Kayıtlar

Kulluk ~ Zikir

"Allahım Sen'den Razıyım" diyemiyorsun, öyle mi..

İlim ~ Muhabbet ~ Kulluk

İlim'den Muhabbet'den Tespih yap kendine, aksın zihninde kalbinde. Nasıl toplanır bu tespihin taneleri: Subhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber.. 99 Esma.. Salavat, Dua, Ayetler, Namaz, Hadisler, Büyüklerin güzel sözleri, Kitaplar, Şiirler, İlahiler-Şarkılar, Küçük gördüğün belki hiç görmediğin Allah'ın sana Nasib ettiği Ameller, Teşekkür, Şükürler, Sabr-ı Cemiller ...; Kulluklar..

Zat ~ İdrak ~ Bilmek ~ Bilememek

İdrak edilememesi Sıfatına, Bilinmesi Zâtına Nispetledir; Mutlak Var'dır, O'dur O, Zâtına İdrak, Biliş, Gerekir değil. Perde olur Bizlere İdrak edememek, Bilememek; yoksa İdrak etmeyiş, Bilmeyiş O'na İlişir değil.

Zat - Sıfat ~ Fiil

Doğuştan Yeteğin olup da Sanatçı olsan, ve bir zaman Eser vermesen, artık Sanatçı olmaz mısın?.. O'nun, Hayy Sıfatı dahi böyledir ! Faaliyet (Fiil-Tecelli) göstermiyor diye Yok, faaliyet (Tecelli) gösterdi diye Hayat sahibi olmaz ! Zâtındandır Zâtı, Hayatı, Şânı! Görünen Efali, İsmi Sıfatı, Eseriyle değil !

Zât ~ Esma ~ Ruh

Allah'ın Hayy diye bir organı Var da haşa, Zâtı onunla mı Hayat buluyor?.. Ya Sen?.. Ey Ruh ya sen ne ile var oldun, nasıl hayat bulduğunu zannediyorsun, Kendi Ruhundan başkasıyla mı! Yokluğundan mı! Akciğerinden mi!.. Nispetlerine dikkat et!

Ali (kv)

"..Sen, Hz. Harun'un, Hz. Musa yanında aldığı yeri, benim yanımda almaktan razı değil misin? Şu farkla ki, benden sonra peygamber yok!".." Demek O'nun (kv) hakkında da Nübüvvetle ilgili bir Hadis var.. Bu Hadisi böylece unutmadığın gibi "Ali ve Ben aynı Nurdanız" (sav) Hadisini hiç unutma..

Ben sizin Rabbiniz değil miyim..

"Ben sizin Rabbiniz değil miyim" diye soramadıklarına, "Elest Bezmini hatırlayan var mı" diye sorup Lütuf mu ediyorsun.. Ne ediyorsun a Hakikat Kadısı, a Hakikat Yobazı? Derviş bu sözü eğri büğrü söyleme. Seni sîgaya çeken bir Molla Kasım gelir..

Şikayet ~ Kulluk

İnsan her şeyden yorulur da "Şikayet"den yorulmaz mı ?..

İlim Zâtının Aynıdır ~ İlim - Kıylu Kal

Sen Bilgi'yi bir şeye-şeylere Nispet edip, yani Bilgi'nin-İlmin Yolunu kesip, geldiği yere Döndürmezsen, yani Zâtına vardırmazsan, Bilgi-İlim tabi sana kıylu kal olacaktır. Diğer Sıfatlar da böyledir; yani Zâtının Aynıdır, Bilene!

Sanat ~ Din ~ Felsefe - Bilim

Varlığa baktığında Sanat göremiyen İnsan Nakıstır, Eksiktir onun görüşü. Sanat'ı sadece insanın fiilinde yani Resim'de Heykel'de gören İnsan Sanat'ı görmemiştir, Sanat değildir onun gördüğü. İster Bilim Adam'ı olsun ister Filozof Sanat'ı varlıkta göremiyorsa sadece Akıl sadece Nedensellikle bakıyordur ki Eksiktir Nakıstır onun görüşü. İster Dinsiz ister Dinli Bilim Adamı-Filozof olsun Varlığa 99 İsimle bakmıyanın görüşü Kamil olmaz.

Nafile ~ Nefs - Oruç - İftar

Nafile deme, Nefsine Gem vuranın İftar'ı Allah'ladır.

Zikir - Tespih

Allah ile olduğunu Hatırlamak Zikir'dir, Tespih'tir.

Bir - lik ~ Hu

Gözün alamadığı, Dilin sayamadığı, Zihninin Matematiğinin hesaplayamadığı bu kadar çok varlık hangi Gaye ile Bir arada bulunuyor? Nasıl ayrılıp kopup dağılmıyorlar? Bu Birliğin, Dirliğin, Manası nedir, tutkalı nedir? Bu Tespih'in Zikrettiği nedir?

Hu - O

Kafan ne kadar O'nunla ki Kalbin O'nunla olsun.. Zihninde şu Varlık nerede ki, senin Varlığın da o kadar O'nda olsun.

İlim ~ Kalp

Allah kulunun diliyle “Semi Allahü limen hamideh” der. (sav) Namazlarınızı, dünyaya veda eden kişinin kıldığı gibi kılınız. (sav) Namaz mü'minin miracıdır. (sav) Şimdi sen bu İlim'leri-Haberleri zihninde tutmaz hatrında bulundurmaz isen, muhafaza etmez isen, Kalbin neyi duysun, nasıl duysun, nasıl amel etsin.

Manevi Şeriat ~ Tasavvuf

Sen Kıl Tüy Sureten Şeriat Hesabı tutuyorsun da, Manevi Şeriat Hesabı ne olacak, Kendin için bu yönden Hesap tutuyor musun? Seni Hesaba çeken var mı yani? Ya senin başında da Manevi Şariat Bekçileri olsa, acaba Halin nice olurdu! Emin ol herkesin Hesabı Kendine, kendince Hesab tutmaktan, Kusurlardan geç, adam-kadın belki senin bi haftalık namazın değerinde "Allah" diyor, bunun Hesabını soruyor mu Allah senden? Allah diyenleri Sev Sen Sev! Bak Yüce Ali'ye (kv) dahi Kafir diyen çıktı bu Dün'ya'da! Kerbela'yı düşün, hepsi de Şeriat'da Ala idiler o Densiz Katillerin, Kalpleri bozukken Sureten Şeriat kurtardı mı onları! Sen Kusurlardan geç, tutacaksan Kendi Kalbî Hesabını tut! Sev Allah diyenleri Sev! Sev o mensub olduğun Manevi Devletin Kullarını Sev!

Denge

Hangi iki şeyin arasındasın, hangi dengeyi sorarsın.

Şah damarından daha Yakın

Şah damarından daha Yakın olan, seni Fiiline, Yaratış Tecellisine azıcık daha Yaklaştırırsa, bedenin dışında da bir şeyleri hareket ettiriyor yönlendiriyormuşsun gibi hisseder, zannedersin.

Nefs

Nefsine de ki: Ben senin İsteklerine uyarsam şu üç günlük dün'ya'da ne tatmin olabilicez ne de rahata kavuşabilicez, neticede elimize bir şey de geçmemiş olarak sonunda Cehennemi boyluycaz. Sana da yazık bana da yazık. Yahut sen toprak olup yok olucaz diye tutturursan, öyleyse zaten ne benim ne de senin elde etsek de bi anlamı olmayacak hayali şeyler peşinde zavallıca ömür tüketmemiz daha da anlamsızdır; İntihar etmem bu durumda bana göre daha anlamlıdır. Şimdi sen gel öyle öleceğimize Bana Uy da, ölmeden önce O Allah Yolunda ölelim, Resulüne (sav) Uyalım da hem bu dün'ya'dan İstediklerin güzelce verilsin, hem de Cennette Hesapsız Bitimsiz olarak Sayısız Nimetler içinde Neşe ile Ebedi Yaşa. Sen Tatmin bul, Ben de Rabbimin Rızasını kazanmış olarak Zâtına varayım.

Dün'ya Cenneti ~ Nefs ~ Zan ~ Bulmak

Nefs öyle bir şeydir ki İnsan para mal mülk Zengin olmakla bu Dün'ya'da Cennet'e girdiğini Vuslat bulduğunu zannedebilir. Şimdi Sen neyi arıyor arzuluyorsan, o arzuladığının Cennetine girersin, hiç gam yeme, hem de bu Dün'ya'da girersin!

Aşk ~ Nâr - Nur ~ Nefs - Sıfatlar ~ Ruh

Güneş, hem Nâr iken hem Nur'dur. Zahirinde Nur, Batınında Nar diyelim.. ama Nârının fazlalığı Zâtından bir şey eksiltmediği gibi Nur'unun fazlalığı da Zâtına bir şey katmıyor.. Allah'dan bir Ruh-Zat olarak Senin, Nur'un Akıl-Kalp, Nâr'ın ise Nefsin-Ben-liğin.. Nefsin seni yakmakta, Nurun ise söndürmekte. Nur'dan göremiyorsun, çünkü Allah öyle Yakın.. Nar ise uzaklaştırıyor çünkü Allah öyle Şiddetli.. Ne zaman Nâr'ın Nur'un (Sıfatların-Nefsin) İtidal buldu, Ruhunu, Yakınlığını, şu gökteki Güneş gibi Ay gibi apaçık görecek, seyredeceksin. Allah'a Misal olmaz ya; biz bunları Muhabbeten söyledik..

Reiki - Yoga - Karma ~ Müslüman - Tasavvuf

Reiki, Yoga, Enerji, Karma.. ? Çok kısaca şöyle ifade edeyim.. Daha Güneş doğmadan Nurla yıkanan, günde beş Vakit Özel Mirac'a koşan, gizli açık her şeyin içinde bulunduğu bir Kitabı olan, Nebisi dünya hayatında gelmiş geçmiş en etkili İnsan olan, İlk ve Son Din'in, Mensublarına.. En cahili bile bunlara itibar etmezken, bir de bu Din'in Büyüklerini tanıdığını mı iddia ediyorsun.. Bize, bunları mı getirip anlatıyorsun.. bunları getirme bize.. "Sen" gel..

Kadim - Hadis ~ Zaman - Tasavvuf ~ Hadid 3 - Evvel Ahir Zahir Batın - Alim

Evveli Ahiri, Zahiri Batını O olanlar için, Zaman nedir ki, Kadim Hadis olsun.

Elest Bezmi - Kalu Bela ~ Ruh ~ İsa'nın (as) beşikte konuşması ~ Mecaz ~ Fena ~ Tasavvuf

Bebeklik-Çocukluk, bir tür Fena Hâlidir.. İsa (as) Elest Bezminden sanki hiç ayrılmamış gibi daha beşikte "Ben Allah'ın Kuluyum" dedi.. Şimdi biz daha yeni yeni, şu beden elbisesini sıyırıp, aslımızın surete dayanmadığını anlıyoruz gibi gibi.. Bebeklik-Çocukluk, bir Fena Hâlidir dedim.. Mecaz demedim. "Mecaz" ucuz kıymetsiz bir iştir.. Hakikat, Hakikati olduğu gibi görebilmektir dostum.

Allah'ı Görmek

O'nun Zâtını görecek göz nerede, Yok zannedersin. Sonra Sıfatlarından az bir Tecelliler olur da o güne kadar yer gök ikisi arasında gördüklerinden Tevbe edersin.

Sırrullah ~ Min Ruhi - Ruhumdan ~ Zâtî Tecelli

İnsan Sırrullahtır, Kendi Beyanıyla (Min Ruhi) Kendi Ruhundandır; Zâtî Tecellisidir. Bu Hakikate karşın İnsanlar birbirleriyle aynı Sırdan olduğu halde, Sıfat-Özellik Mertebeleri farklı olduğu gibi, Allah'ın Lütfunu bilip Şükretmeli, Hamd etmeli ve Haddini de bilmelidir. Zira İnsan Hayvanlarla Kıyas edilemeyecek bir Makamda, hepsindeki Özelliklere ve daha belki kendisinin dahi bilmediği Gizli Lütuflara olağanüstü Yeteneklere sahip olduğu kadar, bir Kartalın Görüşünü veya Bukalemunun üçyüzaltmış derece Görmesini dahi Tahayyül edemez. Nerede kaldı ki Alemlerin Rabbinin Sıfatlarının Tecellisinde Zâtî Mertebesini (Ki Sonsuzdur-Sınırı-Nihayeti yoktur), O Kendisine Miraç Lütfetmeksizin herhangi bir şekilde kendiliğinde "Tahayyül" edebilsin..

Kader Değişir mi ~ Ayan-ı Sabite ~ Kader Sırrı

Kader Dört Nispetledir.. Birincisi: Sabit Hakikatlerdir (Ayan-ı Sabite). Kadın, Erkek, Çocuk, Nefs, Bitkiler, Madenler, Hayvanlar, Ulvi ve Sufli Mertebeler, Zıtlıklar gibi sonsuza varan, Yaratılışın gerçekleşmesi için Zorunlu olan, Allah'ın İlminin İcadlarıdır. Zorunludur, fakat ne Zorlama vardır ne de Sorumluluk; hiçbir Erkek ve Kadın, erkek ve kadın olmaklıkla, yahut boynuzlu koç boynuzlu, boynuzsuz koç boynuzsuz olmasıyla yükümlü tutulmaması gibi.. Ayan-ı Sabite Kader Sırrındandır, tümüyle "Kader" demek değildir. İkincisi: İmtihan'ın gerçekleşmesi için başa gelmesi Kesin Takdir edilmiş Olaylar; Belalar ve Bağışlardır.. Üçüncüsü: Basitçe, İnsan, Belalara karşı Sabır ve Dua, Bağışlara karşı Şükür ve Nankörlük etmemekle iki yönden de Kader olarak Yükümlü ve Sorumlu Tutulmuştur. Olayların başa gelmesi herkese eşit olarak Takdir edilmiş olduğu gibi Dua ve Niyetten Sorumlu Tutulmaları da aynı derece eşit ve Kader'dir (Zorunluluktur). Üçüncü Nispeti

Muhabbet ~ Tasavvuf

Büyüklük etme, Küçüklük de etme, Muhabbet et.

Nefs - Dün'ya

Bu Dün'ya Nefis gibidir, Allah'ın Rahmetidir deyip, güleryüzüne aldanma; Allah'ın Rahmeti Allah'tadır!

Büyük Cihad

Büyük Cihad nedir unutmuşsun. Nefsin de üzerine çullanmış, altında ezilmiş kalmışsın. Nefsine kızacağına, Rabbine, sızlanıyorsun, gevşemişsin. Ayağını yere vur, Allah de, nefsine kaşların çatık olsun. Bezgin Halini değiştir, nefsine karşı Celalli Heybetli ol, sesini kes. Soldan da yaklaşsa Sağdan da yaklaşsa "Kulluğum sana mı kaldı, dengesiz" de, Bilinçli ol, Uyuma, Diri ol, Allah'la olduğunun Bilincinde ol.

Kuran'da "Habibim" geçer mi..

"Habibim" Hitabını Allah'ı zihninde bir erkek gibi tasavvur edenden başka hangi "Ahmak" Yanlış anlayıp da Uygun bulmayabilir! Hem de Kuran'da şöyle bir Ayet apaçık bulunuyorken: "De ki: 'Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin.." ve Allah Resulüne "De ki: “Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum." dedirtirken kendisi bunu diyemiyor ve başkası dese Şirk sayabilecekken, daha hangi sözü Tekzib etmeye, Yanlışlamaya kendinde Hak bulabilir! Kendini bilmeyen, kendi Dininin Muhabbetinden haberi olmıyan bir kimse başkalarının Muhabbetini, Yakınlığını, Sözlerini nasıl Tekzip edebilir! Kendi Dininin Peygamberine "Anam babam sana feda olsun" diyebilecek Muhabbeti olmıyan, Kibir'den başka çok bilmişlikten gayrı hangi Halle kimin Muhabbetini Şirk saymaya kendinde Hak bulabilir!

Güzel Hasletler ~ Tasavvuf ~ Felsefe

Şimdi sen "Felsefe" diyorsun da.. Acaba "Felsefe" deyince kim ne anlıyor.. "Tasavvuf" deyince ?.. Güzel Hasletler, Ameller nelerdir ?.. Sabır-Sabrı Cemil, Metanet, Hilm-Rıfk, Bağışlama, Merhamet, Vakar-Ağırbaşlılık, Saygı, Ciddiyet, Sadakat, Ahde Vefa-Sözünde durmak, Vefa, Cömertlik, Şükür-Teşekkür, Övgü-Takdir-Tasdik etmek, Üste varmamak, Güleryüzlülük, Güzelsözlülük, Açık sözlülük-dil eğip bükmemek-gizliden konuşmamak, Latife-Mizah, Yardım, Müsâmaha, Edep, Haya-Utanma, Fazi let Talebi, Azim, Nefs ile Cihad, Bilmiyorum diyebilmek, İlim Talebi, Diğergâmlık, Nezaket, Sevgi-Muhabbetli olmak, Sıdk-Doğruluk, İnsaf, Adalet, Ref-et-Acıma, Kusurları örtmek-yüze vurmamak, Sükut-Çok konuşmamak, Kanâat, Tevekkül, Teslimiyet, Dirilik-Uyanıklık, İstiğnâ, İsar-İhtiyacı varken de vermek, Kötülüğe kötülükle karşılık vermemek, Kulak kabartmamak, Bilmediğine karışmamak, Sır saklamak, Hayır-Hasenat yapmak, Yapmacık davranışları terketmek, Dua etmek, İnsanlarla

Müşahede

O'nu madem biliyorsan, o zaman Acayiplikler, Doğaüstü şeyler bekleyerek Müşahedeni, Muhabbetini Perdeleme. Ağacın konuşmasını, yanmasını bekleme.. ağacın ağaçlığı nerden geliyor, kuşun kuşluğu, kedinin kediliği nerden geliyor, nasıl oluyor, onu anla da.. Seyret. Muhammedî olan yanan ağaç aramaz.

Nispet ne demektir

Şimdi sen Güneş'e, Suret'e Nispet'le bakarsan, Güneş tırnak kadar küçücük bir şeydir. Ama Hakikatte o ne kadar büyüktür, "Bilirsin", öyle değil mi?.. İşte "Nispet", kısaca bu demektir. Şimdi senin Nispet'in, Nispetlerin nedir.. Muhakkak ki onlardan hâlî değilsin. Ama şu da var, bir yönden de onlardan Münezzehsin.. İşte senin Nispet'in ne ise ona göre, O'na nispetle! Küçüklüğün de O'na göre, Büyüklüğün de O'na göre! Yokluğun da O'na göre! Hayır hayır Samimi Dost, Varlığın O'na göre! İşte anla anla, ama senin nispetlerin neler, Nispet'in neye!.. Önemli olan bu!

Ölüm ~ Diriliş Günü ~ İnsan üzerinden öyle bir zaman geçti ki..

İnsan'ın Ab-ı Hayat'ı, Yaşam Kaynağı nedir ki onu onunla Ölümden döndürebilsinler.. Madde mi, Enerji mi ? Bilim mi ?.. Görmez misin ya onun üzerinden öyle bir zaman geçti ki, bunlar vardı da, o yoktu! Bu senin, özleyişin, yersiz dileğindir; çünkü o hakikatte, Ölmedi de!.. Onu ilk defa var kılan tarafından Diriltilmeyi bekliyor. Sen anla ki, asıl Dirilişi inkar edenin Kalbi ölmüş, Aklı ölmüş!

Zaman Sırrı ~ Kader

Sen ne geçmiş zaman'da ne gelecek zaman'da olamazsın, An'dan başka Zaman yoktur. Geçmiş Zaman Hafızanda daha doğrusu ancak Bilgi-nde bulunur. Gelecek Zaman ise, An-ı Daim ve ed-Dehr olan Hakk, Ol-uş ile Tecelli etmediği için, Var değildir ki Bilginle kuşatabilesin; ancak olaylar hakkında Tahminde bulunur ve Hayal kurarsın; yahut Rüya ve Keşf ile bazı şeyler Hayal vasıtasıyla gösterilebilir ve Bilgi vasıtasıyla Bildirilebilir. Hakk ise, Gelecekte de (ki Ahir O'dur) her şeyde O 'ndan başkası Tecelli etmeyeceği için, Ol-acaklar Geçmiş gibi Bilgisindedir..; yani Tecelli etmemiş olsa da, Kendisi ve Bizim için ne yapılacağını bilir. Ameller yani Fiiller Hakk'tan, Niyetler ise Biz'den olduğundan, Kader'den Sorumlu tutulacağın yer, ancak Gönlün, Kalbindir.. Nazar ettiği yer, Fiilinde Kalbindir.. Amel-Fiil iyi veya kötü, ona göre gider gelir.. Manevi Kuvvetler de ona göre, perdelenir ve açılır..; bunu Bilesin! Hız ve Hareket'e gelirsek, bir şey n

"Bizim ne yapacağımız kaderimizde yazılmış ise.." , "Sonumuz belli ise niçin bu dünyaya geliyoruz?" , "Allah Cehenneme gideceğimi bile bile.." ~ Kader Sırrı ~ Kader - Cebr - Zorlama ~ İstidat ~ İlahi İhsan ~ İcad - Yaratmak - Bulmak

İcad, Keşf-Bulmak mıdır, Yaratmak mıdır.. Allah'ın Bilgisi yenilenmez, İlmi-Kemali artmaz.. Bilgisinin ilgisi yenilenir ve ortaya çıkar. Merak bir İstidat'tır, Bilim Adam'ı olmaya Zorlanmazsın, böylece bu Cebr değil İlahi İhsan Lütuf olur.. Sen eğer durum böyleyken "Yaratıyorum" dersen bu Kibir'dir.. Allah seni kendisine Kibirlen diye zorlamaz, cebretmez.. Bu Cebr-Zorlama seninle ilgilidir, sendendir, Nispet'i Sanadır.. İcad'ın sana olan Nispet'i "Bulmak" (ki İstidadından gör ürsün ki İlahi İhsan'dır) O'na Nispeti ise Yaratmaktır. Şimdi Sen Madem Büyüklenmekten ve Benliğinden vazgeçmiyorsun, ve Kibrinde böyle İnatçısın, Allahın da seni bununla Ezeli Bilgisinde yargılayıp Cehenneme sokacağını bile bile yaratmasını Kötü saymamalısın. Ümitsiz olma Dua Sadaka Kader'i değiştirirmiş.. Bu Bilim Adamı dediğime takılma bir Misaldir.. Misaldir dediğime bakma Kibir bir Hakikattir.

Kuran ~ Mecaz ~ Mucize

Kuran'a Mecaz diyen ya Tertemiz Meryem'e (as) İftira edenler Derekesindedir, ya da İlim'e değil Bilim'e Kanmış, Aldanmışlardandır.

Kuran ~ Mucize ~ Mecaz

İlmi, Acı'sı ve Keşf'i Vehminden öte varmamış, Acayip Haller tatmamış, Keramet dahi görmemiş, Mucize'ye, Mecid olan Kuran'a, Mecaz'dan gayrı ne desin. İman'ı kaybetmiş, Kul olmamış, Şikayet halinde Ümitsiz, Ahmak Yalandan Kibir'den başka Hakk'a ne isnad etsin..

Zât ~ Esma - Sıfat ~ Rahmet - Rahman

Bir İnsanın Suretinde Öfke her zaman görünmeyebilir.. Belki içinde Zuhur eder de Suretinde belli olmaz.. ya da Surette, Yeri geldiğinde Zuhur edip de apaçık belli olunca, "Öfke", Varmış da gizli imiş anlaşılır.. Hakk için bu Misali düşünürsen, "Rahmet", Gazab gibi değildir.. Surette Belli olmakta ve daima Zuhur etmektedir.. Şimdi, Gizli olup da Zuhur eden acaba Sıfat mıdır, Zât mıdır.. işte sana bu Belli olmalı!

Allah'ın Bilgisi - İlmi ~ Ayan-ı Sabite - Kader

Yanılmayacağı için, verdiği-vereceği Hüküm değişmez. Yazdığını ise Lütfunun eseri olarak Dua ile değiştireceğini ve Dua edilmediği halde nasıl olacağı Yazılı (gerçekleşmemiş) şeyin yerine geçireceğini haber vermiştir. Bu sonucu dahi Tüm'de Mutlak Biliyoroluşu, Dua etmemeği gerektirmeyeceği açıktır! Böylece Dua etmeyen ve Sadaka vermeyen için Hüküm yine değişmemiş olur!.. Sadaka veren için de aynı Lütuf geçerlidir.. Keza, Mucize de bir yönden, Yazdığını değiştirmesidir.. Muciz e, Kader'in değişmesi ile Bilgisinin değişmediğinin delilidir Bilmek-Anlamak isteyene!.. Belirttiğimiz gibi, Yanılmaz ki Mutlak gerçekleştireceğini yazdıkları hakkında verdiği Hükmü değişsin de Tüm'e dair Bilgisi değişmiş olsun.. Yahut Zorla Cehennemlik edilmiş olsunlar! Bu, onların ümitsizliği, hesapsızlığı ve yüzsüzlüğüdür!.. Netice.. Yazdığı dahi Lütfu ile değişir, İlmi (!) değişmez, artmaz ve eksilmez! Kemâli eksik olanlar, İlimlerinin ve Sevgilerinin artırılmasını Lütuf olarak Kendis

Aşk - İlim ~ Sıfatlar

İtidal Esastır; Zat-ı İlahi Esmasına-Sıfatına Hâkim'dir. Ama olur ya, sen seni bilesin diye, Aşk'tan yanarsan, İlim soğutur.. İlim'den donarsan, Aşk ısıtır. Sonra Rabbini de Bilirsin, Zât ile Esması Bir.

Ayan-ı Sabite

O'nun Zuhuru için Ayan-ı Sabite'ye ihtiyacı yoktur. Siyah üzerine siyah resim çizer, Görür, seyredersin. Su içinde su görmez ama Ruh içinde Ruh görür. Görü-l-mezdir ama, Görü-n-ür. Sadreddin Konevi Hazretleri buyurmuş: "İnsan-ı Kamil'in ayn-ı sabitesi yoktur."

Ebedi Cehennem - Adalet ~ Kafirler - Şirk - Ümitsizlik ~ Ayan-ı Sabite - Kader Sırrı

Kurtuluşa inanmıyan İnsan'ın Hâli Ümitsizlik ve ilerisinde Başıboşluktur. Ve bu Ümitsizlik Hâli onda Şahsî olmasına rağmen onu Başıboş bir halde Herkese ve daha kötüsü Varlığa yayar. Yani İnsan'a (as) İnanmadığı gibi Allah'a da İnanmaz. Sonra Şahsi Hâlinin gerektirdiği şekilde de bir Mutlak Varlık-İlah (Bu "Bilinmezlik" de olabilir) Tasavvur eder. İşte Cehennemlik olmaları, bu Şahsi Hallerini yani Ben-lik'lerini Varlığa Yaymaları ile İmansızlıklarını Mutlaklaştırmalarıdır; ha tta burada kalmayıp imkanları ölçüsünce İtikatlarını Allah'a Şirk de koşarlar. Henüz yaşamadıkları Hâller ve Hakikatler olduğuna dair İnançları yoktur, çünkü kendi yaşadığı Halleri de Haber aldıkları Hallere, kendi Bildiklerini başkalarının İlimlerine benzeterek aynı kılmışlardır. Allah'ın Adaleti ile Ebedi Cehennem çelişir derler, fakat Allah'ın Hükümlerini kabul etmezler.. Allah'ın Bilgisi Mutlakdır derler fakat kendi Zanlarını kabul ederler.. İnsan derler,

Tasavvuf - Evrim ~ "Oluşum" ~ An ~ Yeni Yaratılış - Kesintisiz Tecelli

"Oluşum" yoktur, her An (Kare) yeni Yaratılış - (Kesintisiz) Tecelli vardır.

Dilsizler için - Ruh ~ Vesvese ~ Nefsin Konuşması ~ Meleki İlham ~ Konuşma - Kelam

Şeytanın vesvesesi ve nefsin konuşması ve hatta Meleki İlhamlar insan'a hazır gelir. İnsan onlar için beyan anlamında bir çaba sarfetmez. İnsan Ruhu onlara göre Dilsizdir, Sözsüzdür. Her İnsan Ruhu bunu bu hazır lakırdılar konuşmalar içinde farkedemez. O ancak düşünerek, toplayarak, yazmak gibi, kurgulayarak, Arızi olarak, Allah'ın yardımıyla dillenebilir. Böylece, Beyan eder, "Kelam" eder; yoksa konuşamaz, lakırdı edemez.

Vesvese

Şeytan son derece yetenekli bir "Vantrolog"dur; Kukla ettiği, kendisi konuşuyor zanneder. İkili konuşma!

Elest Bezmi - Kalu Bela ~ Ruh - Min Ruhi

Gözün'de doğuştan katarakt varmış diyelim, sonradan perde açılınca, "Gözüm oluştu" mu dersin ?.. Ruhun ve Yeteneklerin de böyledir; ne İsimlerin (Sıfatların) ne Zâtın (Ruhun) Oluşuyor değil; Ruhunun (Min Ruhi) üzerindeki Perdeler kalkıyor! İsa'nın (as) beşikte konuşmasını anla.. Ötesi, Elest Bezmini Hatırla da, Şimdi "Bela" de! Ahdini Misakını tazele!

Ahad - Vahid ~ Fena

Ahad'da Fena buldun da, Vahid'de bulmaz mısın..

Entropi ~ Hayy ~ İlim - Alim ~ Var-lık ~ Ruh

Dün yediğin Elma bugün yediğinin aynı değil. O elma Yok oldu, Yenisi geldi onu da yedin o da Yok oldu. Bu elmaların hepsi Yok oluyor da Elma nasıl Yok olmuyor. Beden de Yok oluyor, bak bebektin genç oldun bak ayı gibi oldun. Bak Ruh dahi (yani Sen) her gece Yok oluyor sonra sabah sanki hiç yok olmamış gibi aynı devam ediyor; ama Sen aynı Sen. Şimdi sen buna sırf İlim cihetinden bakma. Çünkü İlmi yok olmayanın aynı zamanda Varlığı da yok olmuyor. Sonra tek bir Suret içinde çeşit çeşit Suretler göz kırpıyor, yok oluyor, Haller, hatta Kimlikleri İnsan'ın değişip duruyor.. ama görmüyor musun Ruh hep O aynı Ruh! Ahad'da Fena buldun da, Vahid'de bulmaz mısın..

Zikir

Önce Zikretmeye Niyet et, sonra rahat ol ve "..unuttuğun zaman Rabbini zikret.." (Kehf 24) Ve Kalp Dilini Zikretmeye korkak alıştırma.. "..Böylece namazı bitirdiğiniz zaman, artık ayaktayken, otururken ve yan üstü iken, Allah'ı zikredin!" (Nisa 103)

Zikir ~ Tespih

Önce güzelce "Sen'i Güzel İsimlerinle daim Zikretmeye niyet ettim Allah'ım" diyerek Zikretmeye Niyet et. Sonra ne hızlı ne yavaş ne yüksek ne alçak, normal bir halde İç sesini Kalbinin emrine verip Tespih çeker gibi, başla: Vedud, Vedud, Vedud, Vedud, Vedud... Ne şeytanın ne de nefsinin seslerine, ne kendi sözünle ne de Zikrinle engel olmaya çalışmayıp, iç alemini herzamanki gibi kendi haline bırak. Zikretmeyi unuttuğunda ise, hiç endişe etmeden, hiç kesilmemiş gibi aynen devam et.. "...Vedud, Vedud, Vedud, Vedud, Vedud..."

El-Batın ~ Yokluk

İnsan kendini gerçekten Yok etmiş ise, Hakikatini Yokluğa değil El-Batın'a Nispet etmesi gerekir; Hakk ve daha Doğru olan Söz budur.

Min Ruhi

O'na (Zatına-Ruhuna) Nispetle Nur'unun (Sıfatının) Maddi ve Manevi Tecellisi Bir'dir, biri ötekinden aşağı değildir. Yani Güneş Işığı ile Kalbin Işığı-İlim Nuru aynı derecededir. Işık ve Karanlık dahi aynı Derecede ve Bir'dir. İşte bu anlamda Ruh (Min Ruhi) -hiçbir şekilde Madde olmasa da- hem Fiziki (Görünmese de Var olması) anlamıyla hem de Manevi (Manevi Güç-Yardım) anlamıyla, Bir derecededir ve iki ayrı yön zât-en onda Bir'dir; çünkü İnsan Ruh'u Allah'ın Ruhundandır.. Ama dikkat et, bu denilenler, hep O'na Nispetle.. Fakat işin içine İnsan'ın Dün'yası Nispeti girerse, işte orada derecelenme var.. Çünkü Ruh yine O'ndan olsa da, yani yine "Elmas" değerinde olsa da, çamurdan temizlendi mi, sonra kime layık görüldü, Sahibi bulundu mu, veya kimin parmağına takıldı gitti vb.. İnsani Mertebede Önemli olan, Dereceli olan budur.. Hoş İnsani Mertebe de yine O'na Nispetle ya!

Zulüm Halk'tan, Kahır Hakk'tan.. ~ Kahhar ~ Kader

Zulüm Halk'tan, Kahır Hakk'tan. Tertemiz Meryem'in (as) sakladığını, içine Rabbi koymuştu.. Kahrı da Rabbindendi, Müjdesi de.. Açıklasa inanmazlardı; O'nu Bilmeyen Halk'tı, İftira edip Zulüm eden de Halk oldu. Senin içinde de İsa var ise, Sevinsene, ne Sızlanıyorsun!

İlim ~ İddia

İlim'den İnsanların Kalplerine ve Nefislerine hayırlı faydalı olan konuları Zikret. Huzur'a, Aşkullah'a, Muhabbetullah'a cezbedecek şeyleri aktar, anlat. Aksi halde senin İlmin sadece "Ben biliyorum" demek olur, yalnızca İddia, Çekişme, Didişme meydana getirir; Halk içinde Hakk Adına Fitne'den başka bir halta yaramazsın! Hakk'ın sana Fitne-İmtihan açısından hiçbir ihtiyacı yoktur; Slogan atmayı bırak! Kafir olsun Mümin olsun Halk'ın O'ndan başkasına ihtiyacı yoktur. Neticede İlim'den payına, Hüsran'dan başka bir şey geçmez.

Fena

Sen Gün içinde, Düşüncende Fena bulursun, Surette Fena bulursun, Geçmişte Fena bulursun, Gelecekte Fena bulursun, Hayalde Fena bulursun, İşinde Fena bulursun ve ila ahir... Böylece çokça türlü türlü Fena bulup bulup da.. neticede hep nereye neye Dönersin..

Nefs - Şeytan - Avam ~ Arı

Arı sende korku kokusu ve kendine dair bir kıpırtı bulmazsa nihayet etrafında döner dolanır gider. Şeytan ve Nefs de böyledir. Avam dahi böyledir; sen ne kadar Hakk'a ayna olsan da, o bundan doğal olarak ancak Kibir, Sahtekarlık yansıması görecektir. Hani kimsenin sonu belli değil ya! Anlamaz, anlayamaz. Onun için ne kötü ne de iyi olsun üstlerine varma, boşuna didişip Hakk dahi olsa kendini üzüp yorma. Ne kadar eziyet verseler etrafında dönüp dolansalar rahat vermeseler de ölüyü mezara koyup dağıldıkları gibi etrafından dağılıp gideceklerdir. Hakk, yine Bâki'dir. A cânım, Muhatab olup da bari eziyeti uzatma; sana eziyet onlara azab..

Vesvese

Şeytan Âdem'i - Sen'i yok saydığı gibi, vesvesesini ve onu yok say. Nihayet onun İhlaslı Kullar üzerinde bir sultanlığı yoktur; Nefsine uyan İnsanları ve vesveselerini de yok say.. "Allah de, ötesini bırak, daldıkları bataklıkta debelenip dursunlar."

Lut Kavmi ~ Ahir Zaman ~ Vesvese

Müslümanlar Lut Kavmini bilip dururken onları şu ahir zamanda ne niye şaşırtsın ki. Gafletten olsa gerek daha bir sürü garip saflıklar şaşkınlıklar içindeyiz. Sanki zevzek erkeklerin bakir arkadaşlarıyla alay etmesi gibi kafirler bizimle alay edebiliyorlar. Bir büyüğe vesvese'den şikayet edilince "Eskiden şeytanlarla alay eden Sufiler tanırdım, şimdikiler ise onların oyuncağı eğlencesi olmuş haldeler" buyurmuş.

Garip

Biz bu Dün'ya'da Garip Mültecileriz, Allah'a Sığınma talebinde bulunduk.

Zikir

Yoruldunsa, Nefesin Allah'ı Zikretmektedir.. "Allah'ın Zikri en büyüktür"..

Miraç

Hz Peygamber'in (as) Miracının Rüya'da olduğunu iddia edenler, acaba Mirac'ın ne demek olduğunu zannediyorlar, nasıl tahayyül ediyorlar acaba Mirac'ı.

Her şeye Kadir ~ Rüyalar

Rüyalar O'nun her şeye Kadir, her şeyi yapabilir olduğuna delil sayılmaz mı.

Sabır ~ "Allah'ım Senin için"

İnsan başka ne için Sabredebilir; ne olursa olsun O'nun gayrı için ise, kendine eziyet, gayrına İnat, heva heves Zulümdür o! Böyle kimseler arasında Akıllı kişi elbette sıkılır, daralır! Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu! Ya! Bilmez misin, nihayet Aziz ve Hakim olan Allah'ın Takdiridir, bütün işler O'na döner varır?.. Mal Mülk Evlad Kadın Para hepsi Nankördür bunların kıymet bilmez, terkeder seni! "Allah'ım Senin için" diyemiyorsan, ne için ne için, neyin önemi kaldı, ne için Sabredeceksin!

Tasavvuf ~ Ayn - Ayna ~ Ayan-ı Sabite ~ Güzel İsimler O'nundur..

O Vehhab olanın Dilemesiyle Nur'u, Hâlik İsmi Aynasında, "Kadın", "Sanatçı" gibi türlü türlü çokça Yansımalar Parlamalar oluşturdu.. Bu Sıfat, parıltılarının en güzellerinden birinde de "Annelik" Sıfatına Ayn oldu.. Ki O "Rahim"dir.. Ki O "Vahid"dir.. Güzel İsimler O'nundur..

Rızık Allah'ta-dır

Şu Dünya yaşantısında aradığın garanti Rızık'ta mıdır ? Allah'ta mıdır ? Ya, garanti dediğin nedir senin ?

Zikir ~ Suret ~ Müşahede ~ Görmek ~ Yakın ~ Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm

O'nu Mana'lar olarak Sen'de O Zikredebilir, O'nu Suret'de Sen'de O Müşahede edebilir, O'nu Sen'de O görmektedir, O'na Sen'de İzafi ve Gerçek olarak O Yakın olabilir; Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm!.. O Yaratmaktadır, O Tecelli etmektedir, O Görmektedir, O İşitmektedir, O'na En Yakın olan O'dur, O'na ancak O güç yetirebilir! O'nu Sen'de Cümleler ile Kesifleştirme, Suretlerde Kesifleştirme, Sen'i vesile edip de Vehminde Uzaklaşma! Sen'i Putlaştırma!

Kötülüklerden-Kötü Yerlerden Uzaklaşmak..

Allah seni ne diye İyi kıldı. Cehennemlerde sürtesin sürünesin diye mi.

Tasavvuf ~ Aşk ~ Hal ~ Heybet ~ Vedud (cc)

Âşık hâli nara atmak değildir. O Âşık, Vedud'un heybetinden boğazı dolandır.

Seyr, Suretler ve Hakikati

Kavuşma tam gerçekleşsin diye Razı olduğu olmadığı her şeyi yaratmış ve Zatına perde kılmıştır. Güneşin de onun önüne geçen Bulutun da Yağmurun da Hakikati bu. Bu seyre varmaya yürek dayanır mı.

Vahdet ~ Hayret

Neler oluyor bize! Neler oluyor bize! Bu oturmalar kalkmalar! Bu sesler de ne! Ne oluyor bize! Ne büyük iş! Kim bu ! Nedir böyle !

Allah İnsan'ı Neyden Sorumlu Tutar ?.. Akıl ~ Nefs ~ Kafirlik - Müşriklik ~ Fazilet - Dostluk

Allah'ın İnsan'ı Sorumlu tuttuğu şey sadece Akıl olsaydı Deliler Mutlak Kafir-Müşrik sayılırlardı. O'nun, mesela Firavun'u Sorumlu tuttuğu şey, Velayet Mertebelerinde yükselmesi de olamaz; Fazilet, başka şeydir. Beklenen şey ancak, İnsan'ın önüne gelen şeyi Nefsî olarak Reddetmemesi, İnkar etmemesi ve böylece tamamen uzaklaşıp İnatla Düşmanlığa varmamasıdır; Dostluk, başka şey! Bu Hakikate örnek olarak pek çok Ayet gösterebiliriz: "Ancak sizinle onların arasında ahitleşme ola n bir kavme sığınanlar, yahut sizinle veya kendi kavimleriyle savaşmaya yürekleri dayanmayıp size gelenler, bu hükümden dışarıdır ve Allah dileseydi onları size musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Sizi bırakırlar, sizinle savaşmazlar ve barış teklifinde bulunurlarsa Allah da onların aleyhinde bulunmaya bir yol bırakmamıştır size." [Nisa 90] Gerisi de Başı gibi Yüce Allah'ın Lütfuna Bağışına kalmıştır ki O'nun Rahmeti Cömertliği Apaşikardır; Allah ile Dostluk,

Hz İbrahim ~ Şirk ~ Tasavvuf ~ Hakikat Aşkı

Hz İbrahim Efendimizin üzerindeki Himmetine, içindeki Hakk Hakikat Aşkına bak ki Şirk koşmadığı bir Kendisini bıraktı! O da O'na Şirk olacak değil ya! “Bu benim Rabbim.”, “Benim Rabbim bu.”, “Bu benim Rabbim, bu daha büyük.” [Enam 76 77 78] Âlemlerin Rabbi hakkında sizin zannınız nedir? Sonra yıldızlara nazar ederek baktı. Bunun üzerine "Ben gerçekten hastayım." dedi. Bunun üzerine ona arkalarını dönüp gittiler. Onların ilâhları ile ilgilendi ve: "Yani (siz yemek) yemiyor musunuz?" dedi. Yoksa siz konuşmuyor musunuz? Saffat [87-92] "Siz yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" dedi. Ve (oysaki) sizi de, yaptığınız şeyleri de Allah yarattı. [Saffat 95-96]

Hüsnü Zan

Sen hüsnü zan et iyi anla, kötü söyleyen utansın.

Cennet ve cehennem ebedi midir (!)

Allah'dan ayrı hiçbir şey yoktur ki o şey kendi başına son bulsun ya da baki olsun. O'nun Büyüklüğüne daha layık olan ki bir şeyin yok olması değil aksine var olmasıdır. Yok olanların kendisi yoktu ki şu varlık bulmaları o kendilerinden olsun. O halde neden dersin ki 'Allah'dan başka sonsuz yoktur; insanlar-ruhlar ölümlüdür, cennet ve cehennem yok olacaktır'.. Desene, Allah'dan başka bir şeyin varlığı yoktur!

İlim ~ Mana

Espri bir Mana'dır, Mana'yı Anlayınca fiziksel etki yapar, Gülüverirsin, bazen de fiziksel etki olmaz, Anladıkça içinde bir Zevk duyarsın. İşte bu İlim'deki Manalar da Ehline öyledir, gülmekten daha büyük Maddi Manevi etkiler yapar: Kalp titretir, nefesi açar, iç ve dış alemi genişletir, ayaklarını titretir, geceyi gündüz yapar, içini aydınlatır, tarif edilemeyecek Zevk verir, Huzur verir, Keşfettirir, Dünyanı değiştirir, Buldurur.. saymakla bitiremeyiz Ehline bir Kelime ile neler yaptığını, Manaları ile Anlayanına neler yaptığını..

Allah'ın Birliği

Çoğu İnsan kendini İnsanlardan (Ana-Baba, Toplum vs) saydığı için İnsanların tarafını tutar; Halbuki onun Özü Hakikati olan Ruhu diğer İnsanlar gibi Yaratıcıları olan Tek ve Bir Allah'tandır. Dinsiz Kafirlerin ve Müşriklerin çoğu Riyakar-Mürai-Münafık olduklarından Allah'ın Birliğini satmış insanların Ayrılığını, yani aslında Düşmanlığı, Tefrika'yı satın almışlardır.

Ahadiyet - Vahidiyet ~ İsimler ~ Suret ~ Hayal

İnsanların Yüzlerinin farklı ve her birinin kendilerine özgü olması, Vahidiyet Tecellisi üzere Yaratılışlarının bir Suretidir.. Buna göre, Ahadiyet Tecellisinin Suretleri Yaratılışta nasıl olurdu ?.. Sevgili hakkında, Yüksek, Zevkli ve Sevimli bir Hayal olacaktır bu.. Bilene, Ahad da aynı, Vahid de..

Hüseyin'in taşıdığı İzzet'in Hürmetine!

Hüseyin'in taşıdığı İzzet'in Hürmetine! Hüseyin'in Pak Nefsi, Katındaki Şerefi, Masumiyeti ve Yüce Makamı Hürmetine! Hadsizleri, Cahilleri, Ahmakları, Zalimleri Def et, Uzaklaştırdıkça uzaklaştır bizden Rabbim!

El Emin ~ Nefs - şeytan ~ Sebep-ler

Şeytan Yalancı ve Vesveseci, Nefs ise Zayıf, Şüpheci, Tedirgin, Kararsız.. Allah (cc) ise Emin.. Kime neye Teslim edersin kendini! Sebepler Yok olucu, Olanlar değişici; Neyden Eminsin ? Kime Güveniyorsun! Sebeplerle Keyif içinde gevrek gevrek Müslümanlık'tan dem vurmak kolaydır! O Sebepler bir kesilsin, görülür belli olur o zaman neyden eminmişsin aslında neye Güveniyormuşsun, İman'ın kaç paraymış! Rızkının asıl sebebi ne imiş, sen neye bel bağlamışsın! O zaman belli olur! Manevi Rızık kesilince, sebepler ne mertebede imiş, senin taptığın ne imiş! Müslüman-Teslim olanmıymışsın? Yoksa üçkağıtçı sahtekar mı! Kim Müslüman kim değil, o zaman belli olur! Kimin Malını Mülkünü Kim'den nasıl satın alıyormuşsun? Rızkı sen nasıl, sebeplerle mi kazanıyormuşsun!

Zikir

Dilinle Zikredebildiğine göre bütününle de Zikredebilirsin.

Ruh - Min Ruhi

Ruhun Kulağı var zannedene Düşüncesinde, Rüyasında şaşılır; Ruh ancak Ruh ile duyar. Kulda şu Kulak varsa da Sureti ile değil.. ancak Semi ile Mütekellim ile duyar.

Felsefe ~ Akıl ~ Cevher ~ Bir-lik

O Mutlak Bir olduğundan Ayrım Bir yere kadardır; İzafidir.. Mesela Aklı Akıl olarak ayırarak ancak bir yere kadar varılabilir. Felsefecilerin Kulağı çınlasın. Ne İlim ne Varlık bakımından hiçbir şey böylece kendi başına ele alınarak Nihayet'e-Kemal'e erilmez. Cevher dedikleri, Hakikat'de Hakk'tır çünkü.. İlmin Kemali Akl'a değil O'na varır çünkü.. "Geçer iken Yunus şeş oldu dosta, Ki kaldı kapıda andan içeri"..

"..Allah attı.."

Bitki bitkilikten Hayvan hayvanlıktan dışarı adım atamayacağı gibi İnsan da İnsanlıktan dışarı adım atamaz.. Yok yokluktan, Eşya eşyalıktan dışarı adım atamaz.. Fakat : "..Allah attı.." [Enfal/17]

Amel ~ Ruh (Min Ruhi) ~ İnsan

İnsan'ın değeri ve İnsan olması, Amelinden midir ?.. İnsan Ruhu Allah'dan (Min Ruhi) olduğundan, Değeri de Aslî, Zâtî olmaktadır.. Zenginliği ise, Fakir olan Nefsine Gani olan Allah'ın Tecellilerinin bağışlarından ibarettir. Maddi Manevi Fakirlik yahut Zenginlik, hiç kuşkusuz Arızi-Asli olmıyan Geçici Haller ve Durumlardır. Allah bizi böylece ancak Nefsi açıdan (Geçici olan şeylerle) İmtihan etmektedir, bu Sır pek güzel bir Sır ; hangi açıdan olursa olsun Zengin yahut Fakir olmamız, O'nun Katında birdir. Ruh, İnsan Suretine girdikten sonra ya bunlarla Avunup Aldanmakta ya da Ezeli ve Baki olan Hakk'a dönmektedir; Ruh (Min Ruhi) hiç kuşkusuz Batıl olmaz. Nefsinde hem Fakir hem Zengin olabilen Ruh, Kibirlendiğinde, Zâti Değerinden değil ancak Zenginleşmiş zannettiği Nefsinden Kibirlenmiş olabilir. Ümitsizliğe saplanırsa da, Şımarırsa da, ancak bu Sonradanlık ve Geçiciliğe aldanıp Kendi Özünü unuttuğundandır; yani Kendi Özünü Geçici olan Dün'ya'ya

Zihin - Kalp

Zihnini Boşalt, Kalbini Doldur.

Akıl - Zeka

Nefsinin Hallerine Uyanık olan, Nefsine Hakim olan, Zeki ve Akıllı kimsedir. Ahmakların ürettiği Problemler ve onlara çözümler bulmak Akıl Zeka işi değil, aksine Ahmaklık batağına saplanmış olmaktır.

Nefs ~ Fena - Yokluk - Acz ~ Aşk ~ Geyret - Mahv - Hiçlik ~ Beka ~ Kulluk - Muhabbet

Nefsin için Sevmiyorsan, Sevdiğin sana Cemalini döneceği bir yolu muhakkak gösterir ki bu ancak Kulluk'tur. Fena bulurum dersen, bilesin ki Kulluk Muhabbet'den ibarettir, ve Muhabbet Kulluk'ta Beka gerektirir. Şimdi gel sen gerçekten Aşk'da Mahv ol da şuna Fena, Yokluk deme, Beka de.. Acziyet, Gayret deme, Muhabbet de.. Hiçlik etme, Kulluk et!.. Fani deme, Baki de!

Ruh

İnsan Ruhunu hakikatte olduğu gibi "Allah"a, Nurunu ise "Hakikat-i Muhammediye"ye nispet edemiyorsa, onun Ruh dediğinin "Hayalet"ten farkı yoktur. Bir zaman Fena bulabilirse de, hiç Beka bulamaz: çünkü Kemal bulamaz. Batıda Ruh'tan bahsedenlerin durumu budur. Her Ruh'dan konuşanı gerçekten Ruhuna-Özüne erdi zannetme. Depresyondan kaçmak için nefsini bırakmakla "Marifetullah" olmaz; Nefs'i bilmek aynı Mertebeden Rabbi Bilmek olmadığı gibi Ruh'u bilmek de her zaman Allah'ın Ruhunda(-n) (Min Ruhi) olduğunu bilmek olmaz.

Kuran ~ Hızır ~ Allah (cc)

(Hızır) 'İç yüzünü bilmediğin, hakikatini kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredersin?' dedi. (Kehf 68) "..Şah damarından daha yakın.." (Kaf 16) "Ve doğu da Allah’ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah’ın Vechi (Zat’ı) işte oradadır.." (Bakara 115) De ki: "Ey İman etmiş kullar, Rabbinize karşı takva sahibi olun! Bu dünyada güzel olanlar için bir güzellik vardır. Ve Allah’ın arzı geniştir. Ama sabredenlere ecirleri hesapsız ödenir." (Zümer 10)

Hakk ~ Halk ~ Sabır ~ "Ben kimim ki"

Madem Hakk'ı bilen gören yok, sen de kendini Halk içinde bir Hayvan say, eziyet gördükçe "Ben kimim ki zaten" de geçiver. Sabır, eşi benzeri olmıyan bir sarhoşluk veren Allah Şarabıdır. Sıfatından Şarap yapmış, Sakisi Kendisi, kıymetini bilmeyiz diye de Zorla içiriyor.

Kader

İnsanların dileği Allah'ın dileğini kendi menfaatlerine olarak ne aşabilir ne de kuşatabilir. Bunu kabul etmeyip bilmeyenin Kaderi de zaten bellidir. O'ndan başka da dilediğini meydana getirebilen olmadığına göre geleceği inşa eden, yaratan ancak Allah'tır. Böylece Geleceği İnşa eden ancak O ise, nasıl olsun da Allah Kendi Yaratacağı şeyi bilmesin! O'na Yapacağı iş'te ne mani olabilir ki!

Min Ruhi ~ Ruh - Nefs

Bak "Burun" yüzünde durup durduğu halde "Koku" ona gelmeksizin burnunu tam bilemezsin tanıyamazsın haberin olmaz öyle değil mi; yani o sende yine vardır, mevcuddur ama bilmiş tanımış olmazsın.. Burnum var dersin ama Koku olmadan Sureten Burun ne kadar da eksik kalırdı, hatta haberin dahi olmazdı değil mi ? Şimdi bunun misali işte insanların Nefislerini, kendilerinde bulunan gizli Duyuları-Latifelerini bilememeleridir. Bunlardan da öte bizZat Kendileri olan Ruhlarının (Min Ruh i) yani Öz-Kendi kıymetini değerini bilememeleri vardır.. Burun ve Koku ilişkisi, Allah'ın Nefs'e Tecelli etmesidir, Tecelli olmadan Nefsinden-Özelliklerinden, yani ne gizli ne açıktaki Duyularından haberin olmazdı.. Ruh ise.. Duyulan'ı Duyan'dır: Tecelli'den öte, Tecelli edendir.. "Tecelli" bir "Ziya" gibidir, bir "Nur" var da O'nun "Ziya"sı yani.. Güneş var, O'nun Işığı.. İşte Ruh (Min Ruhi) olmadan Tecelli de ol

Benlik ~ Tasavvuf ~ Muhabbet

Büyüklüğü Perde olmaz Muhabbet Ehlinin O Neş'esine. Onlara edebsizlik olmaz Benlik Senlik, O Padişahın Nezdinde.

Allah İsmi ~ Nefs ~ Allah'ın Zatı

Nefsinin yani Esma Sıfatının İdaresi, Mutlak, Ezeli Ebedi, bir başlangıç ve sonu ve eksi artısı olmaksızın Zâtının elindedir; Nefsi, yani herhangi bir özelliği, O'na-Zâtına galebe çalmaz, Nefsi Zâtının aynıdır : O, Allah'tır.. İsmini O'na başkası koymamıştır.

Vesvese

Şeytanların istilası, yüksek bir ahlak üzere olduğunu mu gösterir yoksa cehennemlik lanetlenmiş bir kul olduğunu mu ?

Yüce ~ Halim

Seni en Yakınında Halim bulmak ne güzeldir ne yücedir Allahım.

Nefes

Nefesimizi elimize bırakmadığın gibi Manevi Nefesimizi de bize bırakma Allahım.

Tecelli ~ Beni Göremezsin..

Kadınlar Yusuf'un (as) güzelliğini görünce, ellerini kestiler de, o güzellik karşısında bedenlerini unuttuklarından acısını duymadılar. Yusuf O Allah'ın bir Kulu idi, Rabbisinin Güzelliğinden bir Resim idi; O Güzellik ise Suretsizdir. Musa (as) O'nu görmek isteyip de Rabbisi ona nazlanınca, dağa azıcık Tecelli etti de dağ paramparça oldu. Aslında bu Tecelli, Kudret işidir, Kulunu avutmak için; Güzelliğinden değil. Şimdi O Güzellik Surette olsa, Alemler nasıl ayakta kalsın! Fazla naz Aşık usandırır derler, Hakikattir. Fakat hangi Sıfatı vardır ki Aşık O'na Güzel değil desin ya!

Yokluk ~ Latif

Yok ol, yok ol.. Bir bakmışsın O öyle Latif, Yok gibi olanın Varlığına dönmüş Yokluğun.

Ruh - Nefs

Allah Kulunun Nefsini her parçalayışında onu daha Mükemmelen birler. Bu, Nefsindir, ve daima Oluş üzeredir. Sen (Ruh) ise, Olmayansın; Anla!. Şöyle diyeyim: Sen Değişmeyen Sabit "Cevher"sin; Değişenin ise Nefsin'dir, "Araz"dır. Dahası şöyle diyelim: Sen (Ruh) Subuti Sıfatları ile Zât'ının Varlık Katındasın.. Nefs'in ise Fiili Tecellilerindedir.. Nefsini Tecellileri ile Zengin kılmak ister; Zira Sen (Ruh) zaten O'ndansın ve O'ndasın!

Zikir ~ Subhan Allah

Zihnine gelen her noksanlığı "Subhan Allah" deyip kes at.

Dert ~ Zikir ~ Kavuşmak

Bir Kulunun derdi gerçekten O ise, Kavuşmak ise, "La İlahe İllallah" diye diye ne olur ona, "Subhan Allah" diye diye ne olur ona.

Her şeyin Yaratıcısı

Her şeyin Yaratıcısından başka her şeyin Yaratıcısı olur mu; O'nun gibisini görmemiş Mahluklarıyız, Kullarıyız biz O'nun.

Akıl

Terazinin kefelerindekiler eksik ise, buna Akıl denebilir mi.. ; "Aklımla tarttım, doğru çıktı" diyecek yüzü olur mu insanın..

Ateizm

"Yaşam ne kadar kötü, tanrıya nasıl niye inanayım" diyorsun ama nasıl oluyor da buna rağmen bu kadar güzellikler mükemmellikler mevcut ? Bu yalan dünyaya düşkünlüğün nereden geliyor madem! Senin lanetlemelerine, ümitsizliğine bakılırsa o mükemmelliklerin de hiç olmaması gerekirdi! Yahut, sen bir leş kargasısın; utanmayacak mısın bu rezillikten, yalancılıktan, yüzsüzlükten, ve nankörlükten !

Letaifler ~ Ruh ~ Kalp ~ Nefs - Beyin

Ruh, Nefis veya Kalbi ile meşgul olunca, beden Kulağı duymaz olur, beden gözü görmez olur.. Demek ki asıl Kulak, şu beden kulağı değil, bizZat Ruh Duyuyor.. demek ki asıl Göz şu beden gözü değil.. Ruh görüyor !.. Beden Gözü iki, Gördüğü bir olduğu gibi, hepsi Ruh'unda birdir bu latifelerin. Senin asıl Duyuların, asıl Organların: İlim'dir, Basiret'dir, Vicdan'dır, Uyanıklık'dır, Şükür'dür..; Kalbindir !

Hakk (cc)

Aleyhine dahi görünse, Hakk ile ol, daima Hakkı ara, Cenabı Hakk'ı bulursun.

Tasavvuf - Fena ~ Yokluk ~ Beyin - Nefis ~ Ruh

Beyin (Nefis), Ruhu (yani Seni) istediği gibi istediği yerde bulamazsa üzerinde hükmü kalır mı... Yok olmayı öğren de Varlık bulasın; Hakk'da Yok olanda varlık kalmaz ! Allah'dan kaçılmaz !

"Hz Adem Cennette mi Yaratıldı"..

Secde emrinin geçtiği ayetlerde, şeytan'a "Oradan -Katımdan, Huzurumdan- çık" demiş, ardından, Adem'e (as) ise "Sen ve eşin Cennet'e (el cennete) yerleşin" buyurmuştur. Sonra, hepsine birlikte, "Yeryüzüne (el ard) inin" demiştir. Şimdi, Adem nerede (!) yaratılmış, nereye yerleşmiş ve nereye indirilmiş ?.. Kitapta İdris'i de an. O da özü sözü doğru olan biriydi; bir nebiydi. 1. ve refa'nâ-hu : ve biz onu yükselttik 2. mekânen : mekân, makam 3. aliyyen : (çok) yüce Meryem 56-57

Tasavvuf - Vahdet-i Vücud ~ Ayet - Allah Kelamı ~ Hu

Musa Kelamı ağaçtan duydu da şaştı şüphe etti mi.

İlah - Zat ~ Hakk - Esma

Allah'dan olmıyan hiçbir şey yoktur. Allah'dan olan, Esma dahil, "İlah" demek olmaz; fakat Hakk değil demek de olmaz.

Zatı İlahi ~ Esma - Müsemma ~ Zikir

Allah'tır, Esmasıyla Müsemma ! Esmasını Zikreyle, Müsemmasını bul!

Allah ~ Zaman - Ed Dehr ~ Tasavvuf

İsa'yı (as) beşikte konuşturduğu gibi, mahşerden önce ölüleri dirilttiği gibi : Allah'ın Katında zaman yoktur, Allah vardır !

Kuran ~ Mecaz ~ Hakikat

Eşyanın ışınlanması gerçekleştiğinde (Neml 38-40) 'Kuran'da vardı' demeyeceksin öyle mi ? Hem de Mecaz olmaksızın..Yürümek, bir Adım dahi olsa neydi ki ?

Hu

Seni sana O'ndan başka kim hatırlatabilir.

Hangi yüzle çıkacağım Rabbimin huzuruna..

"Hangi yüzle çıkacağım Rabbimin huzuruna" dersin ya.. O'nun yüzüyle!

Alem Ezeliliği (!) ~ Felsefe

"Alem Ezelidir" diye iddia etmek çöldeki bir kum tepesinin veya okyanustaki bir dalganın ezeli olduğunu iddia etmek gibi tam akılsızlıktır. Şayet Ezeli derken kastedilen "Hareket" ise hareket ancak Kuvvetle olabilir, Kudretten meydana gelebilir ki işte O Kudret evet Ezelidir! Var edip yok etmede, öldürüp yeni yeni diriltmekte, dilediğini yapmaktadır! Hiçbiri yokken onları ilk defa var eden ve her bir şey yok olurken Kendisi Baki kalan, O Varlıktır Ezeli olan! Açıkça görülür ki sadece Ezeli ve Kudretli değil aynı zamanda Bilinçli, Sanatçı ve daha sayısız özellikleri olan bir Varlıktır O Ezeli Varlık! Dikkatlice bakarsan görürsün ki, karıncadaki ve insandaki Kuvvet de, işte O aynı tek ve bir Kudrettir; Hayal dahi Kudretten! "Evveldir Ahirdir, Zahirdir Batındır, her şeyi bilendir." (Hadid 3)

Zikir ~ Esma - Müsemma

Her nefes verirken başka Esma zikreyle. Sonra Müsemma'ya gömül. Esmasını söyle Müsemmasını duy.

Yakın

İnsanlara daha Yakın yoktur, O'ndan başka.

En Nur

Işık, O Nur'un gölgesidir.

el Latif-e

Mizah ( Latif-e ) olmazsa olmazlardandır, dikkat et.

Bilmek ~ Kafir - Küfür ~ Sünnetullah

"Bilmek" zaten Allah'ın bilmekliğinden olduğundan, insanın herhangi bir şeyi yetkinlik kazanmadığından dolayı bilmemesi öne sürülemez. Keza Beşerde açığa çıkan çıkmıyan tüm yetenekler de böyledir. Fakat Sünnetullah perdesinden dolayı Ruhlara bu Sır belirsiz görünür.

Elest Bezmi - Kalu Bela

Elest Bezminde Rabbini Bildiğinden, O'nu burada Hatırlamaması mümkün değildir hiçbir beşerin.. Tanımazlıktan gelir.. Bilmezlikten gelir.. Kibrinden, Korkusundan.. yahut henüz karşısına çıkmamıştır o İnsan'ın.. Allah bilir !

Biliyorum-Bildim diyip de geçme

Biliyorum diyip de geçme, "Bildim" deme; bilmediğinden değil, "Bilme"nin kıymetinden.

Yokluk ~ Zât - Hu

"Yokluk"la isimlendirilemez, Tecellisi ve Yaratması var.

Felsefe - Filozof - Ateizm ~ Tasavvuf

"Filozof"un anlamı "Hikmeti Seven" demektir. "Sofiya" Yunancada "Hikmet" demektir. "Filo" ise sevgi demektir. Dolayısıyla felsefenin anlamı, hikmet sevgisidir. Lakin "Nihilist-Ateist vb Felsefe" türleri olduğuna göre anla ki her şeyin Batılı olduğu gibi Felsefe'nin de Batılı ve Hakikati var. Öyle Felsefeciler var ki Aklı İnkar eder, Hikmet nerede kalsın.. Oluşu geçtim, Varlığı İnkar eder: Hakikat nerede kaldı ! Arayışı nerede kalsın ! Şüphe eder durur, daim Kuşkudadır, "Sevgi" nerede kalsın !

Rastlantı - Tesadüf

Piyango Çekilişi Rastlantısal oluyor diye, çıkan Numara orada önceden bulunmuyor, Seçilmemiş bir Numara çıkıyor, var olan Numara o an Tesadüfen oluşuyor demek olmaz: Ama Akılsız Felsefecilere, Evrimcilere, Ateistlere gel de bunu Göster !

Düşünmek - Okumak

Boş boş Düşünme, Rabbinin Adıyla Oku !

Tesadüf - Bilim (!) ~ Sır

İster gökde olsun ister yerde, ister şifreli olsun ister sensörlü, hiçbir kapı kendi kendine açılmaz.

Nefs

Nefsine uyanın, çekeceği var, Nefsinin elinden.

Allah Sistemi (!) ~ Şifre ~ Sır ~ Kulluk

Allah'a Kulluk bir "Sistem" olarak adlandırılamaz. Önünde bir Hazine Sandığı ve elinde bu sandığı açacak Anahtar olduğunu düşün, eğer Allah Senin Kulluğundan Razı değilse sandığı açsan dahi o Hazineden nasiplenmen hiç mümkün değildir. Varlık Hazinesi Mekanik bir Yapı'ya, Sistem'e bağlı değildir. O Hazineyi açan Anahtar ancak Has bir Kulluk'tur; Anahtar: İbadettir, İhlastır, Zikirdir, İlimdir, Aşktır, Muhabbettir: Sünnettir (sav).. : yani Sır ancak Has bir Kulluktur!

Ağlamak ~ Madde - Mana ~ Tecelli - Sıfat

Allah'ın işine bak ki seni Yok gibi olan Düşünce, Duygu ile Tecrübe ediyor da senin hiç elinde olmadan gözünden Maddi olarak bir Su taşıp seller oluveriyor, Ağlıyorsun. Şimdi bu senin Öfkeye kapılıp yumruğunu oraya buraya savurman gibi de değildir. Şimdi bu "yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkar" meselesi de değil : Belki Yok gibi olan Mana'dan Duygu'dan, Sıfat'dan, Var dedikleri Madde Zuhur ediyor, Hareket ediyor.

Zahir ~ Batın

Batınında ayrı zevkin, Zahirinde ayrı zevklerin.

Tesettür - Başörtüsü ~ Müslüman ~ Halk

Azıcık sakalın uzasın, Tesettüre gir Başörtüsü tak, hele ki Namaz kılmaya başla, yani Müslümanlık Zahirinde azıcık görünmeye başlasın, bak Nefs Köpeği nasıl hırlamaya başlıyor, Nefs Yılanı nasıl tıslamaya başlıyor. Muhakkak ki Allah zorluk dilemez ! Ama hele ki şu Ahir Zaman'da, ve Zahirde Müslüman bir Cemaatte yetişmiyorsan.. Hiç Kolay değil ! Şefkatli olmalısın ! Çoğu İnsan da bu yüzden Müslüman görünmez, Kalbi Hayatını düşündüğünden Zahirini feda eder; Şefkat'den de kaynak lanıyor bu ! Ama bu "Melamet" de değil ! Zaten bu durum Halk Hakk yolunda Cehd etmediği için var, bu Korkulara göre hareket ettikleri için Zahirde Müslüman olamıyor. "Yobaz oldun he!", "Biz Müslüman değil miyiz!", "Başımıza Alim mi kesildin!", "Çok değiştin!".. Daha neler neler.. Halbuki Kıyafeti ne Türk ne Müslüman Kıyafeti, Kendine Özgü filan da değil, yani Batılı görünmekten aynı rahatsızlığı duyamıyor, çünkü farkında bile değil ! Bunlar Ka

Rabta Şirk mi ! ~ Vesile ~ Tasavvuf

Allah Kur'an'ında bizZat Kendisi, Nebi, Resulleri ve Salih Kulları, Velileri ile bizlerin Kalplerini Rabtetmiyor mu ? Bizzat Allah onları Kur'an'ında bunca Zikrederek, bize Kendisine Yakınlık için, onları Vesile kılmıyor mu ? O'ndan ala Vesile eden, O'ndan ala Rabıta yapan mı var !

Zâtına Arif olmak

Zâtına Arif olmada hiçbir Kesinti yoktur.

Nur ~ Rüya - Hayal ~ En-Nur

"Işık" dediğin, hem maddi-dış alemde, hem "Hayal"de "Rüya"da da değil mi ? "En-Nûr" ! Hem Zahir'de hem Batın'da da türlü türlü Tecelliler ile "Nur" O aynı Nur değil mi ?

Tasavvuf ~ Şirk !

Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de Kendini Fakirlerle Apaçık olarak Birlemiştir ! Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve -sadakaları alanın Allah olduğunu- ; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu bilmediler mi? (Tevbe 104) Güzel bir söz ve mağfiret, arkasından eza gelen (başa kakılan) bir sadakadan daha hayırlıdır. -Allah Gani’dir-, Halîm’dir. (Bakara 263)

Ferdiyyet ~ Cemiyyet ~ Ümmet

Allah'ın "Cemiyyet"den gayesi "Ferdiyyet"dir; Ferdiyyet sahiplerinden oluşan Cemaattir ki zaten ilk Halkası Nebiler olan Ferdiyyet sahipleridir (as). "Muhakkak ki İbrahim bir ümmet idi.." (Nahl 120)

"Gözüme mi inanayım sana mı"

"Gözüme mi inanayım sana mı" derler ya; bu sözün hakikati aslında şöyledir: "Gözüne mi inanacaksın, Bana mı ?"

Şükür

O'na göre Şükredecek bahane araman dahi ayıp kalır ; Şükretmenin Kemali de 'her halde Hamd etmek' gibi "Halk"tan azade, Hakk'adır.

Nefs

Güneş'in doğup batması İnsan'ın Tabiatında Doğasındadır (Nefsinde); Hakikatinde doğup batma yoktur.

Ehl-i Beyt ~ Zikir

Ehl-i Beyt'i anmak gönlüne geldiğinde kendi kusurlarının aklına gelmesi şeytandandır; Sen onları anarken kendini değil Onların (as) Temizliğini dikkate al !

Işık Madde mi ~ Bigbang İlk Saniyeler ~ Bilim ~ Fizik - Metafizik

Şu Et Gözü eşyayı görmüyor, Işığı görüyor; Işık ise madde-cisim değil. Ses ve Isı da öyle; hele ki İç Sesi hiç düşünmezler. Ayrıca şunu belirtelim: Şu an ölçümlenerek sınırlar belirlenerek oluşturulmuş ve böylece sanki Mutlakmış gibi dayatılan Fiziksel Yasalar (Yani Batılı Modern Bilim) Bigbang'in ilk saniyelerine göre geçersizdir; bunun ne demek olduğunu anlıyamayan zaten Metafizik'den hiç anlamadığı gibi Mutlak zannettiği Bilimsel delillere dayanarak ileri sürdüğü tüm iddiaları da anlamsızlaşır.

Ehl-i Beyt Kimlerdir !

Muhammed Ali Fatma Hasan Hüseyin (as) sanki sadece Zürriyeten mi Ehl-i Beyt ki, bir de Manaen Ehl-i Beyt olmaktan Marifet gibi bu kadar dem vuruyorsun. Sen önce bi Onlara gönlünü dilini eğip bükmeden ver de, sonra Manaen Ehl-i Beyt olmaklığın yerinde olsun. Onlarsız hiçbir Mana, hiçbir Kemal yerini bulmaz. Bunca söyledikten sonra; belki farkında değilsindir diye şunu da hatırlatalım: Ali (kv) Peygamberler soyundandır.

Şeriat ~ Hakikat

"Tahiyyat" duasını Kalbinde bulursa, namazda kusurlu olmuş hiç bakmaz. "İhlas" duasını Kalbinde bulursa, namazda kusurlu olmuş hiç bakmaz. Ama tersi olursa, hiç mi hiç bakmaz.

Hadid 3 ~ Hu ~ Zahir - Batın O'dur ~ Tasavvuf

Yok idin, yok iken nasıl Zahir olasın; Zahir değildin ki, Batın Sen olasın. Misal, Konuşma özelliği sen'de Batın iken, nasıl görünür oldu ? Ya da, sen'i şimdi şu surette görünür kılan sen misin ki ? Ya, seni seslendiren kim ? Dahası, Zahir sen misin ki Batın sen olasın ?.. "Batın" O'dur, "Zahir" O'dur (Hadid 3).. Yani şu görünme ve görünmeme de yine O Zât'a ait.. O halde "görünme" O'ndan başkasına ve başkalarına nispet edilemez, "görünmeme" de O'ndan başkasına ve başkalarına nispet edilemez.. Ve demek ki görünme ve görünmeme ancak O Zât'a ait O'nun bazı Sıfatlarıymış.. O Zât'ın özellikleriymiş bunlar, başkasının ve başkalarının değilmiş.

Vech ~ Tasavvuf

O'na Yön tayin edebilir misin ?.. O halde "Her yöndedir" demek "Hiçbir yönde değildir" demekten daha Makul ve Uygun olanıdır.. O'na Mekan tayin edebilir misin ?.. O halde "Her yerdedir" demek "Hiçbir yerde değildir" demekten daha Makul ve Uygun olanıdır.. Zaten bunlar Kulun bir şey demesine kalmamıştır.. "Nereye dönerseniz Vech'i oradadır" (Bakara 115) , "Şah damarından daha yakın" (Kaf 16) .. Şimdi sen anlayışsızların itirazlarını ve lüzumsuz tartışmalarını, yani Fitne'yi bı rak.. önce Sen Kulluk Ahlakını gözet de, kendi Nefsine Allah'ın Kelamını muhatab alıver.. Güya Kuran-CI-ların ahlaktan ve akıldan yoksun tartışmaları, Tasavvuf Ehline attıkları iftiraları, başka yüzden değil, Allah'ı bırakıp, kendi Nefislerini unutup, Hakk'ı değil Halk'ı muhatab almalarından kaynaklanıyor.. "Onlar gerçekten Rab’lerine mülâki olacaklarından şüphe içindeler.." (Fussilet 54) Kuranı muhata

Pozitivizm ~ Felsefe ~ Fıtrat

Batılı Bilim'in Yöntem'i-Metod'u İnsan'a Mutluluğu bir "Hap" şeklinde sunmak üzeredir. Fare'nin eline beynindeki Zevk bölgesini uyaran bir düğme verirler, Fare ona basa basa kendini öldürür. Halbuki Mutluluk (Huzur) İnsan Nefsinin ancak Fıtrat'a uygun hareket etmesi, Bütüncül olarak Hakikat Bilgisine ulaşabilmesiyle mümkündür (Mutmainne). Bunun gerçekleşmesi ise ne Bilim ne Felsefe (Akıl) ne de İnsani Yasalar (Yönetim Biçimleri) ile mümkün olmadığı özellikle çağımızda apaçık belli olmuştur.

Abdulaziz Bayındır ~ Tasavvuf - Şirk ~ Erdem Uygan ~ Yükselen Sözler ! ~ Mustafa İslamoğlu ~ Mehmet Okuyan ~ Caner Taslaman ~ Emre Dorman vb..

Abdülaziz bayındır'ın "Allah'ın bilmediği şeyler var" sözü şirk küfür iftira değil de tevili var ilmi var, fakat Tasavvuf Büyüklerinin sözlerinin tevili yok şirk küfür ve iftira ediyorlar, öyle mi !

Cübbemin altında.. - Enel Hakk ~ Tasavvuf ~ Şirk ~ Abdulaziz Bayındır

"Cübbemin altında benden başkası yok" yahut "Ben Ben'im" gibi sözler söylenmiş olduğunu hayal et.. Sonra abdulaziz bayındır'ın "Allah'ın bilmediği şeyler var" sözünü bunların yanına koy.. İyice düşün.. Hangisi doğru bu sözlerin ?.. Hangisi Şirk, Küfür ve Allah'a İftira ?.. İyi düşün !

Muhabbet ~ Rab ~ Kul

Kuluna Azabı dahi Muhabbet'den. Belası, Rızası, ancak Muhabbet'den.

Tasavvuf ~ Kemal

Hasan ile Hüseynin (as) Dedeleriyle (sav) Muhabbetleri, Hz Ali (kv) Efendimizin gayet esprili bir zat olması, Efendimizle arasındaki Muhabbeti düşün; Allah'ın Ehl-i Beytini bir düşün yani.. Anlamazsan, daha ötesinde ben derim ki, "Latife"nin kalktığı hiçbir Mertebe ve Makam yoktur. Bunun aksi bir haller durumlar, ancak kişinin kendine bir yükseklik vermeye çalışmasındandır, henüz kemale ulaşmamış olmasındandır. Ancak, Bidayette geçici bir süre gerekli olabilir.

Ateizm ~ Reenkarnasyon - Paralel Evrenler ~ Din

"..bunlar "doğru" tespitlerden kaynaklanan sorular değil; ama bir şeyler söyleyelim: Reenkarnasyon kabul edilmiyor zira sizin sözlerinize göre Reenkarnasyon olsa dahi bunun bir başlangıcı olacaktır (paralel evrenler gibi ne kadar çok olsa da hepsi aynı hükümde) o başlangıç ise mutlaka bu nispette yine çocukluk olacaktır; Size sorsak çocukluğunuz şu an ne kadar var ? Kaç yaşında acıyı hissetmeye başladınız ? Bir saat önceniz var mı ? Zalim(İnsanlar)ler verdikleri zararı asla telafi edemez ler, Allah için bu böyle de değildir hiç yaşanmamış kılabileceği gibi üstüne hiç mutlu olunmadığı kadar mutlu edebilir.. gibi çok derin mevzular, derin gerçekler var.. Çok bildim dememeli ve kendini çok da masum bilmemeli.. Neticede Melekler dahi "niye kan dökecek bozgunculuk çıkarıcak bir varlık yaratıyorsun" diye itiraz etmişlerdi.. sonra secde ettiler.. Çocuk var çocuk var, Allah katında zaman tek bir şeydir.. ki buna göre de hüküm vermiyor.. iyi mi kötü mü olmu

Tasavvuf ~ Varlık ~ Yokluk ~ Vücud ~ Ruh

Şimdi sen ayaklarını hissetsen ellerin yoklukta kalır, ellerini düşünsen sırtın yoklukta kalır. "Sen" O'ndan bir Ruh olduğu için böylece hem yoksun hem varsın; Daha doğrusu: Özün olan Sen (Ruh) O'ndan olduğu için, bu yokluğun da varlığın da üstündeki Sırdansın. Keza O'nun Vücudu (Ruhu-Zâtı) hem Zihinsel Yokluğun hem Fiziksel varlığın Varlığıdır, onlara vücud olmaktadır. Hem o Yok'un hem o varlığın Varlığı işte O'nun O Vücududur; Sen'in Sırrın da işte O'nun Sırrından olduğundan, aynı gerçek-"lik" Sen'de de mevcud; ama O'nu Bilmezlik edersen, hem zihinsel yokluğa, hem bedensel (Fiziksel) varlığa, mahpus kalırsın. O ise Kendini Mutlak olarak Bildiğinden, O olduğundan, noksanlıktan Münezzehtir.

Selefiler ~ Kuran-CI-lar

"..şah damarından daha yakınız." (Kaf 16) Ve doğu da Allah’ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah’ın Vechi (Zat’ı) işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsi’dir. (Bakara 115) Onlar gerçekten Rab’lerine mülâki olacaklarından şüphe içindeler, öyle değil mi? O, herşeyi ihata etmiştir, öyle değil mi? (Fussilet 54) O, evveldir ve ahirdir, zahirdir ve bâtındır. Ve O, herşeyi en iyi bilendir. (Hadid 3) Kuran'da bunca sayısız Ayet Lafzı böylece dururken, gidip de Tasavvuf Ehlinin sözlerini doğru anlayamamak, illa ki yanlış anlamak, Şirk ile Küfür ile suçlamak, nasıl bir anlayışsızlık, nasıl bir insafsızlık, nasıl bir iftira ve büyüklenmedir ! Bu nasıl vicdan ! Erkek ve kadın müminlerin, bu iftirayı işittiklerinde kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup da, "bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi? (Nur 12) Onu duyduğunuzda "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Haşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır..." demeli değil miy

Tek ~ Bir ~ Birlik

Tek idi Bir olacağı yokdu; Bir oldu Birlik oldu tek tek, üflediği Ruhlarına.

Ruh ~ İnsan - İnsan-sı ~ Hayvan ~ Halife ~ Evrim

Hangi Bilal ? Köle Bilal mi ? Hangi Ömer ? Putperest Ömer mi ? Hangi Musa ? Firavun'un sarayındaki mi ? Yusuf hangi Yusuf ? Adem ? Meleklerin itiraz ettikleri mi ? Allah Katında Secde ettikleri mi ? Cennet'e koyulan mı ? Kovulan mı ? Halife olan mı ? Hayvan, hani ? "İnsan", İnsan-sı ? Hani ! Evrim mi ? Gelişim mi ? Hani ! Laf ağızdan kolay çıkıyor değil mi !

Melekler insanların yeryüzünde bozgunculuk edip kan dökeceğini nereden biliyorlardı ?.. ~ Ruh

Melekler bizim sureten yapıp edeceklerimiz hakkında bizden daha bilgiliydiler.. Lakin biz (Ruhlar) bu İnsan varlığının tam içinde öz olmamıza rağmen, biz bile onlar gibi düşünceler itirazlar içinde değil miyiz "İnsan"a karşı ?.. Bu en büyük bir Hakikat ve Sır anlıyana !.. Yani bunda anormal yahut şaşılacak bi durum yok.. Bir şeyin Öz değerini ve sonraki durumlarını o bilir.. Mesele: "Bu Aziz ve Hakim olan Allah'ın Takdiridir" diyebiliyor muyuz diyemiyor muyuz... İşin Sırrında Allah'ı görebiliyor muyuz göremiyor muyuz, gözümüzdeki gönlümüzdeki nedir..

Zaman

Sureten Zaman, atılmış ok gibidir; Zamanın geçmediği alemden.. O'nun için "Dönüş" diye ifade edilmiştir. İleride arama, oku kır.

"İlk İnsan" - "Adem ilk insan mı" ~ "İnsan-sı-lar" ~ "Ruh üflenmesi mecazidir" ~ "Her İnsan-Beşer O'ndan bir Ruh değildir" ~ "Evrim" ~ "Melekiyyet" vb Laflar..

"Adem (as) ilk insanmıydı", "İnsansılar", "Ruh üflenmesi mecazidir", "Her İnsan-Beşer O'ndan bir Ruh değildir", "Evrim" vb bu tip laflar, "Melekiyyet" makamından türeyen laflar, zanlardır. Hani Allah'ın Katında Melekler Adem'in (as) (İnsan'ın) sırrını göremediler, Ruh'u göremediler de, onun toprağına baktılar, Nefsine baktılar, İnsan'ı-Beşer'i Allah'a yakıştıramadılar ya ! İşte o haldesin de bu laflar o yüzden ! Allah iblis'e ve meleklere o topraktan gördüklerine, Ruhunu bilmediklerine, Secde etmelerini emretti de onlar itiraz ettiler ya ! Henüz o mertebenin lafları bunlar !

İnsansı ~ Evrim ~ Ruh ~ İnsan ~ Nefs ~ İmtihan

Kendi varlığındaki hayvan'a (Nefs) tahammülün yok, cihadın yok, nefsini görmüyorsun, mücahede etmemişsin; dışardakilerin varlığındaki hayvana hiç mi hiç tahammülün sabrın yok.. İmtihan olmamışsın ! İnsan'daki bu çelişkiye (!) ne kendi varlığında ne başka varlıklarda görmeye dahi dayanamıyor tahammül edemiyorsun.. Kendin hiç batmadın, indirilmedin güya, ayrıcalıklısın.. Sonra tabi uydurursun yok İnsansı, yok Evrim.. Adem ilk İnsan-Beşer değildi filan.. Ey Kardeş, bi önce bu çamura batmış İnsan'daki O Ruh'u tanı, O Ruhun sahibini gör şu Dünya'da.. Sonra O Ruh'un Sırrını, toprağa karışmayışını, Nefs nedir ne değildir..; hepsini de yerli yerince doğru dürüst anlar bilir görürsün..

Keramet ~ Mucize ~ İki ~ Gönül

Güneş horoz sesiyle doğar mı ? Keramet ne Musa'nın (as) asasında, ne Firavun'un küfründe.. İkiyi kaldır at ! Gönlündeki ne ise gözündeki de o.. Şimdi sen gönlündekine dikkat et gönlündekine !

Sanat ~ Din ~ Tasavvuf

Özellikle Sanatçılar çok iyi bilir: Bugün meydana getirdikleri ve çok beğendikleri bir Eserlerini yarın dönüp baktıklarında hoş bulmazlar beğenmezler, yeterli bulmazlar. Bu başlangıçta çok uzun zaman böyle gider. Sonra nihayet bir kemale ulaştıklarında artık geriye dönüp baktıkları eserleri onlara kötü gelmez, fakat yeni yaptıkları öncekilerden yine daha güzel olur; yani iyinin iyisi. İşte bu, Allah'ın Sırrından, Sıfatlarının Kemalinin nihayetsiz oluşundan, Yüceliğinin Sonsuz luğundan böyledir. Allah'ın hiçbir yaptığı kötü değildir, biz farklı nispetlere ve iyinin iyisine, güzelin daha güzeline göre onları "kötü" diye isimlendiririz. Yoksa her şey mükemmelin mükemmelin mükemmeline doğru sonsuza uzanır. Fakat bize göre Razı olup olmadığı işler ve bir Kıvam bir Kemal belirlemiştir ki Yaratılış-ımız mümkün olsun, hem Muhabbet gerçekleşsin hem bir Tatmin bulabilelim. Ahiret'teki durum Akılla izah edilecek bir durum olmadığı için söz edemiyoruz:  “Ben

Vech ~ Tasavvuf

Sen'in Yüz'ün değişmez, Sabit'dir, İfadeler olan Suretleri değişir: Gülen Surat, Hüzünlü Sur-e-t.. Yüzünde görünen bu İfadeler Suretler, görünmeyen Sıfatlar'dandır, bu Suretleri, görünmeyen o Sıfatlar görünür kılar. Vech'in ise aynı kalır. Neticede "Sen" görünmezsin ne de "Sıfatlar"ın görünür; bunlar Suretinde, Yüzünde görünen, Geçici Suretlerdir; Zât'ın ise Sabit'dir. Sen'i nerden tanırsın ? Zâtından-Vechinden mi ? Sıfatlarından mı, Suretlerinden mi ? Tanıyacak bir Zât lazım . Keza Sen'in Suret olmıyan bir Vech'in var ki, diğer hepsi de Sen'i Tanıman içindir; yahut O'nu mu desem ! O'na göre Sen ve başkaları Suretler gibidir muhakkak; ama Kendini-Nefsini bilmezsen, Zâtını nasıl bilebilirsin !.. Zâtını Zâtında ara, Sıfatını Sıfatında, Nefsini Nefsinde..; Yoksa bu Suretlerden Vechini bulamazsın; nereye dönsen, bulamazsın bulunmazsın.. Bulursan Vecd olur, Vech olur, o vakit Suretten de tanır bilirsin, Sıf

Dert

Kalbinde Derd'i olacak ki O Derman seni bulsun. Dert nedir bilmedin ki Derman arayıp bulasın.

Atatürk ~ Laiklik

Peygamberin karikatürünü yaptırmazken, atatürkün putu bile yapılmış.. Laflarıma dikkat edersen kötüce bişey söylemedim.. Heykel elbette Put değildir de Put haline getirilen bir "İnsan"dır ve o insan öyle tek başına bir iş yapıcak güçte yeryüzünde ne bir Tanrı ne de Peygamberdir.. Abartmamak lazım, bence heykel bu anlamda puttur.. Bu ülke onbinlerce müslüman şehidin eseri iken adları anılmaz, dinleri atatürk maskesi putu gölgesinde hor gürülür oldu.. Yani atatürk diye ö le memleketi tek başına kurtaran bi tanrı yok.. Ayrıca şapka inkılabı gibi abuk sabuk ne idüğü belirsiz komik inkılaplar sadece atatürk tarafından yapılmamış, osmanlı zamanında da fes ve kılık kıyafet kanunları inkılapları yapılmış yine kafalar kesilmiştir.. Afedersin hem benim kalbim temiz kılık kıyafetle olmaz de hem de kılık kıyafetle inkılap yap kafa kes, yemezler uyumayalım ! Zalim zalimdir isterse babam olsun.. Biz bu ülkeyi onbinlerce şehidin o mübarek imanıyla kurtardık, şapka inkılabı di

Tasavvuf ~ Felsefe

Tasavvuf Ehlinden bazıları Felsefe'yi ve Felsefe Terimlerini ancak aklıyla anlayabilen Halk'a ve Felsefecilere, bazı Özel Hakikatleri anlatmakta kolaylaştırmak ve ilgilerini toplayıp yönlendirmek için, sadece bir Yöntem olarak kullanmıştır. Bunun dışına çıkan bir başka Hal ve öykünme varsa, o kişi ya Tasavvuf Ehli değildir ya da Cahildir.

İnsan Bilinci ~ İnsan ~ Nefs-Doğa ~ Fıtrat-Yaratılış ~ Evrim Teorisi ~ Eşref-i Mahlukat ~ Ahlak ~ Felsefe ~ Din - Tasavvuf

Kendi Düşüncenden dahi olsa, harhangi bir fikrin Olumsuzlanması İnsan Bilincinin kanıtıdır. Eğer olumsuzlama Bilinçli görünmüyorsa Nefs'tendir, yani İnsanın Hayvansal Doğasından..; Kıskançlık-Hased ve Yaltaklanma, Hırs vb gibi.. Bu iki birbirine zıt durum ise İnsan Fıtratının Varlığının Kanıtıdır. Bu "durum"un reddedilmesi olumsuzlanması Akli yönden "Çelişki"ye benzediği içindir.. Kamil İnsan Fikir Üreten, Düşünen olmasa dahi, Nefsine (Ego) - Hayvansal Doğasına karşı çıkabili r durumdadır; Yani "İnsan" mükemmel olmasa da herhalükarda Bilinçlidir. Biz Evrim Teori'sinin ve özellikle Tarihselciliğinin İnsan'lara sanki mutlak gerçeklermiş gibi dayatılmasını olumsuzluyoruz; dinî bağnazlık ne ise bizim için Evrim Tarihselciliğinin mutlak gerçek tarihmiş gibi dayatılması da aynı öyledir. Evrim Teorisinin kendisinin "Mutlak" Gerçek gibi sunulması ve dayatılmasını ise şimdilik, birbirleriyle ihtilaf içinde olan Evrimci Bilim Adam

Felsefe ~ Makulat-Mahsusat ~ Tasavvuf ~ Alem ~ Varlık ~ Vahdet-i Vücud

Özellikle "Felsefeci"ler, Varlığı sırf "Düşünsel" yolla Müşahede ettikleri, araç olarak sırf Sınırlı olan Akıllarını kabul ettikleri için "Makulat" - "Mahsusat" gibi kategorize etmiş bölümlere (İkiye) ayırmış, bunu bir "Marifet" kabul etmişlerdir. "Dış Alem'de Sanat yoktur".. "Merhamet dış Alemde yoktur".. ; "Zihinsel Varlıklardır".. gibi sözler söylemeleri bundan kaynaklanır. Halbuki "Marifet" İnsan'ın iç dünyası ile dış dünyayı ayırmakta değil ortadaki "Mükemmel Uyumu" farketmekte olabilir.. "Allah" İnsanlara "Şahdamarları"ndan Yakın ve Tek-Bir olandır; "Alem" sırf bir "Ses-İsim"den ibarettir: "Varlık" değildir.. Daha ötesinde ve nihayetinde ise: "Marifet", "Marifetullah"tadır: yani Tek ve Bir olan Allah'ın Varlığını Müşahede edebilmek, Alem'i bilmek ve "İkilemek" değil, Varlığı B

Müşahede ~ Suret ~ Vech ~ Tecelli

Mümin için Cima olan, İbadet olan, Kafir için Zina ve Haram'dır. Kuluna her şey yerli yerincedir; Kafir ise ne Rabbinin ne Nimetinin ne de kendinin yerini ve Kıymetini bilebilir. Bundan mada Arif için Müşahedesine engel hiçbir Suret ve Mânâ yok iken, Müşrik ve Kafir için O'nun Vechine her şey Perde'dir. Suret'de Müşahede türlü türlü mertebe mertebedir, Edebini Allah Kuluna muhakkak ki öğretir. Müşahede aynı Suret'den bazen İbret, İşaret, Haşyet, Heybet, Latife, Sanat, Muhabbet.., Celalî ve Cemalî olabilir; sırf Mânâ olabilirken, sırf Zâtî Müşahede olabilir. Suret kimi zaman belli bir alanda, sınırlı yani Suret'in (Nur'un) suretleri olabilirken, bazen bütün bu Suret'in ta kendisi görülebilir; mesela bu yazıda harflerin değil mânâ'nın okunması veya harflerin değil mürekkebin görülmesi gibi. Allah Latif ve Habir'dir, pek yüce'dir.

İnsan-lık ~ Cennet

"Kıyamet"den önce, "İnsan-lık Ağacı" dikmek.. Ama "Cennet Ağacı"nı Kimler (as) dikmişti ?..

Deizm ~ Ateizm ~ İmtihan ~ Hakikat

"Müslüman" değilim diye kendini "İmtihan"dan kurtulmuş zanneden İnsan "Hakikat"den ne kadar da uzak düşmüştür.

Din ~ İslam ~ Halk

Bu Millet Cahil olsaydı çocuklarının İsimlerini "İsa", "Musa", "Meryem" (as) koymazdı; ne bu Halk'ı tanıyorsun ne de İslam Dinini.

Gaflet ~ Deizm ~ Ateizm

Onca zaman yoktun hiçtin, şimdi doğdun, ama bu olay hakkında hiçbir fikrin yok, seni ilgilendirmiyor bu mevzu öyle mi ? Bu Varlık seni ilgilendirmiyorsa başka kimseye "Embesil" deme sen. Şimdi sen bir hokus pokusla var olmadın bunu öğrendin de bilinçlisin, ama bu Varlık Bilinçsiz, öyle mi ? Bir Tek "Sen" Bilinçlisin ? Bu Bilimsel takılıp "Bilinçliyim Ben" dediğin Bilinç şu Et Beyinde mi yoksa "Sen"de mi ? "Sen" çok konuşuyorsun da o açıdan soruyorum.. "Sen" ve o küçük Et "Beyninin" de içinde yüzdüğü bu Bilinç seni ilgilendirmiyor, sen daha bilimsel takılıyorsun yani ? Anlamadım da cahilliğime ver ondan soruyorum bu ilgisizlik bilgisizlik, bu çok bildimcilik, bu çok Akıllıyımcılık nereden geliyor sendeki..

Evrim ~ Ateizm

Bilinc'i Et Beynine bağlıyan bir kimse "Bilim İnsanı" filan değil, eski devirlerdeki beyinsiz "Putperest"ler konumundadır.. Bilgisayar Teknoloji filan derken çok modern, çağının insanı filan zannetme yani.. Sürünüp duran Tırtıl üzerinden daha Dokuz Ay geçmemiş Kelebek oluvermiş havalarda uçuyor. Ya da daha basit şöyle sorayım: Yumurta mı tavuktan çıkar tavuk mu yumurtadan çıkar.. Yumurtadan tavuk çıkmaz Civciv çıkar onu biliyorum da bu Yumurta nasıl oldu da Tavuk oldu.. Zaman la sürtüne sürtüne cinsel organlar çıktı diyorsun yani.. Yani cinsel organlardan önce "Zevk" mi vardı ?.. Ayçiçeklerinin gözleri yok ama senin yüzüne ışık vura vura gözlerin çıktı gibi yani ?.. Dna filan ama Kader değil Bilim bunlar tabi.. Mucize filan öyle şeyler Bilimsel değil.. Bilim yani bunlar ama Tesadüfen.. öyle Mucize yok.. Ah canım benim hem sürünüyorsun da hem kelebek kadar güzelsin, ömrün de pek kısa; devam et devam !.. Takılı kalma, kafan çok gerilerde kal

Ve nefahtu fîhi min rûhî.. ~ Ruh ~ Tasavvuf

Bir insan altından yapılmaysa da değerini bilmiyorsa bu o kişinin Altının değerini bilmemesindendir. Senin benim tüm mahlukatın hem cismin Özü de su'dan taş'dan toprak'dan değildir. Şeytan da bu Sırrı bilmedi de "Ateşten" dedi.. Topraktan dedi.. Alim'di ya, Sıfatına güvendi de, "Cahil" dedi, ona göre buna göre dedi kıyas etti filan, şu bu.. İşin dedikodusu.. İşte O Nefesin de, O Toprak zannettiğinin, Hayvan dediğinin de Kıymeti O'na göre.. Öncesini bilirim, "Sonra"sını bilmem. Sana göre şuna buna göresini bilmem, cehaletime ver..

Her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir bil..

Senin intisab ettiğin yolun bir büyüğü (Selam olsun) "Her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir bil" demiş iken, sen tutmuş gece gündüz kim Veli değil onu arıyorsun. Hem bu sözün Manası her gün Hızır'ı (as) her gece Kadir'i ara demek de değil iken..; böyle yapıyorsun. Bak İmam-ı Rabbani (ks) Hazretleri ne buyurmuşlar: "Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk'a kavuşamaz"..

İstisna ~ Hu

"İstisna"yı bulduysan, "İnsan nedir ?" ve benzeri Kadim Sorular Hükümsüz kalmıştır. İstisna'ya ulaşamadınsa da, yaşamın abesle iştigal. Korkma ve kork ; O İstisna öyle ki, Kaide'sini bozmuyor !

Tasavvuf ~ İnsan ~ Mertebe ~ Makam ~ Hakikat-i Muhammediye

"Hayvan'dan aşağı".. "Hayvan-İnsan".. "İnsan"-"lık".. "İnsan-ı Kamil".. "Hakikat-i Muhammediye"..

İnsan ~ Halife ~ Tasavvuf

O'nun Mertebesinde zannetme ki Halifelik sadece sana bana, İnsan'a mahsus kalır.. Verdiği İmkanın Kıymetini bilmeyip ziyana sarfedip aldanana, küçücük bir Karınca, bir Sivrisinek dahi Halife olur çıkar karşısına ! Dikkat et ve Şükret ki kendi Halifesi dahi O'dur ! “Sizi yeryüzünde halifeler kılan O'dur. Artık kim inkâr ederse, o zaman onun küfrü kendi aleyhinedir.” { Fatır 39 }

Tasavvuf ~ Tek - Bir ~ Sır ~ Birlik

Bunca sayısız varlık her biri farklı beden'de (yani farklı Dünya'da) ve de kendi Aleminde yaşarken ! , her bir Tür ve Cins bunun gibi başka bir Dünya'da yaratılması da Mümkün iken.. tutmuş hepsini de aynı Dünya'da aynı Alem'de toplamış.. Tek ve Bir değil mi ya !

Fıtrat ~ Elest Bezmi ~ Sır ~ Tasavvuf ~ Çocuklar

Hiçbir çocuk yoktur ki kendisine ilgi gösterilsin de çekinip utanmasın. Dikkat et istisnasız herbiri böyledir, Fıtratları budur, büyüdükçe, sonradan şımarır, şımartılır, ben-"lik" etmeye başlar. Onlardaki bu güzellik bu utanış, Elest Bezminin Sırrının Sıcaklığından, Perdelerin inceliğindendir.

Tasavvuf ~ Sır

Herbir şeyin suretini insanın önüne sermiş gösteriyor da kendi kendisinin suretini insana göstermiyor ya. Birbirlerini görüp dururlarken hiçbiri kendi suretini müşahede edemiyor. İnsanlar bilse ne acayip Sır bu. Sen bu Sırrı anla; Zat Cennetinin İlimlerinden, El-Batın'ın Müşahedesindendir!

Tasavvuf ~ İnsan (-lık) Mertebeleri

"Hayvan" değilsin..; aşağı düşmezse: "Hayvan-İnsan".. "İnsan(-lık)" ise önünde "İnsan-ı Kamil" Mertebesi.. "İnsan-ı Kamil"in önünde: "Nübüvvet".. Peygamber'den öte ise "Hakikat-i Muhammediye" !.. Mertebe olarak İstisnalar ve Özel Lütuflar bulunursa da Makam bakımından "Hakikat-i Muhammediye" Tek'tir.

"Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım" Hadisi..

Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım. (Zariyat 56) "..hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için.." (Mülk 2) Şu Ayetlere göre "Sen olmasaydın yaratmazdım" Kudsi Hadisi Sahih mi değil mi anlamamak için ya Hasedçi olmalı ya da Ahmak..

Hakikat-i Muhammediye

Görüneni görünmeyeni ile küçüğünden büyüğüne şu Devr-i Devran niçindir, Sen'de Ben'de, tüm İnsanların Sırrında Manasında ne görürsün, bu hepsinin Manası nerde derlenir toplanır, Kulluk nedir, Hakk nedir.. diye sorsan.. Hepsi de "Hakikat-i Muhammediye"dir; bu görünen görünmeyen hepsinin Mana'sında ancak ve ancak O'nun (sav) Sırrı belirir, hepsinin Sırrı da O Kulundadır (as) derim.

Mümin Kulumun Gönlüne Sığdım..

Alemlerin Rabbi sana bir Dünya yaşamı Takdir etmiş, 'Yere göğe sığmadım, Mümin Kulumun Kalbine sığdım' buyurmuştur. O'nun kafesinde Kuşu ol, Razı ol ; Uçup da kaçmaya çabalama !

Şeyh - Mürid ~ Kamil Mürşid

Kamil Mürşid Müridinin Nefsinde şeytanın lehine bir güvensizlik bırakmaz. Aksine şeytanın aleyhine Müridinin Nefsine güven verir. Sonra Gönül Kalbin elinden tutar da Nefsin zararını izale eder. Bidayet'de böyle olmıyan Nihayet'de de Kemal'e erdiremez; sahtekar, cahil, ahmakın tekidir o.

Aramak ~ Bulmak

Geçmişte gelecekte bir haber ses seda yoksa, An'da bul. Nefsinde bulamazsan Kalbinde bul, Kalbinde bulamazsan Ruhunda bul; Batınında bulamazsan Zahirinde bul.. Nihayet; Arama ki bul.

Şefaat Şirk ~ Tasavvuf Şirk - Her Şey Şirk !

Şefaatin Şirk olduğunu zanneden Cahiller azıcık akıllarını çalıştırsalar ister Kurani olsun ister olmasın tüm Mahkemelerin Yargılamaların da Şirk olduğunu iddia etmeleri gerekir; çünkü Mahkemeler'de de ister Kuran üzere olsun ister olmasın, neticede Yargıç İnsan, Hakim İnsan olacaktır ve Yargılananın Suçlu mu Suçsuz mu olduğu da Vahiy ile belirlenemediğinden asla Hükmün Allah'a ait olduğu bilinemeyecektir ! İşte sana Şirk'in alası.. Şimdi ne olacak ? Hiçbir insanı yargılayamazsın ! Çünkü senin bozuk akıl yürütmene göre herhangi bir Mahkeme açıkça Şirk olmaktadır ! Netice'de Hüküm ve İcra bizzat Allah tarafından mı oluyor ? Hayır ! Olması için Yargıçın Vahiy alması gerekir.. Netice'de beni bir İnsan yargılamış, Hükmü insan vermiş olmayacak mı ?! O halde Şirk'tir bu ! O bozuk mantığına göre Kul Hakkı dahi Şirk olması icab eder.. Öyle Şefaat Şirk, Aracı Şirk, Tasavvuf Şirk, her şey Şirk !.. ; gibi hezeyanlı laflarla olmuyor bu işler !

Allah için

Değerini biliyorsan, Allah için sabredilmeyecek katlanılmıyacak bir dünya değildir bu. Allah için değil ise, müstehaktır ne çekersen. Allah için ise, katlanılmıyacak şey yoktur; hem de Ölüm varken, Ölüm Vuslat'ın tamamı iken.

Ruh ~ Elest Bezm'i ~ Mecaz

Kafirler Özlerinde O'ndan bir Ruh olmasalar niye Rahman Kuranında onlara onca dil döksün; Küfür içindeki Nefislerinin değeri için mi ! Elest Bezm'i onlara niye zikredilir ? Şu Dünya'daki küfür hallerinin zevkine varsınlar diye mi ! Güya Rabbinin Kelimeleri Mecaz da sen onları Hakikat yapıyorsun öyle mi ? İyi Marifet ettin !

Allah'ın İzni ~ Allah'ın Emri

"Allah'ın İzni" ile demek, yani hakikatte her şey mümkün demektir. "Allah'ın Emri" ise, Allah'ın izni olmaksızın bir yaprağın kılını kıpırdatması dahi mümkün olmaz demektir.

Baba - Oğul ~ Hristiyanlık

Her bir Kul, O'ndan birer Ruh, O'nun Tecellisinde O'nun Sureti üzere olduğumuzdan, "Baba-Oğul" yahut "Tanrı'nın Evlatları" benzetmeleri Sıcak görünse de, Asıl Hakikatimiz olan Yüksek İlahi Mertebeden bir İndirgeme olmaktadır. O İlahi Mertebede önce yahut sonra doğmuş olmak, birbirinin Babası veya Evladı olmak yoktur ki, bu benzetme O İlahi Mertebenin Hakikatini yeterince ifade edebilir olsun.

İman ~ Kulluk

Hesap sorma; Ücretin peşindir.

Yaratmazdan Önce - Sonra ~ Zahir ~ Batın ~ Kul ~ Sıfatlar ~ Yaratılış

Batın olmasıyla, Zahir olması içinde gizlenir. Nispet olarak bizler yoktuk diye İsimleri-Sıfatları yoktu zannetme, Kendisi varken Nispeti başkasından alması ancak Lütuf'tur ki bu Lütuf O'nun Zâtın'a bir şey katmaz, ancak yine Mutlak Büyüklüğünün İzharıdır. "Şanını artırmıştır" diyeceğim ve bir tatlı tebessüm edesim geldi ki, kimden geldi ? Ne acayip işin var Rabbim, Ey Alemlerin Rabbi.

Cuma

Bir hafta süren "Cuma" olur mu ? İşte sen olmaz desen de, olabiliyor..

Sıfat ~ Tecelli ~ Sanatçı ~ Mutlak

Sanat-çı mı yoksa Eseri mi Büyüktür ? Kamil Akıl sahibi için elbette ki Sanatçı Eserinden büyüktür. Sanat ise ancak Sanatçıya nispet edilebilir. Aklı olmamak bu Mana'da Marifet değildir; Cehalet bile sayılabilir. Sanatçı'nın büyüklüğü İşinden belli olur desek büyüklük sonsuz sınırsız dereceye varır ki dolayısıyla Allah, Eserinden "Mutlak" olarak Büyük olur; yani İşinde gözüken büyüklüğü sonsuz-sınırsız lakin Dereceli gözükür iken, Kendi büyüklüğü "Mana"da "Mutlak" çıkar. 'Man a'da Büyüktür' denilmesine bakma, Allah Katından baktığında "Mana", "Hakikat"in ta kendisini ifade eder. Zira küçüğü büyüğü hepsi de Allah'ın İşi olabilir; hiçbir işi "küçük" görülemez. Bu Mertebede Allah'a "göre" (Hakikat) küçük-büyük, kötü-iyi yoktur. Burada İnsan'ın düştüğü hata kendisine "göre" "kötü" olanı, kendisine göre değersiz geleni, "küçük görme"sidir. Halbuki G

Akıl ~ Kalp ~ Hu

Tam Akıl sahibine İman imkanı mutlaka açılır. Akıl, Nefsî açıdan fayda ve zararını gözetmek zorundadır. Kamil Akıl sahibi ise İman için Kalbî (Duygusal) yönü de gözetir. Fakat öyle ki kişi Nefsine uyarsa (Ben-LİK), İman bakımından Kalbini ve Aklını dahi inkar edebilir. Ben-LİK sahibine Akıl ve Kalp yetkin bir İmkan olsa da İman bakımından Kemal'e (Cenabı Hakk'ın Zâtına) eriştirmezler hatta "Fikir" yoluyla engel olurlar. Kemal'e eriştiren ancak Zat'dır, Zâtî Yol ki Tasavvuf'un Hakikatidir. Hakk, Hakikat'de İman için Akıl ve Kalb'e sorulmayacak, indirilemeyecek derecede Aşikar ve İnce'dir. O'ndan başka Laflar, Yollar, Yöntemler-Kişisel Marifetler boştur. Kemal için O'ndan başka hiçbir Yol yoktur.

Alem ~ Hayal ~ Vahdet-i Vücud - Varlığın Birliği ~ Cenab-ı Hakk

Alem'i Karagöz-Hacivat Perdesine benzetir deriz ya perdedeki görüntülere takılma arkasında onları oynatan var diye.. İşte O oynatan, bu alemi elinde çubuklar var da onlarla oynatıyor değil.. İşte bu sebeple "O'ndan başka Varlık yok" ve "Vahdet-i Vücud" (O'nun Varlığının-Vücudunun Birliği) deriz.. Sonra yine Alem Perdesi'ne takılı kalmaman için, Hayal "gibi" Rüya "gibi" deriz, senin zihnindeki hayal'e rüya'ya benzetiriz Alem'i ki sen duyu perdelerine madde'ye et'e takılıp da u zak düşme O'nun Varlığından Vücudundan.. Halbuki örnek verdiğimiz benzettiğimiz zihnindeki Hayal de değil, yine O Benzersiz Hakk'ın Varlığı Vücududur, bahsettiğimiz.. Hem Sen bunları aslında O'ndan bir Ruh oluşundan dolayı zaten O Kendi Özünden bilirsin.. Ama İnsanların çok bilmişliği, taktıkları isimler, gözleri, görüntüleri-bedenleri, zanları, vehimleri, hayalleri, O'ndan başka tutundukları her şeyler bu Asli

Nübüvvet ~ Velayet ~ Kemal

Nübüvvet dahi, Velayet'den ileri gelir. Efendimiz'in (as) Son Nebi olması en Kamil Velayet'in ve Bilgisinin Velilerine ulaştırılması demek olmuştur. Biz Ümmetinden olarak eğer O'na (sav) uy(a)masa idik, O'nun ve Ali'nin (kv) Himmeti üzerimize olmasa idi, biz asla Kemal'e eremez, Allah'ın Rızasına, bizim hakkımızdaki Muradına ulaşamaz dünyada ateşe yanmak pervane perişan olmaktan başka bir gram fazlasını bilemez, Cenanı Hakk'ın Zâtını layıkıyla tanıyamazdık. Gördüğünde yakınlık elde ettiğinde zaten emin olacaksın da, şimdiden bilmez misin birisini seçmişse, takdirine göre en güzeli en kemallisi olduğu için seçmiştir, rastgele ve her cihetten layık olmaksızın değil ! Ne zaman Ali'yi kalbin gözün seçebilir hale gelir, Ehl-i Beyt'e gönlün akar, o zaman anlarsın nedir bu laflar, nasıldır o kemal.

Kulluk

Allah kalplerde nefislerde galip gelirse "Zafer" O'dur; yoksa dışarıdaki zafer ve kayıp kalıcı değildir ki.

Ruh ~ Adem ~ Mecaz ~ Halk ~ Melekiyyet

İster Şeyh ol ister Mürid ! Allah'dan bir Ruh olduğu hakikatine eren kişi için Allah (cc) ekmek su gibi olur, ancak O'nda rahat bulabilir, ancak O'nda, O'nunla sükun bulabilir ; kainat sevgisinde, insan (!) sevgisinde değil ! Diyorsun ki Halkta bul, Ruh sana burda üflenecek, yani hem dışa bağlıyorsun Ruhunu -ki Ruh dediğin o kişinin ta kendisidir- sonra o insanın anlayıp anlayacağı şey ne oluyor ? İşte bir yaşam enerjisi ! bir insan sevgisi ! bir "Haller" ! Bu Ruh üflenmesini n mecaz anlamıdır hakikati değil ! Hakikatini kişi ancak kendinde bulur Halkta değil ! Hakk'ta bulur Hakk'ta ! O'na dışarıdan üfleme değil isterse fırtına tufan olsun o yine anlamaz ne olduğunu, neyden olduğunu ! Toprağa Ruhundan üfledi de o Ruh'u o toprakla Cennet'den Dünya'ya indirip Çamura bulamadı mı ? Ne oldu şimdi senin Ruh üflenmesi Mecazın ? Hani "Adem", hani senin metaforlarındaki "Beşer" ve "Ruh Üflenmesi" ? Mele

Kul ~ Tevazu

Allah'a kaçıcaksın kaçıcaksın ! Ne tevazusu !

İlim

Göz karanlıkta görür mü ?.. Evet, karanlığı görür.

Akıl ~ Delilik ~ Felsefe - Kelam

Akıl gitmez, Bilgi gidebilir. Yahut Delilikte olduğu gibi Bilgi değişir, farklı biçimde işlenir; yoksa onlarda da Akıl yok olmamıştır. Bilgi'nin ve Akl'ın Hakikatlerine Özlerine ancak özel keşf, özel tecrübe ile vakıf olunabilir; yoksa beyni açıp bakmakla veya sırf düşünme bilgisiyle Hakikatler öğrenilmiş olmaz. Çocuklara deli demediğimiz gibi Hayvanlarda da Akıl yok diyemeyiz. Her yeteneğin ve bilginin kaynağı hakikati özü de O'dur, O'ndadır. Felsefeciler ve Kelamcılar sırf Akla yoğunlaştıkları için Varlığa en fazla bir "Cevher" gözüyle bakabilirler, ötesi "Yok"-tur onlar için, ötesine geçmezler. Bu nedenle Sıfatları, Zâtıyla, "Mekansız Tek"i, Yönelinecek Hakikat olarak kabul edemezler.

Allah'ı Görmek

Görünürlerin görünülürlüğü O'nun görünürlüğü yanında hiç'tir. Gözünün ucundaki gözlüğü O göstermedikten sonra görememen de bu Hakikate bir misalidir. Biz baktığımız halde gördüğümüzü zannederiz, halbuki bakış alanımızda görmediklerimiz gördüklerimizden çoktur. Mesela fazla ışıkta hiçbir şeyi göremememiz de bu manada önemli bir misaldir. Hele ki Özü Suretsiz olanı, O Nur olan Nur'u görmek daha da güçtür; fakat dediğimiz gibi Kendini görülür kılarsa da diğer şeyler suretleri bu lunduğu halde görülmez oluverir. Sen diyebilirsin ki Suret olmadan O görünmez, görünür olması Suretledir; Evet, fakat Görünmenin Hakiki Mertebesi yanında, Hayır ! Çünkü bu söz Allah'a Suretli şeylerin Görünürlüğü hakkında yaptığın bir Nispet'e dayanır ! Halbuki Allah'ın Görünürlüğü Suret Tecellilerinden Ötede bir Görünme Hakikatine de sahiptir; ama bunu dille anlatmak mümkün olmaz; Görünmeden bilinmez, anlaşılmaz ! Kalp gözüyle görmek diyeceğim lakin sen Kalp gözünün görmesinin

Zât ~ Sıfat ~ Nefs ~ Muhabbet ~ Kulluk ~ Mutmain

Nefsin için yaptığın ve istediğin şey sana Allah'ı unutturur ve elbette bu hiçbir şekilde Güzel olmaz. Olmasını İstediğin veya yaptığın şey, O'nun bir İsmine - Sıfatına muhtaçlık ya da Hayranlıktan dolayı, Zâtına "Muhabbet"e, Zâtına Yakınlığa vesile oluyorsa, işte bu hoştur ve elbette güzeldir. Niyetini böylece Halis kıl ki Nefsin güzelce Nimetinden nasiplensin ve Kalbin de Rabbinle Nurlansın, Mutmain bulsun.

Şefkat ve Havlu

Abdest aldıktan sonra senin yüzünü kurulayan havlu mu zannedersin. O'nu kendinde görmeyi bir iddiadan, kibirden ibaret sanan, O'nun şu Şefkatini şu inceliklerini görebilir mi dersin ? O'na Tevazu göstermekte O'nu lüzumsuz Tenzih etmekte hiç bir gariplik yok mu ? Bu Tevazu bu Tenzih, Sivrisinek misalini anlamıyan, onu Allah'a yakıştıramıyan Müşriklerin Tevazusuna Tenzihine benzemez mi hiç ? Müşriklere benzememek sadece suretle şekille mi zannedersin ? Hiç bunlar yok mu dersin, incenin incesini görmek hiç istemez misin ?

Allah'ın Zâtı ve Sıfatları ~ Sevgi

O, Sevgi'yi Sever, Kendi Sıfatıdır Sevgi, Sıfatlarını Sever. Zâtının Bilinmesini isteyince, Bütün bu Sıfatları Sebepler yoluyla Nispetlere bağlanmış, Hakk, Tecelli ettiği Suretinde Saklanmıştır. Ve bu Sıfatlar içinde Sevgi Sıfatının Zuhur edip de Sevilmemesi İmkansızdır, mümkün değildir. Fakat bu Sıfatın Nispet edildiği Sebep Bilinir "Kendisi" Bilinmez ise bu Zulüm olur ve "Zulüm" Sevilmez. İnsan'ın Zulümü, Kötülüğü "Sevmesi" İmkansızdır, yani o "İnsan" aslında Kötülüğü değil , Nispet ettiği Perde ardında yine Sevgi'yi Sever; Hakk'ı örter, İşini karıştırır ve Nefsine Düçar olur. Sıfatlar Sebeplere Nispetlere bağlanmasıyla -ki en büyük sebep ve nispet "İnsan"dır- iş karıştı ve "Bilinmeklik" de böylece gerekli oldu: Tahakkuk etti. Ve Hakk'ın Lütfu (Lutfeden Sıfatı ve Vehhab olması) Cihetinden bak ki Sevgi'nin Nispetlerinin, Sebeplerinin Sevilmesi de İmkan bulmuş ve Sevilmemesi de İmkansız olm

Şeyh ~ Biat ~ Tarikat ~ Şeriat Tarikat Yoldur Varana..

Şeyhini bırak şimdi a cânım gel ben sana secde edeyim. Sen bir sözü dahi anlama, ama gel bana Hidayet et, Nur ol ? Oldu !

Ruh ~ Dünya ~ Kul

Sen ben'i geçip ta kendine "filan kul" diye bakmadan olmaz.

Vesvese ~ Şikayet

Şikayet ede ede ede bakarsın bizzat sen sana vesvese olmuşsun.

Sükut

Güzel konuşmanın Sırrı Sükut'ta.

Muhabbet ~ "Şükür"

Her nimetin Allah'tan olduğunu, Allah'tan geldiğini bilmek, Şükretmenin İdrakidir. "Allah'ım sana şükürler olsun" demek ise "Muhabbet"tir. "Muhakkak ki Biz, onu yola hidayet ettik. Ya şükreden olur, ya da küfreden olur." [Dehr 3]

Sözler ~ Haller

Söz'ler ve Kelimeler'de dahi Hal'ler vardır. Ya sakınmak ya erişmek yönüyle olsun, bunu bil.

Şükür

Allah'ın Zikretmemiş olduğu hiçbir mahluk yoktur, esas Sen O'nu Şükran ile Zikret ki Körlüğün en büyüğü olan Nankör olmayasın.

Müzik ~ Din ~ Tasavvuf

Hayat'ın Sırrı, Yaşamın Özü Kulluk'tur. Kendi İradesinden geçmeyen, bir sonraki Nota'nın ne gelmesi gerektiğini bulamaz, uyumu yakalayamaz, teslim olamaz. Tamamen kendinden geçmek olmaz, Skalalar var, kurallar var, Dengeli olmadan, Ses-Söz Dinlemeden, İtaat etmeden "Müzik" olur mu ? Zamanından önce veya sonra gelen Vuruşlar Yersiz olur; Namaz Vaktinde gereğince kılınırsa "Beyin" yersiz konuşmayı bırakır, susar, Sükut eder. Bilinçli bir kendinden geçiş lazım. Ritim'siz hiçbir şey olmaz, çok uzun vakit alırsa yakalamaya gücün, algın yetişmeyebilir, bu yüzden çözemezsin; yoksa "Din" bir Felsefi-Akli "Problem" değildir. Elektronik Müzik Ritim'e dayanır, Tekke'dekiler Ritim tutuyor, Kulüp'tekiler de kendilerinden geçiyorlar ama Hapı yutmadan olanına Zikir derim ben. 2000'lerde çok uçtuktan sonra "Minimal" çıkmıştı; Sert çakılmalara karşı biraz Merhamet olundu. Neticede Allah'ı Tespih etmiyen Zikretmiyen

Zikir ~ Şükür

"Allah" de, ardından da Zikrettiğin için "Allah'ım Sana Şükürler olsun" de.

Hu

Allah'ım Kendini Bildir, Kendini Hissettir.

Rahim

Kafire Merhameti Şefkati olan birinin görünüşte olsa bile Müslüman'a nasıl olması gerektiğini bir düşün.. Bu böyleyken sen kafire rahmet oku mümine beddua, eleştiri, ağız eğip bük, suratın asılsın.. Yok böyle bir şey ! Bu aşamada kalmış yükselememiş yani Rahman'da Rahim İsmine erememiş kendini kafire merhamet etmekle İnsan oldum zanneden, kendini halk ile ermiş zanneden o kadar çok küstah var ki ! Halbuki Kemal Ehlinin nezdinde ne kafir ne müslüman, ne doğu ne batı vardır ! Zıt yoktur ona ! Halk nedir a nadan ! "Halk"ı bu halk mı zannettin ! Nereden nereye döndün !

Fiiller

O'nun İrade buyurduğu şu hiçbir Fiil Mutlak değildir ki Ol'an'da Muhabbet'den gayrı Hakk seninle Zıtlaşsın. A Cânım benim.

O'nun Lütfu ~ Rızası

Nefsin uygunsuz bir işe çağırdığında sen ona de ki : "Ben senin yararın menfaatin yerine Yüce Allah'ın Lütfunu ve Rızasını tercih ediyorum".

Müşahede

Üzerinde Müşahede eyle.

Cüz-i İrade

Televizyon kumandasının pili yoksa, istediğin kadar bas, kanal değişir mi ? Cüz-i İrade de öyledir ; Allah yapmadıkça ve Razı olmadıkça, istediğin oluyor zannedersin ama, O dilemeden O yapmadan olan hiçbir şey yok. Ve kıymetini bilene bu ne güzel Sırdır. Berisinde sırf Hayat vardır; Hayat'ın üstüne, Yaşamaktır. Cüz-i İrade hepten bir Dua'dır, ama öyle yok kavli yok fiili filan, öyle değil ; şu söylediğimiz Sırca'dır Dua, Hakikati Ruh'tadır. Her şey elinden gitmiş çırılçıplak Ruh kalmadan ne tam anlaşılabilir ki.

Vahdet

"..şah damarından daha yakın.." ( Kaf 16 ) "..elbette birçok incitici (sözler) duyacaksınız." ( Ali İmran 186 ) "..Kim izzet istediyse, işte izzet tamamen Allah’a aittir. Güzel kelimeler (sözler), O’na erişir.." ( Fatır 10 ) Ve Rahmân’ın kulları yeryüzünde tevazuyla yürür. Ve onlara cahiller hitap ettiği (lâf attığı) zaman “selâm” derler. ( Furkan 63 ) O'na ancak güzel sözler yükselir ! Şimdi sen Vahdet Ehli isen kötü sözlerin muhatabı olabilir misin..