Başlıklara tıkladıkça Rastgele yeni kayıtlar gelicektir
İşaretler..
İşaretler işaret oldukları kadar İmtihandırlar.. Belki heva hevesine
nefsine işarettirler. Bu manada Sünnet'den güzel İşaret bulunmaz..
Edebiyat!
İnsanlar ölüyor edebiyatını bırak; Çözümün ne ondan bahset.. Çözüm filan
yok, İnsanlar Birleşmedikçe! Çünkü kötüleri iyi insanlar içinden O'ndan
başkaları ayıklayamaz.. İşte buna bir Ömür Sabredilir.. Ama Çözüm asla
burada değil.. Hayalleri bırakarak "Sen" Hakk'ın Hakikatinin Kulu olmaya
bak..
Beni gaflete düşürmezsin o halde!
Ben batanları sevmem! Beni gaflete düşürmezsin o halde!
Ben batanları sevmem! Beni Sensiz bana bırakmazsın o zaman!
Ben batanları sevmem! Beni Sensiz bana bırakmazsın o zaman!
Min Ruhi ve Halife oluş değişmez..
Ömer Putperest olur, Müslüman olur.. Min Ruhi ve Halife oluş değişmez..
Kafirken Mudil'in Mümin'ken Hadi'nin Halifesidir.. Hatta İnsan özünde
"Min Ruhi" ve Halife olduğundan iki durumda da her İsme ayna'dır;
Müslüman Cimri, Kafir Cömert.. Birbirlerine de böylece O'nun
Halifesidirler.. O'ndan olduklarından O'nun Hükmünden münezzeh de
olamazlar.. Şimdi sen bu Hakikati daralt veya aç; Hakikat senin ilmine
marifetine göre değişecek değil.. Ama sen bu Hükümleri ve Hakikatleri
kabul edince genişleyeceksin..
Allah'ın Sıfatları ~ Tasavvuf
Sivrisineğe göre mi Büyük.. Dağlara göre mi.. İnsan'a göre mi.. Diğer
Sıfatlar hakkında da aynı soruyu genişletebilirsin.. Sıfatları üzerine
bu şekilde bir görelilik her zaman yanlış sonuç verir.. Kafirin de
Rabbidir, Müminin de.. Nispetler olarak Sıfatlar tümüyle Zat'a
bağlanmadıkça Kemal ve Zati İrfan elde edilmiş olmaz. O her anlamda
ister küçük isterse göreli büyük, her açıdan O'dur.. Sıfatsız değil,
Keyfiyetsiz olarak! Mutlak Büyüktür! "Allah de ötesini bırak".. Veya tut
sarıl!
Nefs Perdesi ~ Ruh
Zatını (Ruhunu) Sıfatlarını, Ruhlarından (Min Ruhi) Nefsleri ile
Perdeledi. Nefs Perdesi de Sıfatlarındandır, Kalp Perdesi de..;
Sıfatlarını Zıtlar olarak birbirine Perde yapmıştır.. Sevme dediği şeyi
sevmiş, sev dediğini sevmemiştir.. Yani Tersinden.. Mudil Vedud'a Vedud
Mudil'e emretmiş, işler karışmıştır.. Dolayısıyla Ruhundan olan
Ruhlarına Perde, Kendisi olmuştur.. O'nu İsteyene, Nefs Perdesini
kaldırması yeterlidir.. Ruh Direkt Zati olarak O'ndan olduğundan, Perde
olmaz; böylece Perdenin ardından O çıkar..
Şükür ve Hamd Sırrı
Şükür ve Hamdin karşılık üzere yani Taksitli ise Gafletten
kurtulamazsın. Şükür ve Hamd'in Mutlak olduğu Sırrı Gönülde
gizlenmiştir; Şükrün ve Hamdin Peşin olsun.
Vahdet-i Vücud.. ~ Felsefe - Uzakdoğu.. ~ John Hagelin - Bilinç Üzerine
Vahdet-i Vücud Allah'ın Tekliği ve Birliği demektir ve Apaçık Ayetlerin
Manalarının Ceminden ibarettir. Bizim Kelamcı ve Felsefeciler onu sanki
Muhyiddin İbn Arabi Hazretlerinin Fikriymiş ve herhangi bir Felsefi
Akımmış gibi saydıkları için, Modern Bilim'e Kozmoloji'ye göre İslam
Felsefesi veya Kelamının Yenilenememesinden şikayet ediyorlar!.. Bu
körlüğe karşın bu şikayet, gerçekten çok üzücü, çok
yazık.. Halbuki Batının bu son zamanda keşfettiği kozmolojik hiçbir şey
yok ki o Vahdet-i Vücud yani Vahdet'e dair olmasın.. Vahdet özellikle
Hazret ve sevenleri tarafından çok önceden hatta uzakdoğudan veya
felsefi akımların açıklamalarından karşılaştırılamayacak denli daha
Kamil şekilde, en ince ayrıntılarına kadar, anlayacak olanlar için
ortaya konmuştu.. Eğer Vahdet-i Vücud (veya Tasavvuf) uzakdoğu ve
felsefe ile ilişkilendirilirse bunu iddia edenlerin Kuran'dan haberleri
olmadığını rahatça söyleyebilirim.. Fakat ne yazık ki batı da kör,
bizimkiler de.. Allah Vahdetinin Nuruna Hidayet etsin bizleri.. Hatta ne
yazık ki bizimkiler bu gafillikle onlardan daha kötü durumda olmuş
oluyor..
Batıda Bilimsel olarak en yakınlaşmış olanlardan.. Bu adamı da kale alan yok aralarında..
https://youtu.be/PGV3QXMYOng
Batıda Bilimsel olarak en yakınlaşmış olanlardan.. Bu adamı da kale alan yok aralarında..
https://youtu.be/PGV3QXMYOng
Hayvanların Zikri Tesbihi..
Hayvanlar O'nu hiç Tanımaz Bilmez değil, sadece senin kadar ve senin gibi değil.
Geometri - Matematik - Tasavvuf
Kare 4 Üçgen 3 dedikten sonra "Geometri" bitiyor.. "Daire" dediğinde
ise, "Matematik" bitiyor.. Çünkü 1' i, Tek'i, sayamazsın.. Ama bu Bir'i
sayamamak dediğim, Sonsuzu sayamamak gibi değil, 1'e geldiğinde Mantığın
(veya Aklın) başlamadan bitişi demektir.. Çünkü "Var" Yok değildir..
Bir yandan şunu da unutma: Daire Üçgen, Matematik Mantık, Akıl vs..
"Vehim"dir de denemez.. Tek ve Bir olana İman etmedikçe!
"Şapka İnkılabı" diye bir şey..
"Şapka İnkılabı" diye bir şeyin olması, anlayana zaten her şey için, her
açıdan, yeterlidir.. Bugün olsa mesela.. İşte, çok basit çok açık bir
şey bu..
İlah'ın Tek ve Bir olduğunun delillerinden birisi de şudur..
İlah'ın Tek ve Bir olduğunun delillerinden birisi de şudur: İnsan gerçek
darlığı gördüğünde, yani diyelim ki İntihar'ı seçebileceği derecede bir
darlığa düştüğünde.. elindeki her şeyi verip bitirdiğinde.. elinin
ulaşamadıklarını dahi vermek istediğinde, karşısında bir sinek görse
ondan bile yardım ummayı düşündüğünde (!).. İşte böyle bir darlığa
düştüğünde... Artık birden çok İlah'a kesinlikle yalvaramaz;
hangisine yalvaracağını seçemez, nasıl yalvarabilsin(!).. Hepsi onun
içinden ve dışından kaybolur gider.. Dediğimiz gibi taptıklarının İlah
olmadığını bu aşamadan önce zaten gayet net görür.. Onlar kaybolduğu
gibi şüpheler de kaybolur(!).. Şimdi, sadece "Yalvarış" kalır.. Apaçık
En İçten En Samimi En Derinden.. İşte bu Yalvarış, ancak Tek Bir
Yalvarıştır!.. Hak olan!.. En derinden En Derine, Cihetsiz-Yönsüz,
Nesnesiz, Hayalsiz, Tek ve Bir olan bir Yalvarış!.. İşte o Yalvarış
Kafirlere ve Müşriklere Lutfedilmez! Müminler ise bu Yalvarışın Hakkını
bilmiş,
Modern İddialar.. ~ Ahir Zaman
İnsan 'İlahi bir Hakikat Yok' deyip Hakikatleri İnkar ettiğinde bu,
İlah'a değil, Kendisine döner; Ahir Zaman'ın bir Manası da budur.
'Ey Rahman Ey Rahim! Ey Sabr olan Allah'ım!
'Ey Rahman Ey Rahim! Ey Sabr olan Allah'ım! Seni Nefsimde de görmek istiyorum'..
Felekler, Nefs ve Ruh
Güneşin etrafında Dünya ve diğerlerinin nasıl Felekleri varsa Kader'de
İnsan'ın da Felekleri var.. Kışı Yazı, Gecesi Gündüzü.. Ta Hallere kadar
bu belirli Feleklerde Döngüler halinde yüzersin.. Ama her Döngüde
geçilen duraklar senin yükselişine alçalışına göre ya aynı olur ya da
farklılaşır.. yani Yaş olarak olgunlaşmaktan örnek verirsek, aynı şeye
önceden kızar veya korkarken sonraki
Döngülerde kızmaz ve korkmazsın.. Manevi Olgunluk Feleklerinin
Döngülerinde de durum aynıdır.. Hatta Farkedebilirsin ki bu olgunlaşan
senin Nefsinmiş, senin Özün Ruhun (Min Ruhi) ise zaten hep bu Feleklerin
üzerindeymiş!
Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri buyurmuş:
“..insanın hakikati felekten oluşmuş değildir. Bilakis o, üflenilen ruhtandır ve bu ruh mekansızdır. Dolayısıyla feleğin üzerindedir..”
Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri buyurmuş:
“..insanın hakikati felekten oluşmuş değildir. Bilakis o, üflenilen ruhtandır ve bu ruh mekansızdır. Dolayısıyla feleğin üzerindedir..”
El - Kadim.. ~ Tanrı Hareket Eder mi..
Kadim'dir O.. değişmez, dönüşmez.. Değişen, bir İsminden bir İsmine çevrilen bakışın.
Ölüm ~ Yokluk
Ölüm'ün yok olmak olduğunu nereden biliyorsun ki iddia edebilesin.. Çünkü sen yoktun ve işte yaşıyorsun..
Esma - Sıfat Nurları.. ~ Hu
Eşyaların suretlerinde görülen genişlik, eşya'da değil, Sıfat'da (Vasi),
ama suret onu şekilde işaret ediyor (belirim), yoksa şekli değil, ama
şekil de başka bir İsim-Sıfat (Musavvir-Nur) demek olduğundan
Tecelliler-Belirimler Sıfatlarda Sabit olsa da (pingpong topu takip eder
gibi olan) "bakışta" (İşaret) değişiyorlar gözüküyor (Basir), halbuki
belirimler hep başka başka Sabit Sıfatlarda (Esmaül Hüsna) gerçekleştiği
için, İşaretler hareket ediyor, yani Tecelli tek bir olsa da Hakk'ın
Fiilleri olmuş oluyor, ama Kendisi Sıfatları Zatında olarak Sabit,
Değişmiyor: "Dikkat edin, bütün işler O'na döner!"
Hakikatler Dönüşmez..
Sen Evvel O'ndan bir Ruh'sun bilmezsen, Ahir'de taş toprak nefis,
Perde'den gayrı bir şey geçmez eline.. Seyr başlamadan biter.. Çünkü
Kevn ile örtülmüş olsa da, dönüşmez Hakikatler!
Dücane Cündioğlu'na.. ~ Tasavvuf
Peygamber'e (as) Vahiy sadece muhayyilesine, duyularına, duygularına,
aklına vs değil, şah damarından daha yakın olandan, bütün varlığına
yayılır.. Arı'ya da böyle olur ama arı da Felsefeci gibi bunu belli bir
sınırda kabul eder!.. "Kurancı" denen takımdan farkın yok gözüküyor,
sadece senin bolca malümat ve bunlar üzerinden fikrin var o kadar..
Yayılmamış!.. Merak etme Peygamberdeki Kemali görünce
Şirk koşmuş olmazsın, Zat sana en kamil Surette görünmüş olur.. Sonra
bu yaptığın cahilce ayrımlar, "Tanrı" (!) da, şahdamarından daha yakında
Birlenir ! (hadi cem olur diyelim), şarabı o zaman kadehden değil
Özünden (Kendinden Kendine!) öyle içersin, böyle kafatasından içersin
ancak, zalim ve cahilane ! gülerek.. "Halk"ı ! birlemen yerine
alabildiğince ayırman da bu yüzden!
Tasavvuf
Biz İyiliğe Kötülüğe kendimizde bir kudret ve yol bulamadık.. Şükür dahi
edemedik. Yok olalım dedik, Varlık bulduk.. Nasibimize O düştü! O'nun
için, O'ndan başka işimiz gücümüz yok!
Yok ~ Var
Yok, Varlığa nispetle yokluktur.. Yoksa kendi başına var değildir..
Mesela Sen, uyuyunca, yokoluyorsun.. Ve Sen de kendi başına var
değilsin.. O Varlığa göre varsın.. İnsanlar bunu kendiliğinden bilemez
ama, Siyah bir Renk'tir mesela.. Yoksa O Hakiki Varlığın Rengi yoktur..
Alem-Kainat Nerede Yaratıldı..
İç Alemini nerede yarattıysa, Dış Alemini de orada yarattı.. "Sen"i nerede yarattıysa, Kainatı da O'rada yarattı.. O neresi ki!
Ya Sen?..
Bir gün öylesin, bir gün böylesin.. Gündüz öylesin, gece böylesin.. Bir
saat öylesin, bir saat böylesin. Bir an öylesin, bir an böylesin... Ya
Sen? "Sen" Nasılsın!
Ben - Ben-LİK ~ Ruh..
Ben Ruh, ben-"LİK" ise Kimlik anlamında Nefs'dir.. Hayvanlarda da Ben ve
Benlik vardır lakin onların "meşguliyeti sırf Dış Dünya olduğu için"
Kendilerinin (Ben) Kimliklerine (Benlik) Erişemezler.. Ve ki bu
Kendilerinin ve Kimliklerinin Varlık'da Hangi Mertebede (!) Bulunduğuna
Eremezler! O'nun azı çok çoğu azdır; hep az gelir! Ve bu onlarda Doğal
olandır, bunun fevkinde onlardan beklenen veya kınanacakları
hiçbir şey yoktur! Onlardan Murad zaten bizzat Doğal olarak içinde
bulundukları Yaşamlarıdır ve bu onlara Bağışlanmıştır.. Elbette İstisna
O'nun Şanındandır! Ne Kendilerini ne Nefislerini Bilmeleri icab etmez!
İnsan da aynı şekilde bir Doğal-Verili Yaşam içindedir (Fıtrat).. Fakat
bu Doğal (Kendiliğinden) Yaşam aynı zamanda İnsan Fıtrat'ını aşan bir
Mertebede cereyan eder (Kader).. Yani Doğal olan ve Doğa Üstü olan, onun
Yaşamında her yönden, her mertebeden Kendisiyle Birleşmiştir.. Yani o
sadece Doğasıyla Meşgul olup da asla Kendinden Perdelenemez! Fakat Açığa
çıktıkça Kendini örtebilir, ve ki Perdelendikçe de Açılabilir! Hatta
öyle ki, bütün olarak Dış Dünya'dan, Doğa'dan ve her türlü Ben-lik'den
çıkar da Sırf "Ruh" kalır! Ve öyle bir Varlık Mertebesindedir ki (!)
sanki bu Dünya'ya hiç gelmemiştir! Halbuki Dünya'dadır, ama Dünya ona
Perde olmaz! Hiçbir Kimlik de onu Hakikatinden Perdeleyemez! O sanki
saklı bir İnci, Mücevherdir! İstediği kadar örtünsün de kendine
zulmetsin, veya onu örtsünler, İnsan'ın Kader'i budur, yani Kulluk!
Ve kuşları yokladı (teftiş etti). Sonra: "Hüdhüd’ü niçin ben göremiyorum, yoksa o kaybolanlardan mı oldu?" dedi.
Çok geçmeden geldi. Ve: "Senin ihata edemediğin bir şeyi, ben ihata ettim (öğrendim). Seba’dan sana yakîn (kesin) bir haber getirdim." dedi.
Sebe 20-22
Ve kuşları yokladı (teftiş etti). Sonra: "Hüdhüd’ü niçin ben göremiyorum, yoksa o kaybolanlardan mı oldu?" dedi.
Çok geçmeden geldi. Ve: "Senin ihata edemediğin bir şeyi, ben ihata ettim (öğrendim). Seba’dan sana yakîn (kesin) bir haber getirdim." dedi.
Sebe 20-22
İnsansı - Beşer ~ Tasavvuf - Elest Bezmi
Sen karşındakini "İnsansı" "Beşer" görüyorsan, o da seni Dinci, Evrimini
Tamamlayamamış görüyor.. Halbuki Özümüz bu mu bizim, Sen de o da Tek
Vücudda "Bela!" demedi mi? Siz O'ndan bir Ruh değil misiniz! İsa ile
Adem'in durumu Allah indinde bir değil mi! Beşer olmak yakışıksız şey
ise Hz Peygamber ben de bir Beşerim der miydi! Bu İnsansılık! bu
Hayvanlık! nereden çıktı! Hele ki Sen, şeytanın bu sidik yarıştırmasına
nasıl kapıldın!
Evrim..
Evrim
(!) kuşlara kanat aslanlara pençe vermiş ama nedense İnsan dımdızlak
kalmış, bi tek tüyleri dökülmüş! Her şey Bilimsel "Fiziksel" ya!
|
Evrim..
Nasıl Teleskop ve Mikroskop var en uzak ve en ufağı görüyor, öylece
Manevi Gözlükler ve Gözler var!.. Kartalın en ufağı görmesi "gereken"
Gözleri "Kendinde" var da, Evrim (!) neden İnsan'a bu Gözlerden
verememiş! Hayır! Onun "görünmeyeni görecek" Gözlükleri ve Gözleri bile
var da, gerekeni ve bakacağı yeri Bilmezden geliyor!
Tek ve Bir olanın Alemi..
Fiziksel olanı ayrı, Manevi olanı ayrı, Akli olanı ayrı, Hayal ayrı
Gerçek ayrı Madde Mana ayrı her şey ayrı ayrı,.. değil.. Her şeye
yaratılışını Özünden Veren Zatın, Tek ve Bir olanın Alemi burası..
Adam değilse bile Hayır görürsün..
Karşındakini Adam yerine koyarsan, Adam değilse bile Hayır görürsün.
Aksi halde çoraklık sana da sirayet etmiştir. Her gördüğünü Hızır bil
buyurmuşlar..
Fena - Beka ~ Marifet ~ İlim - Marifetullah
Kendisi Fena Mertebesinde olup Şahsi Marifeti Fena üzere kurulmuş
kişinin İlmi Beka'yı kuşatamadığı için Nakıs olur.. Beka Ehlinin
Marifeti, Hakiki Marifetullah'tır, çünkü Fena'yı da kuşatır, ve İlmi,
Şahsilikten çıkar. Onun İlmi, Heyula olur.
Tasavvuf ~ Ayna
Ayna kendi içinde çok Yansımalı olsa da (Esma), çoğalma tek bir Ayna'da
olur.. Tek olan Ayna'nın (Zat) içindeki "Bir" olduğu Yansımalara (Esma)
dalan, Çokluğa aldanıp, Ayna'yı unutabilir.. Fakat Yansıma, Tek Bir
Yerden ve Kendi içinde Çoklukla Bir olduğundan, mutlaka Geri Yansır..
Yani gerçek anlamda bir Unutma (Bezm-i Elest) asla mümkün değildir..
Kaldı ki "İnsan" Ayna'nın Tekliği içindeki Yansımaların Çokluğundan Bir
değil, Ruhunda (Özünde-Zatında-Öz/Saf Kendiliğinde) Ayna'nın Tekliğinden
Tekdir (ve nefahtu fihi Min Ruhi).. Hatta Yansıma (Sureti Üzere
Yarattı) dahi olduğu yerden hiç ayrılmamıştır..
"İlim bir kıylu kal imiş"..
İlimsiz de olur diyorsun, lafa bak hizaya gel! İlimsiz nasıl olur? Tabi
ki Manevi Hallerin sürekliliği ile! E peki Dostum Kemal bu mu Ya Hu!
Muhammed Ali dediğinde, Manevi Hal var ama İlim mi yok! Estağfirullah
Estağfirullah Tevbe Estağfirullah! Biz İlim dediğimizde senin aklına
nasıl kıylu kal gelir de bu kıyasa gidersin!
Ruh Üflemenin Manası..
Ruh Üflemenin Manası -yani "Min Ruhi"- Aslı Dışarıdan olmadığı gibi
Manevi anlamda Mecazen kullanımında dahi Mana yerine oturmaz.. Çünkü Sen
karşındakine istediğin kadar isteğin şeyi anlat ve göster onun içi
harekete geçmedikten sonra üfleye üfleye nefesin kesilir yine zerre bir
değişme olmaz!.. Çünkü dışarıdan hiçbişi olmaz! Yani Allah ona içerinden
Hidayet etmedikten sonra ! Dışarıdan olduğu zannedilen
şey, tam aksine onun Özünün (Min Ruhi) örtüsünün içeriden Allah
tarafından kaldırılmasıdır.. Kalkmaması ise Kafirin yine Kendi Özünü
içeriden Örtme direncidir.. Allah da dolayısıyla ona Kendini Bildirmez..
Marifet gibi ve sanki "Min Ruhi" buymuş böyleymiş gibi anlatıyorsun ama
işte ne mecazisi öyle, ne manevisi! Ne Edebiyat bakımından doğru ne
İlim bakımından! Ama İnat var serde, Hakk'ın İsmini Suretini kabul
edememe, yani Kibir var sende Dostum ne yapalım ne edelim ! Bir de
aksine biz kabahatli oluyoruz, sanki biz daraltıyoruz.. Hiçbir Manevi
Hal dışarıdan bir Suretten verilemez-verilmez.. Anlamıyor musun acaba bu
durumu bilmem ki.. Mürşidlik başka, bu Hakikat başka.. Allah o görenin o
manevi gözünü "içerinden" açmadıkça! Açsa dahi, "devamlılığı" olmaz,
"İlim"de oturmadıkça! Buna da "Ruh Üflemesi" denemez, Mana oturmaz
çünkü; bak izah ediyoruz sana! Yani bu hani Ölüyü İsa Diriltti demek
gibi.. Güya Hakikat İddia ediyorsun ama Sözün hiçbir türlü doğru değil!
Bir de Ayet'in Manası bu diyorsun!
Ateizm, Deizm ve Hayal Perestlik ~ İddia..
Ateizm, Deizm ve Hayal Perestlik.. Bunlar geçilecek merhaleler. Çok
takılma.. Bütün bunlar aşılıp, O'na gelince, Dinsiz veya Dinli İnsan,
hiç farketmez, Dinli de Dinsiz de bir "İddia" sahibi olabilir.. Ama O
onun bu İddiasında ne kadar doğru olup olmadığını Mutlak olarak apaçık
ortaya koyar.. Endişen olmasın!..
Din ~ Bilim
"Din" Mutlaka olması gereken bir şey değil ise, veya Mutlak değil ise
diyeyim, Senin veya bir başkasının Aklı Fikri de Mutlak değildir ki..
Bilim de daima Zaman içinde Yanlışlana gelmiştir.. O halde kim bütün
İnsanlar Adına Hayırlı olan şu sistemdir bu sistemdir diye İddia
edebilir ve gelecekte bütün İnsanlar Adına uyum bekleyebilir..
Zorbalıktır bu.. Bunu anlamamak için Zır Cahil olmak gerekir.. Hayal
Perestlik.. Öyle bir çözüm yok.. Böylece bir Sistem önermesi ancak
Kibir'dir ve Kibir asla Çözüm olamaz.. Geçici bir Aldanış, Tarihsel bir
Tepki, Zavallı "Dünya"!
"Hayati Çelişki"
Amerikan Başkanı görevine başlarken İncil'e el basıp Yemin ediyor..
Örnek almamız gereken Batı Medeniyetinin Gelişmişliği! Bizimkilerin ise
akıl almaz geriliği, cehaleti, hayati çelişkileri!
"Min Ruhi"..
Kafir
Min Ruhi Sırrını nasıl Küfrederek nefsinin pisliğiyle örterek ve
zihninde böylece ihtimal dahi veremiyerek Kendini Kendinden
uzaklaştırıyorsa, Müslüman da aynı öyle Tenzih ile Kendini Kendi Özünden
uzaklaştırıyor.. E biz ne yapalım, Rahman'ın Hükmünden mahzun olacak
değiliz ya!
|
Beşer ~ Ruh - "Min Ruhi"
Sen Min Ruhi Sırrını istediğin kadar İnsan'dan Beşer filan diyerek,
Dünya Zamanına sıkıştırarak, Nefsi Mertebe, İlim bakımından, veya
İman-Küfür, hangi şekilde hangi yönden Tenzih etmeye ve daraltmaya
çalışırsan çalış, ne kadar uzaklaştırmaya çalışırsan çalış, Kendinden
veya başkalarından.. Ha Kafir ha Mümin, Öldüğünde gayet net herkes
Özünden anlayacak, kime aitmiş O "Min Ruhi" dediği Ruh.. Sen de
anlayacaksın, onlar da.. Asıl Manası bu işte!
Kader - Zaman - Dünya ~ Ruh
Sen bu Alem'den ve Beden'den geçiyorsun, Toprak ve Beden değilsin. Hatta
Sen olduğun gibi duruyorsun, bu Alem ve Beden Sen'in başından geçiyor!
Sen'den geçiyor! Ey "Min Ruhi" ! Ey O Ruhun Ruhu, ne zaman
anlayacaksın!
Evrim.. Zürafa..
Halk Evrim'in Yalan olduğunu söyleyince Yobaz ve Cahil oldukları
zannıyla kaçabiliyorsun ama ne yazık ki nihayet aynı noktaya varan 40
yıllık Evrimci Profesörler var.. Evrim'le olan hiçbir şey yok, "Bilim"
dersen, evet.. O kadar Evrim Yobazı ve Cahilisin ki tek bir Zürafa'nın
onu yerle bir ettiğini göremiyorsun, Aklın Fikrin iptal, o kadar Yobaz
ve Aklı gidiksin.. Neden bir Zürafa'yı göremeyecek kadar Ahmaksın acaba?
Tecelliler..
Tecelliler farklı mertebelerden türlü türlüdür ama Nefs tek bir Kemal'e
ulaşır.. Tecelli demek sadece Nefs'e yönelik olmaz, Nefsi de kuşatır;
Her şey!.. Ağaç Musa'ya (as) herhangi bir şekilde Perde olmamıştı.. Asa
yılana dönüşünce kaçtı.. Bu kaçış, Tecelliye dahildir.. Dağa Tecelli
olunca kendinden geçti (!).. Efendimiz (sav) titremiş ve örtünmüştü..
ama Miraç'da gözü sayısız Tecellileri arasında O'ndan başkasına
kaymadı.. Hiçbir Tecelli O'na Perde olmadı (sav).. Daha önce
zikretmiştik, "Allahu Ekber" demek, "Tecellileri içinde O'ndan büyüğü
yoktur" demektir.. İşte o Kemal bütün yönlerden O'nda Tecelli etmişti!
Nefs Mertebeleri..
Her Nefs Emmare'den başlar zannetme.. Ve yani bu mertebeler böyle bir
çizgi gibi düz sıralanmış bekliyor zannetme.. Bütün işler Allah'a
döner.. Bunları yol alan işin ehli bilir, ehli olmayan tarikat yobazı
ise bilmez, ancak ahkam keser..
Fena - Beka ~ Kayıt ~ Marifetullah
Sessizlikle Kayıtlanırsan, en ufak ses rahatsız edecektir.. Fena ile
Kayıtlanırsan en ufak Beka esintisi rahatsız edecektir. Hakk'ı kabul
etmek Nispetlerin hangi Mertebeden olursa olsun Tam kurulmasıyla
mümkündür; yani ne olursa olsun mutlaka Rıza eşliğinde, Tümden bir
Marifetullah.
Celal Cemal ~ Hakk
Bir kişinin Celalini gördüğü gibi Cemalini görmeyen, Rabbini hiç
tanımamıştır. Celal'i görmeyen veya kabul edemeyen dışarıdan Masum
görünse de içinde o gizli bir Şımarıktır; Allah Şımaranları sevmez. Bu
manadan anla ki İnsan'da Hakk'ı görmeyen gözetmeyenin Hakk'tan Adalet
beklemesi abestir.
Hayvandan daha aşağı.. ~ “İnsansı”
Hayvanlara Helal Haram yok, dolayısıyla onlara günah da yok, kınama da
yok, küsme de yok! İnsan'a hayvanlar gibi veya daha aşağı denmesi Özünde
İnsan (Min Ruhi) olarak Halkedildiği için bir Kınama değil de ya ne
olacak! Evrim Bilim mi a aklı eksik! İnsansılar ne demek!
Evrim ~ Vehim ~ Ruh
Sivrisinek dahil Allah'a yakışmayan, yani İlahi olmayan hiçbir şey
yokken, sen tutmuş hem de "İnsan"ı sırf Biyolojik bir varlık yapmışsın,
sonradan ona İlahilik giydirmeye çalışıyorsun! Bir de Müslüman olduğun
halde Evrim diyerek! Aksine onun pis kokusu, bu gibi vehimlere
kapılmasıyla sonradandır! Ayet Hadis mi soracaksın bu Hakikat hakkında a
Kör! Hayır, kendisi hakkında oluşan bu Zanları, aldandığı
Şeytani Vesveseleri onu sonradan Hayvan'dan aşağı yaptı! Öncesi ise en
güzel kokulardan bile daha Latif Saf Ruhtur, hem de bizzat İlah'ın
Kendimden dediği Ruhundan! Ve bu Öz değişmez, asla değişmedi! "Bela!"
deyişi hala kulaklarını çınlatıyor onun! Değişme senin Zannında, gelişme
senin Vehminde! Sonradan oluşan, dışardan üflenen, içine giren bir Ruh
yok, içinden çıkması gereken bizzat kendi Özün hakkındaki Cehaletin var!
Adem (as) Cennet ~ Kuran ~ Evrim
Gözünü kapatıp açtığında Mekanın değiştiğini düşün.. Cennet'den
indiriliş böyle olamaz mı dersin.. Belkıs'ın Tahtını düşün.. Bi
bakmışsın güpgüneşli hava kapkaranlık olmuş fırtına çıkmış ev uçmuş..
Hatta Alem yarılmış.. veya Kara Delik.. Uyuya kalmışsın, bir bakmışsın
son duraktasın.. Şimşeğin çakışını düşün.. Işık hızı.. Düşünce hızı..
Hayal Hızı.. Evrim de Evrim deyip durmayı biliyorsun Kalın Kafa!
Bilim de Bilim demeyi biliyorsun Odun Kafalı! Niye Hayal Kuramıyorsun o
zaman! Niye inanamıyorsun o zaman! Evrim'i film şeridi gibi gözlemledin
de öyle mi inandın sanki Ahmak! Kıçından Tevil uyduracağına, git bi
Evrim Profesörlerinin dilinden itiraflarından veya birbirleriyle
tartışmalarından dinle Bilimi! Cahil gördüğün halk'a hava atıyorsun, bir
de Kuranı Tasavvufu diline dolayarak, Ahmak! Bunlar hakaret değil
teşhis Şımarık! Ahmak Batı Yobazı!
Ölmeden önce Ölmek..
Sen tam ölmemişsin, Can çekişmişsin; sonra da Halk'a dönmüşsün.. Sesin
ondan çatlak çıkıyor.. Ölseydin, "ve nefahtu Min Ruhi" ile Can'ı
birbirine karıştırmazdın.. Gerçekten ölseydin, O'nu potansiyel, sonradan
oluşan, giren çıkan, İman-Hidayet gibi, Haller vb gibi bu kadar
dillendirmezdin.. Yani Ruh Üflemenin Mecazında kalmazdın..
İnsan-ı Kamil ~ Halk
İnsan-ı Kamil Halk'tan Kemal beklemez. Yani bu anlamda çoğunluklardan,
Halk'ın hiçbir sınıfından beklentisi, ve zorlaması da olmaz. Herkesin
yerini bilir ve Dünya'da olabilecek en İyiyi de gayet iyi bilir; tümüyle
Razı'dır o.
"Yaratıcıyı kim yarattı" ~ Matrix ~ Tasavvuf
Bu Alem Matrix'teki gibi Sanal ise, Gerçek Alem'e ulaştığında, oranın da
gerçekliği hakkında Şüphe duyacaksın.. Oranın da ötesine geçtiğinde,
ulaştığın Alem'in gerçek mi sanal mı olduğundan Şüphe duyacaksın.. Bu
böyle sonsuza kadar Şüphe demektir.. Aslında gerçeklikten değil, İlahi
olana (Hakk'a) uzaklığından, O'nu bulamadığından, Nefsini bilemediğinden
bu Şüphe.. Biraz da Akıl Danelikten, hani "Yaratıcıyı kim yarattı"
sorusu gibi.. Velhasıl Şeytan'ın Tuzağına düşmede üstüne yok, Allah'ın
Tuzağına düşmekte ise pek nazlısın, pek çekincelisin!
Füsusu'l-Hikem - Şerh ~ Kısa bir Nuh (as) Fassı Şerhi
Bir İnsan Suretinden (Beden) Ruh
ayırıldığında (Ölüm), onun ayakta duramadığını ve de Baki kalamadığını
(Tasarrufunun kesildiğini) görürsün.. İnsan (Ademoğlu) Alem'de Hakkın
Uluhiyeti'nin hem Batını hem Zahiri Kendisine Nispet edilebilecek
Makamdadır, hatta o esas Alem'dir; İlahlık İddiası ve ona Tapanların
(yine İnsanların) bulunması, bu yüzdendir.. Fakat Alem'in ve Adem'in
(Ademoğlu) hem Zahiri hem Batını, yani hem Ruhu hem Sureti, onun
Nefsinin İddiası gibi bir İddia olarak (veya Teşpih olarak) değil,
Hakikaten (Tenzih olarak değil) Allah'a aittir.. O (İnsan-Ademoğlu)
O'ndan başkasına Nispet edilemez.. Bu yüzden ki ona "Min Ruhi"
buyurulmuştur, ve Meleklere dahi Secde emredilmiştir.. Ve bu İfadenin
(Min Ruhi) Manası hem Zahiri hem Batını kuşatır; çünkü, Hakk Alemin
Batın olarak Ruhu olduğu gibi, Zahir olarak da Alem O'nun Suretinde
Geçici bir Suretidir.. İnsan da geçici olan Sureti (Beden) ve Ruhu,
Alem'de (Zahir ve Batın İsimlerinin görünme yerlerinden biri olarak)
böyledir.. "Adem'i Kendi Suretinde yarattı" ile "Min Ruhi" ifadeleri
böylece anlaşılmış olur.. "İnsan" (Ademoğlu) böylece Kendi Özünü bir
İddia olarak değil Hakikaten Bildiğinde (Min Ruhi), yani Nefis Suretini
aştığında, Ölmeden Önce öldüğünde, hem Batın hem Zahir olarak bütün
Nispetlerde Hakikaten yalnızca O'nu bulacağından, Tenzih ve Teşbih artık
ondan düşer..
Dar Görüşlüler..
Mesela "Ruh" gibi, Ana Kavramlar üzerinde, "Kuran" ve hele ki "Tasavvuf
Büyükleri de bunu kastetti, Mecazdı siz anlayamadınız ben şimdi
anlatıyorum" diyen bir İddia sahibi görürsen, bil ki bu Ana Kavramları
"Daraltmakta" o Zahir Ehlinden daha çok haddi aşmıştır.. Mesela herhangi
bir yönden söyledikleri "Evrim"e kapı açan her yeni "Dar Görüşlü" bu
sınıftandır..
Ruh
Ruh sadece Can, Nefs, Elektrik (!) demek olmadığı gibi, sadece Manevi
Kudret, İman-Hidayet, Melek-e demek de değildir.. Alem, Gökler ve pek
çok Kurani Kavram da yine böyledir.. Nasıl ki Allah Zatı ve Sıfatı Tek
ve Bir olarak "Min Ruhi" dedi ise, Ruh da öylece Kendindendir! Bu bütün
İnsan Suretleri için istisnasız böyledir.. İster herhangi bir yönden bir
sakatlık olsun, ister Kafir olsun, ister hayvandan
daha aşağı hareketler sergilesin, ne bu Hakikate bir eksilme veya zarar
gelir, ne de İnsanlar herhangi bir zan ve İddia ile bu Hakikati
örtebilir değiştirebilir.. Dediğim gibi bu Hakikatin örtülmesi ancak
Kafirlik gibi Zan ve Vehimdedir.. Bir şeyin Kötü Sureti veya onu Kötü
yönden düşünüş onun Hakikatini asla değiştirmez.. Değişme, İnsanın
Vehminde, eksiklik ise Bilgisindedir..
Manevi yani Hakiki Gökler..
Manevi yani Hakiki Göklerde bir kere bile gerçekten uçurulsalardı, bu gökleri aramayı bırakırlardı.
Tasavvuf ~ Putlar ~ Muhabbet
Bir Puttan sana Tecelli edip "Gel bana tap" dese, bu Latifesine dişlerin gözükünceye Tebessüm etmen icab eder.. tapman değil..
Min Ruhi..
İki İnsan Sureti hayal et.. bunlardan birinde, "Ruh" (Min Ruhi) yok,
dersen.. ya o birinin bedeni "ölmüş" bunu kastediyor olursun (ki o suret
o zaman yerde olması lazım), ya da, o birinde, "Allah yok", demiş
olursun.. Halbuki Taş bile, O'nun Ruh'undan nasibsiz değildir, ki
İnsan'a Kendi Ruhumdan buyurmuştur.. He sen Ruh Kelimesini sadece "Onun
Arabası var ama Ruhu yok" anlamında kullanıyorsan, o zaman
sen yine mesela sadece İsa Allah'ın Ruhundandır demiş olursun ki, o
halde başka hiçbir İnsan Sureti bulunmaması, hepsi hayvan, bitki taş
toprak olması lazım gelirdi.. Çünkü Allah neye ne suret vereceğini çok
iyi bilir.. Kaldı ki İnsan'ın hiçbir zaman hakikati değişmez; Ömer bu
anlamda aynı Ömer'dir.. Onun hatta Sıfatı da değişmez! Sadece onun
nefsiyle Kendisine örttüğü için bilemediği Öz Hakikati, Allah tarafından
ona açılır.. Yani onun Özü asla değişmez.. Eğer Allah bir İnsan
Suretini Maymuna veya Domuza çevirirse yine bu onun Allah'tan bir Ruh
olduğu Hakikatini değiştirmez, fakat Cehenneme hapsolacağı gibi başka
bir suret'e veya vehm'e veya Bilgisizliğe hapsolur!.. Yani, İnsan'a
sonradan bir şey girmedi.. Ve ki zaten Ruh, Bedenden öncedir.. Ruh
değişmez, başkalaşmaz, oluşmaz, Potansiyeli de olmaz vb!.. Senin bu
konuda yetersiz bir bilgi ve görüş sahibi olduğunu sana uzun uzadıya
anlatır Dostça gösterirdim, lakin sende "Onun arabası var ama Ruhu yok"
cihetinden Muhabbet de ne yazık ki örtülü!.. İnat da cabası! Anlatsam ne
fayda Keşfin de olmadıktan sonra!
Allah'ın İsimleri
Bir İsim'den tek bir Alem olur mu.. Mesela sırf Rezzak İsminden bir
Alem.. Rezzak Alemi.. Mesela, Vedud Alemi.. Evet olur, ama İlim
Sıfatından Eksiltme olursa.. Hz Peygamber (as) bize hiç bilmediğimiz
İsimleri olduğunu da haber getirdi.. Onlardan bir Alem olur mu? Elbette,
ama Zati İsimler Mutlak yine orada da bulunacaktır..
Bunca sayısız varlık nihayette neye Benzer de O hiçbir şeye benzemez..
Ruhunda Tek, Sıfatlarınla Çok ve Bir olduğunu görmüyor musun.. Taş Bitki
Hayvan ve diğer İnsanlar hepsi de bu Sır'da değiller mi.. Bir İnsan hiç
duymamış görmemişken karşısına İkizler çıksa, Aklı giderdi, karışırdı..
halbuki onlar Benzerdir, Aynı ve Tek değil.. Ve ikisi de Ruhlarında
yine Tek Sıfatlarıyla Çok ve Birdir.. Peki bunca sayısız varlık
nihayette neye Benzer de O hiçbir şeye benzemez, Ruhunda Tek
Sıfatlarında Çok ve Birdir.. Bu varlıklar Neyin Kimin Yansıması Eseri..
Bu Sır nedir?.. Elbette ki O nasıl Tek ve Bir olmasın..
Latif ~ Ruh
Hayal Madde'den, Duygu Hayal'den, Düşünce Duygu'dan, nihayet Ruh,
Düşünce'den, daha Latif'dir.. Vücud'da Vahdet-Birlik bakımından,
görecesiz, Zatına daha Yakını yoktur.. Yokluktan çekinme çünkü Sır
cihetinden o Asıl, Varlık'tır!
Nefs
Herkesinkini de kendi nefsin gibi bil, aynı nefisten, Bir bil; Bir ol,
Bir bil ki, Yol olabilesin.. Hakkı Hatırlatabilip, nefisleri teskin
edebilesin.
Nefs
Nefsini adam etmeğe uğraşmaktan yorulmadın mı, yeter sevap usanmadın mı?
Onun fıtratı tabiatı bu, cahil ve zalim, daha anlayamadın mı? Yoksa
beğenmiyor, kabul mu edemiyorsun? Savaş bir Hile ve Tuzaktır; Tuzak
kuranların en hayırlısı O değil midir? Acaba sana bu işten bir müjde,
nefisten başka Varlık yok mudur!
Kalp O'na yönelmedikten sonra..
Kalp O'na yönelmedikten sonra, başı kesip de kıbleye koysan, yine manası yok..
Mahalle Baskısı
Çok ışıksal kozmiksel çakma evrensel'sin, çünkü her şey var ama bir
"Namaz" yok.. Neden sadece O yok, çünkü hem evrensel (mahalle baskısı)
fors'a uymuyor, hem de tembellik üşengeçlik gafillik, nasıl bir arada
olsun bunlar.. Dostum Kalbinle O'na yönelmedikten sonra ne açılan çakra
kurtarır seni nefsinin elinden, ne herhangi bir mahalleden arkadaş, ne
yerlere sürülen baş.. O baş ile kalp aynı yere baş koymalı..
Evrensel Enerji Teknikleri, Kozmik Bütünsellik, Işıksal Birlik, Çakra çupra, Kadersel Karma, Meleksel Yüce Topluluk.. vs..
Evrensel Enerji Teknikleri, Kozmik Bütünsellik, Işıksal Birlik, Çakra
çupra, Kadersel Karma, Meleksel Yüce Topluluk.. vs.. Hakikatsel Din
Çorbası!.. İhlas ile Allah, Muhammed diyemiyenin ağzı kalbi böyle eğri
büğrü çarpık bir ömür ne dediği belli olmaz yeryüzünde ibretlik
dolaştırırlar..
Deist
Deist'e soralım; Ya Din senin Aklının ve Biliminin (mesela Dünya'nın
yuvarlak olması gibi) ermediği şekilde bir Akli ve Bilimsel Sistem ise..
Çünkü Aklının ermediğine Bilim de ermez.. Mesela İbadetler, Diriliş,
Cennet Cehennem, Ahiret.. Lütfen bana "o halde Putlar ve İneklere tapmak
da Akli Bilimsel olabilir" deme.. Güldürme insanı.. İslam'ın
Cahilisin..
Hayal
Hayal Akl'a bir Nur olduğu gibi Akıl da Vehm'e düşmekten korur. Akıl Hayal Vehm ile muhatab olan, Ruh'un Nefsidir..
Teslimiyet
Senin
fazlaca veya az (İfrat-Tefrit) söz ve hareket (fırıldak ya da put)
etmelerin Dengeyi suret'de ve amel'de aramandandır. Halbuki her şey O'na
döner, Teslim olan nasıl O'ndan başkasına düşsün. Denizde kendini
bırakınca batmazsın, çabalayınca boğulmaman Mucize!.. Her Halin Hakkını
vermek gerektiğini de unutma.. Ama Teslimiyet, Sabır'dır, Şükür'dür,
Hamd'dir, Muhabbet'dir yani Surette Amel değildir..
|
Yaratılış
Bir çiçeğin kurumuş yaprağının hakkını veremezsin.. Yaratılışını bırak,
onu sırf bir kere görmüş olmanın hakkını veremezsin.. Bildiğimiz
bitkiyi çiçeği diyorum, edebiyat mecaz yapmıyorum..
Müezza
Düşünebiliyor musun Kedi diye bir şey var.. Kedi Ya Hu.. Kedi Yaratmış,
nasıl olur böyle bir şey.. Olmuş işte, Yaratmış işte.. Akıl alcak şey mi
Ya Hu Kedi! Yapma, İnsan'ı hiç sorma!
Zahir'e sığınma Batın'dır, Batın'a sığınma Zahir'dir..
Zahir'e sığınma Batın'dır, Batın'a sığınma Zahir'dir.. Görmezden
geldiğine bakma, Nurunda gömer seni Toprağa.. Alim'dir, Zıttı yoktur,
Cahilliğine aldanma.. İsimlerine erdim deyip çoğalma, Allah İsmi ile Bir
Tek Zattır. Kulum dersen Muhammed Ali!
Muhabbet
Bütün işlerin O'na Döndüğünü bilenler nasıl senlik benlik etsinler. Muhabbeten, ancak O'nunla..
Mutezile ~ Adalet - Zulüm ~ Hak - Hakk! Tasavvuf
O Zulmü ve Adaleti ortaya koymadan kim Haklı ve Haksız olabilirdi..
Elbetteki İnsan'da Kötü ve İyi olacak ki Haksız olmasınlar.. Ama O,
Zulmü ortaya koyarken Hakkı örtmedi ki.. Zalimlerde nerede bu
hassasiyet.. Bu onların Hakkı da değil ki! İnsanın Hassasiyeti
kırılganlığıdır, Rabbin ki öyle değil! İnsan şaşmaz bir terazi değildir,
o halde son noktada ona Teslimiyet ve Sığınmaktan başka bir şey
düşmez!.. Öyle ki Hakk için Hakkından dahi Vazgeçebilir! Vazgeçmeyene
mukabil çok hassas bir terazi var, İddia sahibi olmamak gerek!
Özgüven ~ Öz-Güven ~ Teslimiyet
Özgüveni kendisi için mümkün gören için "Allah'a Teslimiyet" kavramı
Makul ve Yeterli gelmiyor ise, bu ancak o kimsenin Akıl, Halk, ve
Ben-LİK Perdeleriyle perdelenmiş olduğu içindir.
Cüzi İrade ~ Kader ~ Tasavvuf
Allah'ın İradesine Teslim olmaktan daha Güzel, Hür-Özgür Kılabilecek,
sıkıp daraltmayacak ne yol olabilir ki bu denli Cüzi İrade Tartışması
Tutkusu, Özgürlük Merakı! Bir şeyi Zorlama ve Sabret, Allah Kullarına
Zulmetmez! Ötesi daha nedir ki Şirk gibi İrade Tartışması, Cüzi İrade
Tutkusu Merakı!
Ali'ye saydılar bizi..
Hz Peygamber'in (as) her Hali, Mertebeyi, Makamı, her şeyi İhata
eden, Allah İsminin Zahirinin Sınırı "Canlı Kuran" olduğu Sırrına
eremezsen, Musevi, İsevi ya da İbrahimi bir Müslüman olursun..
"Muhammedi" olmak da kuru laf olur, "Ahmed"i tanımak var!.. Bunlar
olmazsa da, Musaf'ta kalırsan, yazıktır ortaya karışık ne idüğü belirsiz
Kuran-CI olmak var!.. Büyük söz sanma bunları, Ehli Beyt'den gayrı
Mürüvvet yok Kemal'den; Kapı açılmadan Eve girmek mümkün olmaz!
Buyurmuşlar:
Pir Sultan'ım Haydar şunda
Çok keramet var insanda
O cihanda, bu cihanda
Ali'ye saydılar bizi
Buyurmuşlar:
Pir Sultan'ım Haydar şunda
Çok keramet var insanda
O cihanda, bu cihanda
Ali'ye saydılar bizi
Rabb
Kemal'in apaçık ortaya konmasını, veya konulacağını, Dünya'da bekleme..
Rabbliği, Öğretmek dilemesi, Kemal'e Erecek olanlara Muhabbeti açısından
böyle olmasını gerektirir.
Zürafa - Evrim neden yok!
Zürafa Boynu kısa iken yerden yiyemez, ve içemez (göğsünün dikliği de
engeldir).. boynu yukarı uzayana kadar (!) ise yok olmaktan kurtulamaz
(yoksa niye uzasın) .. Verilen bu basit örnekten evrim'in temelinde ne
kadar büyük bir mantık hatası taşıdığını rahatça anlayabilirsin.. Bu
örnekten, Yaratılışın ne kadar apaçık, berrak olarak gözler önünde
bulunduğunu, ve onda böyle mantıksızlıkların hiç bulunmadığını da
görebilir, hatta seyredebilirsin.. Sorun psikolojiktir; çirkin sana göre
çirkin, kabul edilemez olan sana göre kabul edilemez olabilir; benlik!
Küfür psikolojisini kafir kendi başına anlayamaz!
Kuran - Evrim - Mecaz
Adem'in kan dökücü bozguncu olacağını Melekler nasıl bilmişmiş.. Adam
buradan Evrim'e gidiyor.. Çünkü İnsan-sı-lar varmış tabi ki de, Adem'in
Seçilmesi bu demekmiş, burdan da doğal seleksiyona göz kırpıyor,
ötekileri çöpe atmışlar.. E Şeytan nasıl kandıramayacağı Kullar olduğunu
itiraf etti?.. Ne diyeyim, ne edeyim! Kardeşim sen Kuran'ı neden bu
kadar Mecaz'a indirgemeye çalışıyorsun, daha Hakikatini kabul
edemezken!.. Kaldı ki Mecaz Hakikat Kurgun iki Ayet'e kadar dayanmıyor,
ilerleyemeden dağılıp gidiyor; Sen Edebiyat'da bile böyle başarısız
oluyorken, hiç utanmıyor musun, Kuran babanın oyuncağı mı senin!
http://yunuscomlek.blogspot.com.tr/2017/01/zurafa-evrim-neden-yok.html
http://yunuscomlek.blogspot.com.tr/2017/01/zurafa-evrim-neden-yok.html
Evrimcilerin Kendi Dilinden.. Evrim - Tasavvuf
Bizzat Evrimcilerin Evrim hakkında söyledikleri bunlar.. Sen ise, Teori
olarak kabul etmeyi geçtim Evrim'i "Hakikat" bilerek, Kuran, Tasavvuf
ile Temellendirmeye çalışıyorsun, hani Kuran'daki ifadeler Mecaz mışmış
da Teori'yi böylece sen "Hakikat" olarak açığa çıkarıyorsun!.. Bizi
Yobaz zannederken, kendi durumunu! bir düşün yani..
* François Jacob (Hücre Genetiği Profesörü - 1965 Nobel Tıp Ödülü):
Ama yine de, özellikle evrimin mekanizmalarına ilişkin nihai açıklamaya sahip olmanın uzağındayız... Ayrıca, örneğin kromozomların yapısıyla ilgili şu yakınlarda gerçekleştirilen bazı gözlemlerin de ortaya koyduğu gibi, evrimin temelinde yer alan bütün mekanizmaları bilebilmenin de çok uzağındayız.
* Prof. Cemal Yıldırım (Yerli evrim savunucularından, felsefe profesörü):
* François Jacob (Hücre Genetiği Profesörü - 1965 Nobel Tıp Ödülü):
Ama yine de, özellikle evrimin mekanizmalarına ilişkin nihai açıklamaya sahip olmanın uzağındayız... Ayrıca, örneğin kromozomların yapısıyla ilgili şu yakınlarda gerçekleştirilen bazı gözlemlerin de ortaya koyduğu gibi, evrimin temelinde yer alan bütün mekanizmaları bilebilmenin de çok uzağındayız.
* Prof. Cemal Yıldırım (Yerli evrim savunucularından, felsefe profesörü):
Hiçbir bilim adamı (Darwinist ya da neo-Darwinist olsun) evrim kuramının ispat edildiği düşüncesini ileri süremez.
Doğrudur, evrim kuramı ispat edilememiştir.
Darwin'in evrim kuramı bugün geçerliliğini koruyorsa, bunun başlıca nedeni yerine geçecek daha doyurucu, alternatif bir kuramın yokluğundandır. Yetersiz de olsa Darwin'in kuramını, başka bir kuram ortaya çıkıncaya kadar korumak zorundayız.
* Christopher Wills (San Diego California Üniversitesi'nde biyolog ve evrim dersleri veriyor.) Darwin ve Alfred Russel Wallace'tan söz ederek şöyle diyor:
Evrim kuramının iki büyük kurucusundan birinin (Wallace) sonunda bu kuramın çoğunu reddetmesi şaşırtıcı.
* Norman Macbeth:
Maalesef evrim alanındaki açıklamaların çoğu iyi değil. Doğrusu bunların açıklama olarak değerlendirilmeleri bile çok zordur. Öneri, önsezi ve boş hayallerdir, hipotez olarak adlandırılmaları bile yanlış olur.
* Herribert Nillson:
Evrimi bir deney ile ispat etme girişimlerim 40 seneden fazla sürdü ve başarısızlıkla sonuçlandı. Hiç olmazsa deneyime ön yargılı anti-evrimsel bir başlama noktasından başlamakla suçlanmayacaktım.
* Dr. Colin Patterson (İngiltere Doğa Tarihi Müzesi yöneticilerinden, evrimci paleontolog. Doğa Tarihi Müzesi Gazetesi'nin editörü, Evolution kitabının yazarı):
Bu anti-evrimci bakış açısını almaya başlamamın nedenlerinden birisi, bu şey üzerinde 20 yıl çalışıp bu konuda tek bir şey bilmemenin yaptığı etkiydi. Bir kişinin bu kadar uzun bir süre yanlış yönlendirildiğini öğrenmesi onun için oldukça büyük bir şok. Bu yüzden geçen birkaç hafta, çeşitli insanlara ve insan gruplarına basit bir soru sormaya çalıştım. Soru şu: Bana evrim hakkında bildiğiniz bir şeyi, doğru olan bir şeyi anlatabilir misiniz? Bu soruyu Doğa Tarihi Müzesi'ndeki jeoloji grubuna sordum ve aldığım tek cevap sessizlikti. Chicago Üniversitesi'ndeki Evrim Morfoloji Semineri'ndeki (Evolutionary Morphology Seminar) prestij sahibi evrimci üyelerde denedim ve aldığım tek cevap uzun süren bir sessizlikti ve sonunda bir kişi şöyle dedi: "Tek bir şey biliyorum, evrim teorisi liselerde okutulmamalıdır."
Doğrudur, evrim kuramı ispat edilememiştir.
Darwin'in evrim kuramı bugün geçerliliğini koruyorsa, bunun başlıca nedeni yerine geçecek daha doyurucu, alternatif bir kuramın yokluğundandır. Yetersiz de olsa Darwin'in kuramını, başka bir kuram ortaya çıkıncaya kadar korumak zorundayız.
* Christopher Wills (San Diego California Üniversitesi'nde biyolog ve evrim dersleri veriyor.) Darwin ve Alfred Russel Wallace'tan söz ederek şöyle diyor:
Evrim kuramının iki büyük kurucusundan birinin (Wallace) sonunda bu kuramın çoğunu reddetmesi şaşırtıcı.
* Norman Macbeth:
Maalesef evrim alanındaki açıklamaların çoğu iyi değil. Doğrusu bunların açıklama olarak değerlendirilmeleri bile çok zordur. Öneri, önsezi ve boş hayallerdir, hipotez olarak adlandırılmaları bile yanlış olur.
* Herribert Nillson:
Evrimi bir deney ile ispat etme girişimlerim 40 seneden fazla sürdü ve başarısızlıkla sonuçlandı. Hiç olmazsa deneyime ön yargılı anti-evrimsel bir başlama noktasından başlamakla suçlanmayacaktım.
* Dr. Colin Patterson (İngiltere Doğa Tarihi Müzesi yöneticilerinden, evrimci paleontolog. Doğa Tarihi Müzesi Gazetesi'nin editörü, Evolution kitabının yazarı):
Bu anti-evrimci bakış açısını almaya başlamamın nedenlerinden birisi, bu şey üzerinde 20 yıl çalışıp bu konuda tek bir şey bilmemenin yaptığı etkiydi. Bir kişinin bu kadar uzun bir süre yanlış yönlendirildiğini öğrenmesi onun için oldukça büyük bir şok. Bu yüzden geçen birkaç hafta, çeşitli insanlara ve insan gruplarına basit bir soru sormaya çalıştım. Soru şu: Bana evrim hakkında bildiğiniz bir şeyi, doğru olan bir şeyi anlatabilir misiniz? Bu soruyu Doğa Tarihi Müzesi'ndeki jeoloji grubuna sordum ve aldığım tek cevap sessizlikti. Chicago Üniversitesi'ndeki Evrim Morfoloji Semineri'ndeki (Evolutionary Morphology Seminar) prestij sahibi evrimci üyelerde denedim ve aldığım tek cevap uzun süren bir sessizlikti ve sonunda bir kişi şöyle dedi: "Tek bir şey biliyorum, evrim teorisi liselerde okutulmamalıdır."
* Daniel Axelrod (California Üniversitesi):
Jeoloji ve evrimin başlıca çözülememiş problemlerinden biri, tüm kıtalar üzerindeki Eski Kambriyen kayalarında çeşitli, çok hücreli deniz omurgasızlarının bulunuyor, ancak daha yaşlı kayalarda bulunmuyor olmasıdır.
* Charles Darwin:
Eğer aynı sınıfa ait çok sayıdaki tür gerçekten yaşama bir anda ve birlikte başlamışsa, bu doğal seleksiyonla ortak atadan evrimleşme teorisine öldürücü bir darbe olurdu.
... Eğer benim teorim doğruysa, en eski Siluryen (Kambriyen) tabakasının oluşumundan önce, çok uzun zaman dilimleri geçmiş olmalı; Siluryen devrinden bu güne kadar geçmiş olan zaman kadar uzun zaman dilimleri... Ve henüz bilinmeyen bu zaman dilimleri içinde dünya canlı yaratıklarla dolup taşmış olmalı. Bu büyük zaman dilimlerine ait fosil kayıtlarını neden bulamadığımız sorusu karşısında ise verebilecek tatmin edici bir cevabım yok.
* Barbara J. Stahl (Evrimci Paleontoloji Profesörü):
Kambriyen tabakalarında omurgalı kemiğinin bulunması, omurgalı hayvanların bilinen omurgasızların birçoğu kadar eski olduklarını kanıtlamıştır.
* Richard Monestarsky:
Bugün görmekte olduğumuz oldukça kompleks hayvan formları aniden ortaya çıkmışlardır. Bu an, Kambriyen devrin tam başına rastlar ki, denizlerin ve yeryüzünün ilk kompleks yaratıklarla dolması bu evrimsel patlamayla başlamıştır. Günümüzde dünyanın her yanına yayılmış olan omurgasız takımları erken Kambriyen devirde zaten vardırlar ve yine bugün olduğu gibi birbirlerinden çok farklıdırlar.
* Richard Dawkins (İngiliz zoolog, günümüzün önde gelen evrimcilerinden):
Evrimci Richard Dawkins, genç öğrencilere evrim propagandası yaparken
... Kambriyen katmanları, başlıca omurgasız gruplarını bulduğumuz en eski katmanlardır. Bunlar, ilk olarak ortaya çıktıkları halleriyle, oldukça evrimleşmiş bir şekildeler. Sanki hiçbir evrim tarihine sahip olmadan, o halde, orada meydana gelmiş gibiler. Tabii ki, bu ani ortaya çıkış, yaratılışçıları oldukça memnun etmektedir.
* Stephen Jay Gould:
O zaman Pre-Kambriyen'in bütün ataları neredeler veya fark edilebilecek bir formda değillerse, modern komplekslik böyle hızlı bir başlangıçla nasıl başladı?
Kambriyen patlaması yaşam tarihinde en göze çarpan ve kafa karıştıran olaydır.
* J. William Schopf:
Kambriyen-öncesi ve Kambriyen arasındaki sınıra hep keskin bir süresizlik olarak bakılmıştır. Kambriyen katmanlarında deniz bitkileri ve hayvanlarına ait bolca fosil bulunur: Deniz otları, solucanlar, süngerler, yumuşakçalar, ampul kabuklular ve dönemin belki de en ilginç özelliği olarak trilobit adı verilen ilk eklem bacaklılar... Kambriyen hayvan örtüsü sanki bir anda var olmuştu ve bilinen hiçbir atası yoktu.
Yaşam, trilobitler kadar karmaşık canlılarla başlamış olamaz. Türlerin Kökeni'nde Darwin şöyle der: "Kambriyen sistemi öncesindeki dönemlere ilişkin fosil birikimlerinin neden bulunamadığı sorusuna gelince, tatmin edici bir yanıtım yok. Şu anda bu soru yanıtsız kalmak zorunda ve bu durumda kitapta öne sürdüğüm görüşlere karşı gerçekten de geçerli bir argüman olarak ele alınabilir."
* Mark A. S. McMenamin:
Kambriyen fosilleri, günümüz canlı hayvanlarınınkine benzer beden modelleri olan hayvanları da içeriyordu. Bu yüzden de fosil kayıtları şaşırtıcı bir soru ortaya çıkardı: Bu bol, çeşitli ve gelişmiş ilk deniz hayvanlarına yol açan eski biçimler nereye gitmişti?
* Marshall Kay ve Edwin H. Colbert:
Trilobitler gibi arthropodların kompleks formlarını da içeren ilk Kambriyen'de, çeşitli organizmaların başlangıcı şaşırtıcıdır... Kayıtlarda çok olan organizmaların başlangıcı, eğer basit değillerse şaşırtıcı olmayacaktır. Neden bu tür kompleks organik formlar 600 milyon yıl önceki kayalarda bulunuyorlar ve sonra yok oluyorlar veya iki milyar yıl öncesine ait kayıtlarda farkına varılmıyorlar?.. Eğer hayatın evrimi gerçekleştiyse, Kambriyen'den daha eski kayaların içinde olması gereken fosillerin yokluğu kafa karıştırıcıdır.
http://yunuscomlek.blogspot.com.tr/2017/01/zurafa-evrim-neden-yok.html
Jeoloji ve evrimin başlıca çözülememiş problemlerinden biri, tüm kıtalar üzerindeki Eski Kambriyen kayalarında çeşitli, çok hücreli deniz omurgasızlarının bulunuyor, ancak daha yaşlı kayalarda bulunmuyor olmasıdır.
* Charles Darwin:
Eğer aynı sınıfa ait çok sayıdaki tür gerçekten yaşama bir anda ve birlikte başlamışsa, bu doğal seleksiyonla ortak atadan evrimleşme teorisine öldürücü bir darbe olurdu.
... Eğer benim teorim doğruysa, en eski Siluryen (Kambriyen) tabakasının oluşumundan önce, çok uzun zaman dilimleri geçmiş olmalı; Siluryen devrinden bu güne kadar geçmiş olan zaman kadar uzun zaman dilimleri... Ve henüz bilinmeyen bu zaman dilimleri içinde dünya canlı yaratıklarla dolup taşmış olmalı. Bu büyük zaman dilimlerine ait fosil kayıtlarını neden bulamadığımız sorusu karşısında ise verebilecek tatmin edici bir cevabım yok.
* Barbara J. Stahl (Evrimci Paleontoloji Profesörü):
Kambriyen tabakalarında omurgalı kemiğinin bulunması, omurgalı hayvanların bilinen omurgasızların birçoğu kadar eski olduklarını kanıtlamıştır.
* Richard Monestarsky:
Bugün görmekte olduğumuz oldukça kompleks hayvan formları aniden ortaya çıkmışlardır. Bu an, Kambriyen devrin tam başına rastlar ki, denizlerin ve yeryüzünün ilk kompleks yaratıklarla dolması bu evrimsel patlamayla başlamıştır. Günümüzde dünyanın her yanına yayılmış olan omurgasız takımları erken Kambriyen devirde zaten vardırlar ve yine bugün olduğu gibi birbirlerinden çok farklıdırlar.
* Richard Dawkins (İngiliz zoolog, günümüzün önde gelen evrimcilerinden):
Evrimci Richard Dawkins, genç öğrencilere evrim propagandası yaparken
... Kambriyen katmanları, başlıca omurgasız gruplarını bulduğumuz en eski katmanlardır. Bunlar, ilk olarak ortaya çıktıkları halleriyle, oldukça evrimleşmiş bir şekildeler. Sanki hiçbir evrim tarihine sahip olmadan, o halde, orada meydana gelmiş gibiler. Tabii ki, bu ani ortaya çıkış, yaratılışçıları oldukça memnun etmektedir.
* Stephen Jay Gould:
O zaman Pre-Kambriyen'in bütün ataları neredeler veya fark edilebilecek bir formda değillerse, modern komplekslik böyle hızlı bir başlangıçla nasıl başladı?
Kambriyen patlaması yaşam tarihinde en göze çarpan ve kafa karıştıran olaydır.
* J. William Schopf:
Kambriyen-öncesi ve Kambriyen arasındaki sınıra hep keskin bir süresizlik olarak bakılmıştır. Kambriyen katmanlarında deniz bitkileri ve hayvanlarına ait bolca fosil bulunur: Deniz otları, solucanlar, süngerler, yumuşakçalar, ampul kabuklular ve dönemin belki de en ilginç özelliği olarak trilobit adı verilen ilk eklem bacaklılar... Kambriyen hayvan örtüsü sanki bir anda var olmuştu ve bilinen hiçbir atası yoktu.
Yaşam, trilobitler kadar karmaşık canlılarla başlamış olamaz. Türlerin Kökeni'nde Darwin şöyle der: "Kambriyen sistemi öncesindeki dönemlere ilişkin fosil birikimlerinin neden bulunamadığı sorusuna gelince, tatmin edici bir yanıtım yok. Şu anda bu soru yanıtsız kalmak zorunda ve bu durumda kitapta öne sürdüğüm görüşlere karşı gerçekten de geçerli bir argüman olarak ele alınabilir."
* Mark A. S. McMenamin:
Kambriyen fosilleri, günümüz canlı hayvanlarınınkine benzer beden modelleri olan hayvanları da içeriyordu. Bu yüzden de fosil kayıtları şaşırtıcı bir soru ortaya çıkardı: Bu bol, çeşitli ve gelişmiş ilk deniz hayvanlarına yol açan eski biçimler nereye gitmişti?
* Marshall Kay ve Edwin H. Colbert:
Trilobitler gibi arthropodların kompleks formlarını da içeren ilk Kambriyen'de, çeşitli organizmaların başlangıcı şaşırtıcıdır... Kayıtlarda çok olan organizmaların başlangıcı, eğer basit değillerse şaşırtıcı olmayacaktır. Neden bu tür kompleks organik formlar 600 milyon yıl önceki kayalarda bulunuyorlar ve sonra yok oluyorlar veya iki milyar yıl öncesine ait kayıtlarda farkına varılmıyorlar?.. Eğer hayatın evrimi gerçekleştiyse, Kambriyen'den daha eski kayaların içinde olması gereken fosillerin yokluğu kafa karıştırıcıdır.
http://yunuscomlek.blogspot.com.tr/2017/01/zurafa-evrim-neden-yok.html
Bilim - Zaman'ın Yokluğu..
Her şeyin bir olma süresi vardır.. Çiçeklerin açmasıyla insanın
büyümesi, Güneşin doğup batmasıyla yıldız kayması, hepsi bir süre
iledir.. Mesela Zeka Küpü çok hızlı yapılsaydı, Algılanması hiç mümkün
olmazdı.. Bir Ressam insanların önüne bir salise sürmeden bir resim
yapıp koysa belki bunu onun yaptığı da reddedilir ve delil de
bulunamazdı.. veya birisi o sürede şarkı söylese.. Espriyi de önemli bir
örnek olarak araya katalım.. Şu da var ki izleyiciler de bu
örneklerdeki aynı çok hızlı sürelerde algılasalardı..; bir şey
değişmemiş, durum hepimizin yaşadığı gibi normal oluş ve algılama
süreçleri olarak görülürdü.. Keza kimileri için bir şeyler çok hızlı
olur ve algılanırken, kimileri için daha farklı sürelerde yapılır ve
algılanır.. Şimdi de, değişmeyen, yine O değişmeyen Aynı'dır..
"Allah, göklerin ve yerin Nûru'dur.." ~ Kuran ~ Tasavvuf
"Allah, göklerin ve yerin Nûru'dur. O'nun nûru'nun misali.." (Nur 35)
Dikkat edersen Ayet'in başında Sıfat Zat'dan gayrı İfade buyrulmuyor.. Sonra, anlatım bakımından Misal için (ki Tecellisidir) Sıfat ayrıca Zikrediliyor..
Dikkat edersen Ayet'in başında Sıfat Zat'dan gayrı İfade buyrulmuyor.. Sonra, anlatım bakımından Misal için (ki Tecellisidir) Sıfat ayrıca Zikrediliyor..
Quantum ~ Dalga - Parçacık ~ Hayal ~ Tasavvuf
Işık neden hem dalga hem parçacık olarak görünüyor? Aranılan, ikisi de
olmadığı için olabilir mi.. Şimdi Bilim Adamlarının gördükleri Hayal mi,
yoksa Nur mu? Çünkü ikisinin de maddesi yok.. Işık mı Nur mu, Hayal
mi?.. Işık olmadan Hayal, O'nun Nuru olmadan ise hiçbir şey görünür
olmazdı.. O'nu görmeye kör olmamak yeter, göze zaten ihtiyaç yok..
Tasavvuf ~ Vahdet-i Vücud ~ Esma - Sıfat - Zat
Görmesinin, Duymasının veya Bilincinin bulunmadığı bir yer olabilir mi?
E ya Zat'ı? Görmesi, Duyması bir göz ve kulakla mı oluyor ki, Zatı
ayrıca ve bir yerden uzak, veya bulunmadığı bir yer olsun?
Edep ~ Modern Hristiyan Ahlakı
Edeb olmadıkça ne günah'tan kar olur ne tevbe'den. Modern Hristiyan Ahlakının çıkmazı!
Evrim ~ Yaratılış ~ B-İlim ~ Tasavvuf
Sen bir Bilim insanı olarak söyle bana, biri gelse sana dese ki
'yerleri gökleri ben yarattım' veya 'üç beş arkadaş beraber yarattık'..
Veya şöyle deseler 'Evrim diye bir Tanrı var, o yarattı'.. İnanır
mısın?.. Yoksa Bilimsel Delil mi istersin? Seni soksalar bi labaratuara
hücre üretseler mesela, veya bi küçük çocuk getirseler ve karı koca 'Bu
çocuğu biz yaptık' deseler!.. İnanmaz mısın ! Veya Uçak Hangarında Uçak
yapsalar gözünün önünde, sonra da deseler ki 'Bak şu uçan kuşları da böylece biz yarattık!' deseler.. Gayet Bilimsel yani.. İnanır mısın?
Beyin bedava, konuş sen..
De ki: "Onu ilk defa inşa eden (Yaratan), ona hayat verecek. Ve O, her türlü yaratmayı en iyi Bilen’dir." (Yasin 79)
Beyin bedava, konuş sen..
De ki: "Onu ilk defa inşa eden (Yaratan), ona hayat verecek. Ve O, her türlü yaratmayı en iyi Bilen’dir." (Yasin 79)
Evrim ~ B-İlim ~ Tasavvuf
Arının vücudundaki Zehir ile Balın karışmamasını "Evrim" nasıl açıklasın
ki zaten.. Arı'nın özelliklerini Arı'ya "Evrim" ne ki versin.. Veya
İnek.. İneğin varlığını veya başka bir canlı, Evrim ne ki açıklamış
zanneder İnsan.. Evrim nedir? Laf.. "B-ilim" dersen belki o olabilir,
çünkü o Nedenleri değil Nasılları araştırır.. Ki o da bir yere kadar..
İşte mesela Arı neden Arı, İnek neden İnek gibi soruları soracak bir
Akla ulaşabilene kadar.. Sonrası malum.. gerzek değilsen biraz daha
Akıllanınca anlarsın..
La Faile İllallah
Kötü Fiillerden sakın.. Ama odanın ışığını açmaktan tut bedeninin yönetimine kadar, hiçbir Fiili kendinden görme..
Aristoteles
Aristoteles'in Keşfi kadarıyla Akıl dediği Ruh, Ruh dediği ise Nefs'tir. Varlığı Madde'ye indirgiyor zannedilmesi ise, Vahdet'i Sezmiş fakat Nebevi İlim ona ulaşmadığından, Doğru İfade edememiş olmasındandır. Bunları ne Batı'da onun takipçileri ne de Müslüman Akıl Ehli anlayamamıştır ve anlayamaz da.. Onun özellikle Metafizik'de zikrettiği özel kasıtları ancak Keşif Ehli (Vücud Ehli) Doğru anlayabilir.. Ne demek istediğimizi şöyle bir benzetmeyle ifade edelim: Platon Tenzih, Aristoteles Teşbih Ehli gibidir.. Kemal ise, Nebevi İlim'de (Tasavvuf) görüldüğü gibi, ancak ikisinin zikrettiği Manaların Tamamlanmış Sahih Keşf ile Cem'inden sonra elde edilebilir.. Fakat bu Cem'i Akıl Ehli asla başaramaz.
Dua
Allah'ım Sonsuz bir Bağışlama ile Bağışla ki her An Sen'i hissediş ve
İdrak olsun.. Allah'ım Sonsuz bir Mutluluk ile Mutlandır ki her An Sen'i
hissediş ve İdrak artsın.. Allah'ım Sonsuz bir Bereket ile
Bereketlendir ki her An Sen'i hissediş ve İdrak artsın.. Amin.. Huu..
Sav.. Sallallahu ala Muhammedin ve ala Ehli Beytihi ve Ashabihi Ecmain
ve'l-Hamdu li'llahi Rabbil-'Alemin..
Günde bin defa ölüp dirilmeden..
Günde bin defa ölüp dirilmeden, bin defa cehenneme cennete girip
çıkarılmadan olur mu bu iş?!.. Olmaz mı, olur tabi! İşte zaten Allah O
kadar Merhametli olduğundan Halk'tan Kemal bekleme diyoruz! İşte zaten O
Merhametten dolayı Halkla ilişiğini kes, Hakk'a dön, zorlayacaksan
Kendini zorla, onları zorlama diyoruz!
İslam'ı Temize Çıkarmak!
Ya sen "müslüman mahallesinde kırk yıllık bir salyangozsun", salyangoz
Din'den ne anlar ki de ben sana İslam'ı Temize çıkaracakmışım; sen her
sakallıyı baban zannedecek bir saflıkta da değilsin ki! Sen bu durumda
ancak Ahmak oluyorsun, Ahmaka Ahmaklığı nasıl gösterilebilir ki! Dünya
yaratıldı beri kan ağlıyor mahallende iki rahatsız oldun diye hele şükür
kendini insan hissettin, gözünden iki damla yaş geldi de, ettiğin
sözlere bak! Ben sana İslam'ı ne temize çıkaracakmışım! Bak "Muhammedin
Rabbine" sığındım diyor, ya sen "Salyangoz"! Müslümanım demeye
zorlanıyormuş da falan da filan da, aman bunca sene boşa eziyet
çekmeseydin korkak, zaten değilmişsin hiç de olmayıver!
Ata-Türk ~ Tasavvuf
"Ata" mı? Batılılaştırma Projesi bu, daha ikinci nesilde Din
flulaştı, "İleri"de Türk mü kalacak ki Ata'sı olsun? Avutmak için o!
Kapitalist, Dünyaperest, Ahmak, Hayvanlardan oluşan bir Gelecek İnşa
edebilmek için! Diyeceksin ki "Barbar kalıp birbirimizi mi yiyeydik?;
hayırlısı bu, Allahtan!".. Ah dengesiz, ne idüğü belirsizleşmiş entel
kardeşim, Dünya bu, Dünyaperest bunlar, seni de "Nefsinin peşinde"
götürüyorlar işte, ha derin ince, ha açık kalın, ne diyorsun sen?
Mehdi'den ileri Kıyamet var, Evvel Ahir
Zahir Batın her şeyi bilen, elbette ki her şey Allah'tan!; ne şehri ne
"ileri"si diyorsun sen, ne felsefesi a kardeşim, Dünya "Malı" bu!
"Ey zebun kişi sen de secde etmedikçe kıçınla mescidi silip süpürsen kurtulamazsın."
Mevlana Celaleddin-i Rumi (ks)
"Ey zebun kişi sen de secde etmedikçe kıçınla mescidi silip süpürsen kurtulamazsın."
Mevlana Celaleddin-i Rumi (ks)
Cuma ~ Vahdet Ehli
Cuma'da ön safa koşmak, Vahdet Ehlinden İmam'ın Kim olduğunu bilenler için daha kıymetlidir.. hoş diğer namazlarda da öyle ya!
Bilgi Yok olur mu!
Bilgi Sıfatlarının Tecellileri, Bilinen ise Zatıdır; Unutandan Bilgi kaybolduğunda, Bilinen yokolmaz.
Min Ruhi ~ Zat - Sıfat - Tecelli ~ Zahir - Batın ~ Celal - Cemal
Dilerse Var eder, ki bu Zatıyla Tecelli edip ilk defa Kendinde Varlık
vermesidir (Min Ruhi), varolursun.. ve dilerse, ki bu yine Zatıyla
Tecelli edip Yokluk (Fena) vermesidir, ki kesintidir (Uyku, Bebeklik
vb), yok olursun.. Ama Hayret et ki, O Rabb sana böylece, Zahir olurken
Var olmamış, Batın olurken de Yok olmamıştır.. Yoksa bu O'nun Zatında ve
Sıfatında (Kudret), Kesinti demek olurdu ki basitçe Alem'in ve Senin
Yaratılışında-n bunun olmayacağını apaçık görebilirsin.. Sıfat
(Celal-Cemal) Tecellisindeki incelik şudur: Cemaliyle Tecelli eder,
Manevi'dir, Maddi zannedersin, doyurur, Doyarsın.. Celaliyle Tecelli
eder, Manevi'dir, Maddi zannedersin, Rızıksız bırakır, aç kalır
sürünürsün.. Varlık-Zat-Hayat ise zaten ne doyma ile ne de aç kalma ile
ilgili değildir; Senin gibi (Min Ruhi), zaten yemez içmez aç kalmaz,
ama, Mutlak Gani'dir.. yiyerek içerek değil!.. ve Mutlak Münezzehdir..
yiyip içip de Doygunluğa ulaşarak değil!.. Anla!.. İşte Büyükler, O'ndan
bir Ruh oldukları Sırrı Hakikatine erdirildiklerinden başka, Sıfat
Tecellilerinin Azametinden Doygunluğa ulaştırılarak Nefislerinden halas
kılınmışlardır.. yani Zati bir Kesinti Vehminden kurtuldukları gibi,
Sıfatlarda Kesinti Vehminden de kurtulmuşlardır.. Onların Sevgilisi
bitmez tükenmez!.. O, onların Veli Nimetidir! Yemeleri içmeleri muhtaç
olduklarından değildir; Maddi-Manevi (!) Zevkdendir! Ebedi-Bitimsiz
sürecek bir Kulluk Zevkinden!
Daimi Zikir - Devamlı Hissetmek!
Devamlı Hissetmek, hissin peşini bırakmakladır; Hissini istediğin şeyin Varlığının İdrakine varmakla!
Hakk İddia edip de, yorma nazik canını..
Anlamayana ne Ben de, ne Hakk.. Batılla meşgul olma! Hakk İddia edip de,
yorma nazik canını.. Hakk'ı istersen Gönülden, bulursun kendine
Özünden! Bak küfür dersi al halkdan.. İşte İnkar et gitsin halkı!.. Sana
Hakk Kardeş Hakk Dost mu yok, sana Hakk mı yok!
"Tanrı Oğulları" - Mevlana (ks) ~ Kuran - Tasavvuf - Halk (Avam) - Şirk - Küfür - Cahillik!
"Çocuğu olsaydı
Tapanların ilki ben olurdum"
{ Zuhruf 81 }
- Ne demek kardeşim oğlu olsaydı!
- Böyle örnek verilir mi caiz mi!
- Biz de Tasavvuf ehliyiz avama böyle şeyler söylenir mi kafa karıştırma!
- Olsaydısı mı var haşa sümme olsaydı da Allah'dan başkasına tapılır mı biz müslümanız! Tapmazdık biz!
"Sadaka ilk önce Allahın avucuna düşer"
{ Hadis-i Kutsi }
- Bu nasıl söz Allah muhtaç mı kardeşim!
- Avuç nedir müteşabihat yapmaaa!
- Böyle sözler ehline söylenir facebookta böyle şeyler yazılır mı ehlinin facede işi ne!
- Şirk küfür sözlerine benziyor bunlar!
Vb..
Tapanların ilki ben olurdum"
{ Zuhruf 81 }
- Ne demek kardeşim oğlu olsaydı!
- Böyle örnek verilir mi caiz mi!
- Biz de Tasavvuf ehliyiz avama böyle şeyler söylenir mi kafa karıştırma!
- Olsaydısı mı var haşa sümme olsaydı da Allah'dan başkasına tapılır mı biz müslümanız! Tapmazdık biz!
"Sadaka ilk önce Allahın avucuna düşer"
{ Hadis-i Kutsi }
- Bu nasıl söz Allah muhtaç mı kardeşim!
- Avuç nedir müteşabihat yapmaaa!
- Böyle sözler ehline söylenir facebookta böyle şeyler yazılır mı ehlinin facede işi ne!
- Şirk küfür sözlerine benziyor bunlar!
Vb..
"Tanrı Çocukları" ~ Mevlana (ks)
Mevlana Hazretlerinin "Tanrı Çocukları" ifadesini Hristiyanların İsa
(as) Efendimizi yanlış anladığı gibi anlamayan (!) kardeşler için ne
yazık ki yapacak bir şey yok.. Onlar Allah'ın bizzat Kuran'da "İki
Elimle yarattığıma seni Secde etmekten alıkoyan nedir" gibi ifadelerini
de ne yazık ki anlamıyorlar ki bu ifadeleri yanlış anlasınlar (!)..
Bunda da elbette bir Rahmet var, anlayınız! Yoksa, Çocuklarından başka
bir de Allah'ın Elleri, Yüzü filan mı var (!).. Ama Mevlana Hazretleri
"İnsan" olunca, tabi fatura ona kesiliyor!.. Hele bir de İslam Alimi
olunca!
Tasavvuf ~ Seyr
Bütün işlerin O'na döndüğünü bilen Kullarının Seyri mübarek olur..
Onlara her şey Cezbe, her şey Yakınlık Vesilesi her şey Muhabbet
olmuştur.. Onlar hiç durmadan döner dururlar!
Kuran - Tasavvuf ~ Şirk - Küfür - Cahillik!
"İki elimle yarattığıma
Seni Secde etmekten alıkoyan nedir.."
{Sad 75}
Ayet'in Zahirinde Şirk-Küfür-Benzetme (!) sezebilecek derecede (!) pek yüce İlim ve Keskin görüş sahibi (!) İman-Kuran Ehli (!) Alim (!) fakat buna rağmen Tasavvuf'un İslam Dışı (!) kabala filan olduğunu farketmiş (!) kardeşler bulunur mu ? (!)
Seni Secde etmekten alıkoyan nedir.."
{Sad 75}
Ayet'in Zahirinde Şirk-Küfür-Benzetme (!) sezebilecek derecede (!) pek yüce İlim ve Keskin görüş sahibi (!) İman-Kuran Ehli (!) Alim (!) fakat buna rağmen Tasavvuf'un İslam Dışı (!) kabala filan olduğunu farketmiş (!) kardeşler bulunur mu ? (!)
Sevgilinin Ruhu, kaşı gözü, örtüsü elbisesi! ~ Vahdet-i Vücud ~ Min Ruhi
Sevgilinin Ruhunu, kaşı gözü, örtüsü elbisesi, her şeyiyle, ayırmadan
severim.. O yarın başka elbise giyse, Celalli de baksa.. ben O'nun
Celaline de Hayranım çünkü.. Şimdi sen Vücud ne Ruh ne Zat ne deme bana,
bak etten kemikten bedende şu Gözlere bak.. Çevir yüzünü bak işte bu
Gözün aynı sen ben eşyadır.. Hepsi de anlamlı anlamlı bakmıyor mu?..
Elbise değişse İçindeki aynı değil mi.. bu gözlerimizdeki bu bakışlar
Vücud'dan Ruh'dan Zattan değil mi? Ruhumdan üfledim demişken Vahdet'e
nasıl şaşarsın da kafan karışır hayret! İmanın karışmasın da, o Kafa
karışmak için zaten!
Kuran - Evrim ~ Adem - Havva (as)
Adem (as) Babamız Havva (as) Annemizi görünce, "Benden böyle başka başka
bir çok olur mu" diye aklına düşmedi mi.. Allah (cc) Meleklerine (as)
"Yeryüzünde bir Halife kılacağını" haber verdi.. Halbuki onu (as)
Cennet'e Yerleştirmişti.. Ah kardeşim, şeytan gibi Allah'ın yolu üzerine
oturmuşsun, ezilmiş "Evriiim! Evriiim!" diye çığlık atıyorsun, bir de
üzerine cinlik ediyorsun?; a cahil, sen hiç düşünmez misin!
Benliğin Bölünmesi!
Benliğin bölündüğünü zanneden, birleştiğini de zanneder.. Sen bu akl fikr ile ne bölünmesi ne birleşmesinden bahsediyorsun..
Evrim ~ Akıl ~ İlmi Ahlak!
Akıl açısından başlangıcı Evrim'e veriyorsun.. Din'de Kemal'i ise
"Düşünce" ile gösteriyorsun.. Peki, ilerisi ilerisi ilerisi daha
ilerisi.. ne olacak, görebiliyor musun?.. Dini açıdan bu konuda bir
Düşüncen var mı!.. Elest Bezmi, Ahiret, Cennet Cehennem, Kuran? Evvel
Ahir Zahir Batın; Her şeyi Bilen?.. Bak bunlar hep İlmi "Ahlak"'a
giriyor! Hem Dini, hem İnsani!
İman ve İnanç Farkı! ~ "O'ndan" Razı ol ki Razı olunasın!
Her İman eden İnançlıdır, ama her İnanan İman edemez.. İneğe veya Nazar
boncuğuna, "İnanç" denir! "Düşünce" de aynı böyledir, Aklı Kemal'e
ermeyenin Düşünmesi (Fikretmesi) Zihninde Hakikat'den uzaklaşmaktan
başkasını vermez.. Peki böyle ısrar edilirse "Sonuç": Allah bilir!
Kemal'e ermeyen kimse Halk için (Bilim'deki gibi Mekanik) böyle bir Yol
olabileceğini düşünür, hayatını bunu bulacağı ümidiyle tüketir.. Halbuki
Dost sadece Razı olmak ister! Razı olunca zaten O'ndan başka ne Göz ne
Bilgi ne Birlik ne Yol var! "O'ndan" Razı ol ki Razı olunasın!
"Müslümanlık kılık kıyafette değil", değil ama!..
"Müslümanlık kılık kıyafette değil", değil ama "Şapka İnkılabı" yapalım biz!.. İmanı artsın Cühelanın!..
Ha gayret, İnşaallah Kabir'de uyanıcaz!..
Cumhuriyetimizin 94. Yılına girerken Piyango'da büyük ikramiye size
vursun, artık tvlerde Dansöz oynatmıyolar ama havalar nasıl olursa olsun
"Noeliniz" yine de Kutlu olsun! Ha gayret, İnşaallah Kabir'de
uyanıcaz.. Gülüyo muyum?..
Himmet İsteme - Şeyhler - Tarikat - Kuran - Tasavvuf
"Yalnız Sana Kulluk eder, yalnız Senden Yardım dileriz"
Yani Avamca Tefsir edersek: "Himmet Doktor!" derken Şirk'e düştüğünü zannetme.. Her şey Put herkes Müşrik olmasın Akıl gözünde.. O'ndan iste ki, Yardımı geldiğinde nereden geldiğini bil; Doktor'a! veya Meleğe!.. bozuk çalma, "Teşekkür"ünü et, Kaba-Yabani olma!.. Böylece Kendinde de başkasına maddi manevi yardım kuvveti bulunca, yani Duaların Kabul bulunca, Kulluğunu bil unutma, Kulluk nedir anla..
Yani Avamca Tefsir edersek: "Himmet Doktor!" derken Şirk'e düştüğünü zannetme.. Her şey Put herkes Müşrik olmasın Akıl gözünde.. O'ndan iste ki, Yardımı geldiğinde nereden geldiğini bil; Doktor'a! veya Meleğe!.. bozuk çalma, "Teşekkür"ünü et, Kaba-Yabani olma!.. Böylece Kendinde de başkasına maddi manevi yardım kuvveti bulunca, yani Duaların Kabul bulunca, Kulluğunu bil unutma, Kulluk nedir anla..
Tasavvuf - Putlar ~ Putlar bile O'nun Nuruyla aydınlanıyor..
Putlar bile O'nun Nuruyla aydınlanıyor, yoksa kim tapacağını karanlıkta
nasıl yontacak, diktiği yerde nasıl bulacaktı.. Güneş bile yolunu O'nun
Nuruyla buluyor da sen nasıl şaşırırsın.. Peygamberler (as) Putların
Karanlığında Nur'a nasıl kavuştular da O'na Ayna oldular.. Anla, öyle
bir Nur ki Karanlık da Yokluk da O'na göre Suret'den ibaret kalır! Aşırı
Işıkta nasıl gözün hiçbir şey göremez ama bundan Işığa zarar yok!
Karanlık da öyle! İşte O böyle bir Nur, ne Suret O'na Perde ne Karanlık
ne Yokluk!
Tenzih - Teşbih
Arifler "Tenzih" için Gönüllerinde Alem'i (vs) ispat etmekten, veya yok
etmekten, veya ezeli-ebedi kılmaktan başka bir Şey bulmuşlardır belki..
Nedir O acaba! Nedir ki O, ne Tenzih'e ne Teşpih'e ihtiyaç bırakmıyor!..
Düşünmek - İlim ~ Tecelli - Taayyün ~ Vücud - Varlık
"Düşünmek" bedenine ait Fiillerden değildir; en basiti bile olsa ne
hakkında olursa olsun, Hakikatinin sana "Zihninde" ayan olmasını Sabırla
bekleyeceğin, O'nun Tecellilerinden (Belirme) bir Tecellidir. Halbuki
Fiil'de Tecellileri olmasa, Bedenin Fiillerini bile Sabırla beklemek
durumunda kalırdık; "Düşünce" deyince basit görmen de bundandır.. Hele
ki bu Tecellilerin İlim'de Belirmesini (Taayyününü) düşünürsek, buna
Hayret et, sakın "Basit" görme! Daha ötesi Varlık-Vücud hakkında ne
diyelim?!.. Aldanma, orada ne basit var ne zor.. O Belirme hakkında dil
tutuldu, kalem kırıldı; Hakkında düşünülenin ta Kendisi çünkü!
Sevgili yanında Sevgili hakkında derin düşüncelere dalıyorsun..
Sevgili yanında Sevgili hakkında derin düşüncelere dalıyorsun.. Çenenden
tutup da "Bana bak" demiyor mu sana.. Bu nasıl bir edepsizlik ki, o
birlikte oluştan haberin yok ama ona "düşüncesizlik" diyorsun.. Hayret
ki ne hayret!
O da Kafirler gibi Nefsine uysa..
O da Kafirler gibi Nefsine uysa, yanmışız.. Elbette O'nun ve verdiği
Kemale Sahib olanların Nefsine uyuşu başka olur.. O'nların Nefs'lerine
Uyuşu Esma'larına Uyuşu demektir.. Eğlenceleri, Tevhid, Vahdet olur..
Ruh - Min Ruhi ~ Mana - "Madde Mana'nın kesifleşmiş halidir"..
Esma Mertebesi açısından Eşya için "Madde Mana'nın kesifleşmiş halidir"
denebilir; yani İlim bakımından.. Lakin, Ruh için bir "Mana"dır, "İlmi
Suret"tir demek olmaz.. Keza Felsefe lügatından olarak "Cevher" denmesi
de uygun olmaz.. Çünkü Zuhuru Esma Mertebesinde - n değil, Zat
Mertebesindendir.. O her şeye Zarf olur, o ise Allah'tan başka hiçbir
şeye Zarf olmaz.. Bunun için ki "Min Ruhi" buyurulmuştur.. Ve yine bunun
için ki "İnsan" başka hiçbir şeyde bulunmayacak sayıda, şekilde ve
kemalde Esma'ya zuhur mahalli olmaktadır.. Ama Esma Mertebesi
cihetinden, "İlmi" olarak bakarsan, elbette ki bu Zati Asli Hakikatinden
başka Ruh, İlim'de bir Kelime olarak tıpkı diğer Kelimelerde olduğu
gibi "Mecazi" anlamda: Manevi Güç, Manevi Kimlik, Enerji.. vb anlamlarda
da kullanılır..
Şehitlik..
Yeryüzü işlerinin sadece Can-Beden Feda etmek ile yürümediğini biliyor
olman gerekir.. Asıl Şehitlik, bütün İnsanlardan dilenen asıl şey,
Muradı İlahi olduğundan, onlar çok çok az da olsalar, çok şeye kafi
gelirler, Allah Razı olur.. Tabi bu Dünya "Cennet" olacak anlamına
gelmez bu.. Lakin "Cehennem" de olmaz..
Kuran - Tasavvuf - Vahdet-i Vücud ~ "..Nurdan, zulmete.."
Allah, iman edenlerin dostudur, onları zulmetten nura çıkarır. Ve
kâfirlerin dostları tağuttur, onları nurdan zulmete çıkarırlar. İşte
onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır. {Bakara 257}
Dikkat edersen "onları nurdan, zulmete çıkarırlar" buyuruluyor..
Dikkat edersen "onları nurdan, zulmete çıkarırlar" buyuruluyor..
Allah'a gerçekten Sarılanların..
Allah'a gerçekten Sarılanların, ne sağı kalır ne solu, ne korkusu ne ümidi, ne üstü ne altı, ne de herhangi bir şeyi..
Akıl
Akıl, kesinlikle Zan (veya başkasının Aklı-İçtihadı) üzere hareket
edemez; bu anlamda Ümidi hiç, Korkusu çok olur.. Ve O'ndan daha apaçık
bir şey yoktur; Korkmayan, Kamil bir Akla ve ki İman'a ulaşamaz. Bu
derece Cahil Cesareti sadece Kafirlerde olabilir, çünkü o bilmediğini
bilmez ve kabul edemez. Şimdi biz senin kafandaki Kafirlikten ve
İman'dan bahsetmiyoruz.. Buna Zan ve İnanç denir..
Cahil Cesareti
Kafirler kaçıp kurtulamayacakları bir Azabın Dünya'da da bulunduğundan
habersizdirler.. Ölüm'ün de yokluk olduğunu zannettiklerinden, cahil
cesaretleri her konuda çok olur.
Azap ~ Min Ruhi
Azap, bir şeyin eksiği yokluğundan olmaz, Celalinden olur.. Sen O'nun
sırrından (Min Ruhi) olduğundan sende de Samed'lik vardır hiçbir şeye
ihtiyacın yoktur; ama Nefsine meftun olduğundan bunu bilemezsin. Nasıl O
hiçbir şeye ihtiyacı yokken yaratılışı diledi istedi, işte her şeyi
ancak öyle istersin; aslında O'nu, ama bunu bilmediğinden başkasını
istersin.. Mesela Yokluğunu Varlığına tercih ettiğinden, Sıfatlarını,
Vücud-Varlık Sırrı salt O olduğundan Zatını Arzularsın.. Bunların hepsi
Bil Beni diye, Aşk'tan, Muhabbet'ten.. Ama, bilmezsin sen bunları..
Nazlı, burnu havada olmaman lazım, nedenleri sebepleri geçmen lazım..
İstediği gibi İstemen lazım..
Dua
Namazlardan sonra Sehiv Secdelerinde
1.Secde'de: Allahım Hesapsızca Zat Cennetine girdir,
2. Secde'de: Ehli Beyt'e kavuştur.
Allahım Şifa ver Def eyle Lütfeyle,
Hayırlı Faydalı kıl, Zatınla Tecelli eyle,
Allahım Seni Zikretmemde Sana Şükretmemde
Sana güzelce İbadet etmemde bana yardımcı ol.
Allah'ım, tüm darda olan kardeşlerime,
Rahmansın Rahimsin, Merhametlilerin Merhametlisisin,
Veli'sin Vedud'sun Mümin'sin
Fettah'sın Vehhab'sın Latif'sin
Selam'sın Nur'sun,
Rahmet Hayır kapılarını aç,
Gani'sin Kerim'sin,
Maddi manevi rızıklarını üzerlerimize yağdır.
Müminleri Muzaffer eyle, Kafirlere Hidayet eyle,
Allahım Ehli Beyt'e; Muhammed Hatice
Ali Fatma Hasan Hüseyin Selman,
Büyüklerime, Ümmeti Mühammede,
Zatından bir Tecelli Hediye eyle.
Amin
1.Secde'de: Allahım Hesapsızca Zat Cennetine girdir,
2. Secde'de: Ehli Beyt'e kavuştur.
Allahım Şifa ver Def eyle Lütfeyle,
Hayırlı Faydalı kıl, Zatınla Tecelli eyle,
Allahım Seni Zikretmemde Sana Şükretmemde
Sana güzelce İbadet etmemde bana yardımcı ol.
Allah'ım, tüm darda olan kardeşlerime,
Rahmansın Rahimsin, Merhametlilerin Merhametlisisin,
Veli'sin Vedud'sun Mümin'sin
Fettah'sın Vehhab'sın Latif'sin
Selam'sın Nur'sun,
Rahmet Hayır kapılarını aç,
Gani'sin Kerim'sin,
Maddi manevi rızıklarını üzerlerimize yağdır.
Müminleri Muzaffer eyle, Kafirlere Hidayet eyle,
Allahım Ehli Beyt'e; Muhammed Hatice
Ali Fatma Hasan Hüseyin Selman,
Büyüklerime, Ümmeti Mühammede,
Zatından bir Tecelli Hediye eyle.
Amin
Elest Bezmi ~ Hakk'ı Batıl'a karıştırma..
Hakk'ı Batıl'a karıştırma, Hakk İlmini Tenzih et, geç şu Evrimsel
zırvaları.. Her şey Zamanla değildir.. Yeteneklerde bunun örneğini
açıkça görürsün.. Kimisi elli senede bir Marifet'e varır varmaz, kimi
doğuştan.. Müzik'de Resim'de her işte böyle olabilir.. Hayvanlarda da
bunun örneği açıkça görünür.. İlim'de de böylesi vardır.. Çünkü Yetenek
Sıfat'a, Sıfat Zat'a bağlanır; hele "İnsan", "Min Ruhi" buyurmuştur!..
Sen onun bedenine bakma, Allah onu Kulu diye Nefsinde saklamıştır.. Sen
onun Körlüğüne, nankörlüğüne bakma, Hakk'ı istiyorsun a, Hakk'a bak işte
o zaman! Adem gibi heykel'de, İsa gibi beşikte, hepsi de ta Elest
Bezminden, Hakkı dile getirmiş "Bela!" demiştir!
Tasavvuf ~ Hayal ~ Hiçlik - Yokluk ~ Vücud - Varlık
O'nun Zati, Vücudi bağlantısını sezip, "Hayal" diyerek, "Hiçlik-Yokluk"
vs diyerek, yani "Mecaz" ile, Hakikati acele geçtiğin bir yer var..
Oraya dön, beri gel, kalkmamacasına otur O'na.. ve şöyle sor kendine:
"Hayal" dedim ama Beyni yok ki, hem "Hayal" de ne.. "Hiçlik" dedim, ama
hiç olan benim, "Varlık" ne..
İnanmak ve İman Etmek..
İnanmak ile İman etmek arasında fark olduğu muhakkaktır.. İnanabilirsin
ama İman edemeyebilirsin.. Ölebilirsin, ama ne şekilde, ne için.. Ne
kadar..
Ayna ~ Misal ~ Eşya ~ Mana ~ Vücud
Bildiğimiz eşya olan "Ayna"yı niçin yaratmıştır.. Suretine bakman için
mi.. Yoksa içinde barındırdığı Hakikat Mana'ları sana açılsın için mi..
Halbuki Hakikatte, eşya olan yaratılmış o "Ayna" ne sana Maddi Suretini
gösterebilir, ne de o Manalar onun içindedir..
Düşmanınızı bir bilseniz..
Ah Zalimler ah Düşmanınızı bir bilseniz; böylesine tuzağa düşermiydiniz..
Ahlak
Allah için bir şey yapmaya itibar edilmez.. Esas olan Allah için Ahlaklı olmak, Allahın Ahlakıyla Ahlaklanmaktır..
Nefsinden başını kaldıramaman bundan "Müslüman"!..
Bilim, Teknoloji kıçına rahatlık verirken, bir yandan da Canını alıyor
ya.. Kafanın karışıp Nefsinden başını kaldıramaman bundan "Müslüman"!..
Evrim ~ Tasavvuf
Hz İsa (as) Efendimizin çamurdan kuş sureti yapıp üfleyip hemencecik
canlanıp uçuvermesi Ayeti.. Neden bu Mucize anlatılıp da bir de
sonrasında üstüne "Adem ile İsa'nın yaratılışı birdir" buyuruluyor?
Zavallı görüşleri ukalalıkları bırak da tek bir görüşe gel, neden bu
Mucize anlatılıyor bize ve ardından böyle buyuruluyor? Kapalı olana Açık
olandan gidilir.. Senin için Mucize Kapalı ise, daha çok sürüneceksin,
belin hiç doğrulmayacak.. Tıpkı Sebeplere yapışmak Sünnettir deyip de,
Kafirler gibi Allah'ı unuttun ya.. İşte öyle..
Aşk Derdi
Ayda yılda bir Dert gelir başına da Huzura davet eder seni.. Oturur
kurulursun, kalkmak bilemezsin.. E bir de Aşk Derdine düşenin Halini
Makamını düşün sen..
Allah'ın Celalinin Gülüşü..
Zalimlerin sevinişleri yüzlerindeki gülüşleri, Allah'ın Celalinin, O Cehennemin gülüşü sevinişi..
Benzersizlik ~ Akıl ~ İkilik - Birlik ~ Vahdet
İki Benzersiz'in benzerliği, benzersizlikleri olurdu.. Ki bu, Sıfattır..
Ama daha öncesinde, zaten İki olmaları onları Benzer kılar.. Halbuki
Zat, Sıfat gibi İki olmaz.. İki olmaz derken Bölünmez yani.. Bu,
Ruh'tur.. Sen şimdi benzersizliğe tutunuyorsan, İki'ye ve Bir'e
takılırsın.. Halbuki bu tarz ikilik birlik müşahedesi Zayıf İnsani Aklın
hükmü altındadır.. Aklın gözetiminden halas değildir.. Şehadet ise
Gerçeğin Görüşüdür.. Yani Hakk'ın!.. Ne Kendi Ruhuyla bölünmüştür ve ne
de Sıfatlarında Benzeri vardır.. Ruh, bunu bilir.. Ama Dostum Akıl Gözü
böyle göremez, zaten kendi Aklına dayanıp da bende O Akıl var deme..
Esma içinde "Akıl" yok.. Marifet ettim zannedip İslam'da Felsefe'yi
önceleme, çünkü Felsefe'de bir kaç Kamil görürsen de bu Kemali Kendi
Akılları ile elde ettiler demek olmaz..; İbrahim (as) Bildikten ve
Gördükten sonra Nefsinin Tatminini O'ndan istedi!.. Kendi Nefis
Mertebesinin!.. Aklın göremediği Apaçık Tek Bir Gerçek Varlık, Benzersiz
bir Vahdet var!..
Demokrasi
Kafirler Demokrasi, İnsan Hakları filan diye bir Yalan Uydurmuşlar, buna
bir tek Müslümanlar İnanmış.. Müslüman'a bak sanki Dinsizmiş gibi
İslam'da Demokrasi, İnsan Hakları var diyor.. Kafirlere kendini
kanıtlamaya çalışıyor.. Kendini temize çıkardığı yere ve şeylere bak..
Yahu İslam'da "Yalan" olur mu! İşte böyle olunca anlarsan demekten zevk
duyuyorum ki "Senin Felsefen Bilimin Medeniyetin İnsanlığın batsın, sen
Adam mısın!"
Vahdet-i Vücud ~ Alem Perdesi
Alem Perdesi ardında Allahın çubuğu sopası yok Karagözüm.. Vücud-Varlık,
Mevcud, Şehadet budur anlarsan.. Yakınlık içinde Yakınlık Müjdesi,
Kabul edersen.. Aksi halde Sığındığın Vehmi Gayrı Varlıklar, Uzaktan,
Cahilane, Hadsiz İddialar..
Nefsini Zikredip de şeytan'ı sevindirme..
Allah'ın Merhameti yanında Nefsini Zikredip de şeytan'ı sevindirme..
Tecellilerin yetişmezse Nefsim gözüne..
Tecellilerin yetişmezse Nefsim gözüne, Sıfatın değişmez Merhametliler Merhametlisi Zatın gayb olmaz a Sultanım..
Dünya-perest..
"Dünya" baştan ayağa "Zulüm"den ibarettir.. Onu Şımartıp baş üstünde tutanlar sayesinde.. Fakir olsun zengin olsun "Dünyaperestler" sayesinde, Zulüm Tahtından hiç inmez..
Ama O'na nasıl uzak durulur!
Zati Hakikati uzaktan Müşahede, Şeyleri Anlamsızlaştırabilir ve Yapaylaştırabilir.. Bu, O'na Yakınlaşma Yoludur.. Halbuki bir şeyin Yapay ve Anlamsız olması İmkansızdır.., çünkü
Eşyanın Hakikatinin Aynı O'dur! Hakk'ta Batıl nasıl olabilir?! Düşün.. "Yabancılaşma" dediğin bizzat O'dur.. Ama O'na nasıl uzak durulur! Esması Zatı üzerine nasıl "Nur üstüne Nur" dersek, başta Sen ve her Eşya da öyle Nur Üstüne Nur olmuştur!.. Pire de Yatak da O'ndan! Kim diyebilir ki Güzel O'ndan da Çirkin başka Tanrıdan! Yakına gel Yakına, Uzaktan öyle Görünüyor ki Yabancı girmesin!
Eşyanın Hakikatinin Aynı O'dur! Hakk'ta Batıl nasıl olabilir?! Düşün.. "Yabancılaşma" dediğin bizzat O'dur.. Ama O'na nasıl uzak durulur! Esması Zatı üzerine nasıl "Nur üstüne Nur" dersek, başta Sen ve her Eşya da öyle Nur Üstüne Nur olmuştur!.. Pire de Yatak da O'ndan! Kim diyebilir ki Güzel O'ndan da Çirkin başka Tanrıdan! Yakına gel Yakına, Uzaktan öyle Görünüyor ki Yabancı girmesin!
Gören Gözü olurum..
Kocaman Güneş kocaman Gökyüzü kocaman Deniz kocaman Yeryüzü, Yanında küçücük etmiş, önüme sermiş..
Vahdet-i Vücud
Bazen Aciziz de, bazen de Yüce'miyiz?.. Mesela deriz "Hastalık beni Aciz bıraktı..".. Yani Hastalıkta Kudret var.. Yoksa Fiil başka zamanda da durmakta.. Perdelerin bazısı Akıl'da bazısı Duygu'da.. Yoksa Zati Bilgi'de ne kapalılık var?.. Tabi bu Sıfatın Zatiyeti, ama Acziyeti de Kudreti de Sen'de görürsün.. İşte daha ne diyebiliriz, bu Latif Perde bizzat Sen'sin.. Nefsinle Sıfatlarına, Ruhunla Zâti tahtına oturtmuş Seni.. Ama Sen Cemaline Aşıksın, yani Sevgilinin kaşına gözüne henüz; Ruhuna-Zatına değil..
Muhabbet
Dost'a kendini açıklama gerekmez.. Muhabbetle olursa o başka.. Muhabbet her şeyi tatlı kılar.
Sıfatlar..
Sıfatlarda değişme olmaz, Sabittir.. Derece, Mertebelenme, Tecellilerde ve Mazharlardadır.. Mesela Rahim İsmine bu anlamda örnekler olarak: Dünya, Yurt, Irk, Akraba, Aile, Kardeşlik.. Din Kardeşliği ki Bilirsen, Adem ve Havva, aynı Ana Baba, Yaradan Kardeşliği.. Mazharlara örnek ise Peygamberleri (as) verebiliriz.. Bunlar sadece bazı belli örneklerdir, yoksa eşyada zerrelere kadar ve ötesi berisinde bu Tefekkürün Sınırı yoktur.. Örneklerin hiçbirinde Sıfat-Esma değişmez, Tecellileri, Mertebe ve Dereceleri değişir.. Diğer Sıfat-İsimleri de böylece örneklerde Tefekkür edebilirsin..
"Şükür Secdesi" nedir nasıl yapılır bilir misin?.. ~ İbadet - Muhabbet
"Şükür Secdesi" nedir nasıl yapılır bilir misin?.. İbadetlerin azına da olsa Niyet et, Kabulü, ve artışı, yani Lütuf O'na ait, göreceksin..
Sen bir Yol ile Tatmin buluyorsun diye..
Sen bir Yol ile Tatmin buluyorsun diye her Kul da o Yolla Tatmin bulacak değil.. Madem Allah'ın Veliliğine Kullarına Yardımcı olmak bakımından soyundun, Ayna oldun, o halde, her Yolun her İbadetin önce kendinde Hakkını vermiş olacaksın!.. Batıni İbadetlerden olan Tefekkür ile Tatmin buldun diye, her Kul Hindi gibi Düşünecek değil! Gücü yetmeyen olacaktır! Zahiri İbadetlerden Namazla mı Tatmin buluyorsun, İslam sadece bir İbadet'ten ibaret değil! Nehyi anil münker, Hayır, Kendine Nasihati geçmeyene dışarıdan Nasihat fayda vermez! Kimi Üveysi, kimi Tarikat; Hakikat, Marifet, Andan içeri! Kimi Okur, kimi Yazar! Kuran okumakla mı Tatmin buldun, hayır Zikir ile Tatmin bulacak Kullar var! Sen Kalbi Zikre mi geçtin, Hayır, Dille etmeye İhtiyacı olan da var! Halk içinde Hakk ile olmak mı! Hayır Hira'dan inmeyecek olan var! Sen güya Hakk'a mı döndün! Hayır, Halk'a Dönecek olan var! Hem belki kaçıncı dönüş! Alemlerin Rabbi değilsin! Her Zahiri ve Batıni İbadetin, her Yolun hiçbir Kayıt olmadan, Hakkını Bileceksin, önce kendinde! Hepsinin sende bir Mertebesi hatta Makamı bulunacak, hepsinin! Önce Sen, Kul olacaksın yani Kul!
Merhametinde Kemal yoktur..
Merhametinde Kemal yoktur.. Kemali, Celalinde gizlemiştir.. Adeti budur.. İlke budur..
Üveysi ~ Tasavvuf
Üveysiliğin Hakikatteki Manasını Üveysiyyet'e Ulaştırılmayan bilemez.. Hatta o "Kurbiyet"tir.. Sen Tarikat Tıfıllarını geç.. Hiçbir Pir ve Kamil yoktur ki Üveysi olmasın.. Bu Manayı kabullenemeyip anlayamayan "Adam" olamaz.. Ha bazısı önce, bazısı sonra olmuştur.. bazısı da Lafda üveysidir yabanda kalır, o başka, onu demiyoruz, o da aynı Tarikattaki Yaban gibi Yabanidir.. İncelememiştir.. Eşeklik eder, Kalp de Kırar; öyle bir Eşektir.. Bu manaya dikkat etmezsen, sana "Cahil" denir, geçilir; öyle de kalırsın..
Aşk ~ Kul
Dost yanında, Dost hakkında derin düşüncelere dalıyorsun.. Felsefeci misin, Kelamcı mısın, Zevk mi ediyorsun, Deli divane Aşıkı mısın..
"Hakikat-i Muhammediyye"
"Yaratılış" bir İş'tir; tek bir "İş".. O Zâtın-Ruhun Nefsinin İşidir ki, O'nun Nefsi de Nur'dur.. Bu İş'ten ilk Tecelli de böylece Nur olmuştur.. "Gece" ve "Gündüz" tek bir İş, tek bir Nur'un Zahiri Batınıdır.. Alem'in Maddesinin Hakikati de Nur'dur.. Her Hakikat'in Zahiri ve Batını olduğu
gibi, ilk "Yaratılan" Nur'un Batın'ı "Hakikat-i Muhammediyye", Zahiri ise ilk Yaratılan Ruh olan "Ahmed"dir.. İnsani Nefsinin adı ise, Muhammed (as).. İşte Ruhlarımızın Nefsinin Mertebesi O Nur'dan Yaratıldı; yani "Hakikat-i Muhammediyye"den! Bu Sırlardandır ki, Müslümanlara "Ümmet-i İcabet", henüz icabet etmemiş Kendi Nefislerinin Hakikatlerine Davet olunan Ruhlara ise "Ümmet-i Davet" denmiştir..
gibi, ilk "Yaratılan" Nur'un Batın'ı "Hakikat-i Muhammediyye", Zahiri ise ilk Yaratılan Ruh olan "Ahmed"dir.. İnsani Nefsinin adı ise, Muhammed (as).. İşte Ruhlarımızın Nefsinin Mertebesi O Nur'dan Yaratıldı; yani "Hakikat-i Muhammediyye"den! Bu Sırlardandır ki, Müslümanlara "Ümmet-i İcabet", henüz icabet etmemiş Kendi Nefislerinin Hakikatlerine Davet olunan Ruhlara ise "Ümmet-i Davet" denmiştir..
İç, İç'e
Tecellileri içinde Zât.. Alem içinde Beden.. Uzaklık içinde Yakınlık.. Kalp içinde Sevda.. Nefs içinde Ruh..
Vehhabi'ler ve Vahdet-i Vücud'u tam idrak edemeyenler..
Vehhabi'ler ve Vahdet-i Vücud'u tam idrak edemeyenler, onların Hallerini beşeri Aşıkların Hallerine benzetirler.. yani "..aslında gerçekten bir Kavuşma yok, onlar Duygu Halleri ile Sevgilinin Hayaliyle Kendilerinden geçmişler, Sarhoş olmuşlar, Yokluk da deseler Varlık'da deseler bundan ibaret, yani gerçek bir Vahdet yok, durum bundan ibaret.." diyorlar.. Halbuki Vahdet-i Vücud tam olarak Eşya'nın Hakikatinin ta Kendisi, hatta Aşkın dahi ta Kendisi ve Hakikatidir.. Yoksa ne "Şahdamarından Yakın" olmak ne "Min Ruhi" ne de sayısız onca Ayet ve Hakkın durumu bu zannettikleri gibi bir Hal, Hayal, Mecaz, Avunma olurdu.. Şu var ki onlar Kafir değiller, ne yazık ki ne söylediklerinin farkında değiller.. Asıl Hayal, Hal, Avunma tam tersi onlarınki..
Mana ~ Aşk ~ Vücud
Madde ve, Mananın Hakikatini, boşuna Ayrı göstermedi.. Hepsi Aşık için.. Aşık Mana'nın Hakikatine erdiği gibi Sevgilinin sadece Hayaliyle, İsmi ile, verdiği Duygu Halleriyle yetinemez.. Maddenin de Hakikatine yani Vücud'a, Sevgiliye tam Kavuşma ister.. Hatta Aşık öyle ki, Yokluğu ve Aşkı dahi perde görür..
"Uyku" değil, "Yokluk".. "Uyanmak" değil, Dirilmek..
"Uyku" değil, "Yokluk".. "Uyanmak" değil, Dirilmek.. An be an, Hayy ile Dirilmek.
Vefa
"Niyâzî'nin dilinden Yûnus durur söyleyen.. Herkese çü can gerek Yûnus durur cân bana."
Niyazi Mısri { ks }
Vefa'ya bakınız..
"..Sonra herkesin denenen, bilinen derecesini tanı, birinin çektiği zahmeti başkasına maletme, onun yerine başkasını övme. Herkese noksansız olarak hakkını ver, herkesin hakkını tanı. Birisinin büyük oluşu yaptığı başardığı küçük bir işse, büyük görmene, gene birinin yaptığı iş büyükse, fakat kendisi düşkünse o işi küçük görmene sebep olmasın.." { Ali (kv) }
Niyazi Mısri { ks }
Vefa'ya bakınız..
"..Sonra herkesin denenen, bilinen derecesini tanı, birinin çektiği zahmeti başkasına maletme, onun yerine başkasını övme. Herkese noksansız olarak hakkını ver, herkesin hakkını tanı. Birisinin büyük oluşu yaptığı başardığı küçük bir işse, büyük görmene, gene birinin yaptığı iş büyükse, fakat kendisi düşkünse o işi küçük görmene sebep olmasın.." { Ali (kv) }
"Sebepler"
"Ayakabı bağınızı bağlamayı dahi Allah'dan isteyiniz" { sav }
Halbuki "Sebepler" deyince biz bunu ne Dua'dan sayarız ne Kabulünden..
Halbuki "Sebepler" deyince biz bunu ne Dua'dan sayarız ne Kabulünden..
"Mahzun olma" ~ Vücud Ehli
"Mahzun olma".. Gönlü dahi nehy etti.. "Bizimledir".. Vücud'u ispat etti.. Hep sorarım şimdi de sorayım, Ayet mi bu.. Hadis mi?.. Kadim mi.. Varlığını bilmek var, Bilmek var!.. Mahzun olma, Vücud'a gelmeden kim var ki!
O ~ Dünya ~ Vicdan - Din ~ Ateizm
Adaletli olmadıktan sonra -ki İlah'ın İsmidir- Yeryüzünde hangi Mahkeme hangi Sistem olursa olsun.. Kafir de olsan, işte, O'nu arıyorsun.. İşte Misali.. İstersen Vicdan sahibi ol, Yanlış yerde arıyorsun O'nu..
Min Ruhi ~ Nefs ~ Alem
Ruhunun (Min Ruhi) yani Senin Öz'ünün Hakikati Bedeninden farklıdır, bunun İdrakine varmalısın.. Öyledir ki Beden yanar, Nefis Acı duyar, o Yanmaz ve Acı duymaz; Sen bu Sırrının ip ucunu basitçe İmanından tut, şöyle ki: Beden ölür Ruh ölmez.. Bu Zati Münezzehliğinden önce Öz varlığının Sırrının Esmai Niteliklerinin de idrakine varmalısın, mesela Sabır.. öyle ki Sabır Manevi Ateşlere karşı Su gibi olabilir, hatta Ateş onun için Zevk'e dönüşür.. Bunlar İnsan'ın Zati Hakikati olmasına karşın, Nefsine Sarılana kesinlikle Sırrından Nasip yoktur.. Ve O Sırrı böyle olmasına karşın acıdır ki sarıldığı Nefsinin Vehmi onu Yakıp kavurur.. İbrahim'e (as) Ateşin serin selamet olmasının Hakikati de bundandır; Zira Ruh O'nun Ruhundan olduğundan ve O ise her şeyin Özü Hakikati olduğundan, Alem'den bir Alem olan Beden dahi Dört Unsur gibi, Hakikat'de yine O'nun Ruhuna bağlıdır.. İnsan'a Kendi Ruhumdan buyurması Tecellileri içinde Zatına En Yakın kılınan Varlık olmasındandır; Keza O Tek ve Bir'dir..
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)