Kayıtlar

Ayan-ı Sabite / Elest Bezmi

"Ayan-ı Sabite" Yaratıklarının Bilgisinin O'nun "İlminde Sübutudur". Hazret bu yüzden "Ayan-ı Sabite varlık kokusu almamıştır" buyurur. "Elest Bezmi-Ruhlar Alemi" ise böyle değildir; bu demek değildir. Yani Biz (Ruhlar) O Toplanışda Ayan-ı Sabite Alemindeki - "İlim" Boyutundaki İlmi Suretler değildik !

Ruh

Ateş yakmaz; "O yakar" buyurmuşlar.. Ruh O'nundur (Min Ruhi) O'ndandır; "Varlık" O'dur madem, O da Mutlak Azadlısıdır. O halde Nefsi, Sadrı Kalbi, "Vehim"den sakınmak gerek !

Ruh

Sendeki O Ruh (Min Ruhi) Bedeninin Topraktan oluşması gibi yahut neslin Adem Baba'dan (as) gelmesi gibi nesilden nesile gelmez, oluşmaz. 'Ataların dedelerin Ruhu' dedikleri Ruh değildir O. Şu havada buharlanan Nefes değildir O Nefes.. Ateşi harlayan, Dert Üflemesi, Vecd Soluğu değildir.. Üç yıl kesilen Vahiy değil.. Kimlik Hüviyet Şahsiyet.. Dişi değil Erkek değil O Ruh.. Yani O Ruh dediğim: Sen..

Başörtüsü - Tesettür / Tasavvuf

“Nikah ümidi kalmamış, kadınlık halinden kesilmiş kadınlar, ziynetlerini göstermemek şartıyla (dış) elbiselerini çıkarırlarsa suç yok onlara; fakat giyerlerse bu, daha da hayırlıdır onlara ve Allah, her şeyi duyar, bilir” [Nur 60] Eh artık sen yaşlı olmıyan için durumun nasıl olabileceğini aptal değilsen anlarsın.. "Fetvayı kalbinden al" buyurulmuş hani.. Edeb'i kaybetmemiş kimse azıcık sözden hatta Sükuttan, Felsefecinin kırk yıl düşünse yazsa yine de ortaya koyamayacağı şey i görür, anlar, bilir. "..Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Allah Teâlâ kıskanır. Allah’ın kıskanması, haram kıldığı şeyi kulun işlemesindendir.." Buhârî, Nikâh 107; Müslim, Tevbe 36. Ayrıca bk. Tirmizî, Radâ 4 “Allah’tan daha kıskanç kimse yoktur. Bundan dolayı kötülüklerin açığını da kapalısını da haram kılmıştır…” Müslim, Tevbe 33

Elest Bezmi - Kâlû Belâ - Elestü Birabbiküm

Rüya görürsün de unutursun, gün içinde aklına gelir.. Seneler evvel bir şey yaşamışsındır da, hiç yaşamamışsın gibi olmuştur..

Yol

Bizim Yolumuzda (ki O yol tektir) "Slogan" yoktur.

"Ve nefahtu fihi Min Ruhi" (Devam)

"Ve nefahtu fihi Min Ruhi" Ayeti Sırrının Hakikati "HİDAYET" değildir. "Hidayet" şu Ayetlerde Zikredilmiştir : "Ölü iken dirilttiğimiz ve insanlar arasında onunla yürüyeceği nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde olup, ondan çıkamayacak kimse gibi midir?.." [Enam 122] , "(Allah) onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir." [Mücadele 22] "Ve nefahtu fihi Min Ruhi" Ayeti Sırrı Zâti Sırlardandır.. Sonradan olan-oluşan bir şey değildir Kendim den dediği O RUH.. Nasıl Yüce Allah Zat ve Sıfatları Ayrı değil ama Sıfatları kendi içlerinde ve Zatından farklı ve Zatı onlardan değil onlar nasıl Zatından ise, Kendimden dediği O RUH da öylece Zatından ve O RUH'un Nefsi içindeki durumu da aynı O'nun Sıfatları içindeki durumu gibidir. Hidayet dışarıdan gelebilir de O RUH ancak içeride, içeridendir de dışarıdan Nefes Üflemekle gelmez ! Yakına çekilmeyen, O'nu, O Özünü, İslam olmak

Ruh

Sağ ayağının serçe parmağını kımıldat... O serçe senin için Yok hükmündeydi.. Şimdi Beden nedir, Ruh nedir Mecazına girmeden önce bir düşünüver !

Vedud

Rabbimin en yakınındaki İsmini Vedud buluyorum; ne güzel, ne güzel..

Zevk

Ruhlarına Suretler giydirmişsin de, görmedikleri Rablerine İman ettiriyorsun. Allah'ım bu nasıl, ne büyük Zevk!

Adem'e İsimlerin hepsini öğretti

"Ve Adem'e İsimlerin hepsini öğretti.." "ve ona ruhumdan üflediğim zaman.." İki farklı Ayet, iki farklı durumdur. Eğer İsimler yönünden bakarsan iş Allah'ın Esma'sına döner. Ruh yönünden bakarsan iş Allah'ın Zâtına döner. İkisini birleştirirsen ki ya Ruh ya Esma'da birleştirirsin; halbuki bunlar iki farklı yön olduğu muhakkaktır: Yani Zât ve Sıfatlar-Esmaların Aynılığı ve Gayrılığı.. Yüce Allah hakkında bu meselenin derinliğini bilenler bilir. Bu Ayetler ise, Allah'ın Âdem (a s) üzerinden bizim hakkımızda indirdiği Ayetlerdir: “Ve Allah, beşere bir şey indirmedi.” dedikleri zaman O’nun kadrini hakkıyla takdir edemediler.." [Enam 91] Lafta Cem, lafta Fark, bu menzilde yolda kalır; Vahdet ve Tevhid de aynı Kelimeler değildir: Kolay söyleme !

Adem'e Secde

Adem'e Melek'den ve Cin'den istenen Secde Zâtidir (Adem için eğilin), Şahsiyetine değildir, yani Kendi Ruhumdan dediği Ruh'a, Hürmetendir; Kesbedeceği Ulvi Manevi Şahsiyetine, Nefsine değildir. Âdem'in şahsında zürriyetinden cümle ademoğullarına Zâti Hürmet'dir, O Üflenen Ruhadır. Melekler ve Cin ve ileride onun zürriyetinden kendi Özlerini, Sözlerini unutacak olanlar ondaki bu Zâtiyetin dışında Surette olana takıldılar. Kesbî Alçalma ve Yükselmeye yani Dünya'ya, geçici Hilafete, yani Nefsî olana takılı kalıp, Nefislerinin Halifeleri olup, O Ruhu görmezden geldiler, yani Kendi Hürmetlerini kaybettiler, Nurdan ve Zulümattan sayısız perdeler altına Memnuniyetle, Mutlu olarak girdiler, örtündükçe örtünmekteler !

Ruhumdan Üfledim - "ve nefahtu fihi Min Ruhi" (Devam)

Sen "ve nefahtu fihi Min Ruhi" Sırrını Mecaz Mana, Metafor deyip kendi kafana göre Yorumlayıp, Ademoğlundan kimilerine "Ruhsuz" diyebilirsin bunda sorun yok; Lakin kendi kısıtlı Marifetini Mecazını Tasavvuf Büyüklerine ve O Hakk'a Gerçek olarak Nispet etmek Gafletine düşme ! Bak O Hakk Ruhsuz dediğin o Ademoğullarının Hakikatlerine Nispetle onlara Gerçek olarak nasıl Seslenmekte ! Ve meleklere, “Âdem’e secde edin.” demiştik. İblis hariç, hemen secde ettiler. O cinlerdendi. Böylece Rabbinin emrini (yapmayarak) fıska düştü. Hâlâ onu ve onun zürriyyetini (neslini), onlar sizin düşmanınız (olduğu halde), Benim yerime dostlar mı ediniyorsunuz? Zalimler için ne kötü bir bedel ! [Kehf 50]

Ruh (Devam)

O'nun Zatı (Ruhu) nasıl İlim boyutunda olan varlık türünden değil ve gerçekte Vücud O'ndan ibaret ise, "Kendi Ruhumdan" dediği Ademoğullarının Ruhları da İlim boyutunda yahut Hayal gibi bir varlık türünden değildir: Buyurulduğu gibi bizZat Kendi Ruhundandır. Zaten bundandır ki onlardan kimini Nefsine uyar, kimini lakayıt, laftan anlamaz, kimini bir acayip, suretten surete, kimini Melek gibi, yabancı, kimini de bu sıfatlarda hayvandan daha aşağı düşmeyi haketmiş, ezelde görülen hesabı infaz edilmiş gibi bulursun. Eğer bu Asli Zati Ruh İnsan'da doğuştan hatta daha öncesinden olmasaydı, ne ömer Hz Ömer olabilirdi ne Ebûl-Hakem Ebu Cehil, hem ne Cennet ne de Cehennem olurdu.

Zat Tecellileri

Samed oluşundan, vesileli değil de Zatından Tecelli edip, sonra da Cömertliğinden, vesileli değil de yine Zatıyla Tecelli etseydi de Gani ve Münezzeh kılsaydı buna engel var mı ? Buna engel olan ancak senin gereksiz Tenzihin, yersiz Tevazun, çokbilmişliğin olabilir. Zati Tecellilere erebilseydin büyük konuşmazdın, Zati Tecellinin Nurlarını da o zaman perdesiz görebilir, anlar bilirdin !

Takva

Nefsinin en büyük korkusu O olmamışken, Kalbin gibi titrememişken.. Takva'dan mı dem vurursun ?

Allah Yolu

Sen Kendini Allah'a Kurban sunmamışken, felsefeden, şiirden, müzikten, Entellektüellikten ne fayda ?

Kafirler ~ Körler ~ Nankörler

Kafirleri (Körleri, Nankörleri) Kalbinden dışarı koymadıkça Hakk'ın yanında rahatlık bulamazsın.

Allah (cc) / Yaratma / Hayal / Ateizm / Ruh

Kendinden daha mükemmelini yaratması diye bişey olmazdı çünkü zaten O sonsuz en mükemmel olan kendisidir. Yaratmayı sen resim yapmak, robot yapmak gibi ve O'nu da yine kendin gibi noksan bir varlık zannediyorsun ki daha güzeli daha kamili olabileceğini düşünüyorsun. Hem O'nun yaratması öyle heykel gibi değildir; şu dünya hayalden "gibi"dir daha göremedin mi.. Hem heykel sureti gibi maddi değildir O, aynısına bölünsün. Kulhuvallahu okumadın mı hiç; Bir, Tek.. Sen kendine hayal en dışarıdan baksan, bu noksan bi bakış olur, çünkü sadece suretini, hani birazını görmüş olursun.. Ama içine baksak, o zaman senin kadar olmasa da tanırız seni di mi, sana yakın oluruz, yabancılık çekmeyiz, düşünsene içindeyiz yani ?.. Ama Yakınlık bu değildir; hem gerek yok, bundan öte ne de olsa mayamız aynı, Sen de Ruh'sun Ben de.. O'nun Ruhundan O'nun Sureti üzereyiz.. Öyle değil mi ?...

Rahman'dan Rahim'e..

Sen sadece, O’na huşû duyan, O’ndan korkanlar için bir uyarıcısın. Naziat 45 O halde onlardan yüz çevir, artık sen kınanacak değilsin. Ve öğüt verip hatırlat. Muhakkak ki tezekkür, mü’minlere fayda verir. Zariyat 54-55 Demek ki İnsan bi mertebeden sonra yerini konumunu tekrar gözden geçirmeli.. Rahman'dan Rahim'e doğru..

Adem Cennette mi Yaratıldı ?..

"Âdem Yeryüzünde Yaratıldı da neden ona 'Sen ve eşin Cennet'e (Cennet) yerleşin' dendi ? Neredeydi ki de (Size göre) Yeryüzüne yerleşin denmiş oldu ? Ve sonra neden yasağı işlediklerinde (Nereden, tekrar) "Yeryüzüne" (Ard) inin dendi ?" diye İddiacı Allame-i Cihanlar'a sorduğumuzda kafaları karışıyor ! Ama Kuran'ı çok iyi biliyoruz demek kolay ! İddialar havada uçuşuyor ! "Benim bir bilgim olmazdı, (insanın yaratılışı hakkında) melekler yüce mecliste tartışırlarken." Sad 69 D e ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum.” De ki: “Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?” Enam 50 “Bir vakit, Biz peygamberlerden kuvvetli bir söz almıştık; Senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan” Ahzâb 7 Rahman. Kuranı öğretti. İnsânı halketti. Ona, beyanı öğretti. Güneş ve

Ruh ~ Beyin ~ Akıl ~ Uyku ~ Ölüm

Ruh Bedenin çözülüp dağılmasıyla Yok olsaydı, ondan önce Beynin-Aklın çözülmesiyle Ruhun dağılıp Yok olması lazım gelirdi; halbuki Akıl gittiğinde Ruh yine Yok olmaz, Dünya Yok olur; o Ben-lik sahipleri bundan ötürü korkarlar da onlara Ruh Yabancı olur garip gelir, Yokmuş gibi yaparlar. Uyku'da beden kafesi sapasağlam olduğu halde Ruh kuşunu tutamaz da O başka aleme uçar gider, beden bu alemde kalır. Ölüm'de de öyle, ne bu Dünya o Bedeni tutabilir ne de o Beden o Ruhu; o aslına toprağa döndüğü gibi, O Ruh da aslına döner.

Deizm - Ateizm / Ahiret

"Bilmiyordum" demek, "Düşünememişim" demek olur. "Bilgi sana Hazır olarak gelmişti; Uymadın" denildiğinde ise artık "Yalvarmaya" başlarsın. Halbuki Dünya'da O'nun Kulları özenle beş vakit bir ömür Yalvarmışlardı.

Ama'da idi ~ El an öyledir..

Amâ olanlar için Bir Tek Nur var.

Adem Yeryüzünde mi Yaratıldı !

ADEM YERYÜZÜNDE YARATILDI DİYE İDDİA EDENLERİN GÖZDEN KAÇIRDIKLARI, GÖRMEDİKLERİ-GÖRMEK DE İSTEMEDİKLERİ NOKTALAR .. Ve andolsun ki; sizi Biz yarattık. Sonra size suret (şekil) verdik. Sonra meleklere: “Âdem (A.S)’a secde edin.” dedik. İblis hariç, secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı. [Araf 11] İblis'in secde etmemesinden sonra, sadece İblis'e hitaben: “Öyleyse oradan in! Artık orada senin kibirlenmen olmaz. Hemen oradan çık. Muhakkak ki, sen alçaklardansın.” buyurdu. [Araf 13] 'Beni azdırdın ben de onları saptıracağım' dedikten sonra tekrar sadece İblis'e hitaben: “Kınanmış (hor görülmüş) ve kovulmuş olarak oradan çık!” dedi. “Elbette onlardan kim sana tâbî olursa, mutlaka sizin hepinizden cehennemi (tamamen) dolduracağım.” [Araf 18] Dikkat ederseniz bu Ayet'de henüz İblis'e tabi olunmamış.. Yani Adem yasağı işlemeden önce, sadece Adem'e Secde Emri'nin yapıldığı "Alem"de sadece Şeytan'a "İn"

Erdem Uygan - Mehmet Okuyan - Caner Taslaman - Emre Dorman ..

Resim
Kur'an ve Resul Yeterli ve Apaçıktır da bir ömür okunup bitmeyecek O Kuran'a göre Hüküm vermede sizin kafalarınız pek Apaçık ve Yeterli olmayabilir ! Kuran'a göre verdiğinizi gördüğümüz tek Hüküm de bugüne dek şundan ibaret: Sizden gayrı İstisnasız her "Mezhep" (Grup) Şirk'de [Zuhruf 37]; Tasavvuf Ehlini bırakın Yer Gök bile size göre Hulül'de ! .. Allah'ı görmeyi arzulayan Koca Musa Peygamber size göre "Laubali" olmalı ! "Hızır" İsmi bile geçmiyor ama "Kul" dendiği halde "Melek" oldu [Âli İmrân 78] ! Peygamberin Dilinden dökülen "SÖZ" oldu da [Casiye 6], Felsefeci'nin, Bilim Adamı'nın iki gün sonra değişecek Fikri "AYET" oldu ! Ve 'Kendisine uyun ki sizi "SEVEYİM" ! ' buyurulan Muhammed (as) size göre "Sevgili" olmadı da ! "Robot Postacı" oldu !.. http://yunuscomlek.blogspot.com.tr/2015/06/adem-cennette-mi-yaratld.html http://yunusco

Kader / Tesadüf / Zorunlu

Kader Nefsime bir keresinde tümüyle "Tesadüf" göründü.. Bir keresinde de tümüyle "Zorunlu".. Sadece kuru Bilgi-Bilgisizlikte değildir iş.. Edep, Denge, İtidal, Ahlak gerekir..

Demokrasi

Demokrasi ?.. "Çoğunluğa Göre Hüküm".. Vah babam başımıza gelenler !...

Sırlar / Tasavvuf

En büyük Sırrı "Sen" iken.. Sırların Sırrı "O" iken.. Başkaca Sırlara meyletmek ?... En Edepsiz Ahmakça bir iş !..

Şeytan - Vesvese

Şeytanın attığı Hayal'i sen An'da Gerçeğe getirme. Sen Hak olarak An'da Hakk'a gel. Sen Mülkü olarak An'da Hakk'ın Mülküne gel !

Görmek

Görü-l-meyene göre baş gözü Kör sayılır; Görü-n-ürse ne ala, baştan ayağa Göz-Görüş oldun gitti.

Misal Alemi

Safer efendi (ks) Rüyasında Kabenin şimdi olduğundan farklı sayıda sütunu olduğunu görmüş.. bi tevil de yapamamış.. sonra araştırmış, baya bi zaman geçmiş, meğer bilinen en eski tarihte Kabe aslında o Rüyada gösterildiği sayıdaki kadar Sütuna sahipmiş. İşte bu, "Misal Alemi" için bir Misal olsun sana. Yani uçup giden Hayal gibi değil.. Her Suret O Alem'de saklı, muhafazalı..

İsmail Emre - "Milenyum Peygamberleri" (!)

İnsan kendini çok akıllı zannetmemeli ve halkı çok sevmemeli !.. Yoksa şu hale gelir de kendisini "Milenyum Peygamberi" (!) zanneder: "..Melek diye bir şey yoktur. İnsanlar, eskiden beri melekleri inandıkları için, onların bu kanaatlerini bozmak istememiş. "Âmentü billâhi ve melâiketihî" de olduğu gibi, meleklere îmân lâzım ama, görmek gibi îmân olur mu? Meleğin ne olduğunu bilmeli de öyle inanmalı. "Filân adam melek gibi" derler. "Melek" temiz bilgidir, melekedir, temiz ahlâ ktır. Âdem, "safîyyullahtı". Hangimiz, "Yârabbi! beni saflaştır" desek saflaştırmaz. Saflaştırmaz mı hiç... Bak, boyuna sorduruyor, konuşturuyor. İşte, bu bir saflaşmadır.." "..Âlem deyince, biz, bunu yalnız insanlardan ibâret sanıyoruz. Hayvanlar da bu âleme dahildir. Mikroplar âlemini gözle göremiyoruz. Halbuki, bu gözle görülemiyen mikropların da gıdaları olan mikroplar var. Sağlığımızı temin eden mikroplar Melek, zararlı

Tasavvuf / Zahir - Batın

Güzelim sen "Doğru Sözlü" değilsin, kalkmış 'Allah'ın Tecellisinde her an bir Şan alıyorum - Şe'n üzereyim - Hızır'ım ben' diyorsun.. Gizli'de böyle diyorsun.. Sonra sen bize 'Anlamıyorsun, ben öyle kastetmedim, batıni mana' filan diyorsun.. Yavrum, yapma böyle.. Doğru Sözlü olmadığın gibi, Bağlamların da Doğru'ya Varmıyor.. Bir de üstüne şu Batıni İddia'ları bırak.. Etme..

Tasavvuf - Hızır Musa - Zahir Batın

Kendisini "Musa" zanneden Zahirde Ahmaklar bi yana.. Kendisini "Hızır" zanneden Batında Kibirli Şapşallar bir yana.. Bu iki taraf da kendilerini Tanrı'ya İzafe etmede, birbirlerinin kuyularını kazmaktalar.. Fakat içlerinde ne Musa'yı gördüm ne Hızır'ı.. Birbirlerinin ocaklarını, gönül ocaklarını söndürmedeler..

Cemal ~ Kemal ~ Aşk

Bidayet'de Cemal'e Aşk, Nihayet'de Kemal'e Aşk. Yani Bilen'in Cemali de, Kemali de, Aşkı da, hiç mi hiç değişmemiştir.

Kalp

Kalbin O'nu sığdıracak denli genişlemişse, kafa gözün bazı şeyleri görmese de etkilenirsin, duygulanırsın; Bilirsin.. Ama Kalbin Dar ise, gözünün görmediği şeyi Ruhun duymaz, seni bağlamaz, dert etmezsin, "Banane" dersin; İnanmazsın !

Ruh - Can / Manevi Ruh - Kalp

Ölü hayvan veya insan bedenleri görüp üzüldüğünde bu ancak onların "Manevi Ruh"larına üzülmen olabilir. Çünkü Asli Zâti Ruhları artık o Cesedlerin sınırlarından çıkarılmıştır. Böylece İnsanların Cesetlerinde gördüğün manevi ruha üzülmen ise uygun görülmemiştir; çünkü Allah hiçbir kimsenin Ecrini zayi etmez; yani onun Manevi Ruhu da (Kalb'i de) asli Ruh'u ile beraber hiçbir zarar görmeden Rabbine dönmüştür. Kertenkelenin kuyruğunda kıpırdayan ise Ruh değil Can'dır.

Ruh

"..Onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi.." Mücadele 22 "..Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman.." Hicr 29 Allah'ın Ayırd ettiğini sen Aynılamaya çalışma.. "..Hz. Peygamber 'Âdemoğluna belini doğrultacak lokmalar yeter' demişti. Böylelerin himmeti, ilahi ruhtan ibaret olan babalarına katılmaya yönelir. Bu yaî (bana ait olan anlamında) ruhtur, yoksa emirle ilgili ruh değildir. (Ona kendi ruhumdan üfledim ayetinde geçen 'benim' ifadesi.) Burada Allah, ruhu kendisine ait saymıştır, çünkü Allah, emir ruhuyla kendisine izafe ettiği ruhu ayırt etmiş, emir ruhunu destekleme ruhu yapmış, ("..Onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi.." Mücadele 22") kendisine izafe ettiği ruhu ( "..Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman.." Hicr 29 ) doğaya üflenen Hakkın kelimesinden ibaret ruhun varlık sebebi yapmıştır. Böy

Putlar / İbrahim (as)

İbrahim (as) sadece putları kırmadı; Siyaset de yapmadı ! Zenginlik fakirlik düşünmedi ! Putperestler yanında son derece kesin, ayrıntılı bir İlme, Mutlak bir Delil'e sahipti !

İslami Mücadele

Sen Allah Adına gidip gizlice putperestlerin bin yıllık putunu patlatıyorsun.. Sonra Silahınla Bombanla yine kuşanmış halde o bölgeden kaçıyor, kendini kurtarıyorsun.. Sonra o putperestler o bölgedeki zavallı Müslüman halk'a öncesinden daha çok daha şiddetli zulüm ve işkence etmeye devam ediyorlar.. E şimdi bu İslami Mücadele mi ?.. İlla ki Kafirin parmağı var bu işte ama, sen önce kendi parmağını düşünmelisin..

Muhabbet

Allah bir başkası tarafından Ululanmak için Yaratmamıştır. O bundan son derece Münezzeh, Zat'ıyla Gani olandır. O'nu Tartışan bir İnsan kendisi ile tartışmaya kapılmış, kendisini Hesaba çekmiş olur. Eğer kişi bunu Muhabbet ile yapmış olursa, Yaratılış Sebebine Yaklaşmış olur; ama ulaşmış sayılmaz. Muhabbet'i kendi zayıflığı ile kayıtlarsa, bu da Muhabbet'e değil Merhamet'e ulaşmış sayılır. Kim ki "Muhabbet"i anladı, o Ulaştı ! Gerisi Hakkın Hesabına kaldı ! Seri Hesap görendir; "Ol" der olur ! O Hüküm ve Hikmet sahibidir, Hamd'e layık olandır.

Uyku Ölümün Kardeşidir / Ölmeden Evvel Ölmek ..

"Uyku, Ölümün Kardeşidir!" (sav) Uyuyor her gece "Yok" oluyorsun da, bazen Rüya aleminde Yeteneklerin ve Şuurun noksan, hayal meyal bir Varlıkla Diriltiliyorsun.. Bazen de ( tecrübe ettirildiyse bilirsin ) şimdi Yaşadığın Varlıkla, hatta daha da Uyanık, daha da Gerçek bir Alemde tüm Varlığınla Diriltiliyor da öylece bir çok şey Tecrübe ettiriliyorsun.. Bu Diriltilişlerle yaşadıkların bazen şu Dünya'da uyandığın o gün veya gelecekte birebir gerçekleşiyor, bazen geçmişi görüyor sun, bazen de şu Dünya'da tecrübe edemediğin öyle şeyler tecrübe ettiriliyor ki Uyanıkmışsın gibi birebir İlim sahibi oluyorsun.. Hepsi bir Dirilme olmasına rağmen, bazen eksik, bazen tam, bazen Fazlası.. Bazen Gerçek ve Hakk İlmi.. Bazen de Eksik, Batıl, Hayal ve Vehimler... Yüce Allah ölmeden evvel ölmek, en güzel bir surette Dirilmek, ve Kamil bir Yaşayış nasib etsin !

Hızır

Hızır Gemiyi batırmış, Çocuğu sakatlamış değildir.. Hz Peygamber sav şöyle buyurmuştur: "Her ayetin zahiri ve batını vardır. Her harfin haddi ve her haddin de matla‘ı vardır." Büyüklerin Sözlerinde de elbette aynı "Kayıt" geçerli olmuştur. Yani sana "Her geceyi Kadir, her gördüğünü Hızır bil" derlerken "Kadir"den maksad "Miraç", Hızır'dan maksad da "Eşkiya'ya Zorba'ya bile Biat ve İtaat et" demek değildir.

Nefs

Öfke, Nefret, Kin.. Bunlar çok Azim bir Ordudur.. Dostu düşman düşmanı dost yaparlar.. Eğer Kişi önce kendi Nefsini Düşman bellememişse, çoktan bu ordunun hezimetine uğramış gitmiştir..

Vecd / Huzur / Sevgi

Mümin'e göre "Huzur" işlerin yolunda gitmesi, keyfin yerinde olması, ağız tadı demek olmadığı gibi "Sevgi" de bazı bazı parıldayan "Vecd" değildir.

Sırat

Belli olur İnce Hesabın İncesi Sırat'da..

Atatürk ve Tasavvuf ?

Atatürk.. Küreselleşme (?) hakkındaki fikirleri.. http://www.anadoluaydinlanma.org/Ataturk/kuresellesme_hakkindaki_gorusler.pdf Birleştirici Temel Hakikat nedir ? Irk mı ?; Siyah, Beyaz !.. Din mi ? İsrailoğulları !.. Devlet mi ?; Komunizm !.. Aydınlık mı ?; Bilgi !.. Menfaat mi ?; Kapitalizm !.. Siyaset mi ?; Belki de Selahattin Casus Müslümandır !.. Dostum.. Bir olan Kimdir ? Nedir !.. Onlara: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın !” denildiği zaman: “Biz sadece ıslâh ediciyiz.” dediler. [Bakara 11] Ey insanlar! Muhakkak ki Biz, sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Ve sizi milletler ve kabileler kıldık ki, birbirinizi tanıyasınız-tanışasınız. Muhakkak ki Allah’ın indinde en çok değerli olanınız (ikram olunanınız, en şerefli olanınız), (ırk ya da soy olarak değil) en çok takva sahibi olanınızdır. Muhakkak ki Allah, en iyi bilen ve haberdar olandır. [Hucurat 13] Ve neredeyse sana vahyettiğimiz şeyden başkası ile Bize iftira etmen için gerçekten seni fitneye ç

Boynuzlu Koç

Saf Sevgiye gönlümüz boynumuz kıldan incedir.. Lakin "Artistlik" yapmakla Sevgi bir araya gelmez.. Dikkat et; Cahil, cehaletiyle mazur görülebilir.. ama boynuzlu koç dahil Zulüm'den Sorulmayacak hiçkimse yoktur !

Tevfik

"Tevfik"in ne olduğunu bilmeyen kişinin Müminlere karşı Şefkati Merhameti az, Meyli ise Kafirlere ziyade olur.. Görünüşte Mümin olmıyanları, Görünüşte Müslüman olanlara tercih eder ve böylece de Kemal'i asla elde edemez.

İfrat ve Tefrit

Zanna göre itham, gerçekten pişmanlık ve hüsrandır. Zahirde Mümin görüneni (ki Batınını zaten asla bilemezsin) Zannında Kafirlikle (Kötü-Yaramaz) itham etmek ve Zahirde Mümin görünmeyene ise "Müslüman" yakıştırması yapmak, aynı Dengesiz-Yersiz işlerdendir. Misal: Herhangi bir Kadını Zina ile itham etmek-etmemekle senin ne işin olabilir ki ! Sen hiçbir şey yapmazken insanlar seni itham edebiliyorken sen bir de Zan ile itham edersen düştüğün düşeceğin hali bir düşün ! Şu kötü bu şöyle böyle.. ; Kendisi açıkça dile getirmedikten sonra sen kimsin güzel kardeşim ? Nereden biliyorsun ?..

Nefret - Kin

Nefret ile Eşkiya'yı dahi Sultan eder Dost tutar da bu Nefs yine de Kininden vazgeçmez; Razı olur.. Gel de şimdi sen bu Dünya'dan ümit kesme ! Onların çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz Allah onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir. [Yûnus 36]

Ayn-ı Sabite / Sabit Hakikat

Değişen Hakikatlerle Sabit Hakikatler hiç bir olur mu ?..

Küfür'de Hakikat aramakla Hakk'a Yakın olduğunu zannetme..

Küfür'de Hakikat aramakla Hakk'a Yakın olduğunu zannetme. Arayıcıysan Hakk'ın Hakikat'ini gözünün ucunda ara bul; Uzakta değil !

Celal

Her Celal Kibir olmadığı gibi her Sakinlik de Kemal değildir. Celallenen Hak Ehli olabilir ve onda Kibir aramak, Namuslu kadına İftira atmak gibidir; Tabiatları Sakin olup, çok bilmiş Nakıslar, her Celallenene aynı öyle İftira ederler. Halbuki, Papazlar da çok sakindir ! Hal bu ki; her şey yerine göredir !

Ehl-i Beyt / Velayet / Ali (kv)

Velayet nedir ki Müslümanım diyenleri toparlamağa ve kuşatmağa Nispetle olmuş olsun ! Eğer öyledirse zaten Peygamber'den (sav) başka hani nerede başarılmış ! Şu halde Velayet'in Nispeti Halk'a göre değil, Hakk'a göre ! Ehli Beyt'in Nispeti şimdi neye göredir ! Mecazi diyorsun da sana göre mi ! O halde ne diye Nispet hesap edip duruyorsun ! Neye göre yarıştırdın da biri sadece ÇOCUK oldu da biri FAZİLETLİ DOST ! ... "Sen ahlakınla ehl-i beyt'e denk olamazsın Ehl-i beyt efendilerdir Onlar bir insanı sevmezse hüsrandır onun sonu Onları sevmek emin ol ki bir ibadettir ibadet" Muhyiddin İbn Arabi (ks)

Ali

Ebu Bekr'in Faziletlerini iştahla zikretmek kabahat de değil, Marifet de değil ; lakin Ali'yi çocuk olarak zikretmek.. Zikredememek.. bak işte o sana dünya ahiret yeter kabahat ! yeter zillet !

La Faile İllallah ~ La ilahe İllallah

Hiçbir şey kendi kendine hareket etmez. "Perde"ye bakarsan, Hareket eden Karagöz ve Hacivat'dır. Halbuki Hareket önce Niyet'e, sonra Kudret'e bağlıdır. Allah'ın Kudret'i Aşikar Hakikat ! Niyet'i ise Şeriat'da Gizlidir. Bizim ise Niyetlerimiz Karışık, ve Kudret'den haberimiz yok ! Onun için ne Kudretimiz ne İşlerimiz Sahih değil. Muhakkak ki Bilen de Bilmeyen de, Kafir de Mümin de şu Fiiller Aleminde Rahmet'e Merhamet'e, Kader'e Muhtaç; Kader'e Sığınmakta ! "La Faile" diyoruz ama "İllallah" demeye dil varmıyor ! Kılını kıpırdatamaz hale geldin ise ne mutlu sana ! Demek ki Niyetin de Amelin de O olmuş ! "La ilahe İllallah" demen Muhakkak ki Hakktır !

Nafile ~ Namaz

İki rekatlık dört rekatlık da olsa Nafile Namaz kıl ama Rüku ve Secdelerini uzun tutarak, Huzurunda yarım saat bir saat dur.

İnsan Sırrı

Allah tüm olarak İnsan'ın Ruhunu ve Suretini ve Halife olarak Yaratılışını Biz-Zat Kendisine Nispet etti. Suretinin görünen Hammaddesini Toprağa (Birleşik Unsurlara) Nispet etmişse de, Suretinin Aslı Batın'da Kendi Nurunda'dır. Neticede İnsan Sır bakımından tümüyle Kendi Zatına Özgüdür. Muhakkak görürsün ki onun Özü İlahi olup Yaratılış Aslı Evvel'de - Ezel'de - Son Derece Yüksek Değerde Takdir edilmiş, Manevi ve Suret Cihetinden bu Rütbelerden düşürülmeleri ise Sonradan, Sur ette (Çünkü Ruh O'ndan olması ile Değişmez), ve Dünya Yaratılışının Ahir'inden Kendi Nefisleri eliyle Taayyün ettirilmiştir. Sen onlara bakarken Allah Tarafından Takdir edilmiş Mutlak Asli Lütuftan gözlerini çevirip de onların Nefislerine ait Dünyevi Yaratılışlarına göz dikme - Çünkü bu Allah'a yüz çevirmenle aynıdır - , Batında ve Zahirde her İnsan'a verilmiş o Asli Değere, Sırra bak; ve onlar için Son Nefes Fırsatını da göz ardı etme. Şu da var ki Dünyevi Yaratıl

Tasavvuf / İlim

Hal bakımından İyi olduğunda, Allah'a Sen'den yakını yoktur; Birlikten dem vurur, haykırır durursun.. Fakat Duygu Durumun Yoksunluk, Dengesizlik, hatta Azap içinde kıvranırken "Allah!" deyip, Aynı Yakın olduğunu bilmek, her yiğidin harcı mıdır ? Süre her zamankinden daha da uzasa, tahammül sınırlarına ulaşsa da aşsa, yine de Bir olur musun acaba ? Zâti Yakınlık, Sıfat Yakınlığı, Ruh, Nefs, Kalp, Haller.. Ey Birlik Eri ! Acaba bu konular hakkında İlmin yeterli midir !

Allah'dan Korkmak / Havf

Bu kafirler zalimler Allah'ı bilmezler mi ?.. Bilselerdi Korkarlardı; Korksalardı bilirlerdi.. Yani onlara böylece Merhamet olunurdu...

Tasavvuf / Putperestlik

İnsancıklar Uluhiyeti İnek-lere İzafe ettiler diye İnek hiç İlah olur mu ? Doğru ol da Sevgi'nin Sevgilisi ol ! İnsanların Sevgi'yi Nispet ettikleri şey yine ancak Duydukları O Sevgi'dir bunu bildin mi; O'nu sayısız Putlara Nispet etmeleri de, O Sevgi'yi Devamlı Duymak Arzusundan başkası değildir, bunu bildin mi ? Halbuki Sevgi'yi yine ancak Sevgi Çeker, Sevgi Cezbeder.. Sevgi hiç Acıyı Kötülüğü, Doğru olmıyanı Sevebilir mi ? Hayır ! Sevginin Nispeti ne olursa olsun, onda Sev gi'yi Seven yine ancak Sevgi'dir; bildin mi ! O halde Cahillerden olma da Sevgi'ye Zulm etme ! Hakkı Cahillere Nispet etme de Sevgi'nin Sevgililerine Sevgili olmaya bak ! Hayvanların Tespihine üzülmediğin gibi, İnsancıkların Hayvandan aşağı hallerine de üzülme ! Hayvancıkların Putları olmaz ya ! Sen, Kamil ol da, Hakk'a Doğruya Kör olma, Sevgi'yi Doğruluktan, Hakk'tan başkasına Nispet etme ! Sevgi'nin Sevgilisi ol !

Vedud

Sen'de Seven, Vedud O'dur, Kullarını, Kulunu, Kendini.

Kendini Hor Hakir görmek..

Allah'ı Övmek nasıl bir padişaha dalkavukluk etmek gibi değilse, O'nun Kadrini bilmek de aynı öyle ! Dikkat et Allah dünya efendileri gibi Mütekebbir değildir ! Senin kendini öyle hor hakir gösterecek bir varlığın var ise, daha tam aklın başına gelmemiş, kemale ermemişsin ! Politika Siyaset Takiye yapıyorsun ! Gerçek mü’minler onlardır ki; Allah zikredildiği zaman kalpleri titrer. Ve onlara Allah’ın âyetleri okunduğu zaman onların îmânlarını arttırır ve Rab’lerine tevekkül ederler. [Enfâl 2]

Veli

Fakirin Zengin Dostu olur mu... Olmaz mı !? Kapısından kovsa bacasından girersen.. Yeterince vakit geçirirsin olur !

Birlik / Teklik / Tasavvuf - Şatahat

Suret'de Tecelliler "üç boyutlu" film izlemekteki gibidir.. "Birlik" hakkındaki sözlerin (Şatahat) çoğu bu tür Tecellilerde Nefsi Zevk'e Kapılmışlıktan peyda olur.. Zevkinde kalır; Ötesini düşünmez, İstemez.. "Ruh" hakkında zikredilen çoğu Nakıs Bilgi de Suretteki bu Tecellilerde Takılmış Nakıs İlim Ehlinden oluşmuştur.. Haklı-Haksız, Alim-Cahil, Kamil-Nakıs ayrımlarının kaldırıldığı Sözler de Fiil'de Tecellilerde Takılanlardan peyda olmaktadır.. Hal Ehli içinde de Tecel lilerde takılmışlıktan kaynaklanan nakıs İddilar Zanlar bulunur.. Hallerini Sıfat'a benzetmek, Sahv'dan hiç haberi yokken Şen'den bahsetmek vs.. Söylenecek söz bitmez, ama hepsini "Basit ~ Duyularda ~ Tecelliler'e Takılmak", "Pireyi Deve yapmak" olarak özetleyebiliriz.. Pirelikte takılarak ısrar etmenin anlamı yok, Develikten vazgeç !.. Her "Birlik"ten söz eden böyle Takılmışlardandır demek ve Nakısların peşinde onl

Ruhlar Mertebesi

Sen şimdi Dünya Yaşantısında, Dünya Tarihinde duyduğun bazı İsimleri, muhakkak ki Göreceli olarak değerliyorsun, göreceli olarak değer atfediyorsun onlara.. Ruhlar Mertebesinde Kulağına Çınlayacak İsimler ise bu görecelik ve karışıklıktan müberra olacak, Utanman Mutlak, ve Ebedi olacak, haberin olsun.

Tecelli

Sebeplerden bağımsız gelen öyle Özel Duygular vardır ki, o Özel Tecelli ettiği İnsan İsmini hiç duymamış olsa bile "Allah!" diye inlerdi. Hakikatte tüm Duygular da böyledir ya neyse !

Caner Taslaman - Mehmet Okuyan - Emre Dorman.. vb..

Kayıtlama ve Kayıtlanma.. Kayıtlanırsın.. Resûl, Rabbinden kendisine indirilene îmân etti ve mü’minler de, hepsi Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına ve resûllerine îmân etti. “Biz, O’nun resûlleri arasından (hiç) birini, diğerinden ayırmayız.” Ve “ışittik ve itaat ettik! Ve Rabbimiz, Senin mağfiretini (dileriz). Ve masîr (varış) Sana’dır (Sana doğru yola çıkarız ve Sana ulaşırız).” dediler. Bakara 285 "İşte Biz, o resûllerden bir kısmını, diğerlerinin üzerine üstün kıldık.." Bakara 253 Kayıtlama ve Kayıtlanma.. Kayıtlanırsın.. Gerçekten de insana, zamanın bir çağı gelmişti ki anılır bir şey bile değildi insan. Dehr 1 Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”

Müzik / Tasavvuf

İlahiler'de, Ezan'da Müzik vardır muhakkak ama, iyi bil ki Müzik, Müzik Bilgisinden değil, Duygu'dan meydana gelir.

Benzemez kimse Sana

Rüyalarda bir başkasın; Alemlerde bir başka. Zaman'da bir başkasın, An'da bir başka. Mahlukunda bir başkasın, Rabliğinde bir başka. Eserinde bir başkasın, Sanatında bir başka. Suretinde bir başkasın, Suretsizliğinde bir başka. Farklılığında bir başkasın, Aynılığında bir başka. Gözlerimi yumsam da, içeride bir başkasın, dışarıda bir başka.

Enel Hak / Birlik - Teklik / Tasavvuf

Şu Halk toplanıp da seni maddi manevi Taşlasalar, O seni sevmişse taş sana zarar vermez. Anla işte ki zarar ve fayda yalnızca O'ndandır. Peki Merhametsiz olan ve böylece kendilerine Merhamet olınmıycak olan şu Halk'a sen neden Merhamet ediyorsun da kendini taşlatıyorsun ? Birlikten Şımarıp İkiliğe meyletmiş olmandan olabilir mi ? Kendini Peygamber konumunda zannediyorsun ama, canın sıkıldığı için halka dönüyorsun.. ? Merhamet et, kendini taşlatma.. Ne olacak bu şımarıklıkların, bu yakınlık içinde uzaklıkların ?

İnkar

Kafirlere bakıp da Aklın ile "Nasıl olur da böyle olur" deme.. Çünkü Allah saptırdığında, tıpkı burnunun ucundaki gözlüğü farkedemeyen Göz gibi, Akıl da bakar ama görmez olur. Hidayet ettiğinde ise, Göz kör, Akıl topal olsa bile kişi sapmaz, doğru yolda gider. Allah'dan Hidayet üzere daim olmayı diler, Gönülden Şükrederiz. İnkar, Nankörlüğün tam karşılığıdır. İnsan Nefsinden başkasına Zulmedemez. Allah, Sabredenleri Hesapsız Mükafatlandırır, derecelerle Yükseltir; Fasıklardan başkasını saptırmaz. Kafirler Allah'tan Ümit kesmişler, Cehenneme, yok oluşa, kötülüğe razı gelmişler, ama boyun bükmemiş, üstüne bir de kibirlenmişler; Peygamberi İnkar ettikleri şu halde Doğru Yolda olduklarını da iddia etmişler, Dünyayı Fesad'a sürükleyenler olmuşlardır. İnsan bilse de bilmese de, kendisi için O'ndan başka bir Dost, Yardımcı ve Sığınak kesinlikle yoktur. Allah'dan Merhametini Rahmetini ve bizi Doğru Yolda bulundurmasını isteriz.

Allah Kuluna Yetmez mi..

Bir Kul'a Allah'ın Varlığı, Zâtı, sırf Var olduğunu bilmesi Yetmez, Gönlü bu bilmeyle yatışmaz ise, ona maddi olsun hatta Manevi olsun hiçbir Lütfu, Nimeti, Dünyayı verse hiçbir şekilde yeter gelmez, Râzı olmaz; şükründe hamdinde bile gizliden nankörlük olur onun.

İlme'l yakin, ayne'l-yakin, hakka'l-yakin..

İlme'l yakin, ayne'l-yakin, hakka'l-yakin.. Senin O'na olan, göreceli yakınlığını mülahazayı bırakıp, İddiayı azalt. O'nun sana yakınlığını, senin O'na yakınlığına tercih et. Bunu Sevgi'den de bilirsin..

İnkar / Gönül Huzuru

İpe sapa gelmez kötülüğü İnkar edebilirsin.. Batılı, geçici olanı, vehimi, gönül huzuru ile İnkar edebilirsin.

Kibir - Tevazu / Vehim Mertebesi

Allah'a karşı kibirli olunabilir mi ki ? Ya O'na karşı Tevazu gösterir gibi olmaktan beter bir şey düşünülebilir mi ? Mahv dersen Aşktır Muhabbettir, başı da sonu da. Bunlar ise hep iyisi kötüsü Vehim'de Amel ! Senin Veliliğin Vehim Mertebesinde midir ?

Şah Damarından Daha Yakın

İnsan'a şah damarından daha Yakın olan'a, neyin daha yakın ? Elin, ayağın, dilin mi ? Kalbin mi ? Ruhun mu ?..

Daha Yakın

Ne kadar Yakında ? Alem'de mi, İnsan'da mı ?.. Nefsinde mi, Sen'de mi ? İçinde mi, Gayrında mı ? Daha da mı ?...

Yakın

Yakınlık içinde uzaklık, Yakınlık içinde Yakınlık olur.

Nefs - Kalp / Ruh

Nefs ve Kalp, Dünya yaşamında Ruh için bir kalkan vazifesi gördüğü gibi, Yüce Zât'a karşı ise bir Perde gibi olabilirler. Ahiret Hayatında ise, Nefs Cismani Lezzetin, Kalp Manevi Hazzın, Ruh ise bazı Zâtlar için bizzat Zâti Tecellinin Kaynağı olacaktır. Dünya yaşamındaki her şey Ruh için Allah'ın Zâtına perdedir. Aynı zamanda da dediğimiz gibi birer kalkan vazifesi görürler. Her şey'den kesilip Zât'a dönmedikçe Perdeler hep Korkutucu ve kalıcı olacak ve bu durumda özünü sakınman da O'nun Merhamet Sıfatının Tecellisi..

"İnsan benim sırrımdır, ben de onun sırrıyım"..

Her bir İnsan'ın müstakil bir Alem olması "Alem" İsminin Sırrıdır; Zira Alem çokluğa işaretten ibaret olan sırf bir İsimlendirmedir; kendine ait müşahhas bir Varlığı yoktur. "İnsan" ise yine çokluğa işaret "Bir" İsimlendirme olması yanında Zatında (Ruhunda) ve Nefsinde (Sıfatlarında), ve hem de Hayvan-lar'dan Farklı olarak Zahirinde de, Batınında da kendine ait son derece müşahhas, ve de "Çokluğu Kuşatıcı", Özel bir Varlığa sahiptir. Yani "İnsan" Varlığın Sırrı Cihetinden Zikredildiği Mertebeye Layık ve Özel Tecelliye Mazhar Tek Mahluktur: "İnsan benim sırrımdır, ben de onun sırrıyım"...

Amel

Karşılığı Kendisi olacak hiçbir Amel yazmamış ! İzzet'e ve Azamet'e bakınız ! O'na Hamdolsun ! Lütfun Rahmetin büyüklüğüne bakınız !

Ucb / Sevgi - Muhabbet

Aslan yavrusunu severken öldürürmüş ! Hani yanaklarını sıkarlar çocukların, hani sevdiğini ısırmak gelir içinden insanın. Şaka yaparsın, takılırsın.. Canın yanar.. Nereden gelir bunlar ? İşte inceden inceye düşünmek, İnce olmak lazım ! Sevgi'de vardır bu, Muhabbet'de vardır bu: Hakk'tır ! O'dur ! Sululuk zannedersin, Ucb'a düşersin ! Kütük olma !

Hakikat'e İman

Hakikat'e İman, Mutlaktır; ne bir dalı, ne kökü, ne de gövdesi vardır.

Kaza Kader / Hikmet

Allah'ın Kaza Kaderini, Hikmetini bilmeyen kimse yoktur. Sen O'nu bilmeye devam et.

Tanrı - lar / Budizm / Batıl Dinler / Suret

Budistlerin ve benzer toplulukların dinlerinin Heykelleri, Suretleri, onların Hayallerindeki Tanrılarının Suretleridir, onların İlahları değildir. İslam'da "Suretler" yoktur: Cenabı Hakk Âdem'i, Suret'i üzere yaratmıştır. Gel de izah et, anlat !

Tasavvuf / Hu / Zatı İlahi

Sevememek gibi bir acziyet O'nun için elbette yoktur; ama illa Sever denemez; Sevgi'sini Mahsus kılar; Merhametini genellemiş, Merhamet eder. Sayısız ve Bilinmedik İsimleri, Sıfatları var; ama Hüküm, yine Zatına ait; Dilediğini yapar da: İradesi var, İlkeleri var.

Tasavvuf Kitapları PDF

Büyüklerin Dilinden Tasavvuf İndir Tasavvuf Kitaplığı İndir Hz Ali efendimiz'den Mübarek Sözleri ve Büyüklerimizden, Ehli Beyt Hakkında Acizane bir Derlememiz.. İndir

Din

Ey kardeşim Putperestler de biz Allah'a inanırız diyorlardı ama, Vahiyleri yoktu onların; putlarını dinlerini yollarını kabul etmedi O.

İlim

Kul Âlim ile Ârif olunca, görür İlim Zâtının aynıdır.

Ruh / Nefs / Sır

İnsan'ın Kendi'ne yabancılaşmaması, Ruh'u O'ndan, O'nda olmasındandır. Zira Nefs'i ile övünmesi, Ben-lik etmesi de bu Sır'dandır, bunu Bilmediğindendir. Bilseydi zıtlığa düşmez, hiçbir şey ona yabancı gelmez ve Övüncü sırf Alemlerin Rabbi, her şeyin Yaratıcısı ile olurdu.

Muhabbet

'Biliyorum' demen bir şey ifade etmez, 'Bilmiyorum' demene de gerek yok; "Dinle".

Muhabbet

Bazen az bazen fazla eder, bazen bilmezlikten gelir ki, sen O'na karşı dile gelesin, Muhabbet'e gelesin. Hadis : İnsanlar kıtlığa maruz kaldılar. Resulullah (sav) bir cuma günü hutbe verirken bir bedevi kalkıp: "Ey Allah`ın Resulü, malımız helak oldu, horantamız aç kaldı, bizim için Allah`a dua ediver!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu Vesselam ellerini kaldırdı. Biz gökte bir bulut göremiyorduk. Nefsim elinde olan Zat`a yemin olsun, daha ellerini geri çekmeden semada dağlar gibi bulutlar peydah oldu. Derken daha minberden inmemişti bile ki, sakalından yağmur damlaları dökülmeye başladı. O gün, ertesi güne kadar yağmur yağdı. Daha sonraki günde de yağdı, onu takib eden günde de yağdı, hatta müteakip cumaya kadar yağış devam etti. Öyle ki, o bedevi veya bir başkası kalkıp: "Ey Allah`ın Resulü, binalarımız yıkıldı, mallarımız suda boğuldu, bizim için Allah`a dua ediver (artık yağmur kesilsin)" dedi. Aleyhissalatu Vesselam ellerini kaldırıp: &quo

Tenzih

Zulmü sana öğreteni mi Zulümden Tenzih etmeye çalışacaksın.

Tasavvuf / Her şey Hayaldir / Hayal - Vehim / Suret

İki otobüs yanyanayken seninkini hareket etti sanırsın halbuki öteki hareket etmiştir. Bardakta kaşığı kırık görürsün halbuki kırık değildir. Hayal bazen Vehim'dir, bazen de Hakk'ın Hayalidir ve Gerçektir. Böylece her şey Hayal dersin, halbuki Vehim değildir; hem, hepsi de Hakk'ın Suretidir.

Tasavvuf-"ÇU"

Şeriat Ehlinin Amellerine Allah Katında Müteşekkir olmalı ve onlara karşı kendini Gönülden borçlu hissetmelisin. Bu Muhabbeti henüz kalbinde duymıyan adam Adam olamamıştır ki Hakikat Ehli olabilsin ! Tasavvuf-"ÇU"dur o ! O, Kafirlere karşı Yumuşak, Merhametli, Müminlere karşı ise Sert ve Horgörülüdür ! Aynı şekilde hatta daha fazlaca Şeriat Ehli de Hakikat Vadisinde olanlara Allah Katında Müteşekkir ve Borçlu hissetmelidirler. Madem Hissetmiyorlarsa (?) senin Halk içinde ne işin var ! Hak ilemiş ? Hadi ordan ! "Muhammed, Allah’ın rasulüdür. Onunla beraber olanlar kafirlere karşı şiddetli, birbirlerine karşı ise merhametlidirler." [Feth/29]

Tasavvuf

Daha Efendimiz'e Efendimiz deyişimizin Kulluk'ta olduğunu anlıyamıyan adama, Tasavvuf'dan ne anlatabilirsin ki ? Ona Allah'tan Hidayet dilemekten başka ne yapılabilir, ne denebilir..

Muhabbet / Kulluk

Olur ki kediyi köpeği kuşu Rablerine karşı senden Muhabbetli bulursun da Kulluğundan utanırsın.

Kayıt

Kayıtlarsan, Kayıtlanırsın.

Muhabbet

Neden sıkılmışsın ? Allah yokmuş gibi vakit geçirmişsindir, gibi düşünmüşsündür. Sana senden yakın iken, sen O yokmuş gibi, hayıflanmışsındır. Kafire bile hüsnü zan et, uçan kuşun duacısı ol. Yoksa Rabbin'e Dua etmeni gerektirmeyen küçük bir iş mi var, gereksiz bir iş mi var O'na ait ? Dargınlık mı var yoksa arada ! Dua, Muhabbet'tendir.

Dünya

Telefondan duyduğun sesle, yüzyüze konuştuğunda duyduğun Ses aynı mı.. Aynı Ses ama, kısıtlı bir Frekans aralığını duyuyorsun. İşte Ahiret Hayatı yanında Dünya hayatının Misali budur. Şimdi sen Dünya Hayatını bir şey zannediyorsun.. "..Muhakkak ki ahiret yurdu, elbette o gerçek hayattır. Keşke bilselerdi." Ankebut 64

Tasavvuf / Yokluk

Yokluğun sözünden geçip, Hakikatine özünde Erersen, görülmemiş bir Merhamet görürsün, Merhamet'in Zâtını görürsün.

Siyaset

Siyaset yaparsan Muhabbet'den Mahrumdur, Mahrum kalırsın; Siyaset yapma, her daim Muhabbetli olmaya bak.

Mucize / Hakk

Mucize Hakk'ın Hakikatlerinden biridir. Ona her İman eden Hakk'tan kaçıyor demek olmaz.

Selman / Ehl-i Beyt

Her Mümin Ashab'tandır; Selman Ehl-i Beyt'dendir.

Allah yerlerin göklerin Nur'udur. Hâşâ, orada bulunmasıyla değil..

Allah yerlerin göklerin Nur'udur. Hâşâ, orada bulunmasıyla değil. Sen bir Mekan'da Eşya'da Nursuzluk görüyorsan, bu en azından O'na O'nsuz bakıyorsun demektir. O'na bakmıyorsun, yüz çevirişlerin çoğalmış, demektir.. Demek ki her mekan aynı olmadığı gibi, her görüş de aynı değil !

İnsan'ın Özü değil, Nefs'i Kafir'dir..

İnsan'ın Özü değil, Nefs'i Kafir'dir. Allah'dan bir Ruh'tur da o Nefsine uyar, kendini zayi eder. Böyledir, Allah senin kendini Kafir saymanla, Kafirlerdenim demenle, seni kafir saymaz, ziyan sözüne bakıp da seni zayi etmez. Çok bildim deyip de ona göre kalbinin bilgisinden yüz çevirme, haddini aşma. Sonra Ümitsizliğe düşersin de kendi kendine zulmedersin.

Tefekkür

Neden İkizler az da farklılar çok ?.. Neden farklılar çok da İkizler az ?.. Allah her birimizi farklı farklı, bazılarımızı da İkizler olarak yaratıp göstermekle, kendisi hakkında bir Bilgi vermiş olmuyor mu ?

Vesvese / Muhabbet

Vesvesede Şeytan'ın niyeti neydi, senin akibetin ne oldu ? Vesveseyi sen Muhabbet Dürtüşü bil. Büyükler demişler ya, Zina ile Cima surette aynı ama, hakikatte farklı diye.

Zan / Edep

Sezdiğin yüz şeyden biri doğru çıksa yüzünde de doğru çıkmış sayarken, bir tane yanlış çıksa Zannında Edep etmeye yanaşmazsın. Halbuki Allah'a karşı Edep seni Allah'a bağlayıp hür kılarken, sezgilerin zanların seni nefsinle ve halkla düğümlemektedir.

Kulluk

Bütün Afrikayı doyurup ihya edip, dünyadaki bütün Müslümanları Zulümden kurtarıp, bütün Kafirlerin de Hidayetine Vesile olduğun günün Sabah'ı bir Vakitçik kılmasan... En büyük problemi o zaman çıkarırım..

Fâtıma Zehrâ

A cânım; Fâtıma gibi gitmek vardı bu dünyadan.

Ehl-i Beyt

Mesele her zaman Gönül Meselesidir. Hak Hukuk Miras Adalet meselesi her zaman sonra gelir. İnsanlar hak hukuk adalet konusunu çok iyi bilirler.. Gönül Hakkını ise yalnız Allah Bilir; Allah görür, Allah ödeyebilir. Mesele İlim ise onu da yine Ehli Bilir. Allah Gönlü Kırıklarla beraberdir.. Hz Peygamber'in (sav) bir Miras'ı yoktur; çünkü O'na verileni Allah Gönülden vermiştir. Gönülden verilen şey, bu Dünya Hesabına gelmez, bu Dünya onu hak hukuk adalet bakımından tartamaz; onun için ki Gönül işleri hep Ahir'e kalır.

Tasavvuf / Yokluk - Hiçlik

Madem ki Rabbin Mutlak Zengin'dir, o halde Sen nefsinden geç de, Fakirlik etme; "Nerede ise fakirlik, küfre denk olacaktı" (sav) sözünü güzel anla !

İman

İman bir Kabül'dür; Dürüstlük'tür, Vefa'dır, Teslimiyet'tir.

Tespih / Zikir

"Yaşam"da Nihayet, Varlıkların Tespihinde Cenab-ı Zât'ı Duyma-Müşahede'sidir.

Allah Kuluna Yetmez mi..

Kuşkusuz ki Zuhuruna perde olacak hiçbir şey yoktur Allahım; Sen Kuluna Yetersin.

Vedud ~ Sâni

Günbatımında mavi gökyüzünde pembe olan bulutlar Rabbimin Vedud İsmine benzer. Sevgisinden Sanat yapan O Allah ne Yüce ne Güzeldir.

Tasavvuf

Tasavvuf'a düşman olan, Hakikatlerin açılmasını istemeyen, bil ki Hakk'tan, Hakikatlerinden korkuyordur; yani, Nefsi ile Cihad etmekten, Canını Allah'a Teslim etmekten, O'na Kurban olmaktan korkuyordur.

Muhabbet

Bir Müslümanın kafası bozukken diğerinin onu Muhabbete zorlaması her zaman iyi uygun olmaz. Ancak Mümin de şöyle bilmelidir ki, Tebessüm kendisine Farz kılınmış.. ve unutmamalıdır ki Cenabı Hakk onu ömrü sonuna kadar Muhabbete zorlıyacak, açılana kadar daraltacak.

Aşk / Muhabbet

Yüce Allah senden Muhabbet bekler.. Aşk bekler.. Tevazu Yokluk filan bunları geçiceksin.. Hele ki bir kimse O'nu Aşık zannedip de küçümsediğinde, sonuç hiç hoş olmayacaktır onun için..

Aşk

Bir Aşıkından Maşuku sana seslenirse, üstüne alınıp "Ha!" deyip de Halt yeme ! Ya Aşık ol da anla, ya da ne halt yersen ye eşek gibi anırma !

Önderlik

Bir Cemaate lider olmayı bırak; Müminlere önder olmaya bak.

Halk içinde Hak ile olmak

Her şeyden kesilip Nefs ile başbaşa kalmadan, Halvet olmadan, Halk içinde Hak ile olmak Menzilinden bahsediyor, bir de bu yolla Övünüyorsun ya kardeşim.. İyi Halt yiyor, Hata ediyorsun kardeşim !

Ruh / Kendi Ruhumdan Üfledim / İlla Allah

Öz'de, yani Ruhunda, Ruhuna Malikiyet söz konusu değildir; çünkü onun varlığında azalıp çoğalma, yitme olmaz, yani kendi kendinin varlığını sürdürmekte değilsin, O sadece, sırf Var'dır: "Kendi Ruhumdan Üfledim" !... Senin bu anlamda sorumluluğun Sıfatlar'a karşı ve Nefs'dedir ki bu Malikiyet, içte veya dış'a yönelik, İrade bile olsa, Allah'a Sığınmak demektir. Sen, Zahir'de Batın'da, Zâtında, Allah'da olduğunu bil, Gönlünden gelen "İlla Allah" kelimesine kulak ver ! İşte Benliğinin bağışı o zaman Vehhab olan Allah'dan gerçek ve sınırsız bir bağış olur !

Kehf Suresi Sırrından..

Kehf Suresinde Yüceler Yücesi Rabbimiz, 'Allah çocuk edindi' diyen Hristiyan ve Yahudileri bu Övgülerinden Reddeşinden sonra, sırasıyla: Kendilerinden ümit kesilmiş Rezil bir Halkın Şerrinden kendilerini Mağaraya Sığındırıp koruduğu, böylece Kendi Rahmetini üzerlerine Yaydığı bazı "Gençlerden" ( Allah'ın Selamı onlara olsun ) , İki Bahçe Sahibinden; Birisi İmanına yaraşır bir Gönle sahip, Mütevazi bir Kul, diğeri ise malı mülküyle ona Kibirlenen, hatta Ahireti inkar ettiği halde Rabbi ile Şımaracak kadar haddi aşmış bir Zengin'den.. , Sonra, Yeryüzüne İndirilerek Halife kılınmadan önce Meleklere ve Cin'e, Âdem Safiyullah'a (as) Secde etmelerini Emredişinden.. , Sonra, bir Peygamber olan Musa'nın (as) Allah'ın kendisine katından İlim ve Rahmet verdiği bir Kuluna Tâbi oluşundan ve onun Marifetinden.. , Son olarak da Vahyederek Hükümdar kıldığı Kulu Zülkarneyn'den (as) bahsetmekte.. Onları Övmektedir.. Allah En İyisini Bilir !...

Bir-lik / Fiil / Tecelli

Olduğu için görünmüyor, göründüğü için oluyor.

Ben'i Unutma..

Zat, Sıfatlar, ve Tecellileri.. Sanatçı, Sanat, ve Eserleri.. Sanatçı derken Sıfatın Zâta Nispeti var, Eser'e değil.. Sen'de Sanat yok, Sıfat var ama Malikiyet yok, Eser yok.. Sanatçı değilsin ama Zât'ın var.. Sen, sırf Ruh'sun.. Sanatçı Ben'im.. Eserlerime Benim Övgüm ile bak.. Ben Sıfatımla ve Ruhumla, Zât'ım.. Ben'den bir Ruh'sun.. Sen bir Bıçaksın.. Zarar ve Fayda Kaydın Bende.. Sen ne Çirkin olabilirsin ne de Güzel.. Sen'de ne Yerilecek bir şey var ne Övülecek bir şey.. Nefsin, Ben'im Eserimdir.. Ruhun ise Özümden.. Ruhumda hepsinden Münezzeh olarak, her Sıfatımda ve Eserimde Övgüye Layıkım.. Ben'den Kaçarak Ben'i bulursun.. Benimle ilgili olmaz isen, bu senin Nefsindir.. Seni Sonsuz Azabıma sokarım.. Zâtımda Zıtlık yok.. Ben, hem Ruhum.. hem de sana göre Güzel ve Çirkin Sıfatlarım vardır.. Sen ise Güzel değil Çirkin bile olamazsın.. Bağışım ile Özünü Özümden, Ruhumdan meydana getirdim.. Hiçbir Eserimle Kayıtlanmazsın.. Ama Benim Sıf

Tasavvuf / Yokluk - Mahviyet - Tevazu

Allah Güzel Sen Çirkinsin he ! Vay başıma Mahviyete bak ! Allah Güzel de, Seni Çirkin yaptı he ! Vah vah Hamd'e bak ! Allah İyi de Sen Kötü he ! Vay Sen ne konuştuğunu biliyor musun acaba vay ?! Sana düşmeyeni anlar isen Sözü duy Beka bul, Varlık bul ! Sen Yokluk filan görmemişsin ! En Mütevazi, en Kul, en Cömert, O ! Sen Çirkin görmemişsin ! En Güzel Çirkin O !

Ehl-i Beyt / (Estağfirullah ) Bela / Fitne

Ahir Zamanın Ahmak Avanak Müslüman geçineni ! Hasan Hüseyin'den daha Ahlaklı kimse yeryüzüne gelmemişken Zulüm Bela onları buldu ! Sen ise Dünyadan haberin yok, karnın tok kıçın semiz ! Kardeşlerinin gördüğü Zulmü sırf Din'de geri kalmaya 'yeterli Ahlak'a sahibi olmama'ya bağla ! Çok Ahlaklı Pervasız Öküz seni ! Aman sen her yeri Kerbela görme ! Ehli Beyt için ağlama, Haram'dır sana ! Ali'nin Faziletini zikretme Fitne'dir sana ! Öylece Öküz geldin Yezid git, geri kalma ileri git Pezevenk seni ! Allah'tan Haberi olmayan o Ahlakın batsın senin !

Tasavvuf / Yokluk / Zaman

Dün nerede ? Yok oldu gitti.. Yarın da onun gibi Yoklukta.. Ölenler de geçmişte bi yerde değil, Ruhları, şu An'da, başka Alem'de.. Yani ne yok ? Senin zaman dediğin yok.. Yok olduğu halde, Hatırlıyorsun.. Biliyorsun hani.. İkisi de yok da, Geleceği niye bimiyor, hatırlamıyorsun; çünkü Tecelli şu An'da.. Ama hepsi yokda ise şu An nasıl var ? Çünkü olacak olanı gerçekleştiren, senin yetişemediğin bir An'da Mevcut olan Allah var.. Aslında yukarıda izah ettiğimiz gibi Zamansızlıkta da,.. biz An'da diyelim.. Çünkü Tecellide bu cihetle O'nun bir İsmi Ed-Dehr'dir.. Senin zihnindeki Zaman dediğin ise senin zihninde O'na yetişmeye çalışıyor.. Olan, hepsi de nasıl olması gerekiyorsa öyle O'ndan Işıyor.. O'ndan Var, Var-lık oluyor.. Ve her açıdan hepsi de şu An'da, O'na O'nun Tecellisine mağlup, muhtaç..

Cehennem

Kafir, o büyük muhteşem sarayda, onca kapı içinde, Padişah'a çıkmıyan bir kapı bulunduğunu vehmetti.. Ve o kapıyı, kısa zaman içinde, vehmettiği surette buldu da.. Bulduğu o bir kapı da Cehennem'e açılıyor idi.

Yok-Yokluk / Var-Varlık

Uyuduğunda uykunda Yok olduğun gibi yaratılmadan, doğmadan önce Yok idin. Allah var idi ki yaratıldın ve her gün uyandırıyor var ediyor. Bir de yine muhtaç olmamız yönünden yokluğumuz, var edilmemiz var.. Onu da yine Rabbimiz her an muhtaçlıklarımızı gidererek asıl varın varlığın O olduğunu bize gösteriyor.. O'na iki yönden de muhtacız.. İki yönden de bize düşen yokluk, O ise bize her yönden Varlık..

Sinelerin Özünü Bilendir..

Düşünenin Duyanı, Gücü Kuvvetidir. Sinelerin Özünü Bilendir.

Ali

O'ndan söz etme Hakkı var ya "Hakikat": ancak Ali'dir Ali ! O Hakkı, Hakikati örtmede, putperest gibi Kafir olma putperest !

Allah (cc)

Alemdeki her bir şey, Mana'ları taşıyan Harfler gibidir senin için. O Harflerin çeşitli şekillerde bir araya getirilişlerinden ise Kelimeler olmaktadır. Bir Sultânı savaş meydanında gördüğünde ondan ürkebilirsin; halbuki O, Tahtında otururken Heybetine Yüceliğine Asaletine Hayran olduğun, Cemalini seyretmeye doyamadığın aynı Padişahtır. Eğer bilirsen O'nun Zulümle olan bu savaşından doğan Kahır ve Adalet seni Ürkütmesin; O'ndan ancak Yücelik ve Güzellik, her durumda senin için Mutlak Bir Güç Kuvvet doğar. Teşpihte hata olmaz: işte O Hakktır ! O sana Kendisini her yönden ve her an göstermek, kazandırmak isterken, sen O'ndan kaçmakla aynı Zulme benzersin ! O sana her şeyi ile Muhabbet ederken sen O'nun Muhabbetinden kaçarak O'nu Arzular, böylece Sevgiliye Fazla Naz edersin ! 'Neden' deme; O, ve O'ndan ! Bu Harfler ki O'nu anlamakta yetersiz kalıyor ! Kelimeler, Manalar dahi O'ndan kaçmakta !

Yokluk / Tasavvuf

Dil'de Yokluk, Dil'de İman Dil'de Zikir gibidir; Allah Kabul eder. Mahrumiyeti Hakikaten yaşamış İnsanın ise böyle kayıtlanması olmaz; 'Ne kadar Varlık gösteriyor', 'Benlik yapıyor' deseler de Yoktur, Dildedir ! Marifetindedir ! Allah onu, O Allah'ı bilir; gerisi zenginin malı züğürdün çenesini yorar !

Gereksiz Tevazu

Gereksiz Tevazu sahibinin, muhakkak Muhabbet'de Sevgi'de noksanı vardır. Sevgiyle Övgü'yü de karıştırır.

Övme-Övülme / Fena-Beka

İnsanlar seni hakkıyla övemez, çünkü değerlendiremez; yani herhalükarda Yalandan Övgü olur o. Ve överse kendisi için Över, yani kendisini Över. Sevgide de bu böyledir. Kimisi de vardır ki hiçbir çıkarı olmaksızın hem Sever ve hem de Över. Ama yine seni her açıdan bilemez, değerlendiremez. Allah senin değerini bilir, hem de Övebilir; çünkü gerçekten Övünmesi olur bu. Çünkü O Hamid'dir; herhalükarda Övme Övülme O'na dönmektedir ! Böylece de Hakkıyla Övebilir, yani Övünebilir. Sen bu sözleri Makam-ı Mahmud'a topla ! Ve Âli olan Ali'nin şu Nasihatlerini de aklına, gönlüne rapt et.. Çünkü Övme-Övülme Kulluğun gereği ve Allah'ı Övmektir; Kullukta yalandan Övgünün yeri olmadığı gibi gereksiz (yalandan) Tevazunun da yeri yoktur ! Hakkıyla her şey vardır ! : "Kişiyi hak ettiğinden çok övmek riyadır, layık olduğundan daha az övmek ise, ya acizlikten ya da hasettendir." "...Sonra herkesin denenen, bilinen derecesini tanı, birinin çektiği zahmeti başkasına male

Merhamet / Yaratılış

Acınacak halde ne kadar çok insan var değil mi ?! En masum zannettiğinin bile eline bir köle geçse ona Zalimlik ettiğini görürsün ! İşte Allah da bu yüzden Acıyıp Merhamet ediyor, Yaratıyor bizi ! Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu. Bakara 30

Dua

Kendin için, kardeşlerin için Dualar bul ve gönlüne düştükçe Zikir gibi Dua et.

Şuurlu olmak

Kendi çocuğun bile senin değilken sen ve her şeyin varlığı O'na ait, O'nun elinde. Sana mı soruyor ? Hesabı, Hakkıyla O sorar. Dilediğini dilediği gibi yapar. Kimin mülkünde kime hesap sormak ? Bak onca Bebeğin Çocuğun Ruhlarını doğduğu gibi Cennet'e alıyor, umulur ki senin gibi bi Kazığı da Cennet'e koyar ! Sen neyi biliyosun ki ? İyi düşün, kibrini bi kenara koy da iyice bi gör bak: Allah çok Büyük, çok Rahmet eden, çok Merhametli değil mi yani ? Yarattı, İki gün yaşattı diye, Şikayete Nankörlüğe Kibre bak !

Halk

Hiç kimsenin imanı, mertebesi makamı, hiç kimsenin iki dudağı arasında değildir. Allah Muhsinlerin ecrini zayi etmez. Senin değerin Allah'a verdiğin değerce yine Allah Katındadır. Sen bu değeri insanların arasına indirerek en büyük zulmü kendin kendine yapıyorsun. Değerini makamını mertebeni yine sen bilmiyorsun.

Tespih / Zikir

Dil ile, iç sesi ile içinden Zikretmeyi, yani Tespihi azalttığın miktarda, yaşam ile, yani sıkıntılar ile karışık, Zikretmeye, yaklaşırsın. Namazı tam vaktinde Ezan ile kılmamakta da böyle meşakkat vardır. İlim'e ve Aşk'a rağbetin de hoş değil ise: Hatırında bu olsun, Şikayet yerine.

Bela, Sıkıntı / Hüsran / Hakk

Sıkıntılar belalar karşısında Nefsine uyarsan, Dert, Sızlanma, Şikayet yani Sıkıntının artmasından başkasını bulamazsın. Hatta başına gelmemiş olandan dahi sıkıntı elem duyarsın. Şeytan'a uyar isen de daha da kötüsü Kör Talih, Haksızlık, Ümitsizlik, Bilgisizlik, Umutsuzluk, Mutsuzluk, Aldanmışlık, Kötülük yani kısaca Hüsran ve Bedbahtlıkla Helak olmaktan başka bir şey bulamazsın. Halbuki Allah Rahmet eden, Merhamet eden, Yardımcı, Kurtarıcı, Şifa veren, Sıkıntıları gideren, Emin olunan, Ümit kesilmeyen, Doğru yolu gösteren, Sabırlı, Affedici, tek Mutlak Güç Kuvvet sahibi, Nur, Hakk, Alim, Bilen, Seven Sevilen, Duyan, Gören, Sabredenlerle beraber olan, Yaratıcı, Noksanlıktan Münezzeh.. daha sayalım, Zikredelim mi ? Yoksa Aklından Nefsinden, Şeytanından mesud memnun musun ?

Hakk

Allah'a kendini kanıtlamaya çalışırsan, Allah'ı bulursun.

Aşk / Fena / Beka

Aşk'da Zıtlık yoktur Hakiki Aşk, Hakiki Aşık için. Uzlet ne, Halk içine karışmak ne ? İkisi de güzel ikisi de hoş; ikisi de kötü, ikisi de çıkmaz. Yol yoktur Hakiki Aşk, Hakiki Aşık için ! Fena ne ki Beka Yokluk olsun, Beka ne ki Fena Yokluk olsun ! Hakiki Aşık için, Hakiki Aşk için Bir Örnek var ! O Örnek var iken hangi Yoldan hangi Yokluğa çağırabilirsin ? Ama sende o Azim o Gayret o Muhabbet o Aşk var mı ki Haddini bilesin ! Fena olmadan Beka olmaz ya, ama işte Beka'ya Davet var !

Ed Dehr

Zaman yaşlanmaz.

Tecelli

Ok hedefi şaşırır da göz şaşırmaz.

İbadet

Kalbini temiz tut.

Kulluk / Aşk

Dünyaya, Dünya Ehline, İnsanlara, İnsanların Kibirlerine, nazlarına bak; sonra kendi nazına, kibrine de bak.. Allah en Büyüktür: Kebir'dir ve Büyüklüğünü Gösterendir: Mütekebbir'dir. E şimdi Allah'ın Nazına Kibrine ölünmez kurban olunmaz mı ? Bak nasıl da Sabır Tahammül gösteriyor ve nasıl yine kapısı açık hem ne oyunlar ne tuzaklar ! E şimdi O'na Nazlanılır mı ? Allah Gayyur'dur ! Kullarını Günahlardan Haramlardan Kıskanandır O ! Allah'ım şüphesiz ki Lütfediyorsun; nazım niyazım, hiçliğim acziyetim, günahım sevabımla; yoksa Haram, Günah, Mübah ne, Dünya nimetleri, Ahiret nimetleri de ne ! Yoksa Leyla, Nefis, Benlik de nedir ! Senin Büyüklüğünden, Nazından, Kapında durmaktan bıkmak usanmak da ne demek ! Sen'den başka nem var Allahım !

Vedud / İlim

Bazen kalplerimize duyurması ile Duygu ile Sever-Sevilir, bazen olur Bilgi-Biliş ile Sever-Sevdirir. Bizde her yol Vedud'a çıkar.. Çıkmazımız yoktur bizim. Vedud'dan geldik Vedud'a döneriz.

Müslüman Entellektüelliğin sınırlılığı; Tasavvuf'a mesafeli duruşlarının gizli nedenleri..

"Bu dağ (Uhud) bizi, biz de onu severiz. O cennet kapılarından bir kapının üzerine asılacaktır." sav "Biz Resulullah (sav) ile beraberken bize yağmur isabet etti. Efendimiz elbisesini açtı, bedenine yağmur isabet etti. "Bunu niye yaptınız?" diye sorduk. "O Rabbinden yeni geliyor" buyurdular." sav Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. O ancak Allah'tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır. Yasin 69 Hakk'ı bir kayd ile bağlamayıp O'na mutlak olarak iman eden kimse, O'nun her bir surette değişik bir tecelli gösterdiğini inkar etmeyip gerçekler. O kimse, Hakk'ın bitmez tükenmez tecellilerindeki suretlerini yine Hakk'tan bilir. Muhyiddin İbn Arabi (ks)

Vech / Zatı hariç her şey helak olacaktır

Allah ve Kulları dışında bilinen bütün Alem tümüyle Helak olucudur/olacaktır. Bunun için ki Yüce Allah Kullarını yalnızca Kendisi ile başbaşa kalacakları hakkında Uyarmıştır ! Ve Allah ile beraber başka bir İlâh’a dua etme (ibadet etme). O’ndan başka İlâh yoktur. O’nun Zat’ı hariç herşey helâk olucudur. Hüküm O’nundur. Ve O’na döndürüleceksiniz. [Kasas 88]

Esma Tecellileri

Sahtekar birisi menfaati için bir insana yalandan sevgi, şefkat, merhamet gösterse de onu kandırsa, yani aslında ona gerçekten sevgi, merhamet, şefkat duymasa, o insanda yine de bu Esmaları ile Allah Tecelli eder. Allah, Yarattıklarından bağımsız, gerçekten tek Münezzeh olandır; Alemlerden Ganidir.

Yunus Peygamber ve Kavmi

Yunus'un (as) Kavmi dışında tertemiz İman edip zararsız kurtulan başka bir kavim olmadı. Ki o Peygamberlikten kaçmıştır.

Büyükler / İlim - Aşk

İbn Arabi Hazretlerindeki Aşkı göremeyen ona İlim Ehli der. Mevlana Hazretlerindeki (Canım onlara feda olsun) İlmi göremeyen ona Aşk Ehli der. Yani sana göre öyle ! Yoksa böyle sınıflandırmalara girecek bir Kemal değildir onlarda görünen !

Acziyet

O'nda Acziyet yok ise Varlıkta nasıl Acziyet olabilir ki ? Yüce Allah'ın Kudretinin bizde Zuhur etmesi başka bir seferde aynı derecede olmaz veya aynı Fiili bir dahaki sefer aynı surette yapmaz ise bu bize göre Acziyet olur. Yoksa Varlıkta Acziyet diye bir şey yoktur !

Ruh

Ruh Nimetlendirilen konumda olmaktan aldığı Nur ile yükselip, Rabbinin Cömertliğine erince, Utançla karışık bir Erdem ile başkasına vermek, başkasına Cömertlik etmek ister. Bazen bu Cömertlik Nuru Kıskançlık, Gösteriş vb, yani "Ben-lik" şeklinde de tezahür eder. Sonra o bundan da yükseltilip, Verenin yine O olduğu ve O'na hiçbir şey verilemeyeceğini idrak edince artık Rabbisinin Sıfatlarından, Zâtına İrfan Mertebesine eriştirilir. Fiil'de - İrade'de fiil, Sıfat'da sıfat: Zât'da zat görmez. Nefsinden tekrar Ruhuna döner. Yani o artık Hakiki Zâti İbadet'e, Hiç olmaktan, Hakiki Kulluk olan Yokluğa eriştirilmiştir.

Ruh

Ruhun yemek yemez, yemek içmek bilmez ve istemez; Bedenin yer içer ve yemek içmek ister. Yemek içmekten aldığın lezzet de böylece Cisimden aldığın, Cismin duyduğu lezzetten ibarettir. Başkasına yedirip içirdiğinde ise işte o Ruhun aldığı Manevi lezzettendir. Ve sırf yedirmek içirmekten yani Fiillerden de ibaret değildir, bununla da kalmaz onun nasibi, çok daha öteleri vardır. Allah'ın tüm Tecellilerine, Sıfatlarından lezzet almaya varır iş. Ve onun temel besini zaten Rabbisinin Zâtıdır.

Hakk / Batıl / Cefa

Hz Peygamberin (sav) üzerine secdede iken işkembe dökmüşlerdi. Hani "düşmanı yapmaz !" denir ya !.. Ayağını yere vur ! Elbette her şey Hakk Katında Hakk ile olur, her şeyin iç yüzü Hakk katında belli olur ! Şeytanın Hasedini Vesvesesini Günahın sanarak Hakk sayıp, Maskarası olma ! Sevgilinin Cefasını da çok görme ! Hakkın Tecellisi ve Tesellisi öyledir ki aksine kendini borçlu hissedeceksin ! Durduk yere İstiğfar edersin ! Şehitler gibi tekrar tekrar ölmek, ve dirilmek istersin !

O

Zaman, Fiil.. bunlar Neye benzer ki ?...

Yok

Uyku'nun rengi var mı... Uyku var mı ki...

Şikayet

Şikayet yükünü üzerinden at.

Aşk

Derdim Sen'sin, dermandan bıktım usandım Dermanım Sen'sin, dertden bıktım usandım

Aşk

Dertden de usanmışım dermandan da, Derdi Sen olanın dermanı yok korkarım

Aşk

Ne Melek olmaya izin var ne Hayvan olmaya, Derdim Sen'sin, çare yok korkarım

Aşk

Resulüne Uymamak ne mümkün, hem dönülmez büyük hata, Uymak ise ne büyük İddia, hem Aşkın Bilir gibi

Ruh

Bak gör ki Alem Taştan Topraktan ibaret değil; Oksijen Hidrojen var da bir de lıkır lıkır içtiğin Su var. Rüzgar diye bir varlık var, Ateş var, Elektrik var, Duygu var, Düşünce var, Bilgi var, Hayal var.. Hepsinden Âla, hepsinden başka, Keyfiyeti olmıyan, Alemin de üzerinde hiçbir şeyin önüne geçemediği, Kendi Ruhumdan dediği Sen var !.. Neden'in de Neden'i var, Aklı önceleme ! Zaman putunu kır ! Bir şey edinme, oluşma hayalini bırak; Sana gel !.. Madde'yi Mana'ya öncelemediğin gibi, Sıfatı da Zât'a önceleme ! Perdeyi kaldır, soyun.. gör görebilirsen, bil bilebilirsen !..

Kuran'da "Habibullah" geçer mi ?..

Kuran'da "Habibullah" geçer mi ?.. "De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.." [Al-i İmran 31] Yok geçmez !

Ben ve Ali, nur-u vahidiz.. (sav)

"Ali eti etimden kanı kanımdandır (o benim aynımdır)" (sav).. Ebu Bekr dostu olacaktı da; Ali ney oldu ? Çocuk mu ?!

İlim

İlim denince senin aklına nasıl Ali gelmez de "kıylu kal" gelir "şeytan" gelir.

Ruh / Nefs / Zat / Sıfat / Tecelli - Fiil / Vahdet Sırlarından

İnsan nefsi müessir olmamakla birlikte müessir olması da ancak Sıfatlar yönüyledir. Sıfatlar ise Tecellileri olmak bakımından ya eşyada ya da hallerde manevi tesirdedir.. Zat'da değişme olmadığı apaçıktır.. Tasarruf edilen müessir olunan, Sıfatların Tecellilerindedir; Sıfat dahi değişmez.. Misal İnsan'da Musavvire kuvveti Sıfatı vardır fakat Allah ona izin vermedikçe ne kendinde hayal ile bir hal değişikliği tesiri meydana getirebilir ne de hayali ile eşyayı değiştirebilir ne de meydana getirebilir. Bir tesir meydana getirebilse dahi Varlık ancak Hakk olması, Tek olması bakımından tesiri mutlak olamaz çünkü dediğimiz gibi tesiri meydana getirebileceği ayrı bir mevcud yoktur onun mevcudu ancak Hakkın mevcudiyetinde olabilir çünkü O Tek'tir, Bir'dir, O'ndan ayrıca (Müstakil) bir Varlık olamaz; böylece anlaşılır ki onun tesiri yine Haktadır fakat Hakkın Zatında değil Sıfatlarının Tecellilerindedir; Zat fiille değişmez, hiçbir surette değişmez. Yani Ruh kendisinden olan

Şe'n / Fena / Beka

Nefs Şe'n'e, Kalp Sıfatlara, Ruh Zâtına hazır, nazırdır. Nefsin, Şen'inde fena ister, Kalbin, Sıfatında fena ister; Ruh'un (Zatın) ise Zatında (Ruhunda) beka'dadır.

Aşk / Cezbe / Meczub

Bize verdiği, bizden beklediği şu Sabır; şu yapıp ettikleri, Normal mi ? Allah bizden canımızı istiyor, hatta ticaretini yapıyor satın alıyor; şimdi bu Sevgi normal mi ? Bu Aşk değil de Sevgi mi ? Bu iş Delilik değil, Aşk değil mi ?; şimdi O normal mi ?

Esma / Sena / Niyaz

Ey Zât Cemali ile Suret Cemali Bir olup yüzden yüze Tebessümler ettiğinde Müminlerin Kalplerinden Bedenlerine Nuru Rahmeti çağıldayan Biricik~Vahid ! Ey Güvenilen Kendisinden Emin olunan Batın ! Ey asla ihanet etmeyen, terketmeyen, yalnız bırakmıyan Veli ! Ey Zahiri ve Batını Bir, İki Yüzlü olmıyan Ahad ! Ey en Yakın Mükemmel Nefs ! Ey kendisinde İkilik olmıyan Bir ! Ey en Yakın Ruh ! Ey Benlerimizi Özünden Var eden Ben ! Ey Sırrını paylaşan, gizlisi saklısı bulunmıyan, en Zengin Cömert ! Ey bütün Şeenleri Müminler için Zevk ve Tanışıklık olan ! Ey Cefası Nazı Kendisine Yakışan ve Hakkı olan ! Ey başı da sonu da Rahmet olan ! Ey Yakınlığı bitmeyen daima artan ! Ey Usanılmıyan ! Ey Tükenmeyen Bitmeyen ! Ey Güldüren ve Ağlatan ! Ey Kahhar ey Adil olan ! Ey Öğreten ! Ey Kendisinden Ümit kesilmeyen ! Ey dallar salan çiçekler açan ! Ey Kalplere en derinden tek Nüfuz eden ! Ey Konuşan ey Duyan ! Ey Yaradan ! Ey Gözlerin, Kalplerin, Yerlerin ve Göklerin Nuru ! Ey Vedud ! Ey Rahim ! Ey Rahman

Ruh

Sen Düşünce değil Düşünensin, Sen Akıl değil Akledensin, Sen Duygu değil Duygulanansın, Sen Sıfat değil Sıfatlanan Zat'sın, Sen Nefs değil Ruh'sun ! : "Kendimden" dediği Ruh'sun.

Ruh

Namaz'da Hakkın Huzurundasın da bitince neredesin.. Ruh Düşünce'de, İş'de, Hayal'de oluyor da dönünce Nerede, Ne ile oluyor..

İnsan / Hayvan / Evrim / Tasavvuf / Min Ruhi

"Hayvan" tek bir Surette doğmaz. Kimi Kuş, kimi Böcek, kimi Tavşan Suretinde doğar ve sonra da yine o aynı Kuş, Böcek, Tavşan'dır.. Şimdi aklıma gelen bir İstisna Tırtıl, Kelebek olur. Ama bak o Sureti değişse de yine Hayvan kalır. Hayvan'ın böylece Cins'leri varken İnsan'ın ise hepsi aynı Surette tek bir Cins olarak "İnsan" doğar; Cinsleri yoktur. Ve hepsi de İslam Fıtratı üzerine doğar. Bunun da İstisnası yoktur. Sonra İnsan'a izafe edilen bütün Mahiyet, Sıfatlar (İstersen Hayvan oldu daha da aşağı olur de yahut Melek oldu de..) hep İzafidir, Mecazdır; yahut sapmadır. Dikkat et o her her halükarda Surette de Mahiyette de hep "İnsan"dı, Cins'i yoktu: İnsan'dır.. Cins'i yoktur.

Namaz / Tasavvuf

Namaz Sureti bütün hareketleri ile Manalı ve Manevidir. El çırpmak gibi pek çok hareketlerin ise Suretinde bir Mana ve Maneviyat yoktur.

Şeytan / Melekler / Adem / Şeriat / Hakikat

Şeytan Şeriat yönünden değil Hakikat yönünden tard edilmiştir. Yoksa bize Emredilenler ve Haram kılınanlar nasıl Hayvanlara yaratılışları bakımından geçerli değilse, Cinlerin de öylece bizden farklı kılındıkları bir yaratılışları vardır. Yaratılış yönünden kendinden üstün olmadığını görünce, boyun eğmek ona ağır geldi, Hased ettiği için de Toprak yönünü mazeret getirdi; Hakikat yönünü göremedi. Melekler ise, Haram Helali hiç bilmediklerinden, Emre yaratılışları bakımından tabi olarak Allah'a Yakın olduklarından, Adem'in yaratılışındaki Zıtlığın Kemaline eremeyip, onun sadece İtaatsiz olması yönüne bakarak şaşkınlıkla tereddüte kapıldılar. Ama dediğimiz gibi Yaratılışları Emirden yana Temiz olduğu için Şeytan gibi Hased'e düşmediler.

İsimler Mertebesinde Zıtlık / İlim / Sıfatlar Mertebesi / Zâti Tevhid - Vahdet

Esma'yı Eşya'daki Taayyün'e bağlı kalınca birbirine Zıt Müşahede edersin; Onları böyle ancak "Hikmet" ile Birlersin: Zâtî Tevhid etmiş ve Vahdet'e ulaşmış olmazsın. Esma'yı, Zat'da Müşahede ile Birleyince "Hikmet" değil, "İlim" görürsün; İlim'in Zıttı ise Zat Mertebesinde bulunmaz ki. Demek ki İlminde henüz Vahdet'e ermeni sağlayacak Kemal'e ulaşmamış.

Sabır

Sabretmek Zorundasın ama, O Sabır'da da bir tatlılık var ki..

Tasavvuf / Aşk

"Daha çoğunu İstemek" illa Acziyet ve Muhtaçlıkdan değildir. Az da yeter; yani "İnsan" olmak da yeter.. Ama O'nun Sıfatlarını ve Tecellilerini içimizde dışımızda yine de daha fazlasıyla isteriz.. O'nu mu isteriz yoksa Sıfatlarını mı ?.. Çünkü O'nun Sıfatlarını Nefsimizde görmek isteriz.. O'nu mu isteriz O olmayı mı.. Tanrılar olmak değildir arzumuz.. Ama kendimizi kaybederiz; Aşk bizi İnsanlıktan çıkartır.. Ama O'na Aşık olmamak da insan'a yakışır mı, insanlık mıdır ?.. Mümkün gelmez bize Aşık olmamak.. Ama ne kadar..

Allah'ın İsimleri ~ Esma ül Hüsna

Allah, er-Rahmân, er-Rahîm, el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü'min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-Hâlık, el-Bâri', el-Musavvir, el-Gaffâr, el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Âlim, el-Kâbıd, el-Bâsıt, el-Hâfıd, er-Râfi, el-Muiz, el-Müzill, el-Basîr, es-Semi', el-Hakem, el-Adl, el-Lâtîf, el-Habîr, el-Halîm, el-Azîm, eş-Şekûr, el-Aliyy, el-Kebîr, el-Hafîz,el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl, el-Kerîm, er-Rakîb, el-Mücîb, el-Vâsi', el-Hakîm, el-Vedûd, el-Mecîd, el-Bâis, eş-Şehîd, el-Hakk, el-Vekîl, el-Kaviyy, el-Metîn, el-Veliyy, el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mübdî, el-Muîd, el-Muhyî, el-Mümît, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâli, el-Berr, et-Tevvâb, el-Müntakim, el-Afüvv, er-Raûf, Mâlikü'l-Mülk, Zü'l-Celâli ve'l-İkrâm, el-Muksit, el-Câmi', el-Ganiyy, el-Muğni, el-Mâni', ed-Dârr, en-Nâfi', en-Nûr, el-H

Ruh / Bilgi

Bir Ruh olarak, hiç bir şey Yaratılmamış olduğu halde bir tek Sen Var olsan Bilgi yine olurdu; çünkü Allah Var-dır.

Zikir

Uyanık ol, Zikir'de bile Hakkı Vekil tut.

Râbıta / Tasavvuf

Râbıta Nedir ? Şeyhin Huzurunda Hakkın Huzurunda hissedip, ayrıldığında Halinin devamını arzular isen - ki Ashab Hallerinin değişmenin tam farkında idi - Şeyhin Hayalini Hakkın Huzurunda kendine Vesile edinirsin. Zikir ve Tespih de Hakka aynı Rabıta yapmak, Hakkın Huzurunda olduğunun şuurunu kuvvetlendirmek içindir; Mesela "La Faile İllallah" Zikri ile Hakkın Fiilini kendine Vesile edinmek Rabıtaya güzel bir örnektir. Râbıta "Rapt" kökünden türemiş "Birleştimek-Bağlamak" anlamlarına gelir.

Madde / Celal - Cemal / Alem

Celalini ve Cemalini tam duyumsayıp tecrübe edenler, Madde'nin yaratılışının Mahiyetindeki Kesafet ve Letafetin Sırrına ermişlerdir. Hem O Nurudur Musavvir, Surette.. O'nun Sertliği ve Yumuşaklığı yanında Madde mertebesinde duyumsanan Sertliğin Yumuşaklığın ne önemi olabilir onlar için.. Onlar O'na O'ndan başka çare ararlar mı hiç ?..

Evvel - Ahir - Zaman / An-ı Daim / İnsan / Kulluk

Ne bir zaman ne mekan, ne ezeliyet ne ebediyet vardı; Sıfatı Zatında Gayb olan Gizlinin Gizlisi Zat vardı. Lütfeyledi de Tecelli eyledi; Nefes oldu Ruhundan Ruhlara. Fiil oldu, An'da Evvel oldu Ahir oldu; ta Kendisi: "Maneviyat" oldu Kullarına. Muhabbet oldu. Şimdi O'nu bilmeyene, zamanın fiili kahır oldu, eskidi eskisi, ve yenisi de böylece ümitsiz, yok oldu.. Ey İnsan İnsaf et kendine: O bize Anı oldu, Ahir oldu, yeniden yeniye Muhabbet oldu, Gönlümüz Aşk doldu, her An Ezel Ebed Sonsuz Var Varlık oldu..

Mutlak / Akıl

Mutlak'a Akıl yol bulabilir mi hiç, kabulden başka.

Zikir / İsimler / Zat-ı Hakk

Hep An'da, Evvelinde ve Ahirinde.

Ruh / Alem

O bütün bunları biz olmaksızın kendi seyrinde yaratabilirdi. Fakat Yüce Lütfundan ki Vehhab olan Allah Alemin içine Ruhlarını yerleştirerek onları nimetlendirmekle Tecelli eyledi.

İnsanlık Halleri

İnsanlık Hallerine İnmekten çekinme çünkü Hz Peygamberin Sünnetidir. Fakat onlarla kayıtlanmaktan sakın.. yani onlarla Sıfatlanma. Söylediğimiz Manevi Haller, İlim, Marifet, Mana için de geçerlidir; neticede Ruh Halleri diye bir şey yoktur. Kayıtlanan, Nefsin Halleri ile kayıtlanmıştır.

Dil ile Zikir / Haller

Sen Allah dersin, dil ile söylemeyi o verdiği gibi, Hâli de o verir. O Hal vermediğinde sanki sen zorla Hale gelebilirmişsin gibi, ve Hal vermese sen yine de Allah demeyecekmişsin gibi Kulluğun hakkında bi şuursuzluğa düşme. Dilinde halinde arayıp Hakkın Zikrini sırf kendi nefsine kayıtlama.

Akıl

Fikir olmasaydı, Akıl düşünce karanlığında yol bulamazdı. Ruh düşünceler içindeki zavallı Aklın Fikir karşısındaki bu çaresiz halini görünce Varlık denizinde gemisini kaybetmiş bir kaptan gibi Kalbi buruk keder içinde kaldı.

Vahdet-i Vücud

Vahdet-i Vücud'a bir "İstiğrak"tır, bir "Hal"dir demek: "Kafirler için Allah Yoktur; yani sadece İnananlar nezdinde Vardır" demek gibidir. Elbette böyle demek istemezler, ama öyle anlaşılır..

Fitne - Tuzak

Allah en büyük Fitne Ateşini Peygamberleri vasıtasıyla Kafirlerin kalplerinde bizzat Kendisi tutuşturmuştur. Onlar anlamazlar ! "..ve Allah Tuzak Kuranların en hayırlısıdır." [Enfal 30]

Ruh / Vahid / Sır

Niye Bir Taneyiz de, İki Tane değiliz.. Benzerliğimiz var, şüphesiz Tek değiliz.

Hizmet

Bazı Garsonları görüyorum, benliğinden öyle geçmiş ki "Hizmet" olmuşlar.

Hu

Cisim yok, Cismi yok; dokunur.. Mekan yok; mesafe koyar.. Döner, döndürür ama hareketsiz.

İnsan - Ruh

"İnsan"ın hakikati-zatı "Toprak" mıdır ? Ruh mudur ? Nurumdan mı buyurmuştur, Ruhumdan mı buyurmuştur ? Aşağıların aşağısına atmış Nefis Fitnesine düşürmüş, Takvasını da İlham etmiştir.

Zahir

Zahir O'dur; hangi şey ki Zahir'den daha zahir olabilir.

Kul

Allah seni şeylerden çekinmeksizin Varlığına doyamayanlardan kılsın.

İnsan

Yerini bilenler için hiçbir problem yoktur..

Teslimiyet

Düşüncede (Bilgi'de..).. Fiil'de.. Varlıkta.. Allah'a Teslimiyet.

Edeb - Edepsizlik

Edepsizliğinin farkında olmayan Edepsizin, karşısındakinden Sureten Edep beklemesinden daha büyük bir Aldanmışlık olamaz. Düşün: Ali'ye Küfür İsnad eden, Veli'den Edep bekliyor.

Tasavvuf-ÇU

"...Bir zerreyi kesersen, içinde bir güneş ve güneş etrafında dönen gezegenler bulursun..." Mevlana Celaleddin-i Rumi (ks) “Zerre küllün aynasıdır” { sav } "..Allah bugün yaratıkların gözlerini açsaydı, denizin ateş olarak kaynadığını görürlerdi. Fakat Allah, her şeye güç yetiren ve her şeyi ihata ettiğini öğrenmemiz için, dilediğini gösterir, dilediğini gizler..." Muhyiddin İbn Arabi (ks) Güya Modern güya Bilimsel olan şu vakitde Dünyadasın diye, geçmiş Tasavvuf Büyüklerini senden eksik nakıs görüyorsun di mi bu yönden ? Çünkü onlar Bilimsel verilere bugünki kadar erişememişlerdi, değil mi sana göre ? Biz Müslüman kardeşlerin ise gelenekçi yobaz Allah'ı göğe atmışlar olduk di mi ! Tüh senin o kibirli burnuna ! OL emrini anlatıyor bana ! TÜH SENİN O KALIBINA ! Allah'sız tasavvuf-ÇU seni ! YENİLİKÇİ BOK SENİ ! Bu yüzden di mi evrim mevrim türlü türlü ahmakça alçakça yorumlarını onlardan daha iyi bilir gibi onlara nispet etmen, g dediklerine yumuşak g

Tasavvuf / Zâti Velayet

Dünyevi (Kimlik) ve Uhrevi (Manevi) Nefsi, İsmi Sıfatı Vasıfları Resmi tam fena bulup da şu Dünya'da çırılçıplak Ruh kalmıyan, ancak bu Kalışın tamlığı ile İnsanlığa ve Kulluğa yol almıyan, Zâti Velayetten bir tad koku almaz, anlamaz.

İlah

İlah, halkın İlah edindiklerine göre, İlahlarının neler olduğuna göre değişmez. Halkı bi unut da bak bakalım İlah Kimdir, İlahın Kimdir.

Sıfatlar / Tecelli

Merhamet'i Fiil'den ötede İliklerinde Duygu olarak Müşahede edebilenler, kendilerine Sıfat edinebilenler, Merhamet Sıfatı için Merhamet Edilen olması gerekmediğini anlamışlardır; Diğer Sıfatlar için de aynı geçerlidir. O'nun Zatında Sıfatı Gaybdır; Sanatçı Eseri ile Tecelli etmese de Sanatçıdır. O, Kendisini Gayrından olmaksızın bilir. Gayrın bulunması O Zat'ın Sıfat'ı için Gereklilik değildir; "İnsan", Hakkın Sıfatının ve Ruhu ile de Zat'ının Tezahürüdür. Ruh İlahi Zatın Muradına, İnsanlığı ise, O'nun Sıfatlarına, Sıfatlarının Tecellileri yönünden Hakk oluşuna döner. "Rabb ve Merbûb" ise sözünü ettiğimiz Zati Mertebeden başka ve aşağıda olduğu için girmiyoruz.

Sanat-çı / Fitne

Sanat, Kibir ve Fitne olmaz; fakat Sanatçı Fitneci olabilir.

Sanat / Din / Felsefe

Klasik Müziğin de Klasik Resimin de, Sanatın da Felsefenin de Kökeni Din'dir Din: "Batı" değil ! İlkel (?) Sanatın da Modern Sanatın da (?) Kökeni; "Zaman" değil, Doğu-Batı değil: Din'dir Din ! Felsefe dediğinin Konusu da; her boku düşünmek değil, inceden inceye Var'ı Var-lığı düşünmektir: Varlığı !

Ahmak-lık

İster kendine müslümanım desin ister kafir olsun "Ahmak" kadar İnsanı tüketen bezdiren bir şey yoktur.

İbadet / Kulluk

Efendimizin (sav) Peygamberliğinin İzharı 40 yaşında, "Namaz" ise Miraç'tan hemen sonra Farz kılınmıştır. Bir Müslüman çocukluğundan diyelim ki 90 yaşına kadar Namaz'ını tam olarak kılmış olsa, acaba O'nu (sav) İbadet'te geçmiş sayılır mı ? Yani Namaz'ının çokluğu onu Allah Katında O'ndan (sav) İbadet'de öne geçirir mi ?! İşte Namaz'ın çokluğu İbadet'in Sureti mi esas olan anla ! Kulluk nedir ne iledir ?

Suret / Alem - Ezeliyet / Dogma

Alem'in Ezeliyeti İddiası Akli Bilgi'den değildir. Çünkü Alem'in ismini aldığı her bir şeyin başlagıcı ve sonu yani yok olarak benzerlerinin onların yerini alması vardır. Yani "Sabit" hiçbir şey yoktur; sabit görünen şeyler söz konusu parçaların benzerlerinin vücuda gelmesinden oluşan Vehmi Suret'ler Hayali Görüntülerdir; tıpkı "Perspektif" denen görüntünün Hakikatte eşyanın uzayıp ufalması değişmesi olmadığı gibi.. Alemin Ezeliyeti İddiasının Bilgi bakımından da Delili yoktur: Dediğimiz gibi Ezeli olduğu bilinen bir Eşya olmadığı gibi Ezeli bir İnsan da yoktur; hepsi de yok olur.. Yok olur derken Maddi ve Mutlak zannedilen varlıkları kastediyorum; yoksa Bilgi Kudret vb Sıfatların Sahibi Yok olmaz; her şey O'ndan geldiği gibi O'na döner.. Bu konuda söz bitmez daha pek çok şey söylenebilir fakat netice hep aynı kalır: Alemin Ezeliyeti İddiası İnanç bile denemeyecek derecede saçma katıksız bir Dogma'dır.

Mucize / Küfür - Nankörlük - Şirk

Hakkın Mucizesi Kafirin çıkarına düzenine uysa idi onu Aklıyla da muhakkak kabul ederdi. Anla ki Hakkı kabul etmemesi işine gelmediği içindir, Akılla ilgisi yoktur. Yaşam'ı Mucize Kabul eder hatta Hakk yerine koyar fakat kendisini tehdit eder kısmını yine İnkar eder; halbuki o tehdit kendi İnkarından gelmiştir. İşte onlar İnanmazlar.. Onların Hakk'dan yana hiçbir bilgileri de yoktur ! Kitapları da yoktur ! Kendisini bağlamıyor olunca Mucize'yi Akla da uygun bulmaz; Akıl da onlara bela olmuş tehdit eder durur ! Onların Adalet'e Mutlak bir İnançları da yoktur ve olamaz da ! İşte onlar böylece Kör ve Nankör olur ! Yüce Allah'a Celal'i ve Cemal'i ile İman etmek gerek ki Hakkı kabul edecek Kemal'de kalabilesin !

Vesvese

Vesvese öyle Akla mugayirdir ki ona Uyar isen kırk defa Abdest alsan kırkbirinciyi aldırır. Rabbinle ilgili Aklına Takılan Hakikat gibi görünen Fikri Vesveseler de aynı bu Mahiyettedir. Allah her şeye Kadir'dir yani Mutlak Güç sahibidir: Yok olmak, Ölmek ise O'nun için Kudret değildir Acziyet olur. İmkan değil İmkansızlıktandır. Noksanlıktır, Mutlak Kemal değildir ! Ölen-Yok olan, tekrar Var oluyor ise Hayatı ya Kendi Zatından değildir (ki Allah'tandır) ya da (Vesvese'ye göre Allah (cc) "Hakikaten" Yok olmamış olur ! Yok olmamış ise zaten tekrar Var olmamıştır.. Nasıl bir "Var" nasıl bir "Yok" ki O'na Benzeyip de Kıyas olsun ! O'nun için Yokluk Düşünmek Kudret değildir ki; Acziyet nasıl Kadir olmak olsun.. Vesvese işte böyle Akla Uygun ve Hakikat gelir fakat Batılın Saçmalığın ta kendisidir.. Sen de onu Şeytan'ın Sağdan yaklaşması ile belki "Tenzih" yani "İman" zannedersin !.. Allah "Mutlak" Var ve

Hu / Rahim

Merhamet etmek Zorunda değil..; Merhametinden..

İlim

Sen Vahyin Nuru ile Allah'ın Emirlerine, O'nun Varlığında, İradesine mi Teslimsin ? Yoksa Beynine, Nefsine, İnsan ve Cinden Şeytanların Vehimlerine Vesveslerine mi Tabisin ? Hakk İlmi yerine aptal saptal Kafirlerin üç kuruşluk Deneyleri, 6 saniye öncesine eremeyen Düşünceleri, Maymun'luktan öteye varmayan İradeleri ile oluşturdukları Bilimleri seni meşgul ediyorsa vay haline ! O'ndan bir Ruh olarak O'na Duacı Kul musun ? Yoksa Nefsine tabi olarak Doğanın ve Tabiatının Kölesi misin !

Ahad / Tek - Bir / Vücud

"Alem" diye işaret edilen tek bir şey olmadığı gibi ismini aldığı içindekileri çevreleyip sıkıştıran bir duvar ya da dolduruldukları bir mekan da değildir. O halde bunca sayısız şeyler nasıl Bir-LİK ve Bir Tek-LİK'te anla. Hem sadece maddi değil manevi bir Bir-LİK-Tek-LİK..

Ruh / İnsan-ı Kamil - Bilim Adamı - Felsefeci - Kelamcı / Tasavvuf

İnsan Kendisini Bildiğinde İnsan-ı Kamil olur; bu Bilişi "Hazır" olanı bilmektir, oluşma-oluşturma, buluş-icad değil "Keşf"tir. Yani o zaten her "İnsan" gibi, Hakkın Sureti üzere yaratılmış, Kalp Sahibi, Allah'dan bir Ruh'tur (venefaḣtu fîhi min rûhî).. Bedbaht, Cahil, Şaki olan da aynı şekilde Zatında böylece O'ndan bir Ruh olan "İnsan"dır, fakat o Nefsini (Kendini) bilmedi, başka şeylere meyletti, yöneldi, böylece malik olduğu hazineyi dışarıda aradı, bulamadı. Allah’ı unutan kimseler gibi olmayın! Böylece onlara, kendi nefslerini unutturdu. İşte onlar, onlar fasık olanlardır. (Haşr 19) Bu yüzdendir ki Bilim Adamı, Felsefeci, Kelamcı vs Alem'in üzerindeki perdeyi kaldırıp Tanrı'yı - İlah'ı bulabilir ve bir Fikir sahibi olabilir, fakat hiçbirisi İnsan-ı Kamil gibi kendi üzerindeki perdeyi kaldırıp yani Nefsini Bilip Rabbini bilemez; yani O'ndan bir Ruh olduğunu Bilemez, O'nu Kendinde bulamaz; Alem'i bilir, K

Kuran / Cennet

Yüce Allah ilgili Ayetlerde "sen ve eşin cennete yerleşin size orada acıkma çıplak kalma yoktur" buyurmuş sonrasında ise indirilişlerinde "yeryüzünde size belli bir zamana kadar geçim vardır" şeklinde buyurmuştur.. Yani eğer yeryüzünde yaratsaydı önce yeryüzü sonra cennet derdi halbuki ağaçtan yedikten sonra "yeryüzüne" inin buyurulmuştur.. Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin, cennette yerleşin. Bakara 35 Muhakkak ki senin için orada acıkmak ve çıplak kalmak yoktur. Taha 118 “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar kalma (yerleşme) ve geçinme vardır (size takdir edildi).” buyurdu. Araf 24 Yani Ayetler zanni manaya göre değil Allahın buyurduğu gibi okunulursa cennette yaratılma apaçıktır.. Yeryüzünde halife kılacağım buyurulması ise Adem'in ağaçtan yemesinin Allah tarafından bilinmesi yönüyledir.. Ki zaten cennette halife kılıcıyım denmemiştir.. Fakat Ademin unsuru olan toprağın yeryüzünden Cebrail tarafından seçilmesi toplan

Tasavvuf / Tecelli

Musa'ya (as) Ağaç'tan O'nun Tecelli ettiğini biliyorsun.. Musa'nın (as) bunu bildiğini de biliyorsun.. O halde "Hakikat Yobazı Sufiliğini" bir kenara bırak da onun (as) O'nu görmek istemesinin senin İlminde olmıyan başka bir görmek istemek olduğunu anlayıver.. Ve Alemlerin Rabbinin "Beni asla Göremezsin" demesinin de senin anlıyamadığın başka bir "Göremezsin" demek olduğunu anlayıver.. Hoş sana Zati Tecelli olmadan bunu bilemezsin ve Hakikat Yobazı olmuş Sufi'ye de Zatıyla asla Tecelli etmez ya ! Olsun, neticede boş konuşmuyoruz, Hakikatlerden Hakk'tan konuşuyor O'nu öyle de olsa böyle de olsa Anıyor, Zikrediyoruz; ne güzel şeydir dünyada Allah'ı Zikreden İnsanların olduğunu bilmek, ne mutlu ne güzeldir onların arasında olabilmek, onları seyretmek, onların varlığından haberdar olmak Allah'ım ne güzeldir İman edenlerle, Dostlarınla olmak; Alemlerin Rabbi Allah'a Hamdolsun..

Evrim / Ruh / Tasavvuf-çu

Şu hayvancıkların bir anda yumurtalarından yahut annelerinin karınlarından kemale ermiş vücudlarıyla çıkıp hemencecik ayağa dikilmelerini yürüyüp koşuşmalarını görüyorsun da Adem'in (as) ilk yaratılışına, Ruh üflenmesiyle ayağa dikilip İsimleri saymasına, Ol dediğinde olmasına vb inanamıyor, illa yorum yapıyor, mecaz diyor, kırk dereden su getiriyor, Evrime bağlıyorsun hatta oradan da bi de Tasavvuf(-çuluk) yapıyorsun ya, vah sana da senin aklına da vah kardeşim vah ne diyeyim..

Yokluk-Varlık - Ruh - Felsefe

Anla ! Zâti Mertebeye alemden nispet ettiğin o "İzafi" Yokluk, "Yok-luk" değil Varlığın ta Kendisi olan İlahi Zattır.. Akıl (Felsefe) yoluyla O mertebeye geldiğindeki bu Yokluk Nispetin, Âlemi ve Bedenlerini görüp de Nefislerine uyup "Ruh filan Yok-ki" diyen Ruhların nispeti gibidir..

Zat - Sıfat - Tecelli / İlim

Zat'sız Sıfat olur mu ? Bilgisizsen tabi olur; Tecellilere, Hallere düşkünsen tabi ki Zatı unuttun gitti, perde oldu bunlar O'na ! Maşuksuz Aşıksız bir Aşk vehmine kapıldın ! Sıfatsız Zat olur mu ? Tabi olur ! Alemde O Zat'ın Sıfatlarının Tecellilerini, Efalini, Manasını Müşahede edemiyorsan, Hakikatte Şirk olabileceği, O'nun ortağı, biZatihi benzeri olabileceğini Vehmediyorsan, tabi olur ! Aşık olmadan Aşk, Maşuk olmadan Aşık olur mu ?! Olmaz ! Tabi ki olmaz ! Aşkı bilen Maşuku bilir !

Vahdet-i Vücud - Hu - Allah (cc)

Çocukken şehirlerarası yolculuklarda özellikle de önde oturuyorsam koltuğun kolçağıyla otobüsü kullanır, zevk ederdim. Şimdi biliyorum ki, şöför amcaların durumu da benden farklı değilmiş. O, çocukla çocuk, otobüs şöförüyle otobüs şöförü olur. Sen şimdi şu büyümedeki Cefa'yı çok görme; çünkü o Cefa Sırrında İnsan için Hakk olma zevki vardır.

Nefs / Tasavvuf

İnsan'ın Nefsi Kendisine 'Allah için bana Merhamet et, Namaz Kıl, Hakkı Zikret, Kibirden uzaklaş, İhlaslı ol, Sadaka ver, Hakk yolunda bana Nasihatçi ol, bana Hakk İlmini öğret, beni Allah'ın Dostlarına, Nimet verdiklerinin Yoluna ilet, beni Kurtar' diye Yalvarır mı ?! A Uyurgezer Gafil.. Nefis nedir, Kalp nedir, Vahiy nedir, İlham nedir, Varidat nedir, Din nedir, İlim nedir, Ahlak nedir: İslam nedir ?! Ey Ruh ! Nefs'i bil de Kendi'ye gel !

Istılah / İlim / Tasavvuf

Istılah Marifet'e, İlim ise Kuran'ın Genişliğine döner. Büyükler Istılahlarında bu farkın farkındadırlar. Istılahlar ve İlim'i birbirine karıştırma. Istılahlardan İlim satıyorsun ! ve bunun Farkında değilsin: sen de fark-ında ol !

İlim

Biz misal "Nefs" dediğimizde, sen şu nefis bu nefis anlıyorsun.. "İnsan" dediğimizde şöyle böyle insan geliyor aklına.. Melami desek kimbilir ne anlıycaksın da ne yazacaksın ! Hayır öyle değil bu iş ! "İlim" öyle olmaz, öyle değil o iş ! O kafayla senin "Tefekkür"ün sahih olmaz, ne İlmi ! Istılahlardan İlim yapmışsın; oldu zannediyorsun. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak gibidir sendeki o ilim sandığın ! İlim desek aklına eşek gelir yük gelir senin başka türlü anlamazsın sen, arınmadan, halktan Hakka tekrar dönmeden anlamazsın O İlmi; ne dedik ?!

Akıl - İnsan - Ruh

Bitki'de Akıl yoktur; Yaşamı sırf Tabiat'dır. Hayvan'da az'dır ve yaşamına Yeterlidir. İnsan ise hem Bitki hem Hayvan olmakla birlikte Aklı az değil ve diğer Duyuları, Sıfatları da (eşit olarak) çok güçlüdür; Tabiat'ını aştığı gibi Güçleri de az değildir ki Aklı ona yetsin de Hayvan kalabilsin (Aşağı inebilir - "gibi" olabilir). Yani ne Bitki kalabilir ne Hayvan olabilir. Hatta Nefsi gereği Melek de olamaz. "İnsan": Rabbinin buyurduğu gibi Allah'dan bir Ruh'tur; gerisi LAF salatası ! Hem de hem Mana'da hem Sıfat'da hem Zat'da ! Senin Atan Hayvan'dan gelmedi; "O'ndan geldik, O'na döneceğiz" !

Akıl

Akıl Hakikat'e Uymak zorundadır. Aksi halde ya Hastalanır ya da kişi Batıla İnanmak zorunda kalır; böyle olunca Pislik kişinin Kalbine de sirayet eder. Akıl her durumda Acziyetle Teslim olmak zorunda kalıp Zelillikle Kulluk eder: İlahını seç!

Hu - Allah (cc)

İhtiyacı verendir, İhtiyaçları gideren.

Nefs

Kul Bilir de, Nefs ne Kulunu bilir, ne Rabbini.

Zikir

Kâfi'yi Zikredersen ne olur ?

Tasavvuf - Kulluk

Güneş sende gerek ki gölge etmeyesin.

Hu - Allah (cc)

Senin Eşya'dan bildiğin gibi bir şeyi mi vardır ki Var olsun; Senin Eşya'dan bildiğin gibi bir şeyi mi vardır ki Yok olsun: "Tecelli" dememiz, öyle misalden hoş boş kelam da değil..

Tasavvuf - Esma Tecellileri

Zahir ile Batın arasında bir çizgi görüyor musun ? Rahman ile Rahim, Vahid ile Ahad arasında bir çizgi görüyor musun ? Böyle bir çizgi gözüne takılıyorsa Halk'ı görmekten kurtulamamışsın demektir. Rahim'de idinse Rahman'a, Rahman'da idiysen Rahime; Kemal böyledir: Halk'a dönmek yine senin Hakk'a dönmen içindir a canım. Şimdi artık çizgiden dem vurma, çizgiyi kaldır, yani Hakk'a dön; çizgiyi kaldır, Hakk'ı gör, Hakk'ı duy, Hakk'ı konuş, Hakk ile Halkı İrşad'a Hakk ile Halkı Yermeye dönme; Sen'i İrşad'a dön; ayıptır, densizliktir, edepsizliktir. Bak daha basit anlatalım : Rahman İsminin Tecellisi Kaydında kalan Salik'in Hâli Zenginin Fakir'i beğenmemesi Hâli gibi olur; Rahim'e hiç gelemez. Rahim İsminin Tecellisi Kaydında bulunan Salik'in Hâli ise Zengin'e Suizannı olan Fakir'in Hâli gibidir. Rahman İsminin Tecellisine ulaşınca bu "Sonradan Görme - Şımarık" bir Hale girer, ya da öteki nasıl Fakir'i

Tasavvuf-çu

Edepsizliğini gösterip sana Merhamet edene hemen de "Molla Kasım" dersin ya ! Ah ah seni Tasavvuf-ÇU ah !

Kuran - Mecaz / Tasavvuf / "Ol der olur"

"Ol der olur" Ayetini Aklı ile Tevil eden ve bunu yaptığı halde bir de güya Mana Ehli olan kimse: Nokta-i Küll'e ulaşamamış, Hakk Hazretini bulamamıştır.. Zaman (Nedensellik-Bilim, Geçmiş-Gelecek, İlkellik-Gelişmişlik vb-vs) kaydından kurtulamaz.. Dünya'yı kalbinden atamaz, An'a dahi eremez.. vb..

Zikir

Bir dışta Allah de, hemen bir de ardından içte Allah de; bir Zahirinde Allah de, bir Batınında Allah de.

Tasavvuf / Kulluk / Sabr-ı Cemil

Şikayet yükünü kendinden at; Rabbine Nefsini iyi yönde bile olsa şikayet etmeyi, sızlanmayı kes. Kalb okyanusu içinde Nefsin eriyip gider; aksi halde Kalbini İlmini Zikrini, Nefsin içinde daraltmış, Sabr-ı Cemil'i hatırlamaz olursun.

Kuran / Cennet - Adem-Havva (as) / Tasavvuf / Lafız - Mana - Mecaz

Yüce Allah Meleklere Hitap ederken Adem'in Halife kılınacağı yer için "Yeryüzü" kelimesini kullanmış, aynı vaktin sürecinde Adem'e ve Havva'ya (as) dönük Hitabında ise "Cennet'e yerleşin, size orada acıkma (vb) yoktur" buyurmuştur. Yüce Allah Adem'e (as) "Cennet'e yerleşin" dediği üzere eğer ilk başta Cennet'te yaratmasaydı, sonrasında "Yeryüzüne inin size orada bir süre geçimlik vardır" buyurmazdı. Sen ise, O kelimesi kelimesine böyle buyurduğu halde çok bilmişlik edip, İddia ediyorsun: "Hayır o öyle değil !" diyorsun. İşe bak ki bir de sen güya Mana Ehlisin !