsi ise ne Hayal ederken ne de yaparken, İlkeler sahibi olmak, bağlı kalmak ve Akletmek hoşuna gitmez. İnsan, Hayalini ve Aklını Nefsine Uydururken, Allah asla Nefsine Uymaz; Merhamet eder Affeder, Adildir Zulmetmez!

Zaman ~ Perdeler

Dün perdene Gün perdene kurban olayım Aziz Vechine.

Oruç

Oruç Nefsi neredeyse öldürür de Allah Merhamet eder İftar'a yetişir; Ölüm Allah'ın Emri (!) ama Aşk ile!

Oruç ~ İbadetler ~ Kulluk

Allah için olsun O'nun Adına az bir sıkıntıya düşmüş olsan da belki güzel bir yalvarış elde edersin, fazladan istemeye fazladan ihsanına lütfuna yüzün olur belki, azıcık Allah Yolunda bir Sıkıntın olmuş olsun en büyük bitmez Hazinendir, Merhamet Nazarına uğrarsın belki!

Yumuşaklık

Papazlar da gayet Sakindir lakin bu onların Kemaline delil sayılmaz.

Zikir

Gerçekten Rahatsız olan, Rahatsız olduğu şeyi değil, Rahatladığını Zikreder. Nefsini ya keser atarsın, ya da o senin Gönlünü keser atar.

Sen olmasaydın yaratmazdım..

"Dünya üzerinde ne varsa sizin için yaratan.." { Bakara 29 } Fakat aynı Hitap Peygambere gelince "Yok Onun için Yaratmış olamaz, çünkü bu Şirk olur" demek, nasıl bir Çelişki, nasıl bir Akıl-Gönül noksanlığıdır ?!

Kuran-CI-lar

Arada ne Peygamber ne bir Allah'ın Veli Kulu, ne de zamanda hiçbir Geçmiş-Gelenek olmaksızın -yani hiçbir "ÖRNEKLİK" olmaksızın- sadece Kuran okumakla oluyorsa, bütün Kurancılar Peygamber ve hatta Allah konumunda olmalılar! Aracılık diyerek Şirk saydıkları şeyi kaldırmaya çalışmakla aslında çok açıkça Kuran'da Emir buyurulan "Örneklik" Kavramını kaldırmaya çalışmakta, Kuran'ı yok saymaktalar; arada hiçbir Örnek yoksa, o halde herkes sadece Kuran okumak ile aynı Peygamber, aynı Kulluk Makamında olacak öyle mi! Değil ise zaten değiştirmeye çalıştığınız nedir! Kuran'ı Putlaştırırken, bir yandan Kuran'ın Emirlerinden "Örnekliği" yok saymak! Bunun ileri zamanlardaki sonuçlarını (Felsefeciler gibi herkes ayrı İDDİA binbir türlü İHTİLAF, herkes bunu Kuran söylüyor diyerek Allah'ın ELÇİSİ!) Tasavvufla bir derdin varsa bunu kendi nefsinle veya problemin olan kimselerle yani bu Ümmet ile Kardeşlerinle aranda hallet! Sen Peygamber değilsin! Bunu Kuran'a, Şirk'e türlü türlü iftiralara taşıma! Bunu görememekten büyük körlük! Bundan daha şaşkınca ve sapkınca bir hareket olur mu! Eğer "Örneklik" Şirk ise siz bu şirkin başı oluyorsunuz, Şirk değil ise bu Ümmetten (Ehl-i Sünnetten) ne istiyorsunuz! Çelişkinin sonu yok ama sadece Kuran demekle sanki Peygamber gibi Tek başına aynı makamda Hüküm Sahibi, gayrısı herkes Şirkte! Nasıl bir akılsızlık nasıl bir çiğlik bu!

"Her bir halkı önderleriyle birlikte çağırdığımız gün.." { İsra 71 }
"nimet verdiklerinin yoluna.." { Fatiha 7 }
"..nebîlerle (peygamberlerle) ve sıddîklerle ve şehitlerle ve salihlerle beraberdirler." { Nisa 69 }
“De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki,
Allah da sizi sevsin..”
{ Ali İmran 31 }
"..Sana öğretilenden, bana, rüşde ulaşmama yardımcı olacak bilgi öğretmen için sana tâbi olabilir miyim ?.." { Kehf 65, 66 }

Daha sayısız "Kuran" Ayeti !

Kalpleri Ürperir..

Bir Sanat Eserinin karşısında ürperip dize gelip, Allah dedikte ondan başka ürpermiyor, secdeye gelmiyorsan; Öğüt verme alır değil!

Güneş'e Tapmak.. - Bilimsel Belgeseller

Güneş'e tapmıyorlar artık ama Belgesellerde görürsün güneş ve diğer gök cisimlerine nasıl da Övgüler düzüyorlar. Bu Bilimle hiç uyuşmayan bir şey olduğu halde: Yaratıcı Güneş, Koruyucu Jüpiter vs.. Halbuki Yaşamlarına sebep görebildikleri kadarıyla bile Övülmesi gereken bu Akılsız Sıfatsız Cisimler değil, açıkça hepsini kuşatan hespine galip olan bir Ölçü, Denge, Kudret, Hakim bir İrade, Beşeri olmıyan bir İlim söz konusu olan! Hani Gelişme! Daha Sıfat'ı görmeye bu kadar uzakken Zât'ı hiç hesaba katmamaları çok normal! Hala Cisimlere-Putlara Kulluk eder gibi böyle Övgüler sunmaları ne kadar zavallı bir İlkellik ne kadar büyük bir Ahmaklık! Kulluk bunlara elbette Haram olmuştur!

İnançsızlığından Şüphe etmeyen kimse..

İnançsızlığından Şüphe etmeyen kimse henüz Taş kafalıdır. İnananın ise inek, insan, soyut mitolojik varlıklar vb tanrılar dinler edinmemişse genelde kırılıcak taştan bir kafası veya kalbi, İddiası yoktur. Yobazlık dersen işte o taş kafalılık sadece inanana özgü değil!

Yokluğuna Varlığını tercih etti, Sana Seninle Tecelli etti..

Yokluğuna Varlığını tercih etti, Sana Seninle Tecelli etti; Aşık oldu Maşuk oldu, Muhabbet Biz'den doğdu. Sevgili Tek idi, Lütfetti çok oldu, Küfreden Zulmeden kendine kahretti; Yazıktır Aşkı Muhabbeti, kendi kendinde bitirdi.

Yobazlık

Yobazlık sadece Din-ci (?) lere mahsus sanıyorsun öyle mi?.. Dinsiz Yobaz, Laik Yobaz, Solcu Yobaz, Irkçı Yobaz, Partici Yobaz, İş-Meslek-Memur Yobazı, Patron Yobaz, Paracı Yobaz, Modern Yobaz, Zengin Yobaz, Uyuşturucu Yobazı, Sanatçı Yobaz, Genç Yobaz, Eğlenceci Yobaz, Çevre-Kanki Yobazı, Cinsel Yobaz, Mistik Yobaz, Bilimci Yobaz, Felsefeci Yobaz.. daha saymıyım.. Sen bi Din-ci Yobazın sırtına vurmuşsun bütün yükü ne güzel Dünya (?!).. Düşmancı Yobaz! Hani sormuşlar "Kim yaptı ?", "Şeytan yaptı memur bey" demiş.. eğlen bakalım arkadaşlar (!) içinde, iyi rüyalar.

"Tanrı Cüz'ileri bilmez veya bilemez".. ~ Felsefe ~ Tenzih ~ Nebevi Miras!

Allah Duyu organlarına sahip değil diye O'nu "Kör" diyerek Tenzih etmek ne kadar yanlış br Tenzih olur ise Felsefecilerin Bilgi bakımından "Tanrı Cüz'ileri bilmez" deyipTenzih etmeleri de o kadar yanlış bir Tenzih ve çıkarımdır. Kaldı ki Allah bizdeki gibi bir Göz'e sahip değilse de bizim Hayal'i Gözlerimiz açık veya kapalı iken Göz'süz (Salt Ruh olarak-Ruhumuzla) görmemizdeki gibi, Görme Sıfatı -ve diğer Sıfatları- da Münezzeh, Aşkın, Kuşatıcı ve Benzersizdir. O'ndan birer Ruh (ve nefahtü fıhi min ruhi) olmamızdan ötürü O'nun Sıfatlarından ayrı varlıklar olarak düşünülemez olduğumuz kadar Aynısı olmadığımızdan ötürü de bu Sıfatlarda bir yaratılış- derecelenme-takdir üzereyiz; Zira Tanrı hakkında Aynı olma, Çok değil Tek, Farklı değil Benzersiz olmayı gerektirirdi. İşte bunlar, Beşeri Nispetteki Akılla Mutlak Aklın Birliği, bir Tenzih gerektirmeden Aşikar olması, Vuslat bulmasına misallerdir! Nebevi Mirastandır! Felsefecilerin Tanrı hakkındaki Tenzihleri onları "Cüz'ileri Bilmez" demek Gafletine değil, Aklen, Hakikat'e -Hakk'a ve O'nun Vahdetine- ulaştırmalıydı!

Yakin

Ne kadar yakın bilsen de/ Gözünü kaparsan yürüyemezsin/ Çünkü sen kapadın/ Ancak O kapatırsa/ Evet işte o zaman/ Yürürsün/ Öyle bir Yakin'de/ Hem şu maddi gözleri kör yaratılmış kulları bir tefekkür et de/ Onların gözlerinden bir bakıver sen O'na

Hakikat-i Muhammediye ~ Kuran ~ Keşf

Allah Peygamber Efendimizi nasıl Babası İbrahim'in Duası ve Kardeşi İsa'nın Müjdesi yaptı ise şu Ayetlerde işaret ettiği Hakikatleri de ona öyle Kendi Özünde Keşfettirdi, Kendi Kendisinden haberdar kıldı; ve bizi de Onunla öylece Özümüzden haberdar kıldı ve bazımıza keşfettirdi!

O zaman ki; Biz, nebîlerden onların misaklerini almıştık. Ve senden ve Hz. Nuh’tan ve Hz. İbrâhîm’den ve Hz. Musa’dan ve Meryemoğlu Hz. İsa’dan ve onlardan ağır bir misak aldık.
{ Ahzab 7 }

Ve Allah, nebilerden, “Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, O'na mutlaka îmân edeceksiniz ve O'na mutlaka yardım edeceksiniz” diye misak aldığı zaman, “İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?” diye buyurdu. (Onlar da): “İkrar ettik (kabul ettik)” dediler. (Allahû Teâlâ): “Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu. { Ali İmran 81 }

Hani Rabbin Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.
{ Araf 172 }

Tanrı cüz'ileri bil-e-mez.. ~ Felsefe

Mutlak Aklın Keşfi ancak Mutlak Aklın sayesinde olabilir; o halde "Tanrı cüz'ileri bil-e-mez" gibi sözler ile, yani O'nu Tenzih etmek ile Daraltmanın bir anlamı yoktur.

Yoktan Yaratma ~ Felsefe ~ Mutlak Akıl ~ Batıl Dinler

"Şey"lerin kendileri mevcud değillerken hiçbir Sıfatları da zaten yoktur ki, Vücutlarını kendi kendileri oluşturmakta olsunlar.. Bu durumda bir şeyin meydana gelebilmesi için Tek bir Zât, Akıl, Kudret vb gibi Sıfatlarıyla Mutlak Var olması gereklidir.. Bu konuştuklarımız yok ise -ki bu olanaksızdır- yani Mutlak Akıl yok ise zaten ne öncesi ne sonrası hakkında konuşulacak iddia edilecek hiçbir şey kalmaz.. ya da aynı bütün Batıl Dinler-Felsefeler gibi, saçmala dur.

Sıfatların Tecellilerinde Halk mertebesi..

Sıfatların Tecellilerinde Halk mertebesinde takılıp kalan zavallıya "Zât" desen, o bundan Yokluk anlar, Mahrumiyet anlar; Uzaklık duyar. Zât Mertebesini ancak böyle kategorize ederek, ayrıca görebilir; Zevki oraya erişmez, ancak Halk ile zevk edebilir o.. Bir de bu durumunu marifet maharet gibi söyler durur, Halk'ı ikaz eder.

Su nedir ? ~ Bilim ~ Din

"Su nedir" diye sorduğunda Bilim Adamları "H2O" derler. Fakat ne Oksijen ne de Hidrojen "Su" değildir. Bilim gerçekleri arayanlar için tatmin edici olabilir.. lakin sadece o kadarcık arayanlar için.

Hayal ~ Tasavvuf ~ Esma ~ Kudret

Hayal etmeyi-kurmayı sen kolay sanırsın.. halbuki o da Kudret Sıfatının bir eseridir. Sadece bedendeki evrendeki güç kuvvet enerji değildir Kudret. İnsan bilmez ama, oturduğu yerden ayağa kalkmak uzaya gitmek gibidir.. Hayal etmek ise ondan da güç, Kudret'dir.. Allah'ı tanıma bahsinde incelikler lütuflar pek hoş pek çok, O'nun İsimlerinin hepsi en Güzeldir.

Ruh ~ Hayal

Hayal'e nasıl bakıyor, görüyorsun. Göz'le mi. Gözün kapalı olsa da, açık olsa da, görebilirsin Hayal'i. Ne ile bakıyoruz Hayal'e.. Ruh'un Gözü yok ama, Görendir işte.

"Camiye giden iki yüzlü, gitmeyen kafir"..

"Camiye giden iki yüzlü, gitmeyen kafir".. Bu söz, Allah'a Seferinde istisnasız her İnsan'ın tecrübe edeceği büyük bir İmtihanın eseridir.. Sonucunda Mükafat olarak şu iki Hakikat Zahir olur: "Allah bilir siz bilmezsiniz"... "Bilenlerle bilmeyenler bir olmaz"... Anlamazsa, bu yaşamdan hiçbir şey anlamamıştır o zaten.

Hakikat'te..

Hakikatte İstisnasız her insan için, yalnız O Var'dır.

Düşünme ~ Nefs ~ Felsefe

İnsan'ın Düşünmesi, Cehaletini gösterir.. Kabul edememesi, "Nefsini Bilmek" istememesi ise, Düşüncesizliğini.

"Ol" emri

"Ol" emri bazı kulaklara hoşlukla, "Olmaz" diye de duyulur.

Gayb ~ Kuran ~ Tasavvuf

İşte bu, gayb haberlerindendir ki sana vahyediyoruz. Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin. { Yusuf 102 }

Gayb konusunda aç olanın, Ayetlerin hepsinin -aslında her şeyin- Gayb oluşundan pek haberi olmaz. Gayb'ın Gaybı O'dur, Açan da O'dur; Bilinenin Bilineni O'dur, Bildiren de O'dur.

Aristoteles ~ Felsefe - Tasavvuf

Modern Batı Bilimi ve Felsefesi Aristoteles'deki Feyz sayesinde bugüne gelmişken, Aristoteles'deki İlahi Edep ve Tenzih'e ne Bilim Adamları ne de Felsefeciler kesinlikle ulaşamamışlardır. Aristoteles'in Platon'un görüşlerini reddetmesi dahi Tanrı'ya karşı Gayretinden ve aşırı Tenzih'inden kaynaklanır. Çünkü İdealar'da (Platon belki öyle kastetmemiş olsa bile) o, İlk Hareket Ettiricilik Sıfatını verdiği Tanrı'ya (Tek İlah'a) karşı gizli bir Şirk bulunduğunu sezmiş, aldığı bu gizli Şirk kokusu (Teselsül vb) sebebiyle Töz'leri Madde'lerine bağlı olmak kaydı dışında (görülür alemin haricinde) reddetmiş ve Alem'i de Töz'ler ile birlikte ancak Tanrı'ya bağlı görmesi sebebiyle Ezeli saymıştır. (Onun Yunan Tanrılarını gerçekten kabul ettiğini zannetmek onun hakkında şu bahsettiklerimiz noktasında çok çocuksu kalmaktadır) Nübüvvet Bilgisinden mahrum olmasına karşın yani (Ayan-ı Sabite, Tenzih-Teşbih dengesi vb) Tasavvufi İlim ve Kemal'den eksik bulunmasına karşın ondaki bu saf Edep ve Tenzih fazlasıyla Övgüye layık ve İlahi'dir; Allah hatalarını bağışlasın, ondan Razı olsun, Selam olsun! Dediğimiz gibi ondaki bu Saf Tenzih Edep ve Feyz, onlar sayesinde bugüne gelmiş Batılı Modern Bilim Adamları ve Felsefecilerde (Eski Yunan Filozofları dahil) kesinlikle bulunmamaktadır! Onlar burada bahsetme imkanı bulamadığımız pek çok hususta da onu kesinlikle anlamamış ve çoğunlukla da kendi zanlarınca yanlış yorumlamışlardır; Onların Aristoteles'in Tanrı hakkında verdiği Bilgilerden yorumlayarak söylemekten çekinmedikleri "Tanrı cüzzileri bil-e-mez" sözleri de zannedildiğinin aksine, ondaki bu aşırı Tenzih'ten kaynaklanmaktadır, herhangi bir anlamda Bilgisizlik atfetmekten değil. Şunu da bir not olarak belirtmeliyim ki Batılıların elde edebileceği en yüksek İlmi Kemal Aristoteles ve Platon'un tek başlarına değil birlikte okunmaları incelenmelerinde gizlidir. Hakiki Kemal'in Hazinesi ise nerede bulunmaktadır onu tekrar belirtmemize gerek yok ve fayda da yoktur; görenedir görene, köre nedir köre ne!

Ölümdeki Tad

Yemez İçmezsen Ölürsün. 'Hayat ne Kötü !'; 'Zor; Her şey Zorla !'.. diye düşünebilirsin. Ya bu dildeki, "Zor"daki Tad, Lezzet, Oruçtaki Sarhoşluk, Ölümdeki Tad nedir.

Oruç ~ Hakikat

Dünya zamanından herhangi bir Vakit Akıllı İnsanın Orucunu bozamaz.

Oruç ~ Şeriat

Dedikodu, Alay, Laf gibi eğlencelere dalmış, Şeytanın Pisliğiyle Beslenmeye alışmış İnsan'ın Allah'a dönmesi zordur. İsterse Müslümanım desin. Bunlar onun için artık Su gibi Yemek gibi olmuştur. Tevbe edemez. İşte bu Hakikatler sebebiyle Tevbe edenler için "Oruç", "Farz" kılınmıştır. Başka türlü Kurtulamaz çünkü İnsan Akibet'den. Yoksa "Diyet" olur onun Ameli; yine battığı pisliğe geri döner ! Allah'ın Emirleri, Yasaklarıdır "Şeriat" ! Sen ne sandın ?

Niçin Yaratıldın ~ Kıyas

Sen bir Yücelik halinde olsaydın, mutlak bir Rahmet içinde olsaydın, yani Merhamet'e gerek olmıyan, Merhamet'e ihtiyacının olmadığı bir halde de olsaydın, Merhamet'in kendisi güzel olduğundan yine onu ister, yine onu özlerdin. İşte tüm Yaratılış, senin yaratılışın, sana ihtiyaç olmasa da, sen olmasan da, Güzel olduğu için, Tercih edilmiştir. Yani Allah Güzel olduğu için, seni de öyle istemiş, yokluğunu varlığına tercih etmiştir; ihtiyaç olduğu için değil. Allah Güzeldi, şimdi ise daha Güzel değildir; Güzel, senin için daha Güzel oldu.

İşte gerçek İlim sahibi için İlim de böyledir; onun için bir İsmin diğer bir İsme üstünlüğünü zikretmek, bu açıdan doğru olmaz. O'nun bütün İsimleri Güzeldir. Bir muhtaçlık, bir kıyas olmaksızın, O Güzel olduğu için, O Güzel'e muhtaç olduğu için. O'nun Güzelliğini bildiği için. Çirkinliğin bu anlamda söz konusu olmadığını idrak ettiği için.

Oruç

Nafile Oruç sana, Kulluğunu hatırlatır. Hayvan gibi olan havlamayı, hırlaşmayı sevmiş insanları unutturur. Özünü yaşatır sana. İnsanlara göre, dünyaya göre tasmasını boynundan atar; her şey ile bağlantının ancak Allah olduğu tacını giydirir başına. Ali'nin, Hasan Hüseyin'in makamlarını görürsün.

Oruç da öyle değil mi ? Dışarıdan bakılınca kendini aç bırakmak, kendine zulmetmek görünür. Ama Allah onda neler neler gizlemiş miğde açlığından başka. Fakat Allah pis şeyi emretmemiş hiç; istisna; dışı çirkin olup içinde bir güzellik de bulunsa.

Kayd ~ Tasavvuf

Hakikat'de Küfrün ol-amayacağını ve de Var-lık bulamayacağını bildiğimiz ve sözümüzün Allah'tan korkmayana zaten fayda vermeyeceğini bildiğimiz için ne Celal ile ne Cemal ile kayıtlanacak bir Yüzümüz yok. Kafirlere karşı Güleryüz Tatlı dil Kaydı, Sıfatların Tecellilerinde Halk ile Kayıtlananlar içindir!

Zât - Sıfat ~ Bir - Tek

Bir olmak, senin vasfın, sıfatın olmaktan önce, Zâtındır. Ve bu Zâti olup Birleşimden görülmeyen Tek anlamındaki Bir Sırrı, Nefsin-de değil, Öz Sen olan Ruh'tadır. Seni Kendi Ruhuna nispet ettiğine ve Zâtında Tek-Bir oluşu da bir birleşimden (mesela İsimler) olmadığına göre anla ki, Sırrın O'ndan ayrı olmadığı gibi, asla ne maddi ne manevi çokluktan toplanan ve ayrı iken birleşen bir şey de değildir. Tabi bu söylenenler O İdrak ettirmeden Manası tam değerince anlaşılamaz. Ve Hakikat'e göre ise tabi ki sadece Mana yahut Lafızdan ibaret anlaşılır.

Felsefe ~ Tasavvuf

Biz O'nu, Felsefeciler gibi sadece Düşünüp İnceleyenler değiliz, O'nunla ve Muhabbeti ve Sevgisiyle Övünenleriz.

Evrim

Musa'nın (as) Tahta'dan Asa'sı Yılan'a dönüştü, lakin Evrimcilere sorsan ne Mucize'ye inanırlar ne Allah'a ve Her şeye Kadir olan Kudretine. Bu dediklerimizle Evrimi doğruladığımız olumladığımız zannedilmesin tam aksine Allah Dilediğini Dilediği gibi ve bir Hikmetle yapar diyoruz; Adem'i ister Ana karnında 9 ay'da meydana getirir, isterse İsa (as) 'ın kuş heykeli yapıp ona üflediğinde canlandırması gibi, bir anda meydana getirir ki Kuran Adem (as) 'ın öyle yaratıldığını İsa'dan getirdiği bu misalle de apaçık gösteriyor Evrim Yobazı olmayıp gerçekleri görmek isteyene.

Evrim

Kozaya giren Tırtıl zaten Kelebekti.. Felsefecilerin İnsan'ı Hayvan'dan ayrıştıran özellik olarak saydıkları "Gülme", Kaba anlamlardan ve mesela gıdıklamadan olan Doğal Gülme değil, çok çok İnce Manalara ulaşabilmeden doğan Gülme'dir.. Tebessüm.. "Hayret" de böyledir.. Evrim Fikri-Teori'si bu Ayrımın Hakikatini yanlışlamak bir yana gölgeleyemez bile..; Evrim'in kendisi zaten Hakikatte zayıf bir Fikir, ve Aldanmadan ibarettir. Şöyle ki: Önceliği Sabit olmaksızın hiçbir şey salt sonradan ortaya çıkmaz; Potansiyel zannedilen gerçekleşmediği halde de şeyin Hakikati (veya Potansiyeli de) ne ise o yine o amaçlanandan ibarettir. Yani, kozaya giren Tırtıl zaten Kelebektir.. Bu söylenenlerde İnsan'a ait başka çok İnce ve Derin Sırlar da saklı lakin ne yazık ki ey kardeşim, Tasavvuf ile gökleri aşacağın Yer'de, seni Evrim ile aldatmışlar, Hayvan'dan aşağı düşürmüş, fikirlerden örülme küçücük daracık bir kafese kapamışlar; elden ne gelir!

Tasavvuf ~ Şekil İbadeti ~ Zahir - Batın

"Gönülden boyun eğerek Allah için namaza kalkın." Bakara 238

Kim Allah'a gerçekten secde ederse, ebediyen başını secdeden kaldıramaz.
{ Muhyiddin İbn Arabi (ks) }

"Ebû Hureyre diyor ki; dostum Hz. Muhammed, benim namazımı horoz gagalar gibi çabuk kılmamı, tilkinin bakındığı gibi namazda, sağa-sola bakınmamı ve maymun oturuşu gibi oturmamı yasakladı." Tayalisî, Ahmed

"Hz. Peygamber yine şöyle buyuryor: "Hırsızların en kötüsü , namazından çalan kimsedir. Ashab dediler ki; Yâ Resûlallah! Bir , insan namazından nasıl çalar?" Buyurdu ki;: Rüku' ve secdelerini, tam yapmayarak." Ibn Ebî Şeybe 1/89/2

"Hz. Peygamber (S.A.V.) namaz kılarken, göz ucuyla, rüku' ve secdede belini doğrulmayan birini gördü. Namazı bitirdikten sonra şöyle buyurdu: Ey cemaat! Rüku' ve secdesinde belini doğrultmayan kimsenin namazında hayır yoktur.' "
Ibn Ebî Şeybe 1/89/2

"Başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurdu: Rukü'da ve secdede, sırtını doğrultmadığı (düz tutmadığı) sürece kişinin namazı sahih değildir." Ebu Avâne. Ebû Davud

Özel secde ancak namazda kabul olur,
ki bu kalbin secdesidir.
Her kalbin secdesi de bilgisi ile sınırlıdır. Bilgisi de kendisine hakkın tecelli etmesi miktarıyla sınırlıdır.
{ Muhyiddin İbn Arabi (ks) }

"Ancak şunlar öyle değildir: Namaz kılanlar, ki onlar namazlarında devamlıdırlar" Mearic 23

Dağların da üstündeki yüce zirvelere olan teceliyat-ı ilâhiyeye bir bak!. Bil ki!.. O görenlerin, daima nazarları o zirvelerdeki tecelliyata olur. Alçalmada yücelik olmasaydı, yüzlerimiz, görüneni gözler ile aramakla alçalmazdı...
İşte bundan dolayı Allah bize, secde etmemizi emr etti...
{ Muhyiddin İbn Arabi (ks) }

Zahir ve batın, birbirinden ayrılmayan ikiz kardeşlerdir.
{ Muhyiddin İbn Arabi (ks) }

İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir zaman geçmedi mi..

İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir zaman geçmedi mi? { Dehr 1 }

“Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin, cennette yerleşin.." { Bakara 35}

Ve andolsun ki Âdem (a.s)’e ahd verdik, fakat o unuttu. Ve onu, azîmli bulmadık. { Taha 115 }

"..ikisinin (ayağını) oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde oldukları şeyden çıkardı. Ve: “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için bir zamana kadar yeryüzünde oturma ve faydalanma vardır.” dedik.
{ Bakara 36 }

Sizi Biz, değersiz bir sudan yaratmadık mı? { Mürselat 20 }

Öyleyse akıttığınız meni nedir, gördünüz mü (ne olduğunu idrak ettiniz mi) ?
Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan Biz miyiz?
{ Vakıa 58-59 }

"O ki, sizi çamurdan yaratan sonra ölüm zamanını takdir edendir. Sonra da siz, şüphe ediyorsunuz.
{ Enam 2 }

Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.” { Araf 172 }

Ve Allah, sizi bir şey bilmiyor halde annelerinizin karnından çıkardı. Ve sizi, işitme hassası, görme hassası ve idrak etme hassası (sahibi) kıldı. Umulur ki; böylece şükredersiniz. { Nahl 78 }

Ve o gün cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün tezekkür eder (düşünüp, hatırlar) , bu zikrin (bu hatırlamanın) ona nasıl (faydası) olur ki? { Fecr 23 }

Dedi ki: «Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?» Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık,
sayanlara (Hesap tutan Melekler) sor." Buyurur:
"Ancak az (bir süre) kaldınız, eğer gerçekten bilseydiniz!"
{ Müminun 112 ,113 ,114 }

Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı. { Duha 1 }

Sen bilemezken, doğru yola eriştirmedi mi? { Duha 7 }

O

Emellerin amaçların hepsi tükenir.. O kalır..

İnsan - Hayvan - Küfür ~ Öz ~ Bütün İşler Allah'a dönmüyor mu..

Deniz'den Gök'ten felaketler geliyor diye onları Kötülükle, Küfürle Kayıtlıyor muyuz.. Hele ki Kendi Suretinde Yarattığı, O'ndan bir Ruh olan "İnsan"ın Zâti Halifeliğini, Hayvanlıkla, Küfürle, Kötü Sıfatları, İşleriyle nasıl Kayıtlayabilirsin! Sen böyle yapmakla ancak Kafirler gibi O'nun Kendinden Kendine Yolunu, Seyrini Kayıtlarsın! Ancak kendi kendini Kayıtlarsın! "Bütün İşler Allah'a dönmüyor mu?"; o halde işlerin Özüne erip Özünde kal da, Kayıtlama!

Şeriat

O hal üzere ölmediği müddetçe bir İnsanın yolu eğri kendi eğri olsa da Allah'ın Koruması ondan kalkmaz; Allah Halim'dir, Rahman'dır, engin Merhamet sahibidir. Onlar O'nun Hidayetini asla saptıramaz. Yolu eğri kendi eğrilere karşı ister Rahman ol, ister Sabır, istersen de Uzak ol, ne yaparsan Allah'tan. Bırak dışarıda Şeriat'ın olmasını olmamasını, Hz Peygamber (sav) zamanında dahi (ki o her şeyden haberdardır) Kafiri Müşriği Münafığı eksik olmadı, sen kimsin ne yapacaksın? Ali, Hasan Hüseyn (ra) hiç mi gönlüne düşmedi senin.. İnsanı koruyan dıştaki değil içteki, Kalpteki Şeriattır, bunu bilemedin, anlayamadın mı daha ki Dilin Tasavvuf'a uzuyor! Allah Rızası diyorsun, boyunu boynunu uzat sen! Millete dışta Şeytandan veryansın edeceğine, içte Kurdun mu ki Sen O Şeriatı kendinden kendine haber ver ! Kursan belli olurdu Zahirinden (!) ; Dilinden Emelinden Meşguliyetinden, Hâlinden!