Başlıklara tıkladıkça Rastgele yeni kayıtlar gelicektir

İlim ~ Salat-ı Daim

Sana İlim verilmemişse, yani ulaşamamışsan, onu gider gelir, alır verilir zannedersin; halbuki Allah'ın İsmi nasıl gitsin gelsin! Giden gelen alınan verilen senin durumuna göre verilen Hükümdür! İlim ise Sabittir!.. Külli olan İlim Sen'de Bilen ve Bilinenini bulmamışsa elbette Aktif olmaz.. Bu Aktif olmayış ise senin Gafletinden ibarettir.. Yoksa alınan verilen bir şey yok ortada! Ben daim namazdayım (Salat-ı Daim) deyip veya Secde'yi seccadede bırakarak Aktif İbadetleri yani "İlişkiyi" Muhabbetullahı ve Marifetullahı kaçıranlar gibi!

Hak-ikat

Rüya'ya Uyanıklığa göre Rüya, Uyanıklığa da Rüya'ya göre Uyanıklık diyoruz.. Halbuki Rüya'da da Uyanıklık'da da Aranılan "Hakikat"tir.. İşte, "Hakikat"; Hakk'ın Zati Tecellisinden ibaret!

Zaman - Hareket - Ruh - Can - Akıl

Varlığın Can'ı Hareket'den kaynaklanmaz. Şeyler Sabit olsa bile Hayat O'nda daimdir.. Zaman da
(Ed Dehr) aynı şekilde, şeylerin akışı dursa da akar.. Daha doğrusu akmak değil de kendi özünden çağıldamak-kaynamak diyelim.. Canlılık bir hareket görünmese dahi O'nda böyle sabittir.. Çünkü Ruh Özü Kendi Zatındandır.. Ruh'un Hareket ile algılanmasına Can deriz.. Peki Zaman'ın akışı durmaktan başka değişse veya Hareketler karışsa, yine de Algılayabilir miyiz?.. Elbette, O'dan birer Ruhlar (Min Ruhi) olduğumuzdan yani Zatımız Kendisinden Sabit olduğundan, sadece Algılama suretimiz değişirdi.. Nedenselliğin ardışıklığı değiştiği için Aklın sadece algılama sureti değişse de o da aynı Ruh'un-Zat'ımızın gözü konumunda olduğundan yine bir şey değişmez, aynı süreç farklı görünümde yaşanırdı.. Nasıl Şimşek-Işık ile Ses ayrı geldiği halde durum değişmiyorsa, Zaman da öyle başka türde yine hareketten ibaret olduğu zannedilirdi!.. Bir şeyin görünümü (Tecelli) değişmesiyle Zatı değişmez.. Ve bir surette örtünmesiyle Hakikati (El Batın) de değişmez!.. Kuran-ı Mecid'den ilgili Ayet-i Kerime ile sözümüzü sırlayalım..

Görmedin mi Rabbini gölgeyi nasıl uzattı?
Eğer dileseydi elbette onu, sakin (sabit) kılardı.
Sonra da Güneş’i ona (gölgeye) delil (yol gösteren) kıldı.
{ Furkan 45 }

Rüya'ya Uyanıklığa göre Rüya, Uyanıklığa da Rüya'ya göre Uyanıklık diyoruz.. Halbuki Rüya'da da Uyanıklık'da da Aranılan "Hakikat"tir.. İşte, "Hakikat"; Hakk'ın Zati Tecellisinden ibaret!

İlim Malum.. Marifetullah

Hz Ali Efendimizin (kv) buyurduğu gibi İlim, kişiler üzerinden değil, Hakikatler üzere elde edilebilir. Mesela "Nefs" dendiğinde sen veya başkasının "dedi kodu"su değil, Nefs ve Mertebeleri söz konusudur.. Ta ki İş tom-jeri, kedi-köpek, Musa-Firavun kavgasından yani masiva'dan böylece sıyrılıp Varlık Mertebelerine, Kendi Nefsine ve Ruhuna-Özüne, Esma'ya, Sıfatlara, Cenab-ı Hakk'a varabilsin.. İşte o zaman senin Düşüncen bile Hakk ile Sohbet olabilir.. O zaman Musa'da da Firavun'da da Halk Perdesi olmaksızın Hakk'ı görebilir bir Marifet'e erişebilirsin.. O zaman sen de sen olmaz, fena bulursun.. İşte İlim ve Malum aynı oldu; Marifetullah gerçekleşti..

Himmet ~ Birleme..

Himmetini Allah'da toplamayanın gücü yoktur..

Manevi Nimet..

Maddi Nimet için dahi olsa Manevi Nimet şarttır.. Paranın yokluğu Manevi Nimetin yokluğu yanında hiçtir hiç!

Kulluk

Para'ya mı kulluk ediyorsun, Nimet'e mi, Veren'e mi?!

Aşk

Verse Nimet artar, vermese Aşk!

Veli Nimet.. Hu

Nimetler bizim mi?.. Yahut O'ndan başkası bize bir Nimet verebilir mi?! O halde "Veli Nimet" O!

Din Nasihat! Hata ise Benlik'tir!..

Hakk'a varmak için Hatalara mı muhtaçsın?!.. Nasihatler yetmiyorsa.., başına musallat olan şu Nefsinden başka Huzur'a çıkış yolu yok mudur dersin!.. Her şeyde O'na gözlerini açanın yolu nefse şeytana dünyaya uğramaz! Din Nasihat! Hata ise Benlik'tir!.. Dini Allah'a Halis kıl! Öyle ya da böyle, Kafire de Müslümana da O'ndan başka çıkış yok!

Nefs ~ Dünya ~ Aşk

Hatalar sana nasıl Doğru'yu gösteriyor, Benliğini Öldürüp Hırsını gideriyor, Hakk'ı işaret ediyor? Çünkü Dünya baştan sona Tuzak kuranların en hayırlısı olan Allah'ın Tuzağıdır! Ta ki kendinden bile geçecek bir Aşk'la O'na düş!

Dünya

Şeylerden İlahmışlar gibi nefsinde endişe edip medet umup, seni hep terkettikleri halde yine onlara ümit bağlayarak onlarla avunuyorsun.. Halbuki onların hükmü sadece nefsinde, vehminde geçerlidir; Kalb ise Dünya ile hiçbir zaman Tatmin ve Huzur bulmaz! Hakk'tan yüz çevirmenin Karşılığı-Ceza olarak Dünya! Onda İlahların sonu gelmediği için Endişenin de sonu gelmez, artar! Allah'dan başka Allah yok ki İlahlar olsun! "Allah'a kaçın!" (Zariyat 50)

Takva ~ Tasavvuf

Belirsiz şeylerden korkma; Takva sahibi ol!

Allah Sevgisi..

Her gün Allah Sevgisi hakkında bir şeyler söyle.. Kendine!

Allah'ın İsimleri ~ Tasavvuf

Resim de Fotoğraf da Heykel de, bütünüyle görünen Alem de, Suret'dir.. Suret, Işık (Nur) ve Şekil (Musavvir) dir.. Sonra, daha öncesinde hepsi de Sanat (Sani) dır.. Yani İlmen (Alim) baktığında, hepsinde hepsi bulunur.. Ama mesela sadece "Fotoğraf" Asıl olamayacağı gibi elbette ki "Sanat" (Sıfat) da sadece "İnsan" (Eser) elinden çıkandır denemez.. Mesela, Sanat mı üstündür İnsan mı, da denemez; çünkü Sanat ondan görünebilirken aynı zamanda İnsan'ı meydana getiren de odur.. Ki her Suret "İnsan" değildir.. Keza Alem'de Işık'sız "Suret" meydana çıkmaz ki Sanat görünür olsun.. Kısaca, Anlarsan, İsimler (Esmaül Hüsna) birbirinden ayrı mütala edilemediği gibi, onların kendileri ile, eserlerinin kendileri arasında da Farklar ve Mertebe farkları vardır.. Yine Anlarsan, onlar kendi başlarına da eser meydana getirmezler.. Ve nihayet görürsün ki onlarla eserleri üzerinde Tek Bir Şey Hüküm sürmektedir.. Nedir "O" !

Mükafat

Sen'den daha büyük mükafat var mı Ey Allahım! Huuuuu Hu! Huuuuu Hu!

Mükafat

Onun bu dünyaya kıyas edilmeyecek mükafatları var.

Canlı Resimler..

Canlı Resimler gözler önünde.. Canlı Resimler Canan içinde.. onlara Can veren Cananı görmez misin..

"Muhakkak ki o, gerçekten Kerim Resûl’ün sözüdür.".. ~ Kuran'da Tasavvuf - Vahdet!

Muhakkak ki O (Kur’ân), gerçekten Kerim Resûl’ün sözüdür.
Tekvir 19

Muhakkak ki o, gerçekten Kerim Resûl’ün sözüdür. Hakka 40

Cebrail'in yani bir Meleğin Sözü mü ? Allah Kelamı mı?

"Resul'e İtaat Allah'a İtaattir" Ayetinin Manasınca Peygamberin (as) Sözü mü? Allah Sözü mü ?

"Ve o, hevasından konuşmaz." Ayetinin Manasınca "Hadis" mi (Söz!) ?
Allah Kelamı mı ?..

Yukarıdaki söz konusu iki Ayet'e göre Resul'ün Manası Tasavvufi Mana'da Vahdet ile açıklanmazsa nasıl açıklanacak?! Aksi halde;
Hz Peygamber'in (as) yani Resul'ün sözü mü ? Cebrail'in yani bir Meleğin Sözü mü ? Allah'ın Sözü mü!

Akılsız Cahiller ne kadar inat etse de "Kuran", ancak Tasavvuf'un İşaret ettiği ve açıkladığı Mana ile, yani ancak "Vahdet" ile açıklanabilir! Gerisi yetersiz ve boş Kelam!

Evrimin Çelişkileri.. (Devam)

Kutup Ayılarını çöllere taşı milyonlarca yıl geçsin Hörgüçleri çıkmaz.. Develeri Kutuplara taşı, milyonlarca yıl gözlemle (!) Onlar da Kutup Ayılarına dönüşmez! Ee? Hani deney hani gözlem hani Bilimsellik!

Yer-çekimindeki Azizliğe bak! ~ Esma

Kola kutusu gibi büzülmüyoruz ve dünyanın dönüşünün olanca hızına rağmen de uzaya savrulmuyoruz.. Dünyanın çevresinde havada öyle geziyoruz da aşağı düşmüyoruz.. Yer-çekimindeki Azizliğe bak!

Matematik ~ Bir - Tek ~ Tasavvuf

Matematiğin temeli, görülen şeylerin çokluğuna dayanır.. 1 ise sayılamaz.. Matematiğin var sayılması, Çokluğa, Parçalara dayanır.. Var sayılan şeylerin var sayılması ve olması mümkündür; keza Vehim ve Hayal veya sudaki pipetin kırılması, yamuk aynalar böyledir.. Yok da böylece var sayılabilir.. Halbuki Yok yoktur; yani daima yok oldukları halde var "sayılan" şeylerin yok olmaları dışında bir yokluk yoktur, daima "Var" olan ise sayılamaz Tek'dir ve O yok olmayan Kaynak'tır.. O Tek ve Bir, Kendisi ile Kaynak olan, yok sayılır ise, diğer şeyler zaten var sayılamaz.. Her şey yok olduğu halde Baki Var olanın ne olduğu gayet açıktır.. Onların var ve sayılması halinde, Kaynakları kendileri olmadığı ve çok oldukları da açıktır.. Halbuki onları Tek ve Bir olmadıkları halde Tek ve Bir olandan ne kendi başlarına ne de topluca apayrı bulunmadığını görürsün; onları bütün yönlerden kuşatan tek şey Tek ve Bir olanın, Tekliği ve Birliğidir.. Sayılanlardan olan Sıfatlar da böyledir.. Merhamet, Adalet, Görme, Duyma vb bütün bu Sıfat denilen şeyler de aynı Kaynak'ta Tek ve Bir olan "Var"da, sayılamaz parçalanamaz durumda, aynı "Kaynak"ta çağıldamaktadır.. O, görülen görülmeyen her sayılanın Kaynağı, Tek ve Bir olan O'dur.. İnsan'larda veya Sıfat'larda var sayılan Bilincin Tek Kaynağı dahi O'dur.. Zira "Var" denildiğinde Zikredilen ancak O'dur!

Akıl - Duygu ~ Büyüklük

Alemde büyük neye göre büyüktür, küçük neye göre küçüktür.. Alem neye göredir ki!.. Vs.. İşte bu salt akıl böyle yarı yolda kalır, fikir de boşa çıkartır, boşluğa düşürür.. Ama Allah sana senin duygularında halinde Büyüklüğünü bir tattırsın, bak bakalım o zaman O Büyüklükten Şüphe duyacak mısın!.. Hatta akıl fikir yine şaşırır da küçüklüğünü unutuverirsin.. Yahut hayret eder kalırsın da O Büyüklük kalbinden aklından fikrinden hiç çıkmaz gitmez..

Mana ~ Nuzul'de Uruc ~ Min Ruhi ~ Münazele

İndiren de O, çağıran da O.. Topraktaki Tevazuyu ve Verimliliği, Sudaki Temizlenmeyi ve Yükselişi, Güneşteki Aydınlığı, Cömertliği ve Nefesteki Alışverişi, Yenilenmeyi vb Sonsuz Manaları görenler, bu gördüklerini inkar edemezler.. Bu Çağrıyı Can Kulağıyla dinleyenler, Beden Arzında Halife Kılınmış Latif Ruhlardır.. Onlar Kendi Özlerine Zulmetmekten sakınırlar; Ayrılıkta Aşk'ı, Nuzülde Urucu, Çoklukta Birliği, Kesafette Letafeti, Ölümde Hayatı, Özlerinde Özlerini (Min Ruhi) bulurlar.. Davete canla başla İcabet ederler! Kaybolmazlar! İnkar edecekleri Küfredecekleri bir şey bulamazlar.. Elest Bezmindeki Ezeli Hitab Kalp Kulaklarında El An Yenilenir.. Onlar Fena'dan Fena bulmuşlar, Beka'dan Beka'ya ermişlerdir..

Nefs

Nefsinden daha büyük yalancı yoktur.

Kamil Kul

Cahil insanların ilgisini, Kamil Allah'ın ilgisini çeker.

Nefs

Nefsine kapılıp gidersen, o oldun demektir.. o zaman onu nasıl karşına alıp da söz geçirebilesin..

Zaman

Son gün gelip çattığında.. Ölüm öldürüldüğünde.. Artık Zamanın Varlığı hakkında düşüncen ne olur..

Ruh - Can - Düşünce ~ Beşer - İnsan - Canlı Cansız ~ İnsan-ı Kamil

Ruh'a (Min Ruhi) göre Can da Düşünce de, Beden gibi dışarıdadır.. Ruh'a göre ne canlılık ne ölülük ne dış iç ne aynı ne gayrı diye ayrımlar da yoktur ya, anlatmak için söylüyoruz.. Beşer İnsan gibi ayrımlar da Ruh Sırrına göre izafi kalır, çünkü İnsan-ı Kamil hem Bitki hem Hayvan hem Beşer hem İnsan, bütün bir Alemdir! Lakin o, Kendi Özünün Sırrına Vakıf olmuş, Dünya Perdesi kalkmıştır!.. Zaten Ezelden (Elest Bezmi) Allah'dan bir Ruh (Min Ruhi) olduğunun Tam farkına varmıştır!.. Şah damarından yakın olan şah damarından yakın olduğu halde İnsanlar, Alem, aynı yerinde duruyor ya?! Öyle! Hele büyük kıyamet koptuğunda seyr et O'nu sen!

La ilahe illallah Muhammeden Resulullah!

"Bulmuşun da bunuyorsun" derler hani halk arasında.. La ilahe illallah Muhammeden Resulullah! Şükr et, Hamd et, beş vakit davet edenin Huzuruna var!

Tecelli ~ Min Ruhi ~ Suret ~ Vahdet

İki elin farklı iki iş yaptığını düşün.. O'nun aynı An'da hepimize Farklı Tecellisi bu gibidir.. Bu Esma-Sıfat Tecellileri Mertebesindedir.. Zati Tecelliye gelirsek.. O Tek olduğu halde Farklılık nasıl mümkün olur? Ve nerede yer bulabilir?.. Ayrı ayrı mekanlar alemler mi var?!.. Hayır, O'nun Ruhunda her birimiz Ondan birer Ruhlarız (Min Ruhi) da öyle.. Bu Ahirette de böyledir.. Zannetmeki Suretteki Tecelli Aynılandı diye hepimize Aynı An'da Aynı Tecelli olur!.. Her birimiz Esma'dan Sıfat'tan geçip Tecelli Eden Zat O olduğu Bilinirse başka! Yoksa Vahdet Suretin veya Tecellinin Aynı olmasında değil! Yani her birimiz O'nun Ruhunun Aynında Ruhları olduğumuzu bilmemizle mümkün O Vahdet! Yoksa Zati Tecelli, Suretin aynılanması değil.. Şunu unutma: Tecelli olunanlar kalkarsa, Tecelliden Muradı -yani O- gerçekleşmemiş olur! Böyle bir şey de Manasızdır.. Subhandır O!

Mahbub-i Subhani Abdulkadir Geylani (ks) ~ Celalin Cemali

Geylani Hazretlerinin Celalini anlamıyan, Allah'ın Celalinin Cemalinden ne anlar..

Ümmeti Muhammed Cahildir, Akletmez, Allah nedir İman nedir Kuran nedir bilmez!

Adam var dağın başında köyde geleneğin ortasında kafir'dir küfreder.. Böylesini tanımadıysan, yani O Himmeti anlamadıysan, tabi zannedersin ki bu Ümmeti Muhammed Cahildir, Akletmez, Allah nedir İman nedir Kuran nedir bilmez!.. Sen Erdin de Bilirsin, Şehadet edersin!

Müşahede

Gece olsun, Gözlerini kapat da, O seni çepeçevre hudutsuz saran Siyahı iyice bir yokla, Müşahede et..

Zikir

"Allah'ım Seni Seviyorum" demeyi Zikir edin.

Hakk nefsinin hakkıymış gibi..

Hakk nefsinin hakkıymış gibi Oyun Hileye meyleden İmtihanı kaybetti.. Hakk'tan uzaklaşan Hakkı kaybetti!

Vesvese ~ Akıl - Duygu ~ Min Ruhi - Kalu Bela ~ Platonik Aşk!

Uyanık olunmazsa, Vesvese kendini bir başka vesveseyle ör-t-er.. Hakk ise İnsan için kendini böyle kundaklamaya gerek duymaz. O örtülemez apaçıktır! Akıl arapsaçını çözmek ister; Kalp ise Sıfat Tecellilerini zaten "Yetkin-Muhtaç" olarak kabul edicidir, ve burun kıvırmaz..; bu kişiye göre değişir mi?.. Duygusuz salt Akıl, Akılsız salt Duygu -ki bunlar Esma Tecellileridir- olur mu diye sormak daha doğru olur!.. Kaldı ki "Ruh"a (Min Ruhi-İnsan Zatı) gelirsek ikisinden Özünde daha Yetkin olarak onlarla iş görmekten Münezzeh halde "Kalu Bela"dan her şeye Hazır Nazırdır.. Allah Mudil'dir! Allah Hadi'dir! Kim neye Kime varabilirmiş! Kim Kimden neyden uzak durabilirmiş! Sevgilinin "Kendisini" İsteyeni geri çevirmesi düşünülemez! O'nun Platonik Aşığı olamaz!

El Kadim ~ Ayan-ı Sabite ~ Tecelliler ~ Zaman ~ Elest Bezmi ~ Min Ruhi

İlmin'de her şeyin Sabit olması Tecellilerini Kadim yapmaz.. Sıfatları Zatında Sabit ve Kadim olduğu gibi Tecellileri Sabit ve Kadim değildir.. Dün yediğin elma bugün yediğin elma değil.. Sayısız Değişik Tecellilerin Vücud'da yeniden yeniye açığa çıkmalarıyla Zatının (Ruhunun) Sıfatlarıyla Tek ve Bir (Vahidil Ahad) oluşu Değişmediği gibi, İlminde Kendini ve Tecellilerini Ezeli (Zamansız) olarak Sabit Biliyor olması da ne onları ne de O'nu Kayıtlamaz.. Keza O'nun üzerinden Zaman da geçmediği, lakin Kendisi Evvel, Ahir, Dehr (Esma) ve Anı Daim olması gibi.. Şeylerin İlminde Sabit olmalarını şöyle de ifade edebiliriz: Onları Hatırlamamıştır ki Unutsun; yani değişme olsun.. Ve bizler (Min Ruhi) Vücud'a getirildiğimizde Tecellisine (Zati Tecelli) Tam Mazhar kılınmadığımız için Varlıktan bir koku almış sayılmayız; nasıl Kadim olalım.. Sevgilinin Cilvesi bu.. Yani Vücud'a gelmeleri ve bulunmaları (Elest Bezmi) Tecellileri olmak bakımından onları elbette Tek ve Bir olma Kadimliğine eriştirmez.. Belki O'nun Ruhunun Ruhları olmak Lütfuna Mazhar kılınmakla Nur üstüne Nur oldu-k.. Elbette bu Kadimliği, Tek ve Bir olmayı tatmak koklamak demektir! ; yani O'nu.. Sevgiliyi!.. İlminde ise biz, İlmi (Tecelliler) Suretler olarak önce ve sonra, ve şimdi de Sabit olarak, sadece Kendinden Kendine Tecelli ettiği Suretinden ibaretiz; nasıl Kadim olalım!..

Perspektif - Suret - Hayal ~ Geniş!

Suret'de "Çizgi" yoktur.. Yani "Şekil" yoktur.. O (Suret) şekille çizgiyle Kayıtlanmaz Bütün bir "Görüntü"dür.. Şekil Suretle değil Genişlik (Vasi) iledir; Dokunmaktaki veya mesela Perspektif'teki.. Ve Suret "Hayal" de değildir, Hayal "Suret"dedir, ayrı ve üstünü değil ona tabidir.. Mesela "Üçgen".. Yoktur.. O "Perspektif"de vardır.. Ya "Perspektif" var mıdır.. hayır o (prizma ve gökkuşağı gibi) Suretteki bir Belirimidir.. Suret neye ta-bidir, O'nu söylemeye hacet yok..

Şahdamarından daha Yakın.. ~ Mümin Kulumun Kalbine Sığdım..

Şu bütün her şeylerin nedeni, şu bütün her şeylere sebep olan var ya.. Şahdamarından daha Yakında.. Ve Kalbine sığmak istiyor.

Fena - Beka ~ Nefs ~ İkilik ~ Tevazu ~ Birlik

Fena'da iken Sen yok musun ki, Beka'da olanın beraberliğini İkilik görüyorsun.. Nedendir bu devamlı Nefs hatırlatman; Tevazu gibi, yani Kibir mi?! İşin Hal'inde Adetinde kalan, Hakikatini nasıl anlasın.. Senin Aslın Nefs midir ki, Fena Hal'inden çıkınca İkilik olsun.. Fena bir Hal gibi gelir gider diyorsan, Sen Beka hakkında zaten ne bilesin de ne konuşasın.. O İkilik dilemese Sana ne lazım!

Zahir - Batın ~ Tanrılar Zıtlığı!

Zahir diye bir tanrı olsa, bi de Batın diye bir tanrı olsa.. Bunlar el ele verip "gel beraber bir şeyler yapalım" deseler.. Ortaya neler, ne çıkardı acaba.. Bunlar ayrı olsalar birbirlerinden haberleri olmaz, çatışsalar birbirlerine girselerdi de karman çorman, bir şey çıkamazdı ortaya!

Merhametsiz Mazlum olmaktan daha kötüsü var mı!

Ey İsrail, şu gaz odalarına kapatılan, onca zulüm gören Yahudiler Sen değilmiydin! Merhametsiz Mazlum olmaktan daha kötüsü var mı İsrail? Seni Dinin kurtarır sanma, Münafıklar Cehennemin en alt tabakasında İsrail!

Min Ruhi

Sen Allah'dan bir Ruhsun! Erkek Kadın, Zengin Fakir, Irk vs ayrımlarla, bu Kendi Özün Sırrına Vakıf olamazsın.. Sen Allah'dan bir Ruhsun! Tabiatlarını Hayvani Şehvetini, Nefsini Kibrini Küfrünü aşmadan, bu Kendi Özün Sırrına Vakıf olamazsın..

Hayvan sorulmaz Dünya Cennetinden.. Bu Sırdan Haram Helalden, Sen sorulacaksın!

Ey Can, Vehmi bırak
Hayal değil Yanarsın


Gönülden Kulluğa gel de
Latif ve Aziz olanı Tanıyasın

Kendi Özünden Kendin Mahrum kalmayasın!

Tesadüf ! ~ Madde - Ezeliyet

Tesadüf'ün gerçekleşmesi ortada bir şeylerin olmasını gerektirir; yok ise, Tesadüf edebilecek bir şey yok, yani Tesadüf yok demektir.. Elinde ıstaka ve masa ve üzerinde bir sürü toplar olacak ki Tesadüf gerçekleşebilsin, halbuki kim bilardo toplarının, ıstakanın ve masanın Ezeli Ebedi olduğunu ve Tesadüfen oluştuğunu iddia edebilir; eğer bunlar Ezeli değilse -kaldı ki kendisinin böyle bir zamana yayılmış bir varlığı da yoktur- ne imiş o Ezeli diye İddia ettiği Madde!? Ve şu veya bu Ezeli ve Ebedi'dir diye İddia edilen şeyler neler imiş!? ki birbirlerine Tesadüf etmişler! Ahmak veya zır cahil Kafir olmayanın böyle İddiaları olmaz!

Tasavvuf'da Keşf ~ Rüyalar - Aristoteles

Aristoteles'in "Rüyalar Üzerine" söyledikleri, onun sadece sözümona maddi şeyleri kabul etmesi anlamına gelmez.. Yani mesela Rüyalar hakkında konuşurken "Geleceği Görmek"ten hiç bahsetmemesi, o konuda bir Keşfinin olmayışındandır.. Sabah net olarak gördüğü rüyayı gündüz birebir yaşamamış bir kimse zaten bunu başka nasıl bilebilir ki! Veya, nasıl inanabilir ki! Ya bunu ona bir Peygamber söyler ve kabul eder, ya da böyle bir Keşfi olan herhangi biri söyler.. Fakat kişi kendisi birebir yaşamadan bundan nasıl bahsetsin.. İşte Keşf böyle bir öneme sahiptir.. Yalancılar yüzünden onu inkar etmek lazım gelmez, o ham kişilerin işidir..

Evrim ~ Canlılık ~ Çelişki!

Evrimciler Canlı-Cansız ayrımı yapamayıp 'her şey madde enerji kimyasal tepkimelerden ibarettir' dediklerinde Doğa'da-Alem'de veya Kültür'de herhangi bir şey değişmekte midir? Yani Canlı yok mu olmuştur veya Cansız Var mı olmuştur? Sonuçta Canlı-Cansız ayrımını kaldıran kendileri ve bu ayrım kalktıktan sonra neye zaten Canlı veya Cansız denebilir ki de Ruh-Can İnkar etmek onlar açısından anlamı olsun? Sonuçta böyle bir ayrım zaten yok! O halde neden Evrimciler bir marifetmiş gibi bunu söylemekte bu kadar ısrarcı? Kendileri açısından Bilimsel olarak zaten böyle bir ayrım yoksa, Cansız'dan Canlı çıktığı nasıl iddia edilebilir mesela!? Canlı Cansız ayrımı olmadığını zaten kendileri söylüyor! Ve Tanrı bunu zaten ta ezelden beri söylüyor; "canlıydı da ben can-ruh verdim" zaten denilemez ki! O halde Evrimcilerin ağızları sulanarak ve çok eğlenerek dalga geçerek bu Canlı Cansız ayrımı yapmalarının sebebi ne? Sadece Ahmaklık ve Cahillik mi? Cehalet üzerine kurulu Suni bir Din Bilim çatışması mı? Halbuki Din "her şeyin" Tespih ettiğini zaten söyleyegelmiştir! Sadece Canlı-Ruhların (!) değil! Acaba bu çatışma sadece Cahillikten ve bu kadar basit Yanılgılardan olabilir mi? Çünkü zaten böylece bu Ayrım yoksa, Evrimciler 'İnsan'ın hiçbir ayırıcı özelliği yok, madde enerji yığını kimyasal tepkimelerden ibarettir' derken, başka ne olabilir acaba; "Canlılar dedikleriniz taş topraktan ibaret onları istediğimiz gibi deneysel olarak kullanabiliriz ne olacak ki" mi demek istiyorlar!

Derece derece..

Tümü Hakk Tecellileridir bunların.. Ama kimisi Yaratılışa, kimisi Sıfatlara, kimisi Zatına nispetle.. Derece derece.. "Allah en büyüktür"deki "en", 'Tecellilerim içinde "Ben"..' demektir..

"Tek bir Canlı'dan meydana geldi"! - Evrim

Bütün ama bütün Canlılar trilyonlarca farklı baskı altında kalıp onlara göre farklı özellikler sahibi oldular diyorsunuz fakat bir yandan da hepsi tek bir Canlı'dan Evrimleşti öyle mi?.. Sizce bu söylediğinizde Evrim İddiası açısından çok büyük bir çöküş yok mu? Yani gördüğümüz her Canlı Evrim ile bu şekilde trilyonlarca baskılar altında özellikler sahibi olarak oluştu, ama tek bir Canlı'dan! Bu öyle bir Çelişki ve Mantık hatası ki Evrim başlayamadan bitiyor..

Evrim için ileri sürülen en sabit fikir çita veya ayı insan vb bütün canlılar kendilerini birbirleriyle zorlayan miyonlarca şartlara bağlı bugüne geldiler diyor.. E tek bir canlı tek bir canlı iken o halde nasıl ayı kuşa kuş sürüngene veya diğer olası güya milyonlarca baskı hani nasıl nerde oldular -zaten vardıysa hani evrim- ve bu canlılar böylece zaten yokken hani nasıl oluştular, yayıldılar; güya evrimle ama bu canlılar-şartlar daha yok ki hani nerede başlasın evrim? İşte başlamadan bitti! Yobazlık sadece belli bir grupta tarafta olduğunu zanneden adama neyi anlatabilirsin zaten; sorun psikolojik!

"Allahuekber"

"Allahuekber" denmeyecek bir küçüklük yok ki..

İnanç - Hakikat

Bir şeye Cahil gördüklerinin inanması veya inanmaması o şeyi Hakikat yapmaz ki.. Halbuki Hakikat diye İddia ettiğin şeyi Cahil gördüklerin kabul etse onu reddedecek şüphe edecek bir durumdasın.. Peygamber'e (as) 'şu yanındaki ayak takımını biraz bizden uzak tut da sana tabi oluruz' diyen Müşrikler gibi, hatta daha kötüsü..

Haller ~ Hiçlik ~ Kulluk ~ Kurbiyet - O'nunla!

Duygulara (Hallere) tutularak O'nunla "Tanış" olunmaz.. Kapısında öyle duygular haller, dizi dibine varmadan, Cemalin görmeden, ölürsün; olmaz.. Nereye kaldı, niye kaldı Zat'ına Kurbiyet!? Hiçlikle de olmaz.. Onun için buyurdu, Aşk dahi perdedir.. Ancak: O'nunla olur O'nunla!

Allah Zevki ~ Haram - Helal

Allah Zevk'i Haram kılmamıştır.. Bazı Zevkleri, diğerlerine göre derecelendirmiş, bazılarını Haram saymıştır.. Şimdi sen misal Domuz ve Şarap Zevki için, Allah Rızası ve Şarabı Zevkini kendine Haram kıldın.. Eh ne yapalım, zevk meselesi!

Hu ~ Bilinmeyen ~ Şirk!

Kafir de aciz muhtaç hiçbir şey bilmez halde geldi Hayat'a Mümin de.. Bildiğini iddia eden şimdi Kimin İlmini bildi.. Küfreden Kime etti İman eden Kime.. Bilmediğini bilene Selam oldu, İnat edip inkar eden kendi Nefsine yazık etti.. Kimsenin Hakkı kimsede kalmaz.. Arayan mağarada da, firavun'un sarayında da mahrum kalmadı.. İşleri çekip çeviren Kim? İnsanları Teslim et, esir alma.. Seni Kendinden soranı, başkalarından sorma.. O bilinmeyenden yana şüphelere düşme! Soru da tek bir cevap da.. Celali Cemali birle de Kemal bulup, şeytanlığa melekliğe tapma.. Mahkum Muhtaç olduğun en güzel İsimler Sıfatları ara.. Nefsinin derdine düşüp de Şirk koşma; Sevgiyi Aşkı Muhabbeti Sabrı Şükrü İyiliği, En Güzel İsimlerin Sahibini Nefsine Şirk koş!..

"Ve onları sana bakar görürsün, lakin görmezler"..

Putperestler taştan tahtadan yaptıkları putlara bakıp Allah'a yaklaşıyorlardı, ama nedense onlara kendi içlerinden kendi suretlerinde bir beşer olarak gönderilen Peygamber'i göremediler!

"Ve onları sana bakar görürsün,
lakin görmezler" Araf 198

Kuran-CI'lara göre, bu Ayetin manası ne ola ki..

Latif - Kesif ~ Ruh (Min Ruhi) ~ Ruh ve Alem İlişkisi ~ Zaman

Ruh (Min Ruhi) hiçbir zaman bedenle, kesifleşmedi ki ayrı olsun.. Hoş bu Alem de kesifleşmedi, ama illa da öyle diyorsan en basitinden sen bir şeyle meşgul olunca bu alem nasıl yopyok olunuyor, onu açıkla kendine.. ve devam edersek o'nun (Ruh) Rabbisinin üzerinden bir zaman da geçmedi ki o yönden O'ndan ayrı olsun diyelim.. Ya peki nedir durum?.. Şöyle diyelim: "Allahım! Senin rızanı şefaatçi kılarak öfkenden sana sığınıyorum. Affını şefaatçi yaparak cezandan sana sığınıyorum. Senden de sana sığınıyorum. Sana layık olduğun senâyı yapamam. Sen kendini sena ettiğin gibisin."

Kudret Sıfatı ~ Cabbar İsmi ~ Hayal

O'nun bir şeyi Zorlaması (Cabbar) Kudretini Farkettirmesi içindir.. Yoksa O'nun Kudreti karşısında başka bir Kudret olmadığından yani Tek olduğundan, Zorlanma olmaz Kudreti bilinmez olurdu. Mesela "Hayal"i bu Hakikat'e Misal yapmıştır; Hayal'de bir Bina kurmak saniye sürmez, zaten Kudret Zaman ile ölçülmez ya!.. Halbuki biz Hayal kurmayı da kolay zannederiz! Şimdi, gerçekte (Ki Kendinden başka bir Gerçek yoktur) bina'yı öyle uzun uzun yavaş yavaş kurmayı diledi.. Yoksa kulaklarımıza "Ben Varım" diye fısıldasaydı biz bu Sözün Manasından ne kadar ne anlayabilirdik!.. Bu Fısıldamadır.. Şunu da unutma ki, O Gerçekten Göründüğünde O'nu tanımamak mümkün olmaz.. İsterse Sen isterse O binbir perde ardından olsun!.. Ama öyle de herkese Görünmez ya!

Cenab-ı Hakk - Gerçek!

Hakk Firavun'un Kalbine musallat olursa, dalkavuklarına ve soytarılarına "Bana Gerçeği söyleyin" diye Yalvarır hale gelir.. Etrafında bir tane bile Yalancı koymaz.. Hakk onu böylece Kendisiyle İmtihan etseydi, etrafında Peygamber'den başkasını görmek istemezdi! Şimdi sen O'nun bu İşinden azcık bir koku aldıysan, Peygamber'i neden Tasdik etmen gerektiğini Kafir de olsan anlardın!.. Tasdik edenlerden bu Koku burunlarına azcık fazla gelenler, deli divane oldular, dayanamadılar öldüler!

Peygamber ~ Putperestlik ~ Din ~ İnsan

Putperestler soyut varlıklar adına Aracılar Vesileler olarak ağaçtan taştan yonttukları Suretleri kendileri yapıyor kendileri tapıyordu.. Allah'ın İşine fitnesine bak! Onlara kendi suretlerinden bir İnsan gönderdi!..

Binbir İsminde binbir Marifet, Hiç gördün mü O'na bir denk ..

Binbir İsminde binbir Marifet,
Hiç gördün mü O'na bir denk

Binbir Mahluk, kimi ot yer kimi et;
Melek değil Şeytan mı, İnsaf et Kendini Tanı.

İnsan'dır Ayna O'na, geç Karşına görürsün
Öldürmezsin Nefsini ama, bil ki odur Hakk Kılıncı

Bileyle parlat onu kör bıçak İş görmez,
Eziyet verir isen, Kabul olmaz Nefis Kurbanı.

Sanat ~ Zat - Sıfat - Tecelli

Oyunculuk "Sanatçı"nın "Sanat"ıdır.. Sanat onun "Sıfat"ıdır.. Değişen Rollerdir, o kimi zaman şu rolle kimi zaman bu rolle "Tecelli" etse de, onun "Sıfatı" "değişmez".. Gerçekte belki o aynı zamanda Ressam'dır, ve sahnede belki bir Müzisyen'i oynar.. Ve bu durumda, onun Sıfat'ı değişmediği gibi "Zat"ı da değişmez.. "Tecellileri" değişir.. Şimdi bunlar O'nu Bilmene Misal olsun.. Ve Kendini bilmene de Misal olsun ki Film'e kendini çok kaptırıp da, O'nu unutma.. Ki Nefsinin Halleri Tecellileri ile değişse de, Ruhun ve güzel Sıfatların değişmediği, kaybolmadığı gibi O da değişmez, ve kaybolmaz.. Film'i, Yönetmen'i unutma, Rolleri de unutma..

"Onlar Allah'ı unuttular; Allah da onlara kendilerini unutturdu" Haşr 19

Gönül

Gönülsüz olanın gönlü nasıl alınsın!

Kader - İrade

Zina ile Cima Fiilde birdir, Fiilin kötüsü iyisi olmaz, onları Ayıran Kalp'tir Niyet'tir.. Fiil ise sırf Kudrettir; ne Kafir'in Kötülüğe ne Mümin'in İyiliğe Kudreti yetmez-yoktur.. Lakin içlerindekine (Kalp-Niyet) göre ve Nasipleri veya Cezaları ne ise Kudret Fiillerde öylece kötü iyi görünür.. Birine Kötü Fiiller birine İyi Fiiller Yaratılır.. Fiil Kader-Kaza ise de zaten Kafir Mümin tanımaz, herkesin başına gelir; bu sefer de Sonrasında Tevbe ile veya Küfür ile yine Kalben Niyet'e göre Fiiller Ayrılır, ve açığa çıkar veya çıkmaz.. Hatta yazılan silinir.. İnsan'ın Hür olması da olmaması da Kalbine bağlıdır.. Kalbine İyi de girer, Kötü de girmiştir, ve Muhasebe ve Hürriyet, Ondan bir Ruh olması Sırrındadır! Kudreti ve Nazı Dua'dan ibaret! İrade değil, "Cüzi Dua"!

İnsan - Min Ruhi

Hangi Cansızın Canlının Yüzü, Dili, Kalbi, yani Suret'i "İnsan" gibi hem de kendi lehine veya aleyhine olarak Konuşabilir, Manaları İfade edebilir, ortaya çıkarabilir.. Elbetteki ancak "İnsan" Kendi Sureti üzere Halifesi ve O'ndan bir Ruh'tur (Min Ruhi)..